SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Amerikan Halkı Zarar Görmesin Diye Malatya'da Vatandaş Esrarkeş Oldu!.'

'Amerikan Halkı Zarar Görmesin Diye Malatya'da Vatandaş Esrarkeş Oldu!.'
A- A+ PAYLAŞ

Ekonomik değeri yüksek en önemli tarımsal üretimlerinden biri olan haşhaş ekimi, ABD'nin baskısı üzerine ekimi kademeli olarak yasaklanmıştı. Malatya da, Türkiye'deki en önemli haşhaş ekim merkezlerinden biriydi. Haşhaş ekiminin gündeme getirilmesinin ardından Eylül 1970'de Malatya'da büyük bir haşhaş mitingi düzenlenmiş ve yasak protesto edilmişti. Ancak, bu protesto yasağa engel olamamış, 1974'te Bülent Ecevit Başbakanlığındaki CHP- MSP Hükümeti yasağı, bazı bölgelerde ekim serbestiyeti ile kısmen kaldırılırken, Malatya bu serbestiyetin olduğu iller arasında yer almamıştı.

CHP'nin, 17 Kasım 2023'te Ankara'da 90 yaşında iken vefat eden, 13. ve 14. dönem Malatya Milletvekili Avukat Hakkı Gökçe, haşhaş ekim yasağına karşı TBMM'nin 25 Şubat 1970 ve 16 Haziran 1971 tarihlerindeki oturumlarında gündem dışı söz alarak, tepkilerini dile getirmişti.

O dönem Adalet Partisi iktidarına karşı ana muhalefet olan CHP'nin Malatya eski Milletvekili Hakkı Gökçe 1970 tarihinde TBMM kürsüsündeki konuşmasında, “Toprak Mahsulleri Ofisince 80 liraya alınmaktadır. Halbuki kaçak olarak 800 - 1000 liraya satılmaktadır. Malatya'daki ekimin yasaklanması ile oradaki vatandaşlarımız bu geçim yolundan mahrum bırakılmışlardır.” İfadelerini kaydederken, 1971 yılındaki TBMM konuşmasında ise, “Malatya'da vatandaş haşhaş yerine kenevir ekmekte ve şimdiye kadar içmediği afyonun yerine esrar içmekte ve esrarkeş olmaktadır. Şu halde, bir tarafta Amerikan vatandaşını düşüneceğiz, Amerikan vatandaşlarının perişan olmamasını düşüneceğiz, bunun yanında Türk vatandaşlarının esrarkeş olmalarına göz yumacağız... Böyle bir şeyi havsalam alamıyor.” ifadelerini kaydediyor.

"Malatya'daki vatandaşlarımız bu geçim yolundan mahrum bırakılmışlardır.."
Malatya Milletvekili Hakkı Gökçe’nin “Malatya Milletvekili Hakkı Gökçe'nin, Malatya'da haşhaş ekiminin yasaklanması kararının sakıncalarına dair gündem dışı demeci” konu başlıklı 25 Şubat 1970 tarihli TBMM konuşması tutanağa şöyle geçti:

“Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;Türkiye'de haşhaş ekiminin dengesizliği ve bunun siyasi bir yatırım vesilesi yapılması sebebiyle izahat arz etmek üzere huzurlarınızı işgal etmiş bulunuyorum.

Senelerden bu yana haşhaş ekimi Türkiye'nin birçok yerlerinde ve bu arada Malatya'da da yapılmakta idi. 1966 - 1967 yıllarında ekim sahalarında kısıtlama yapıldığı bahanesi ile Malatya'daki haşhaş ekimi yasaklandı. Bu kısıtlamanın kasıtlı olduğunu iddia etmek isterim.

Haşhaş ekimi, bildiğim kadarı ile, her sene Tarım Bakanının teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile yapılır. Ekim bölgeleri yine bu kararnamede gösterilir. 1966 yılında yapılan kararnamede Malatya bu listeden çıkarılmıştır. Tahmin ediyorum ki, Tarım Bakanı bu beyanımızı ve esasında bu iddiamızı cevaplandıracaktır. Ve bunu bir esasa bağlayarak mesnedini arayacak, izaha çalışacaktır. Kanaatim odur ki, kısıtlamada esas aldıkları unsur, ekim sahalarında dönüm başına alınan ürün ve bunun değerini hesaplamak şeklinde olacak ve şöylece, alınan mahsulün, meselâ bir buğday ekiminde alınacak mahsulün değerine de ulaşamadığından bahsedecektir.

Muhterem arkadaşlarım; hiç kimse haşhaş ekiminin neticesinde alınan mahsûlün tamamının Toprak Mahsulleri Ofisine tevdi edildiğini iddia edemez. Çünkü, haşhaştan çıkarılan ham afyonun kilosu Toprak Mahsulleri Ofisince 80 liraya alınmaktadır. Halbuki kaçak olarak 800 - 1000 liraya satılmaktadır. Böylece 80 lira gibi bir bedelin ham afyonun maliyetini kurtarmasına imkân yoktur. Şu halde ham afyonun ekseriyeti gizlice satılmaktadır. Bu durum Türkiye'de haşhaş eken her bölgede böyledir. Aslında mantık da bunu icap ettirir. Malatya'da böyle olduğu gibi Afyonda da böyledir, Isparta’da da aynıdır.

Bu vesile ile arz etmek isterim ki, Malatya (merkez) ile Hekimhan ve Akçadağ ilçelerimizde haşhaş ekimi yapılmakta idi. Bilhassa bu iki ilçede, arkadaşlarımı temin etmek isterim ki, her şahsın 3 - 5 dönümlük sulu tarlası vardır. Bu arazilere yapılan haşhaş ekimi neticesinde geçimlerini temin ederler. Malatya'daki ekimin yasaklanması ile oradaki vatandaşlarımız bu geçim yolundan mahrum bırakılmışlardır.

Gazetelerde defalarca yazıldığı üzere, dünya üzerinde, ham afyonun ekseriyetinin Türkiye'de yetiştirildiği ve bunun önlenmesi lâzım geldiğine dış ülkelerin işarette bulunduğu belirtilmektedir. Gerekçe olarak beynelmilel hukuk kaideleri öne sürülmektedir.

Sayın arkadaşlarım; Türkiye bir hukuk Devletidir, Türk Milleti de hukuka saygılıdır. Ancak, adaleti kıyası nefis olarak kabul etmek de hukukun temel prensiplerindendir. Çünkü yine okuruz ve biliriz ki, her yıl Türkiye'ye milyonlarca lira değerinde yasak ve kaçak silâh sokulmak istenmektedir. Bunlar yakalananlardır. Tamamının yakalandığını iddia etmeye de imkân yoktur. Güney illerimizi gezen arkadaşlarım bilirler, ticari ilişkilerimiz bulunmayan ülkelerden yığın yığın gelen, kanunen gelmesi yasak olan ve kaçak olan eşyalar mevcuttur. Her dükkânda bulunan bu mallar serbestçe alınır ve satılır, dükkândan kapıya çıktıktan sonra kaçak diye yakalanır. Şu meselenin hukukî tarzının izahına imkân yoktur. Demek ki, beynelmilel hukuk kaidelerine göre uyulması lâzım gelen meseleye başka memleketler uymamakta direniyor. Ben iddia ediyorum ki, Güney illerimizde her girdiğimiz dükkânda mutlaka Çin eşyaları satılmaktadır.

Şöylece biz hukuk kaidelerine uyduğumuzu iddia ederek halkın rızkı mesabesinde bulunan mevzulara el atmaktayız.

Halen Türkiye'de 9 ilde haşhaş ekimi yapılmaktadır. Bu durum arz ettiğim gibi, her yıl çıkarılacak kararname ile değiştirilebilmektedir. Geçen yıl ekim yapılan illerimiz; Afyon, Burdur, Denizli, Isparta, Kütahya, Uşak, Amasya, Çorum ve Konya'dır. Arz ettiğim gibi, Malatya üç yıldan beri bu ekim sahasının dışında bırakılmıştır. Malatya'nın veçhesi ve direnişimidir kendisini bundan yoksun kılan? Bunu başka türlü izah etmeye imkân yoktur. Her meselesinde bir engelleme çıkarılan Malatya ve Malatyalılar bundan endişe duymaktadır. Ancak, bunu bir intikam duygusu ile ele alan iktidarların basiretsizliği olarak gördüğümüzü söylemek isterim. Bu yargımızda yanılmış olduğumuzu çok ümit etmek isterdik, fakat ne çare ki, Malatya'dan haşhaş ekiminin kaldırılmasının başka türlü hiçbir izahı bulunmamaktadır.

Şayet, ekimin yasaklanması lüzumlu ise, tüm illerde böyle bir yola gidilmesini, aksi halde Hükümetin başka yerlerde devam ediyor ekim. İfade ettiğim hususları dikkate alarak kararını değiştirmesi dileğiyle saygılarımı sunarım.”

“Malatya'da vatandaş esrarkeş olmaktadır”
Malatya Milletvekili Hakkı Gökçe’nin 16 Haziran 1971 tarihli TBMM’deki “Haşhaş ekiminin kısıtlanması sebebiyle üreticilerin uğradıkları zararlar konusunda gündem dışı demeci” konulu konuşmasının tutanağı ise şu şekilde:

“Türkiye'de haşhaş ekiminin kısıtlanması sebebiyle ortaya çıkan iktisadi sıkıntıları izah etmek üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum.

Mevzuata göre her yıl Haziran ayında Ticaret ve Tarım Bakanlarının teklifi ile haşhaş ekilecek bölgeler bir kararname ile ilân edilir.

1961 yılma kadar Türkiye'de 42 ilde haşhaş ekimi yapılmakta idi. 1970 te bu sayı 7 ye indirildi. 1971 yılında, yani bu yıl bu adet 4 ile indirilmiştir.

Haşhaş ekimi yapan bölgelerden bilhassa Doğu - Anadolu'da, misal olarak seçim bölgem olan Malatya'da, vatandaşların ortalama 15 – 20 dönüm arazisi vardır. Bunun 3 - 5 dönümünde haşhaş ekimi yapar. Eğer vatandaş 5 dönüm haşhaş ekimi yapmış ise 25 kilo afyon almış demektir.

Muhterem arkadaşlarım, bu elde edilen afyonların tümünün Toprak Mahsulleri Ofisine verildiğini iddia etmeye imkân yoktur. Bu; Türkiye'de böyledir, Hindistan'da, İran’da ve dünyanın her tarafında da böyledir. Batıda ne ise Doğu'da ve Türkiye'de de aynıdır.

Bunun sebebi ise: Toprak Mahsulleri Ofisi, bu yıla kadar afyonun kilosuna 80 lira para ödemekteydi. Bu yıl yüzde 50 oranında bir artışla 140 lira gibi küçük bir meblâğ ödenmektedir. Halbuki kaçak olarak bu 600 ilâ 1 000 lira arasında satılmaktadır. Bu durum, Toprak Mahsulleri Ofisi ile kaçak olarak alınmakta olan fiyat farklarını açık olarak göstermektedir.

Yine, haşhaş ekimi yapan bölgelerde küçük arazi sahiplerinin gelirleri dardır. Haşhaş ekiminin kaldırılmasiyle sıkıntıları iyice artmıştır. Malatya'da kayısı ve haşhaş ziraatı fazladır. Kayısı, bu yıl yağışlı havalar sebebiyle yanmış ve her yıl 300 - 500 milyon lira arasında Malatya'ya gelir sağlamakta iken, bugün 1 kuruş alma imkânı yoktur. Haşhaş ekimi ise 3 seneden beri kaldırılmıştır. Bu yıl da Malatya'ya haşhaş ekimi müsaadesi verilmemiş, halkın sıkıntısı bir kat daha artmıştır. Öyle bir hale gelinmiş ki, halk geçimini temin etmekten ümitsiz kalmıştır. Böylece halk, dün haşhaş ektiği yere kendir, yani esrar ekmektedir.

Muhterem arkadaşlarım;
Bugüne kadar doğu illerimizde bir tek esrarkeş bulunduğunu iddia etmeye imkân yokken, bugün öyle bir ortanı hâsıl olmuştur ki, kendi beldemde, Malatya'da halk istihsal ettiği esrardan bir kısmını kendisi içmektedir. Böylece halkı esrarkeş olmaya davet etmekteyiz. Şimdi, bilhassa Amerikan Hükümetinin tutumu sebebiyle Türkiye'de haşhaş ekiminin kısıtlandığını kabul ediyoruz. Çünkü, Amerikan Cumhurbaşkanı, seçildiği günden bu yana Türkiye'deki haşhaş ekiminin kaldırılması için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştır.

Şimdi, istatistiklere bakıyoruz; Hindistan'da senede yetiştirilen afyon bin ton, Türkiye'de elde edilen afyon ise 100 - 150 ton. Amerika, hiçbir zaman Hindistan'ın afyon ekimini kısıtlaması için bir şey söylemiyor, fakat Türkiye'de afyonun kısıtlanması için elinden gelen her şeyi yapıyor.

Milletlerarası anlaşmayı imza eden 50 küsur devletten hiç birisine bu baskı yapılmamaktadır. Yugoslavya, çok evvelden haşhaş ekimini bırakmış olmasına rağmen, 1960 yılından bu güne kadar yeniden ekime başlamıştır, İran 1955 te ekimi yasaklamış, 14 yıl sonra yeniden ekimi başlatmış ve İran'a bu hususta her hangi bir söz söylenememiştir.

Amerika Cumhurbaşkanı Nixon, başkan seçildi zaman ilk olarak verdiği demeçte aynen, “Amerika'da eroinden ölenlerden dolayı Türk köylüsünü açıkça suçluyorum” diyor. 1969 da, “Türkiye'ye büyük fedakârlıklar düşmektedir. Türkiye, afyon ekimini tamamen yasaklamalıdır, bu fedakârlığı Türkiye'den bekliyoruz.” demiştir. 1970 te aynen, “Amerika'ya gelen afyonun yüzde 80 i Türkiye'den geliyor. Amerika Türkiye'yi işbirliğine çağıracaktır. Afyon ekicilerinin başka bitkilere teşviki lâzımdır. Mücadele için 3 milyon dolar vereceğiz; silâh, dürbün, araç ve sair teknik cihaz alınacaktır.”  diyor.

Böyle bir şeyi havsalam almıyor!
Yine 1970 te, Esenboğa Hava alanında, Amerika Dışişleri Bakanı Yardımcısı Richardson bu mevzu Sayın Başbakanla uzun uzun görüşüyor, Amerika için müthiş bir tehlike saydıkları afyon ekiminin tahdidinden memnuniyetini izhar ediyor.

Saygıdeğer arkadaşlarım; Türkiye'de afyon tahdidi isteniyor. Niçin isteniyor? Amerikan vatandaşlarının esrarkeş olmasına Türkiye'nin sebep olduğunu ve bir numaralı yeri işgal ettiğini iddia ediyorlar. Ama, ne garip şeydir,  sözlerimin başında ifade ettiğim gibi, bugün kendi seçim bölgem olan Malatya'da vatandaş haşhaş yerine kenevir ekmekte ve şimdiye kadar içmediği afyonun yerine esrar içmekte ve esrarkeş olmaktadır. Şu halde, bir tarafta Amerikan vatandaşını düşüneceğiz, Amerikan vatandaşlarının perişan olmamasını düşüneceğiz, bunun yanında Türk vatandaşlarının esrarkeş olmalarına göz yumacağız... Böyle bir şeyi havsalam alamıyor.

Beynelmilel hukuk kaideleri vardır, bunu kabul ediyorum, ama gazeteleri okuyoruz, görüyoruz; bir gazetenin ilân ettiğine göre, 1 yılda Türkiye'ye giren kaçak silâhın değeri 10 milyar liradır; yani Türkiye'ye 1 yılda kaçak olarak giren silâhların değeri 10 milyar Türk lirasıdır. Türkiye bütçesinin üçte biri.

Şimdi, Amerika bir taraftan afyonun yasaklanmasını, vatandaşlarının kurtuluşunun bu yönde olduğunu iddia edecek ve kabul edecek, öbür taraftan senede 10 milyar liralık kaçak silâhın girmesine göz yumacağız. Eğer adalet, kıyası nefis ise, bizim de kıyası nefs etmek suretiyle, evvelâ buna mumanaadedilmesini de bizim istememiz lâzım geliyor.

Benim sayın Hükümetten istirhamım; bu duruma bir çare aranması, bir çare bulunmasıdır. Şimdi, sözlerimin başında beyan etmiş bulunduğum gibi, doğrudur; bir tarafta kaçak afyona 800 - 1 000 lira ödeyen kaçakçı, diğer taraftan, 150 lira para ödeyen Toprak Mahsulleri Ofisi... İkisinin arasında bir tercih yapıldığı takdirde, vatandaştan malını 1.000 lira yerine 150 liraya satmasını iddia etmeye ve kabul etmeye imkân yoktur.

Ne yapmak lâzım geliyor?.

Afyon iki yerde kullanılır: Eroin yapılır, neticesi adam öldürmeye vâsıl olur. Bunun biz de karşısındayız. Ama bunun karşılığında tababette kullanılır, eczacılıkta kullanılır, adam hayatı kurtarılır. İşte bu yöne yönelmemiz lâzım geliyor?...

Tetkik ettim, Türkiye'de tababette kullanılan ilâç için, afyondan çıkarılan mahsule bir yılda 10 milyon lira ödenmektedir. Ama bunun karşısında almış olduğumuz, Toprak Mahsûlleri Ofisinin toplamış olduğu afyondan ithal etmiş olduğumuz afyon, bunun değerini çıkarmıyor. Şu halde, sanayiini kurmak suretiyle, afyonu o yolda işletmek ve 20 dönümü aşmayan arazisinde haşhaş ekmek suretiyle nafakasını temin eden köylü vatandaşın da düşünülmesini muhterem Hükümetten istirham ediyorum.”

HAŞHAŞ EKİMİNİN YASAKLANMASI..
Haşhaş, tarih boyunca Anadolu başta olmak üzere birçok bölgede yetiştirilmiş ekonomik değeri oldukça yüksek bir bitkidir. Tıp bilimi yanında birçok sanayi kolunda yararlanılmış olan haşhaşın devletler arası ilişkilerde siyasi ve ekonomik bir argüman olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren haşhaş ve afyon üretimine dair mevzuat düzenlemeleri yapılmaya başlamıştır. Uyuşturucu özelliğe de sahip olan haşhaş ve türevlerinin uluslararası bir kuruluş olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından kontrolünün sağlanmaya başlaması, taraf devlet olarak Türkiye’nin haşhaş üretimine ait politikasını etkilemiştir. 1960’lı yıllarda özellikle Amerikan baskısı ile haşhaş üretilen bölgelerde sınırlamaya giden Türkiye, 1971 yılında almış olduğu bir kararla haşhaş üretimini yasaklamıştır. Bu yasak, 1974 yılına kadar devam etmiştir.

Anadolu’da binlerce yıldır ekimi yapılan haşhaşın yasaklanması kararı, Türk kamuoyunda büyük bir rahatsızlık yaratmıştır. İktidar değişikliği ve CHP- MSP iktidarının ardından 1 Temmuz 1974’te, yasak kaldırılmıştır. Bu karar, ABD’de büyük bir öfke ve hayal kırıklığı yaratmıştır. ABD, kararın geri alınmasına yönelik yeni bir baskı politikası uygulamaya çalışmışsa da, dönemin Türk hükümeti geri adım atmamıştır. Bunun üzerine ABD, Kongre’nin öncülüğünde Türkiye’ye karşı askeri ve ekonomik bir ambargo girişimi başlatmıştır. Ancak ABD yönetimi, söz konusu ambargonun Türk kamuoyundaki ABD karşıtı çevreleri güçlendireceği gerekçesiyle söz konusu girişime daha ihtiyatlı yaklaşmıştır. Haşhaş gerginliği sürerken, 15 Temmuz 1974’te Yunan cuntası, Kıbrıs’ta bir darbe gerçekleştirmiştir. Söz konusu darbeyi Enosis’e yönelik bir adım olarak gören Türkiye, derhal harekete geçerek, iki askeri harekâtla karşılık vermiştir. Bu süreçte ABD yönetimi, Kıbrıs politikasında kendisine yönelen iç kamuoyunun ve Avrupalı müttefiklerinin yoğun eleştirilerinin de etkisiyle, Kıbrıs krizini bir fırsat olarak görmüş ve Türkiye’ye yönelik ambargo kararının haşhaş yerine bu sebebe bağlanmasını daha uygun bulmuştur. Böylece hem Kıbrıs konusunda Yunan ve ABD kamuoyunu yumuşatacak hem de Türkiye’den gelebilecek olası tepkileri sınırlandırarak, haşhaş ekimi kararının cezasını kesebilecekti.

DERLEME: malatyahaber.com- malatyayenises.com

KAPAK FOTOĞRAFI: Malatya eski milletvekili Hakkı Gökçe

TARİHİ FOTOĞRAF: Aşağıdaki tarihi fotoğrafta, o dönemin milletvekili Hakkı Gökçe (ayakta sol başta), sonradan CHP Malatya İl Başkanlığı görevini üstlenecek olan yeğeni merhum Avukat Niyazi Ergin Gökçe, dönemin CHP Genel Başkanı ve Malatya Milletvekili merhum İsmet İnönü ile sonradan CHP Genel Başkanlığına gelecek olan merhum Bülent Ecevit görülüyor.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • Hekimhanlı (1 yıl önce)
    Allah gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah. Ben ilkokul yıllarımda tanıdım rahmetli Hakkı ve ağabeyi Alirza Gökçe''yi. Rahmetli babamın da çok iyi dostlarıydılar. Hekimhan ve Malatya sevdalısıydılar. Siyaseti memleketleri ve halk için yaparlardı. Yandaşları için değil. O dönemin Malatya siyasetine damga vuran Turan Fırat, Ahmet Fırat, Mehmet Delikaya, Nurettin Akyurt, Mustafa Kaftan ve Hamit Fendoğlu'nu da rahmetle yadediyorum.
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Eski Malatyadan (1 yıl önce)
    Allah rahmet eylesin Hakkı Gökçe ve Niyazi Gökçe . Dönemin en iyi siyasetcilerinden.
    %78
    %22
    Yanıtla