SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Alâeddin Keykubad ve Malatya

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:53:47
Alâeddin Keykubad ve Malatya
A- A+ PAYLAŞ

Melih YILMAZ

asuyektayilmaz@ hotmail.com

Alâeddin Keykubad (1.Keykubad), AnaBritannica ansiklopedisinin verdiği bilgilere göre 1192-1237 yılları arasında yaşamış, 1220’den ölümüne kadar da Selçuklu Hükümdarlığı yapmıştır. Ölümü de birçok liderde olduğu gibi suikast sonucudur; zehirlenmiştir. Sivas’ta tahta geçtikten sonra Anadolu Selçuklu Devletinin sınırlarını Antalya’dan, Van gölü kıyısına kadar genişletmiş, kuzeye ilerleyerek Trabzon’a kadar gelmiştir. Döneminde Anadolu’ya kervansaraylar, imarethaneler, camiler, yollar, köprüler yaptıran, Anadolu Selçuklu Devleti’nde Keykubadî adı verilen ilk altın parayı bastıran ve emri altında sürekli olarak on altı bin paralı asker barındıran bir hükümdardır.

Malatya Alâettin Keykubad’ın hayatında iki önem arz eder: 

Birincisi ağabeyi İzzeddin Keykavus’la (1.Keykavus; bu hükümdar da Malatya’da 1220’de ölmüştür.) taht kavgasına tutuşunca yenilir ve Malatya’daki Minşar Kalesi’nde (Kaynaklar Masara, Muşar Kalesi de derler) ağabeyinin ölümünü hapiste beklemek zorunda kalır. 

Malatya’nın, Alâeddin Keykubad’ın hayatındaki ikinci önemi de ikinci evliliğidir. 

Çocukluklarında birlikte İstanbul’a (O dönemlerde adı Konstantinopolis) gidip oralarda eğitim alan iki kardeş, babalarının ölümü üzerine taht kavgasına tutuşurlar ve büyüğü küçük kardeşini hapse attırır.  

(Minşar Kalesi’ni es geçmeyelim; Sayın Orhan Tuğrulca’dan öğrenebilirsiniz: http://www.malatyahaber.com/makale/musar-kalesi  ).

Biz gelelim evliliğine.

Kaynaklarda “tarihi sevdiren adam” olarak ün yapan tarihçi Ahmet Refik Altınay’ın 1931 yılında yayınladığı Tarihte Kadın Simaları adlı kitabında 1.Alâeddin Keykubad’ın Malatya’da evlendiğini belirtir ve bu sözlerine İbn-i Bîbî’nin Muhtasar Selçuknamesi’ni kaynak gösterir.

Bizim esas aldığımız kaynak Ahmet Refik’tir.

“Malatiya Sarayında büyük bir hazırlık vardı: Selçukî Sultanı Birinci Keykubad’ın düğün merasimi yapılacaktı. Birinci Keykubad esasen evliydi. Zevcesi, Mahperi Hatun’du. Hattâ Mahperi Hatun’dan bir de oğlu dünyaya gelmişti ki, o da Gıyaseddin Keyhüsrev’di.

Şimdi tekrar evlenmeye kıyam edişi, siyasi bir maksada mübteniydi.” (Ahmet Refik, Tarihte Kadın Simaları, Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi, İstanbul, 1931. Basıldığı yer: İstanbul Bürhanettin Matbaası, sayfa:3)

Hemen araya girelim ve yazıyı dipnotlara boğmamak için, son satırı günümüze aktaralım: Tekrar evlenmeye kalkışı, siyasi amaçlıdır.   

“Alâeddin yalnız kılıcile bir devletin düşmanlarına mevcudiyetini temin etmesi mümkün olamıyacağına kaildi (inanıyordu). Bunun için siyaset de lâzımdı. Bu sebepten civar hükûmetlerle samimî münasebetlerde bulunmak isterdi. O devirde Mabeynenehreyin’de Eyyubilerden ve Melik Âdil evlâdından Melik Eşref Muzaffereddin Musa hükûmet sürüyordu. (…) Alâeddin’in niyeti, Melik Muazzam Şerefeddin Îsâ’nın kız kardeşile evlenmekti.” (age. s.8)

Bu alıntıda geçen Mabeynenehreyin iki nehir arası anlamına gelir ve burası Dicle ile Fırat arasında kalan coğrafi alandır; tarihteki adı da Mezopotamya’dır.

Bu girişim için Alâeddin’in “hokkabaz oğlu” (kitapta böyle yazıyor) Seyfeddin görevlendirilir. 

Seyfeddin, “mücevherler, murassa (kıymetli) hediyeler, gümüş ve altın tabaklar, cariyeler ve gulâmlar”la (s.9) (gulam: Tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlı; köle, esir)birlikte Şam’a doğru yola çıkmaya niyetlenirken, “Malatya’ya gelir gelmez birdenbire hastalandı. Tedavi hiçbir tesir icra edemedi. Seyfeddin Malatya’da öldü. Alâeddin, Seyfeddin’in yerine, çaşnigiri Emir Şemseddin’i gönderdi. Şemseddin Malatya’ya geldi, Alâeddin’in hediyelerini aldı, tedarikini ikmal eder etmez Şam’a müteveccihen hareket etti. ” (s.9) (Çaşnigir: Çeşnicibaşı, mutfak sorumlusu.)

Şam’da iyi karşılanırlar, nikâh için kadı çağrılır, bütün mücevherler ortaya saçılır ve gıyaben Alâeddin Keykubad ile Melike Âdiliye Hanım’ın nikâhları yapılır.

Melike Âdiliye Malatya’ya gidecek, düğün orada yapılacaktı. Emir Şemseddin, Melike Âdiliye’nin seyahati için bütün hazırlıkları görmüştü. Ayni zamanda Alâeddin Keykubad’a da bir mektup yazarak arzusunun hâsıl olduğunu, mamafih Malatya’yı teşrif edecek olursa, Melik için bir izaz olacağını anlattı.” (s.10) (İzaz: Aziz kılma, saygı gösterme; ikram etme, ağırlama.)

Alâeddin Keykubad bu habere çok sevinir. Hemen hazırlıklar yapılır, “Kayseriye”den yola çıkılır. Ama hayattır bu, Malatya’ya varır varmaz hastalanır. “Gerdanında” büyük bir çıban çıkmıştır. Hekimler “neşter” vurmayı uygun görmezler. Acı gittikçe artınca “Cerrah Fasil” çağrılır. O, “neşter” taraftarıdır. Nitekim ameliyat yapılır, bir hafta sonra Alâeddin Keykubat iyileşir, Fakir Cerrah Fasil, zengin edilir. Sultan Keykubat, hastalığından ötürü düğünü beklettiği için “gelinle” birlikte gelen Şam ümerasından özür diler. (Ümera: Beyler, emirler)

“Artık düğün hazırlıklarını görmek lâzımdı. Malatya sokakları kâmilen donatılmıştı. Şam’dan gelen düğün hediyeleri muhteşemdi: Altın ve gümüşle müzeyyen yedi kasır, mücevherlerle tezyin edilerek esterlere (katırlara) yükletilmişti. Herkes şevk ve sürur içinde idi. Oyuncular ve hokkabazlar her tarafta mahirane hünerler ibraz ediyorlardı.

Düğün bir hafta sürdü. Altınlar ve gümüşler ikram edildi. Sekizinci günü Sultan mutantan (gösterişli) bir bezm tertib etti (meclis düzenledi). Bütün Şam ümerasını davet ettirdi. Kendilerile samimane görüştü. (…)

“Akşam oldu. Güneş dağlar gerisinden çekildi. İbni Bîbi’nin tabiri veçhile ‘Semen simalı (dolgun yüzlü) ve sîm endamlı (gümüş vücutlu) kızlar minârenk (gök mavisi) kasrın (sarayın) kubbesinden cilvekerliğe (cilveli oyunlara, danslara) başladı, lâcivert bir perde arusânı seyyarat (muhteşem gökyüzü; gökyüzündeki süslü, güzel gezegenler) üzerine çekildi.’ Alâeddin Melike Âdiliye’nin höcrei visaline dahil oldu. O gece Sultanın düğününe gelenlere ihsanlar ve in’amlar (nimetler, yiyecekler) verildi. (…)

“Melike Âdiliye’nin düğünü daha bir hafta sürdü. Her gün zevk ve sefa ediliyor, ıyş ve nuş (zevk ve sefa) herkesi sürur ve hubur (sevinç ve mutluluk, mutlu haberler) içinde yaşatıyordu. (…)

“Alâeddin, Melike Âdiliye ile izdivacını müteakip (evlenmesinin ardından) Malatya’dan Kayseriye’ye geldi. Oradan Antalya’ya geçti.” (s.11, 12, 13)

Melike Âdiliye veya Melike Âdile ya da Gaziye Hatun olarak tarihteki yerini almış bu hükümdar eşinin sonunu mu merak ediyorsunuz? 

Kocasının öldürülüşünden sonra tahta geçen 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından Ankara’da yayın kirişi ile boğdurularak terk-i dünya eyler.

“Cinayetten on bir sene geçti. İkinci İzzeddin Keykâvus zamanında idi. Analarının kemiklerini Ankara’dan Kayseriye’ye getirttiler, Sivas yolu üzerinde müzeyyen bir türbe yaptırdılar ve türbenin üzerine uzun bir kitabe yazdırdılar.” (s.21)

____

NOT: I. Alâeddin Keykubat illüstrasyonu kariyerdersleri.com'dan alıntıdır.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız