Nezir KIZILKAYA
nezirs@mynet.com
Ah aman aman . . .
Dağlarınan daşlarınan
Uçam gidem de guşlarınan
Ah. . .
Guşlar yuvasına dönmüş
Ben galdım göz yaşlarınan
“Derdi olan türkü söyler” der bir Azeri atasözü. O buğulu sesi dinlerken içinizin titrediğini hissedersiniz. Bir yöreyi bu kadar güzel anlatan, ona anlam kazandıran, derinlik katan başka bir ses var mıdır? Hayali bile zor. Arguvan’dan yüreğimize çarpan serin bir yel gibidir sesi. Arguvan ağzını olması gerektiği gibi ortaya koymuş, kendisini “köylü müziği” yapıyor diye ciddiye almayanlara asla kulak asmadan doğru bildiği şekilde sanatını icra ederek, Arguvan Ağzı’nın bugünkü konumuna gelmesindeki temel unsurların başında gelmiştir. Evet, gerçekten “köylü müziği” icra etmiştir daha doğrusu köydeki gibi icra etmiştir. Her türlü müziğin popüler biçimi prim yaparken, icra edenlere katlar, yatlar kazandırırken o başkalarına göre “akıllanmadan” kendisine göre de “yılmadan” Arguvan Ağzı’nı olması gereken şekilde seslendirmiş, unutulmaya yüz tutmuş, kıyıda köşede kalmış türküleri derleyerek, adeta onlara can vermiştir. Tek türküsünü dahi “Can kulağı” ile dinlemeden ahkâm kesenlere aldırış etmeden yoluna devam etmiş, Arguvan Ağzı türkülerin bugünkü konumuna gelmesinde temel yapı taşlarından birisi olmuştur.
Resmi kayıtlarda 05.01.1950 olarak yazılsa da 1945 yılında Elazığ’ın Baskil ilçesine bağlı Şeyhhasan (Tabanbükü) köyünde doğmuştur. Gülsüm-Hüseyin çiftinin ilk çocuklarıdır. Asıl adı Müslüm Budak’tır. Ancak küçük yaşlardan itibaren, yörede çok sevilen ve saygı gören, kendisini de yaşamı boyunca etkileyen, halk ozanı Teslim Abdal’ın adıyla anıldığı için ismi Teslim olarak bilinir hale gelmiştir. Çok küçük yaşlarda babasını kaybetmiş, çocukluk ve gençlik yıllarını oldukça zor şartlarda geçirmiştir. 12 yaşında köy düğünlerinde başladığı türkü söylemeye son nefesine kadar devam etmiştir.1975 yılında Hüsne Hanım ile evlenerek Malatya’ya yerleşmiş, bu evlilikten Şeniz isminde bir kızı olmuştur. O yıllarda sadece Malatya için değil adeta Türkiye için bir müzik okulu olarak kabul edilen Hürriyet Parkı’nda sahneye çıkmaya başlamış, okuduğu uzun havalar ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Buradan kazandığı deneyim ile kendini yetiştiren ve özgüveni artan Teslim Budak, kendisini Malatya müzik camiasında ayrı bir yere taşıyacak olan Arguvan türkülerini de seslendirmeye başlamıştır. Otantik yapısını koruyarak okuduğu Arguvan Ağzı türküler, önyargılı ve yeterli bilgi birikimi olmayan bir kesim tarafından yadırganmış, ancak o ısrarlı tutumu ve üstün yorum gücü ile Arguvan Türkülerinin hak ettiği yere taşınmasında öncülük etmiştir. Sanat hayatı boyunca 12 albüm (Kaset) çıkartmış, hem yerel hem de ulusal televizyon ve radyolarda programlara konuk olarak Arguvan Ağzı’nın yurt çapında tanınmasında önemli katkılar sağlamıştır. Onlarca eseri derleyerek kültürümüze kazandıran Teslim Budak 10 Nisan 2001 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu Malatya’da hayatını kaybetmiştir. Felek Vurdu Kalbimden, Gitme Gülüm Uzaklara, Yar Saçını Yan Taramış, Şiro Çayı, Armut Ağacına da Yaslanmıyasın, Dağlarınan Taşlarınan zihinlerimizde yer eden onlarca eserinden bazılarıdır.
Kızı Şeniz Budak’a göre; adalet ve eşitlikten yana, karıncayı bile incitmekten sakınan, insanlara karşı saygılı, parada pulda gözü olmayan melek kalpli, sevgi dolu birisidir.
Yaşamının son yıllarında da ifade ettiği gibi, ortaya koyduğu eserlerin, yapmış olduğu albüm ve sahne çalışmalarının karşılığını maddi olarak alamamıştır. Maalesef her zaman olduğu gibi kural yine değişmemiş ve değeri ölümünden sonra anlaşılmıştır.
Kaç yüz yıl yıldır birikti bu türküler? Ölüme ağlarken, düğüne gülerken, savaşlara haykırırken hançeremizin tüm gücü ile çaldık söyledik bu türküleri. Yaşanan her sevincin, her ayrılığın, her matemin, yazın, kışın, karanlığın, aydınlığın canlı şahitleridir türküler. Yazarın dediği gibi, acının dille tarif edilemeyeni, sevginin, hicranın, hasretin, çilenin kalemle yazılamayanı var onun türkülerinde. Her bir kelimesi, her bir dizesi bir yıldırım gibi düşüyor bağrımıza. Yârini sulara vermiş yanık bir sevdalının, hala susmak bilmeyen haykırışıdır anlatılanlar. Yavrusunu, yavuklusunu kaybedenlerin, zalimlere güç yetiremeyenlerin dert ortağıdır bu türküler. Her mısrası bir alev yumağıdır gönlümüze. Usta şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’na “Nerede bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım” dedirtecek kadar dokunaklıdır.
Teslim Budak, Arguvan türkülerini söylerken adeta kucaklıyor onları, bir bütün oluyor onlarla. Türküyü kendine rehber edinmiş, kendini ifade edebilmek için türkülerin peşine düşmüş, onlarla yol arkadaşlığı yapmıştır. Ne söylemişse türkü ile anlatmış, onlara kendi acılarından, sevdalarından ruh vermiş, bunu yaparken de sözün en güzelini bulmak için çabalamıştır. Onu kuru bir gönül, taş gibi bir yürek ile dinleyenlerin anlamaları beklenemez.
Nasıl da anlatmış Üstad Yahya Kemal:
“Çok insan anlayamaz eski müziğimizden,
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Sözüyle başka anlatır, nağmesiyle başka. Her ikisi de Teslim’in sesi ile bir başka güzeldir. Gül bahçesine çevirir gönlümüzü. Onun türkülerinin her biri Arguvan’dan bir parça, bir ruh, bir iz taşır. Arguvan’ı türkülerle ifade etme tarzı hayranlık uyandırıcıdır. Sıladan gurbete uzanan bir el, duygulara tercüman olmuştur. Arguvan’ın taşının, toprağının, çiçeğinin, gülünün kokusu süzülmüştür türkülerine. O Arguvan türkülerini sevmiştir, Arguvan türküleri de onu. Türkülerin nefesidir, sesidir. Arguvan türküleri onun sesi ile dile gelmekten mutludur.
Arguvan Ağzı türküleri için söylenen ve hepimizin hoşuna giden “Amanı bol türküler” deki “aman” Teslim Budak’ın cesaret ve ısrarla otantik yapısını koruyarak icra ettiği Arguvan Türkülerinde kullandığı “aman”larla, “abov”larla bu tanımdaki yerini almıştır. Issız, sessiz, çorak Arguvan toprakları onun türküleri ile hayat bulmuş, yeşermiştir. Aslında bir hakkın teslim edilmesi adına her “Arguvan Ağzı” denildiğinde “Teslim Budak” onun eki gibi kullanılmalı, can verdiği Arguvan Türküleri onunla anılmalıdır. Onları gömüldüğü yerden çıkaran Teslim Budak’ın sesiyle sonsuza dek yankılanacaktır.
Daha çok anlatacak türküsü vardı bizlere. Diyeceklerini diyemeden erkenden ayrıldı bu dünyadan. Ama her sanatçı gibi bedeni bu dünyadan göçse de geride bıraktıkları sevdaları ile, türküleri ile canımıza can katmaya devam edecektir. Yüz yıllardır bize türkü taşıyan bir kervanın yolcularından biri olarak, bu topraklardan beslenmiş, bizi anlatan, bizi söyleyen bir kültürün pınarından akan türkülere ses olmuş, onlara hayat vermiştir. Moda olanın, gündemde olanın değil, bizim olanın peşine düşmüş, o sahipsiz ve öksüz kalmış türkülerin otantik yapısının korunması için emeğini ve yüreğini koymuştur. Artık sıkıcı bir kalıp haline gelmiş olan “Teslim Budak’lar kolay yetişmiyor” şeklinde kurulan cümlelere işlev kazandırarak “Teslim Budaklar unutulamaz” cümlesiyle tamamlanır hale getirmek gibi bir görev bizleri beklemektedir. Bir kentin, yazarları, sanatçıları o kentin vazgeçilmez yapıtaşlarıdır. Kendi özgün yazarlarını, sanatçılarını unutulmaya terk eden toplumlar, yabancı kültürlerin rüzgârları önünde savrulmaya mahkûm olurlar. Yaşadığı coğrafyanın ustalarını tanımayan bir kuşağın yetişmesini engellemek ve buna dur demek adına, popüler kültür girdabının Teslim Budak’larımızı yutmasına asla izin vermemeliyiz.
Sözüm Hak’tır.
Sözümün yalanı yoktur.
Engin olmak büyüklüktür.
Engin ol gönül engin ol
Teslim ABDAL