Emine Bacının Rüyası- II
Kernek, Sarılık, Ali Baba, Kara Baba, Ahmedi Duran, Usta Şegirt, Hub Hatun, Emir Ahmet, Koca Vaiz
O yıl kış şiddetli geçmiş, cemrelerde soğuktan nasibini almış, Mart dokuzunda kar yağmıştı. Baharın geç gelişi herkesi çok sevindirmişti. Zira erken gelen baharda ağaçlar erken uyanır çiçek açar ardından ani bir soğuk olunca çiçekler donar zarar görür o mevsim meyveler oluşmazdı.
Baharın müjdecisi olan leylekler gelmeye başlamış dut ağaçlarının yaprakları sıçan kulağı kadar oluşmuştu, evlerin bahçelerinde fesleğenler açmış mahalle çocukları uzun saplı çiçeklerden fes örüp başlarına takıyorlardı.
Bu arada KERNEK suyunun çıktığı haberi geldi. Cuma günleri halk akın akın kerneğe gitmeye başladı.
Azizler cegeti (sokağı) sakinleri de Perşembe gününden Cuma günü için kerneğe gitmeye karar verdiler.
Bahar gezmelerine giderken bastuk, kuru dut, kesmece, kuru üzüm evlerden götürülür değişiklik olsun diye de çarşıdan sarı leblebi alınırdı. Cuma günü tüm komşular çarşaflarını ehramlarını giyindiler Kerneğe gitmek üzere yola koyuldular.
Kerneğin iki kaynağı vardı, küçük kaynak büyük kaynak. Karın az yağdığı yıllarda büyük kaynaktan su çıkmaz, küçük kaynaktan su çıkardı. Ağustos ayının sonuna doğru mübarek su bir gecede kururdu. Kaynaktan suyun çıkması ile kaynak suyunun aniden kurumasına akıl sır ermezdi. Kernek civarında oturanlar mübareğin bir gecede büyük gürültü ile patladığını kaynaktan suyun fışkırdığını söylüyorlardı.
Azizler cegeti sakinleri kerneğe geldiklerinde geç kaldıkların anladılar. Her taraf tutulmuş oturacak yer kalmamıştı.
-Fadime bacının kızı Saniye, bakın oturacak yer bile kalmamış simitçiler kağıthelvacılar horoz şekerciler de alacak bir şey kalmamış.
Adile bacının oğlu horoz şekeri isterim diye mızmızlanınca Adile bacı ben sana simitçimiz Mevlüt'ten simit alırım diyerek oyaladı. Nihayet Şazi oturacak bir yer buldu gelip haber verdi,çocuklar koşarak yeri tutular sergileri serip yaşlıları beklediler. Emine Fadime Adile,Mihri bacıya yer gösterdiler. Oturan yaşlılar eski günleri anımsadılar. Emine bacının gözleri doldu askere gönderdiği iki fidan gibi kardeşinden ne haber ne de mektup vardı. Alim ve Ömerim yanımda olsalardı gözümde tütüyorlar, dedi.
-Fadime, haklısın bacım bak şu kalabalığı hepsi bizim gibi yaşlılar ve bıyığı terlememiş çocuklar,hükümet devamlı asker istiyor eli silah tutanı alıp götürüyorlar.
-Mihri bacı şimdi gençlerimiz burada olsalardı bize dağdan kar getirirlerdi diyince
-Şazi ben dağa gidip size kar getireyim dedi.
-Mihri bacı yok istemem dedi ise de gençler kar isteriz diye ısrar edince Şazi ile Kemalde Kar getirmek için dağa tırmandılar.bir saat sonra dağdan döndüklerinde
Ellerinde iki mendil dolusu kar vardı. Mihri bacı oradakilere birer avuç dolusu kar ikram etti. Gençler akşama kadar koştular oynadılar Kernek suyundan içtiler. Kerneğin su kaynayan gözeleri üzerine küçük taşlar koyarak niyet tuttular kaynayan suyun bırakılan taşı oynatması durumunda dileklerinin olacağına inanılırdı Saniye zekice davranıp gözeye küçük bir taşı koyunca göze taşı fırlatmıştı. Zezzey'in kızı Güzey'e de sende şansını dene diyerek büyücek taşı verdi. Güzey büyük taşı gözenin üzerine koydu fakat kaynak taşı kaldıramadı başka bir yerden kaynamaya devam etti. Dileğinin gerçekleşmeyeceğine inanan üzülen Güzeye gençler gülmeye başladılar.
Mihri bacı gençlere yeter suyla oynadınız gelin birşeyler yiyin diyerek seslendi. Gençler güle oynaya çıkınların başına geldi. Emine bacı evden getirdiği çerezleri çocuklara ikram etti. Diğer komşularda çıkınlarında getirdiklerini ikram ettiler.
Kernek gezisi çok güzel geçmiş artık evlere dönmenin zamanı gelmişti. Çocuklar bu gezinin tekrarı için ısrar ediyordu. Emine bacı, Ayşe bacıya, bu sene mahsül iyi, bir kurban ada da çocukları Aşağışehere götürelim. Uşaklarda gezi istiyorlar onlarında isteği olur.
-Ayşe, olur Emine bacı hay hay hepinizi aşağı şehere davet ediyorum kurban benden Ahmedi Durana adağım var onuda yerine getirmiş olurum.
-Fadime bacı yaşa Ayşe zaten senden bu beklenirdi.
-Adile bacı bakın aşağı şeher gezisine daha erken değil mi sorusuna
-Emine bacı yok Adile dutların yaprağı sıçan kulağı kadar uzadı. Dutların olgunlaşmasına 40 gün var. Ulularımız söylerdi Marta çiçek açan mişmiş çuvala girmez. Mişmişlerde Mart'ta çiçek açmadı geç açtı mişmişler şimdi çağala. İnşallah yaz uygun geçer iyi bir mişmiş verimi olur.
Aşağı şehere gitme zamanı gelmişti. Akşamları Fadime bacının eyvanında toplanıp gezide nerelere uğranacağı planlanıp konuşuluyordu.
Ayşe bacı ortaklarının göndereceği at ve eşeklerle gideceklerini Emine bacının da aşağışeherde bahçeleri olmadığı için onlara da ortaklarından gelecek vasıtalardan faydalanacağını söyledi. Fadime bacı ile diğer iki komşuda Kör Osman'ın iki atlı arabası ile gideceğini söyledi. Mihri bacının da aşağışeherde bahçeleri olduğu için onlar ada ortakları vasıta gönderecekti.
Anlaşmaya göre Cuma günü sabah namazından sonra hep beraber yola çıkılacak, yolda görülmesi arzu edilen yerler ziyaret edilecek öğlenden sonra aşağı şehere varılacaktı.
Perşembe günü öğleden sonra Ayşe bacı ile Mihri bacının ortakları 5 at 10 Eşek toplam 15 vasıtayı getirdiler.
Emine bacılara bir at bir eşek, Mihri bacılara iki at, Ayşe bacıya iki at ayırıldı. Herkes kendilerine ayrılan hayvanları evlerinin bahçesine alıp onları ot ve arpa ile besleyip karınlarını doyurdular.
Hayvanların bir gün evvelden gelişi çocuklara eğlence oldu. Kimi kendilerine ayrılan hayvanı tımar ediyor yem torbalarına avuç avuç arpa ilave ediyorlardı. Hayvan sahipleri lüzumundan fazla arpa vermeyin sonra hayvan fazla su içer çatlar,demelerine rağmen aldırış etmiyorlardı. Arabacı kör Osman da Perşembe gününden arabasını yıkadı atlarını tımar edip Cuma gününe hazırladı. Adile bacıya bak araba tertemiz oldu sende halı ve minder ser diye tenbih etti..Perşembe gününden itibaren her evde gezi hazırlığı yapılmaya başlandı. Yolda Sarılık türbesine uğranacaktı, Sarılık hastalığına yakalanmamak için yumurta sarısı yenirdi, evlerde yumurtalar haşlanıyordu.
Yol yemekleri hazırlanıyordu. Haşlanan yumurtalar çocuklar için eğlence kaynağı oluyordu,yumurtalarını değiştiriyorlar,yumurtanın kabuğunu boyamak için yumurtayı soğan kabuğu veya ceviz yaprağına sarıyorlardı haşlanmış yumurtaya renk veriyorlardı. Yumurta döğüşünde Mihri bacının oğlu Şazi ile Fadime bacının oğlu devamlı galip gelirlerdi. Çünki her ikiside horoz döğüşüne meraklı idi. Dövüş horozlarının eşi tavukların yumurtaları ev tavuklarının yumurtasından daha kalın kabuklu olurdu.
Cuma günü erkenden uyanabilmek için O gün erkenden yatıldı. Sabah namazı ile birlikte mahallede bir hareket başladı. Büyükler namazdan sonra hazırlıklarını yapmaya koyulurken çocuklar hayvanların sabah yemini verip yolculuğa hazırlıyorlardı. Artık hareket zamanı gelmişti, atların gemleri takılıp eşeklerin yuları takılıp yola çıkıldı. Eşeklerin palanları üzerine yumuşak olsun diye minder kondu eşeklerin üzerinde üzengi varsa ayaklarını koymak için ayarları yapıldı.
Evlerin önündeki binek taşından hayvanların üzerine yerleşmek için çocuklar yardım ediyordu.
Kör Osman arabanın koşumunu hazırlamış ahırdan çıkardığı dor atları okşayarak arabaya koşmaya getiriyordu. Atları ustalıkla koşup atları okşadıktan sonra torbalarını arabanın koşum yerine yerleştirip üzerine rahatca oturup koşumlarıda topladıktan sonra haydi aslanlarım diye atları hafif kamçılayarak Adile bacının evine geldi. Adile bacı oğlu Kemal'in yardımı ile arabaya serilecek halı kilim ve minderleri arabaya serip yerleştirdiler.
Mahallenin muhtarı Derviş dayı ile karısı hanım bacı da bu arabaya bineceklerdi. Onlarda çıkınları ile birlikte Adile bacının evine kadar gelmişlerdi.
-Derviş dayı, ula osman atlara fazla arpa veripte yellendirip bizi koku içinde koymayasın diyerek şakalaşınca Kör Osman korkma dayım atlarım öyle bir kalleşlik yapacağını sanmam diye cevaplandırdı.
Komşular hazırlıklarını yapıp bineklerine binmişler Kör Osman'ın arabasını hareket ettirmesini bekliyorlardı. Arabaya yerleşmeler tamamlanınca kör Osmanın deh demesi ile kafile yola koyuldu.
Sancaktar Türbesi'ne gelindiğinde, Sancaktar babaya ve kabristandaki ölülere dua okundu. Sancaktar baba türbesinin bekçisi Köse Baba kafilenin geldiğini görmüş, uğurlu yollar diledikten sonra şamatasız Aksu pınarına kadar gelindi. Burada Orduzu yönüne sapılmadan aşağı şeher istikametine yönelindi .
Bu arada şamata da başladı Şazi sopanın ucuna yorgan iğnesi geçirmişti. Şazi ilkin mahallenin yaşlılarına yardım ediyor geride kalmamaları için onları sopa ile dehliyordu bu nedenle eşekler hızla yol alırken, Zezeyin bindiği yaşlı eşek bir hayli geride kalıyordu. Kafilenin birlikte hareketini sağlamaya çalışan Şazi, Zezzeyin yaşlı eşeğinin kalçasına ucu iğneli sopası ile şoyle bir dokundu, eşek koşmaya çifte atmaya başladı kafileyi geçti. Zezzey eşekten düşmemek için eşeğin yularını bırakmış palanına sarılmıştı kafiledekilere, kurbanınız olayım şu hayvanı durdurun diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu, kafiledekiler Zezzeyin bu haline haline hem gülüyor hemde sen hepimizden önce şehere gideceksin diye takılıyorlardı. Böyle şakalaşmalar devam ede ede Sarılık türbesine geldiler.
Kerpiçten yapılmış Sarılık türbesinde dualar edildi ve yumurtanın sarısı mübareğin toprağına sürülerek yendi türbe toprağına sürülerek yenen yumurta sarısı ile sarılık hastalığına yakalanmayacağına inanılıyordu.
Muhtar Derviş dayı, haydi duanızı tamamlayın daha yol boyu uğrayacağımız Ali Baba, Kara Baba var geç kalmayalım, demesi üzerine yola devam edildi. Şarkılarla türkülerle Kara baba türbesine gelindi. Türbede sabır ve selamete ermek için dualar edildi. Günlük hayatında sabırsız ve heyecanlı olanlara iki defa dua etmeleri tenbih edildi. Taş yapılı kara baba türbesinde dualar bittikten sonra yola devam edildi.
Emine Bacı, cemaat artık yoldaki şamataya son verin Kara baba mezarlığında yatan nice uluların olduğunu unutmayın onlara hürmeten ağır başlı olun, diyerek tenbihatta bulundu. Siz saygılı olursanız Malatya'ya düşman ayağı girmez. Emine bacının bu sözleri üzerine hay huylar sona erdi ve erkekler kafirli küfürlü konuşmalarına son verdiler çocuklarda büyüklerin bu davranışlarına uyum gösterdiler.
Taş yapılı tek kubbeli Ali Baba türbesinde de asabi davranışta olanların sinirli olanların sakinleşmesi için dualar edildi. Adile bacı Karaca beyin çok sinirli olduğunu söyleyip komşulara dua etmelerini söyledi. Komşular da tekrar tekrar duacı oldular. Artık yol boyu iki taraflı kabristanlarda dualar okuyarak şehere geldiler
Malatya'dan gelecek misafirlerini bekleyenler onları güler yüzle buyur ettiler,ağırladılar. Bu ikramlar karşılıklı olurdu aşağı şeherde hasat bitince veya bayramlarda Malatya'ya (Aspuzu ya) gelip ortaklarının evinde haftalık bazan aylık misafir olurlardı. Çarşıdan ihtiyaçlarını alırlar ev sahipleri de onlara yiyecek giyecek hediyeler alırlardı. Aşağı şeher de arazisi olanlar bu arazilerini ortaklık ilişkisi ile çalıştırırlar, arazi sahibi ekilecek ürünün tohumunu verir köylüde emeği ile katkıda bulunarak mahsülü pay eder. Bu nedenle köylüye ortak denilirdi. Kaysı bahçesi gibi mülkte köylü ürünün 1/3 ünü alır gelirin ¼ ünü alırdı ortaklık kuruluşu bir tür aile ilişkisi gibi derin olurdu. Şehirli ortağının sıkıntılı günlerinde ona maddi manevi yardımda bulunur, ortakta şehirli ortağının şehirdeki işlerine yardımcı olurdu. Ortağına değirmen işlerinde yardımcı olur veya şehirdeki bahçesinin çitinin yenilenmesinde yardımcı olurdu. Kafile ortakların evlerine pay edidi yol yorgunluğunun giderilmesi için sütlü kahveler içildi ardından Aspuzu'dan getirilen hediye bohçaları açıldı. Toptaşından Aloş Ağaya misafir olan Emine ve Ayşe bacılar, Aloş ağaya bir fes ve şalvarlık kumaş,karısına şitari zıbınlık, çocuklarına da münasip hediyeler getirmişlerdi.
Emine bacının hediyesi de aynı ölçüde idi ve ayrıca çocuklara leblebi şeker getirmişti. Ev halkı hediyeler karşısında çok memnun oldular.
Evin hanımı Sıddı, zahmet etmişsiniz diyerek memnuniyetini bildirdi.
O gece damlara serilen yer yataklarında yatıldı. Sabah namazında ev sahibi ineklerin koyunların sütünü sağıp hayvanları ahıra gönderdi. Misafirlerde uyanıp ev sahibi Sıddı'nın çalışmalarını seyrediyorlardı.
Ayşe bacı, vallahi ortak işiniz çok zor diye iltifatta bulundu. Sıddı, biz bu işleri yapmazsak siz ne yağ ne peynir bulursunuz diyerek öğünerek cevap verdi.
Diğer misafirlerde kaldıkları evlerde aynı şekilde ağırlandılar.
Sabah süt tereyağı peynir yumurta kaymaktan oluşan kahve altını yaptılar. Sıddı bacı misafirler taze sac ekmeğini yapmayı unutmamıştı. Aloş ağanın sofrasının bol ve bereketli olması için dua ettiler
Öğle yemeği Ahmedi Turanda Ayşe bacının kurbanının eti ve pilavı olarak yapılacaktı. daha Aspuzuda iken böyle kararlaştırılmıştı .Komşular Aloş ağanın evinde toplanacak sonrada Ahmedi Durana gidilecekti. Ahnedi Duran, Seydibattal'ın islamiyeti kabul ettirdiği bir rum kahramanı idi. İslamiyeti kabul ettikten sonra rumlara korku salmaya başlamıştı.
Emine bacı onun için şöyle söyledi: Seydibattal ile günlerce dövüşmüş birbirlerini yenememişlerdi. Seydibattal bir gece tebdili kıyafetle rum tarafına girmiş, evvelce adı Ahmer olan rum çadırının yakınına kadar sokulmuş onun ne konuştuğunu dinlemek istemişti. Ahmer o gece yanındakilere Seydibattalı övmüş, nerede ise onun dinini kabul edeceğini söylüyordu. Kendisi hakkında söylenenleri duyan Seydi battal onun çadırına girmiş onu islama davet etmişti. Kabul eden fakat içkili olan Ahmer'e, yarın ayılınca sözünde durup ant içermisin diye sormuş, ertesi gün ant içirmişti. Sabahleyin gene döğüş meydanında karşılıklı olarak Battal ve Ahmer at sürmüş Ahmer de sözünde durduğunu söylemiş. Bir anda iki düşman kardeş oluvermiş, birbirlerine sarılmışlardı. Ahmer'in adı Ahmet olmuş, sözünde durduğu için de Duran sanını almış, savaşlarda adım Ahmet sözünde duran kafiri kıran diye nara atarmış.
Komşular aşağı şeherin gezecek yerlerini ziyaretleri gezdiler. Üçler, yediler, kırklar mezarlarını, usta şegirt türbesini gezdiler.
Emine bacı, aman çocuklar selavatsız girmeyin. Bu topraklarda nice şehitlerin kanı var kaybolmuş mezarları var. Sonra günah işlersiniz kafir burayı yedi kere işgal etmiş yerle bir etmiş. Fakat Allah'ın inayeti İslamın kudreti ile şehir yeniden yapılmış.
Şehrin doğusundaki mezar ve türbeler ziyaret edilmiş HUB hatunun, mezarında hamile kadınların doğacak çocuklarının kız mı erkek mı olacağı soruldu. Burada Hub hatun doğacak çocuk kız mı erkek mi diyerek mezarın taşına üç defe vurulur sonra mezara kulağını yaslayarak gelecek ses değerlendirilirdi. Mihri bacının kızı Şevkiye'nin kulağı iyi duyardı. Mezardan gelecek sesi onun dinlemesine karar verildi. Gelen cevapta doğacak çocuğun kız olacağı müjdesi gelince Adile çok sevindi, Şevkiye ye goncalı bir fistan almaya söz verdi.
Sıra şehir içindeki türbelere gelmişti. İlkin Emir Ahmet, Koca Vaiz türbeleri ziyaret edildi. Koca vaizin türbesini ziyarette Emine bacı, türbenin başındaki kavuğu erkek çocukların alim ve fazıl olmaları için başlarına geçirdi,dua etti. Hamile kadınlar Koca Vaiz'in türbesine sokulmadı. Çünkü türbeye dokunan hamile kadının doğacak çocuğunun vücudunda lekeler oluşurdu.
Ulu cami ve Hötüm Baba türbesi ziyaret edildi fakirlere ve türbedara sadakalar verildi.
Alaca kapıda dilek taşına dileklerinin kabul edilip edilmeyeceğine dair taşlar yapıştırıldı. Dilekleri kabul edilenlerin taşı dilek taşına yapışıp kalır, dileği kabul edilmeyenlerin taşları yapışmazdı. Zezzey'in evde kalmış kızı Aşey kısmetinin açılıp açılmayacağına niyet tuttu. Ama netice iyi değildi taş geçen yıllarda olduğu gibi gene yapışmadı. Muhtar Derviş dayı, Aşey kızım sende mübarekten boşuna medet umma. Sende bizim sultan gibi evde kalacaksın, şakasında bulundu.
Kafile Ahmedi Durana yöneldi. Yol üzerinde Adnayı Bedru ziyaret edildi bu iki aşıkın türbesiydi.
Kafile Ahmedi Durana geldiğinde kurban kesilmiş, iki kulplu kazanda etli plav pişirilmişti. Yer sofraları serilmişti, bu sofraları misafirleri ağırlayan ev sahipleri hazırlamıştı. Güler yüzle kafileyi karşılayıp yemeğe buyur ettiler. Yemekte etli pilav,Taze soğan, koyun yoğurdundan ayran vardı
Emine bacı pilavın tadına bakıp Aloş ağanın karısı Sıddıya iltifatta bulundu, güzel olmuş eline sağlık dedi.
Ziyaretleri gezerken yorulan acıkan misafirler sahan sahan etli pilavdan yediler. Susuzluklarını da ayranla giderdiler. Ayşe bacının adak kurbanı dolayısı ile ona da duada bulundular, daha sonra misafirler misafir oldukları evlere döndüler. Damlarda hazırlanan yer yataklarında yatıp sabahleyin Aspuzudan geldikleri vasıtalara yerleşip ev sahipleri ile vedalaşıp onları da Aspuzu'ya davet ettiler. Aşağı şehir ziyareti böyle bitmeyecekti. Bir yıl boyunca konuşulup şakalaşılarak devam etti..