Star Gazetesi yazarlarından hemşehrimiz Cumali Ünaldı, "Malatya Platformu"nun Bolu'daki 2 günlük toplantısını yazdı.
Ünaldı'nın, toplantıya ilişkin olarak yazdığı ve 8 Şubat Çarşamba günü Star Gazetesi'ndeki köşesinde yeralan yazısı şöyle:
...
"Yerel toplantının genel sonuçları
Birleşik kaplar gibi Türkiye. Bir yerde yaşanan sorunlar, üç aşağı, beş yukarı başka yerlerde de yaşanıyor. Biraz ağır, ya da daha hafif; ama yaşanıyor...
Cumartesi ve Pazar günü, Boluda bir otelde, 60 Malatyalı, Malatyanın sorunları ve çözümleri için beyin fırtınası yapmak üzere toplandık.
Toplantının yerel boyutu, sizlerle paylaşmak için ilginç olmayabilirdi, genel anlamda çok şey ifade eden sonuç bildirgesi olmasaydı.
Bir şey, çok öne çıktı.
Dile getirilen sorunlar, sadece Malatyaya özgü görünse bile, aynı zamanda Türkiyenin de sorunlarıydı.
Yoksulluk, işsizlik, tarım sektöründeki tıkanma, Malatyanın son yıllarda, etrafındaki kuşak illerden aldığı göçün oluşturduğu sorunlar, yeni canlanmaya başlayan sanayinin önündeki engeller; birçok şey konuşuldu.
Ancak, öncelik, eğitime verildi.
Öteden beri anlatılan bir şehir efsanesi vardır Malatyada.
Yıllar önce İsmet İnönüye sitem etmiş Malatyalılar. Paşam demişler, Bunca zaman Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönettin, Malatyaya bir faydan olmadı.
Tam böyle dememişler de, öyle demeye getirmişler.
Paşadır, lafın altında kalmaz. Demiş ki: Ben size öyle bir şey yaptım ki, yararını yıllar sonra görürsünüz. Türkiyenin en iyi okullarını dereceyle bitirenleri, öğretmen olarak Malatyaya tayin ettirdim.
Bizden önceki kuşaklar anlatırdı hocalarının değerini. Galip Abiden(Demirel), Yusuf Beyden (Özal), Metin Beyden (Emiroğlu), Hasan Celal Beyden (Güzel) ne kadar çok dinledim hocalarını övdükleri konuşmaları.
Beden eğitimi öğretmenleri de, bir spor dalında Türkiye şampiyonuymuş.
İşte o günkü eğitim; bürokrasiden siyasete, iş dünyasından sanata dek birinci sınıf adamları ortaya çıkardı.
Ben, liseyi 1967de bitirdim. Bizim hocalarımız da aynı çizginin devamıydı. Düşünün ki, beden eğitimi öğretmenimiz bile, daha sonraları çok iyi bir öykücü olarak Türkiyenin tanıyacağı Osman Şahindi.
Eğitimde sayıdan çok kalitenin önemsenmesi, toplantıda en çok dile getirilen konuydu. Buna bağlı olarak Malatya kültürünün, yeni kuşaklara aktarılmasının gereği üzerinde duruldu. Bu aynı zamanda yoğun olarak çevreden aldığı göç dalgası ile gelenlerin, yeni hemşehriler olarak Malatyaya kazandırılması için bir yöntem olarak benimsendi.
Çevre ve tarihi dokunun korunması, öncelikler arasında yer aldı.
Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım, bunlar aynı zamanda ülkenin de sorunları değil mi? Malatyanın yaptığı, sorun olarak bunların farkına varması, tespit etmesi ve çözümü için ne yapmak gerekiyorsa, onların yapılması için çaba göstermeye karar vermesiydi.
Bir sorunu çözmenin başka yolu da yok ki.
Kenan Işık, bizi yıllar öncesine götüren tatlı anlatımıyla, bazen yanlışları da vurgulayarak, eskinin güzelliklerini yeniden yaşattı.
Turgut Özalı hasret, saygı ve sevgiyle andık...
Kültür ağırlıklı konuşmamda, büyük tarihçi Ebul Ferecden Osman Nuri Ergine kadar kişileri, Boşnakların atası Pavlikyanların Malatya macerasından, 700lü yıllara kadar olayları, Niyazi Mısriden, Arguvanlı Derviş Muhammede, Udi Nevrese kadar sanatçıları, yetiştikleri ortamla birlikte anlatmaya çalıştım.
Malatyanın temel sorunu kaysıyı bilerek sona bıraktım. Özel bir olay gibi görünse de, yılların tarım politikasının yanlışlığını ne güzel simgeliyor.
Geçen seneden daha çok kaysı sattık bu yıl, ama, daha az para kazandık, dedim.
Neden?
Çünkü ham sattık. Öyle olunca da ucuz sattık, zor sattık, işçilikten yararlanmadan sattık. İşleyerek 1 milyar dolar kazanacağımıza, çirden 179 milyon dolarla yetindik.
İşsizliğin, çığ gibi büyüdüğü Malatyada hem de!
Türkiyenin sorunu da bu değil mi?"