Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.
NTV’ye verdiği özel röportajla soruları cevaplayan Org. Özel şu mesajları verdi.
1. TERÖR ÖRGÜTÜ SON AYLARDA ÖZELLİKLE ŞEHİR EYLEMLERİNE AĞIRLIK VERDİ. ADAM KAÇIRMA, BOMBALI SALDIRI, SİVİLLERE VE POLİSE YÖNELİK SALDIRILARIN SIKLAŞTIĞI DİKKATİ ÇEKİYOR. BU EYLEM TARZINA DÖNÜK YENİ TEDBİRLER SÖZ KONUSU MU?
Bölücü terör örgütünün eylemlerine başladığı 1984 yılından beri, hedef gözetmeksizin meskun mahal eylemleri dahil olmak üzere çeşitli eylemler yaptığı kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Bölücü terör örgütünün sivilleri hedef alan eylemleri, şiddeti ülke geneline yayarak karar vericiler ve kamuoyu üzerinde baskı oluşturmayı, toplumda teröre karşı oluşmuş olan dayanışmayı ve direnci kırmayı, kırsal kesimde güvenlik güçlerinin yarattığı baskıyı hafifletmeyi ve uluslararası kamuoyunun dikkatini Türkiye'ye çekmeyi amaçlamaktadır. Bu eylem ve saldırılar, etkili karar ve hava operasyonları ile sıkışan bölücü terör örgütünün çaresizliğinin ve insanlık dışı bir intikam duygusunun yansımasıdır.
Bölücü terör örgütünün son dönemlerde eylemlerini şehir merkezlerine kaydırıp kolluk kuvvetleri başta olmak üzere bazı kamu görevlilerini hedef alması, devletimizi bölgede işlevsiz hale getirmek ve bölgede yönetme otoritesini kendi güdümündeki illegal yapılanmalara devretme planından kaynaklanmaktadır.
TSK, yurtiçinde 5442 sayılı yasa kapsamında, mülkü makamların yardım taleplerini dikkate alarak, hukuki mevzuata uygun olarak teröristle mücadeleyi kararlıkla sürdürmektedir.
TSK; devletimizin yönetim ve güvenlik birimleri ile her seviyede koordineli çalışmaya önem vermektedir. Bu kapsamda, terörle ve teröristle mücadelede nelerin yapılması gerektiği hususu hassas bir şekilde müşterek değerlendirilmekte ve alınması gereken ilave tedbirler ilgili birimlerimize bildirilerek ivedilikle hayat geçirilmesi sağlanmaktadır.
2. SINIR KARAKOLLARINDA GÖREV YAPACAK PROFESYONEL SINIR BİRLİKLERİ VE SÖZLEŞMELİ ERLER İLE İLGİLİ SON DURUM NEDİR?
Bu kapsamda; en az ilköğretim mezunu olup askerlik hizmetini erbaş veya er olarak tamamlamış, ön başvuru tarihinin ilk günü itibariyle terhisinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş olanlar ile düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmi altı yaşından gün almamış olanlar, sözleşmeli er olmak için başvurabileceklerdir.
Sözleşmeli erler, 3-8 yıl arasında değişen sürelerde istihdam edilecek, en fazla 29 yaşına kadar görev yapacaklar, kışlada yatıp kalkacaklar, her türlü ihtiyaçları erbaş ve erler gibi devlet tarafından karşılanacak ve görevleri sonunda belirli bir tazminatla ordudan ayrılacaklardır.
Sözleşmeli erlerin, öncelikle İç Güvenlik Harekatı bölgesinde hudut birliklerinde istihdam edilmesi planlanmıştır.
K.K.K.lığı; sözleşmeli er temin faaliyetlerine 12 Temmuz 2011 tarihinde başlamıştır.
Bu yıl (2011 yılı); 5.103 kişilik kontenjan belirlenmiş ve 17.827 kişinin müracaatı alınmıştır. Temin faaliyetleri, Ankara, İstanbul (iki merkezde), İzmir, Adana, Balıkesir, Erzurum, Elazığ, Samsun ve Trabzon’daki 10 test ve mülakat merkezinde yapılmış ve 21 Ekim 2011 tarihinde tamamlanmıştır. Müracaat eden 17.827 kişiden 3.038 kişi test ve mülakat için başvurmuş, bunlardan 1.992 kişi fiziki test ve mülakatı kazanmıştır. Halen sağlık muayeneleri devam etmektedir. Temin faaliyeti, görüleceği gibi beklentilerin çok gerisinde gerçekleşmiştir.
Bu yıl temin edilecek personelin Kasım 2011 celbi ile eğitime alınması ve Mart 2012 tarihinde birliklerin göreve başlaması planlanmıştır.
2012 yılında ise; 10.659 kişilik kontenjan tahsis edilmiş ve başvuruların alınmasına başlanmıştır.
Sözleşmeli erlerin uzman erbaşlarımız gibi birliklerimizin görev etkinliğine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
3. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN KIRSALDA YÜRÜTTÜĞÜ MÜCADELEYE POLİSİN DE ETKİN KATKIDA BULUNMASINA DÖNÜK YAKLAŞIMLARA NASIL BAKIYORSUNUZ?
Bu konu, bugün gündeme gelen yeni bir konu değildir. 1990’lı yıllarda polis özel harekat timleri ile TSK unsurları birlikte ve uyum içinde, iç güvenlik bölgelerinde teröristle mücadele de başarılı görevle icra etmişlerdir.
Mülki makamlar tarafından görevlendirildikleri takdirde, polis özel harekat timlerinin, geçmişte olduğu gibi yine başarılı olacaklarından hiçbir şüphemiz yoktur.
Bir müddetten beri ara verilen birlikte kırsalda görev yapma işlemlerine tekrar başlanmıştır ve bu şekilde devam edecektir.
Bu konuda değerli medya mensuplarından ricam; konunun saptırılarak kamuoyunda yanlış algılamalar yaratılmamasıdır.
4. ORG. IŞIK KOŞANER’İN İNTERNETE YANSIYAN SES KAYDINDA TERÖRLE MÜCADELEYE İLİŞKİN BAZI ÖZELEŞTİRİLERİ VARDI. BUNU NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Terörle mücadelede yaşanan birkaç münferit olay hakkında, ilgililerin dikkatimi çekmek için yapılmış kurum içi bir özeleştiri olarak değerlendiriyorum.
Ancak, Sayın Komutanın bu özeleştirisine, bu konuda yorum yapabilecek bilgi ve eğitime sahip olmayanların, basında veya farklı ortamlarda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü sorgulayacak ve moral değerini aşındıracak şekilde yorumlar getirmesi üzüntü verici olmuştur.
Sayısız kahramanlar ve kahramanlıklarla dolu TSK’nın terörle mücadelesi sayesindedir ki bölücü terör örgütü bugüne kadar belirlediği nihai hedefine ulaşamamıştır.
5. MİT ile PKK arasındaki görüşmelerin ses kaydı yayınlandı. Bu görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu görüşmeler sizce devam etmeli mi?
Bazı devlet görevlileri ile PKK terör örgütü mensupları arasındaki görüşmelere ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını basından öğrendim. Haberin doğruluk derecesi, iddia edilen görüşmelerin nerede, hangi şartlar altında yapıldığı ve kayıtların nasıl basına verildiği konusunda bilgi sahibi değilim.
Kaldı ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi, yetkili makamların talep ve direktifleri doğrultusunda teröristle mücadele etmektir. Terörle mücadelenin güvenlik boyutu dışındaki faaliyetler, TBMM ve Hükümetimizin tasarrufunda olan konulardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü sağlamak için, yüzlerce yıllık devlet geleneği ve ortak akıl neyi gerektiriyorsa, onun yapılması gerektiği düşüncesindeyiz. Atılacak her adımda, toplumsal hassasiyet ve değerlerimizin gözetilmesi; şehir ve gazilerimizin anılarına saygı duyulması ve teröristle mücadele eden güvenlik güçlerimizin moral değerlerine dikkat edilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.
6. SINIR ÖTESİ OPERASYONDA SON DURUM NEDİR?
Irak’ın kuzeyine yönelik olarak sınır ötesi harekat icra etme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Ekim 2011 tarihinden itibaren 1 yıl daha uzatılmıştır. Bu yetki TBMM tarafından hükümetimize verilmiştir. Yüce Meclisin hükümetimize verdiği yetki çerçevesinde siyasi ve askeri koşullar dikkate alınarak sınır ötesi kara harekatı yapılır. 17 Ağustos 2011 tarihinden beri yoğun bir şekilde Irak kuzeyindeki bölücü terör örgütü hedeflerine yönelik taarruzi hava harekatı ile topçu atışları icra edilmektedir. Ayrıca 20 Ekim 2011 tarihinden itibaren de birkaç bölgede sınır ötesi kara harekatı başlamış, halen devam etmektedir.
7. KUZEY IRAK’A YÖNELİK SINIR ÖTESİ HAVA HAREKATLARININ SONUÇLARI NEDİR? BU HAREKATLAR DEVAM EDECEK Mİ?
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, PKK terör örgütünün Irak’ın kuzeyindeki unsurlarını etkisiz hale getirmek ve örgütün fiziksel altyapısını tahrip etmek maksadıyla; 17 Ağustos 2011 tarihinden itibaren, Türk Hava Kuvvetleri uçakları ve karada konuşlu ateş destek vasıtaları ile bölücü terör örgütü hedeflerine yönelik harekat icra edilmektedir. İcra edilen bu sınır ötesi harekat ile;
-Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere göre 250-270 terörist etkisiz hale getirilmiş 210’dan fazla teröristin yaralandığı öğrenilmiştir. (Bazı siyasi, diplomatik ve istihbarat kaynaklarına göre bölücü terör örgütünün kayıpları burada belirttiğimizin çok üstünde olarak ifade edilmektedir)
-Teröristlere ati altyapı önemli ölçüde tahrip edilmiş, bu kapsamda; muhtelif sayıda barınak, sığınak, depo, tesis/bina, cephanelik, uçaksavar mevzii, kontrol noktaları tahrip edilmiştir.
-Terör örgütü üzeriden psikolojik baskı oluşturulmuştur.
-Terör örgütü bazı gruplarını kendisi için daha güvenli gördüğü bölgelere kaydırma gayreti içerisine girmiştir.
-Hava harekatı neticesinde örgütten kaçan terör örgütü elemanlarının sayısında ciddi miktarda artış olduğu bilgileri de alınmıştır.
Irak kuzeyindeki bölücü terör örgütünün faaliyetleri mevcut keşif ve gözetleme vasıtaları ile sürekli olarak takip edilmekte ve bölücü terör örgütü üzerindeki baskı taarruzi hava harekatı ve topçu atışları ile sürdürülmektedir.
8. İRAN’LA TERÖR ÖRGÜTÜNE YÖNELİK ORTAK OPERASYON YA DA BİLGİ PAYLAŞIMI VAR MI?
Bildiğiniz gibi terör sınır tanımamaktadır. Terörün küresel niteli göz önüne alındığında diğer ülkeleri ile işbirliği yapılmasının gerekli olduğu görülmektedir. Biz de bazı ülkelerle terörle mücadele kapsamında eğitim, tatbikat, seminer, sempozyum ve istihbarat paylaşımı şeklinde işbirliği yapmaktayız. Bu maksatla; 2005 yılında kurulan ve 2006 yılında NATO tarafından akredite edilen Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezimizde, Ekim 2011 tarihine kadar 99 ülkeden 6027 personelin katılımı ile kurs, konferans, çalıştay, seminer ve sempozyumlar icra edilmiştir. Bu çalışmalara 51 farklı ülkeden 1201 eğitici/konuşmacıda iştirak etmiştir. Ayrıca, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezimizin Mobil Eğitim Timleri ile de 12 farklı ülkede terörizmle mücadele eğitimi verilmiştir,
Belirtilen ülke ile sınırdaş olmamız nedeni i.el hudut görüşmeleri kapsamında bilgi paylaşımı yapılmaktadır. Ortak bir operasyon şu an için söz konusu değildir.
9. ABD İLE DEVAM EDEN İSTİHBARAT PAYLAŞIMI VERİMLİ Mİ?
Türkiye ile ABD yaklaşık 60 yıldan beri aynı ittifak içinde yer alan, ikili ilişkileri daha da eskiye dayanan, dost ve müttefik iki ülkedir.
Aramızdaki istihbarat paylaşımı geçmiş dönemlerde de var olan bir uluslar arası işbirliği örneğidir. Terörle mücadele alanındaki istihbarat paylaşımı iki ülkenin ortak çıkar ve hassasiyetleri çerçevesinde başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.
Bu işbirliğinin şekil ve boyutlarını geliştirme, daha somut sonuçlar üretme ve verimliliği arttırma konusunda karşılıklı çaba ve arayışlara devam edilmektedir.
10. BALYOZ SORUŞTURMASI TUTUKLU GENERAL VE AMİRALLERLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİNİZ NEDİR?
Yargıya müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle kaçınan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargılamayı etkilemeyecek şekilde malum soruşturma ve davalara ilişkin gelişmeleri yakından takip etmektedir,
Uzun tutukluluk sürelerinden duyulan rahatsızlık devletin çeşitli kademelerinde ve kamuoyunda sıkça dile getirilmektedir.
Söz konusu soruşturma ve davalar nedeni ile tutuklu bulunan muvazzaf ve emekli personelimiz için tüm TSK mensupları gibi bende derin üzüntü duymaktayım. TSK, hukukun üstünlüğüne her zaman büyük önem vermiş ve vermeye devam etmektedir. Bu nedenle soruşturma ve davaların devam ettiği bu safhada konuyla ilgili olarak daha fazla bir değerlendirme yapmam uygun değildir. Ancak, yargı sürecinin daha hızlı çalışarak, davaların kısa bir sürede sonuçlanmasını ve insan özgürlüğünün temel yaşam şartlarından birisi olduğu gerçeğinin hatırlanmasını temenni ediyorum.
11. YARGILAMA SÜRECİ UZUN SÜRERSE GELECEK YAPILACAK YÜKSEK ASKERİ ŞURADA SIKINTI YAŞANIR MI?
YAŞ’ın çalışma prensipleri, YAŞ Kanunu ve TSK personel kanunu belirlenmiştir.
Tutuklu olup yargılaması devam eden personel, TSK personel kanununun 65.maddesi gereğince terfi edememekte ancak görev sürelerinin bir yıl uzatılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır.
2011 YAŞ toplantısında; tutuklu olarak yargılanan ve terfi sırasında bulunan personelin durumu değerlendirilmiş, haklarında kesinleşmiş bir hükmün mevcut olmaması ve masumiyet karinesi çerçevesinde söz konusu personelin görev süreleri bir yıl uzatılmıştır.
2012 YAŞ toplantısı ile ilgili olarak bugünden bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Zamanı gelince konuyu yeni baştan ele alıp değerlendireceğiz.
12. ORG. IŞIK KOŞANER'İN DEVAM EDEN BU YARGI SÜRECİNE TEPKİ OLARAK YANSIYAN İSTİFA KARARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Sayın Komutanımızın kişisel bir tasarrufu konusunda benim bir değerlendirme yapmam uygun olmaz.
13. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ÖRNEĞİN EGE ORDUSU'NUN LAĞVEDİLMESİ SÖZ KONUSU MU?
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesel ve küresel güvenlik ihtiyaçlarına, teknolojik gelişmelere ve değişen tehdit durumlarına göre değerlendirmeler yaparak, mevcut kuvvet yapısını ve konuşlandırılmasını sürekli gözden geçirmektedir. Bu kapsamda, ihtiyaç duyulan düzenlemeler kısa, orta ve uzun vadeli kuvvet yapısı planlamalarına dahil edilmektedir. Halihazırda Ege Or.K.lığının lağvedilmesine ilişkin bir planlama mevcut değildir.
14. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NIN MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINA BAĞLANMASI ÖNERİLERİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ?
TC Devletinin bekası için çok iyi düşünülüp değerlendirilmesi gereken, siyasi ve askeri boyutları bulunan bu çok önemli ve hassas konuda, basın aracılığı ile görüş açıklamamın uygun bir yöntem olmadığını düşünüyorum.
15. SON AYLARDA GENELKURMAY BAŞKANI VE KUVVET KOMUTANLARININ DAHİL OLDUĞU PROTOKOL DÜZENLEMELERİNDE BAZI DEĞİŞİKLİKLER OLDU. BU DEĞİŞİKLİKLERİ NASIL KARŞILIYORSUNUZ?
Yüksek Askeri Şura toplantısındaki oturma düzeni ile ilgili olarak;
Yüksek Askeri Şura toplantısındaki oturma düzenini komutan arkadaşlarımla birlikte karar verip uyguladık.
30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatı ile ilgili olarak; Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünce 7 Eylül 2010 tarihinde yayımlanan "Ulusal ve Resmi
Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği"nde yapılan bir değişiklikle, 30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatının Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları tarafından değil, TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı üçlüsü tarafından kabul edileceği belirtilmiştir.
Bu değişiklik sonucunda; ulusal ve resmi bayramlarda yapılan tebrikat törenlerinde ortaya çıkan farklı uygulamalar nedeniyle, tebrikat töreni esaslarının yeniden düzenlenmesi ve bu kapsamda tüm ulusal bayramlarda tebrikatın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabulünün daha uygun olacağı tarafımdan teklif edilmiş ve 30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatı bu şekilde uygulanmıştır.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısında oturma düzeni de Devlet Protokolüne uygun bir şekilde bilgim dahilinde uygulanmıştır.
16. UZMAN ERBAŞ UYGULAMASINA NASIL BAKIYORSUNUZ?
Uzman Erbaşlar; TSK'da devamlılık arz eden teknik ve kritik erbaş kadro görev yerlerinde yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak maksadıyla, 1986 yılından itibaren 3269 sayılı Kanun kapsamında istihdam edilmeye başlanmıştır.
Kritik kadrolarda uzun süreli görev yapmak üzere istihdam edilen uzman erbaşlar, uzlaşmanın ilk adımını oluşturmuştur. Bunun yanında birliklerimizin görev etkinliğinin yükseltilmesine önemli katkılar sağlamışlardır.
Uzman Erbaşlar; 2 yıldan az, 5 yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme yaparak görevlerine başlamaktadırlar ve kadro görevine göre sağlık nitelikleri uygun olanlar müteakip sözleşmelerini bir yıldan az, 5 yıldan fazla olmamak şartıyla azami 45 yaşına girdikleri yıla kadar uzatabilmektedirler.
2008 yılında başlatılan ve 2010 yılında tamamlanılan temin faaliyeti ile komando tugaylarımızın operasyona katılan unsurları tamamen uzman erbaşlardan teşkil edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı'nın kuruluşunda bulunan Jandarma Komando Taburları'nın da bir plan dahilinde uzmanlaşması çalışmaları sürdürülmektedir. Ayrıca her yıl ihtiyaç miktarı kadar uzman erbaş alımına da devam edilmektedir.
Diğer taraftan uzman erbaş uygulamasının devlet bütçesine getirdiği mali yük ile uzman erbaşlara sağlanacak sosyal düzenlemelerin yaratacağı problemler göz ardı edilmemelidir.
Uzman erbaşların karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik olarak yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar yapılan yasal düzenlemeler ile;
-Yaş haddi nedeniyle TSK'dan ayrılan/ayrılacak olan uzman erbaşların emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar MSB ve TSK kadrolarında sivil memur olarak istihdam edilerek emekli olmalarına,
-3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında malul olan uzman erbaşlarda isteklilerin mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca uygun görülmesi halinde; yeniden uzman erbaş olabilmelerine,
-30 günlük yıllık izni dışında 15 gün mazeret iznini kullanabilmelerine,
-Asgari 2 yıl süre ile TSK'da görev yapmayı müteakip kendi isteği ile sözleşmesini feshedenler ile yaş haddi ve sağlık gerekçeleri ile sözleşmeleri feshedilen uzman erbaşların kamu kurum ve kuruluşlarında devlet memuru olarak istihdam edilmelerine imkan sağlanmıştır.
17. BEDELLİ ASKERLİK ÖNERİLERİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ? KISA VADEDE BÖYLE BİR ÇALIŞMA OLACAK MI? ASKERLİK SÜRESİNİN KISALTILMASI BU ÇALIŞMALAR KAPSAMINDA DÜŞÜNÜLÜYOR MU?
Bedelli Askerlik 1111 sayılı Askerlik Kanunu'nun 10. maddesiyle düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesine göre, bedelli askerlik "yükümlü kaynağının TSK ihtiyaçlarından fazla olması, ihtiyaç fazlası yükümlülerin temel eğitimlerini yapması ve ardından bedel ödeyerek askerliklerinin kalan kısımlarını yapmış sayılmaları" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu güne kadar 1987, 1992 ve 1999 yıllarında üç kez Askerlik Kanunu'na geçici maddeler eklenerek bedelli askerlik uygulanmış, uygulamadan toplam 125844 vatandaşımız faydalanmıştır.
Bedelli askerliğe karar verilirken; halkımızın hassasiyetleri, Anayasada belirtildiği şekilde vatan hizmetinin herkes için hak ve ödev olduğu, fakir-zengin ayrımcılığına gidilmemesinin çok önemli hususlar olduğunu düşünüyorum.
Askerlik süresinin kısaltılması kamuoyunda sık sık gündeme getirilmektedir. Ancak, bu tartışmaların; TSK'nın bölgesinde etkin bir caydırıcı güç olma özelliği, dünyanın hemen hemen her yerinde oluşan/oluşacak barışı koruma ve destekleme görevleri ve en önemlisi toplumun değer yargıları ile iç ve dış güvenlik konusu ile birlikte
değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.
18. İÇ HİZMET KANUNU'NUN 35'İNCİ MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ YA DA KALDIRILMASI FİKRİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ?
İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin değiştirilmesine ya da kaldırılmasına ilişkin taleplerin temel gerekçesini bu maddenin mevcut yönetimine karşı askeri müdahalelerin yasal dayanağını teşkil ettiği iddiasının oluşturduğu görülmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi, Ulu Önder Atatürk döneminde yürürlüğe giren 1935 tarihli Ordu Dahili Hizmet Kanunu'nun 34'üncü maddesinin tekrarından ibaret olup, yönetime karşı askeri müdahalelere zemin oluşturulması maksadıyla konulmamıştır. Bu maddenin düzenleniş amacı, 1935 tarihli
Ordu Dahili Hizmet Kanunu'nun 34'üncü maddesinin gerekçesinde de belirtildiği şekilde, TSK'nin genel görevini belirlemek ve ordunun vazifesinin daha iyi anlatılması ve öğretilmesidir. Ayrıca, kurumların görev, yetki ve sorumluluklarının anayasa ve özel kanunlarında açıkça düzenlenmesi demokratik yönetim ilkesinin doğal ve gerekli bir sonucudur.
19. İSRAİL İLE DİPLOMATİK ALANDA YAŞANAN KRİZ, ASKERİ MAKAMLARI ARASINDA İLİŞKİLERE NASIL YANSIDI? KRİZİN AŞILMASINDA ASKERDEN ASKERE İŞLEYEN BİR KANAL VAR MI?
Askeri faaliyetler askıya alınmıştır. Krizin aşılmasında ayrı bir askeri kanal veya temas yoktur. Ayrıca buna ihtiyaç da yoktur. Bu konu askeri değil, siyasidir.
20. RUM KESİMİ İLE DOĞU AKDENİZ'DE YAŞANAN GERGİNLİĞİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Doğu Akdeniz, bilindiği gibi her şeyden önce Atlantik Okyanusunu Hint Okyanusuna bağlayan en önemli ve kısa, fevkalade önemli bir su yoludur. Hatta nakledilen kargoya bakarak bu denizin bir enerji yolu olduğu da söylenebilir. Son zamanlarda yapılan incelemelerle Doğu Akdeniz'in aynı zamanda bir enerji deposu olduğu da görülmektedir. On senedir yaşanan deniz yetki alanları sınırlandırılması sorunu da bu özellikten kaynaklanmaktadır.
Ülkemizin karasal yüzölçümü 780000 km2'dir. Buna ilaveten Mavi Vatan olarak da adlandırılan yaklaşık 460000 km2'lik deniz yetki alanımız bulunmaktadır. Mavi Vatanın yaklaşık 1/3'ü yani 145000 km2'si Doğu Akdeniz'dedir.
Bu denizde, kıyıları en uzun devletlerden birisi de Türkiye'dir. Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanımız kıyılarımızın uzunluğu ile orantılı olmalıdır diye düşünüyorum.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 2003'ten beri Doğu Akdeniz'de yetkisi olmadan yaptığı hukuka aykırı andlaşmalar, açtığı ihale ve verdiği ruhsatlarla hem Türkiye'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini ihlal etmektedir. Ayrıca Kıbrıs Adası'nın güneyinde 12 numaralı parselde sürdürülen sondaj çalışması devam etmekte olan görüşmeleri de sabote etmektedir. GKRY, bir taraftan Kıbrıs Türk Halkının eşit hak sahibi olduğu doğal zenginliklerden haksız olarak tek başına yararlanmaya çalışırken diğer taraftan da müzakereleri sonuçsuz bırakmak için bahane bulma çabasındadır.
Türkiye; 32* 16* 18* meridyeninin batısında deniz tabanında ve su kitlesinde uluslararası hukuktan doğan münhasır hakları olduğunu, bu bölgede sınırlandırmanın ilgili devletler arasında hakkaniyete uygun olarak yapılması gerektiğini, GKRY'nin tek başına Kıbrıs Adası'nı temsil etmediğini, KKTC'nin yok sayılarak yapılan antlaşmalarının geçersiz olduğunu ve tanımayacağını ifade etmektedir.
21. SURİYE'DEKİ İÇ KARIŞIKLIKLARIN GELECEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
Suriye'de cereyan eden olaylar öncelikle bu ülkenin kendi iç meselesidir. Ancak, Suriye ile ortak sınırı paylaşmamız, kültürel benzerliklerimiz ve bazı vatandaşlarımızın akraba bağlantılarının bulunması, Ortadoğu'da önemli bir ülke olması ve ülkemizin güvenliği yönünden ilgilendiren bir konumda bulunması nedenleriyle gelişmeleri yakından izliyoruz. Temennim, en kısa zamanda ülkenin uluslar arası normlar çerçevesinde iç istikrara kavuşmasıdır.