8.Cumhurbaşkanımız Özal (1927, Malatya- 17 Nisan 1993, Ankara)
Mustafa Bahadır ALTAŞ
SM.Mali Müşavir
mba444@mynet.com
Hani bir söz vardır, geçmişle ilgili konular gündeme geldiğinde hep deriz “keşke olmasaydı”. Turgut Özal için de bugün kim bilir kaçımız “ah keşke onu anlayabilseydik” diyoruz.
Türkiye‘de demokrasiye pranga takıldığı bir dönemde kaloriferleri yanmayan başbakanlık binasında, soğuktan paltoyla oturuyorken 21. yüzyılın eşiğindeki bir Türkiye’nin gerçeğini bilmek, onu hayata geçirmek bizler için hayal iken onunla hedef olması ne kadarda güzeldi.
Özal’la ya da Özal’sız günlerin farkı her gün biraz daha anlaşılmaktadır. Sahip olduğumuz değerleri, ekonomik ve kültürel yönden harekete geçirmeyi onunla öğrendik. Ekonomik ve kültürel baskı altındaki genç nesillerin başarmak arzularını eyleme dönüştürmesi çağdaş ve teknolojik bilimin enstrümanlarını kullanılması görmek hepimizin hayallerini süslerken bu gerçeği onunla yaşadık.
Uluslararası alanda bastırılmış ve sindirilmiş siyasetin ezikliğini yaşarken Türk ve Türkiyeli olmanın gururunu onunla bulduk. Dünyada gündemi yakaladık. Özal tabuları yıkan reformcu kişiliği ve yenilikçi tavrıyla Türkiye'yi içine kapalı toplum olmaktan çıkarttı, bizlerin ufkunu açtı.
Din ve vicdan hürriyetini onunla tattık, bireysel özgürlük ve teşebbüs özgürlüğünü, onunla tanıdık ve neleri yapabileceğimizi öğrendik. Türkiye’nin dışındaki dünyayı tanımanın zevkine vardık.
Tartışılamayanı onunla tartıştık, tabuları ve statükoyu onunla yıktık. Çok kısa sürede birçok şeyi onunla yaşadık Özal’la geçen on yılı ondan önce ve onsuz geçen yıllarla kıyasladık. Önümüzdeki en büyük engelin yine bizim yarattığımız bürokrasi olduğunu keşfettik devleti küçültüp güçlü kılmayı, gelişmenin önündeki engeller olan güç odaklarını ve halkın iradesi dışındaki etkin güçlerin farkına Özal’la vardık.
Yanlışın doğruya örnek olmadığını, doğruya ulaşmanın her zaman iyi örneklerle mümkün olduğunu bizlere anlattı. O halkına güvendi, bizler de geleceğe güvenle baktık. Çağdaşlığın ve çağın gereğini, bilim ve teknolojinin şekilden ibaret olmadığını, bunun ancak zihinlerde ve ruhta yaşanabileceğini gösterdi.
Şimdi artık geriye Özallı yıllara dönmek mümkün değil ama yapılacak tek şey var onun ideallerini hayata geçirmek. İşte bu konuda özellikle genç nesillere ve bizlere büyük görev düşmektedir. Bu noktadan hareketle, yapmamız gereken katılımcı ruhumuzu ekonomik ve siyasi olarak harekete geçirmektir.
“Beni görmek demek; behemehal yüzümü görmek değil, fikirlerimi hayata geçirmektir.” diyen, Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetti yakalamak için 21. yüzyıla adım atarken ezilmişliğin zincirini Özal’la kırdık. Bizler, Doğu bloğunun çöküşünü seyrederken Özal gelecek yüzyılın Türklerin ve Türkiye’nin olacağının müjdesini bizlere verdi. Buna hazır olmamızı istedi.
1989 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin akabinde, TBMM'de yaptığı teşekkür konuşmasında; ‘Bu sımsıcak milletin, bu güçlü ülkenin ve bu büyük Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olmak, benim için şereflerin en büyüğüdür. Ne mutlu Türküm diyene!’ diyerek ciddi hatalar yapmadığımız takdirde ‘21. yüzyıl Türk asrı olacaktır.’ sözleri ile Türkiye Cumhuriyetinin 21.yüz yıl hedefini bizlere işaret etmiştir.
Özal’ı konuşurken hep Özal’ın yaptıklarını konuştuk, tartıştık. Keşke neleri isteyip de yapamadığını tartışabilsek o zaman onu daha iyi anlardık. Her insan gibi Özal'ında eksileri ve artları vardı, bizim için Özal artıları çok fazla olan bir siyasetçi, bir devlet adamı ve hepsinden de önemlisi bir Malatyalıydı.
Bizler başta Malatyalılar olarak Özal’la çok şeyler yaşadık ama ona, onu anladığımızın mutluluğunu yaşatamadık. Özal, seni unutmadık unutmayacağız...
17 Nisan 1993'te kaybettiğimiz Turgut Özal’ı vefatının 22. yılında sevgi ve rahmetle anıyoruz.
Ruh Şad Mekânı Cennet Olsun.