SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Anadolu İnsanının Derdi Romatizma

A- A+ PAYLAŞ

Anadolu topraklarında binlerce yıl önce yaşayan insanların en büyük derdi romatizma iken, dişlerinin günümüz insanına göre çok daha sağlıklı olduğu ortaya çıktı.

Anadolu topraklarında binlerce yıl önce yaşayan insanların en büyük derdi romatizma iken, dişlerinin günümüz insanına göre çok daha sağlıklı olduğu ortaya çıktı.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Paleoantropoloji Laboratuvarı, Anadolu topraklarındaki neolitik, kalkolitik, madenler çağı, Bizans, Roma, Hitit gibi dönemlere ait 10 binin üzerinde iskelet materyaline sahip.

Toplumların ilişkileri, farklılıkları ve yaşam tarzları arasında benzerlikleri inceleyip tarihsel süreç içerisinde değerlendirmesini yapan bölüm, bu iskeletleri inceleyerek insanlığın o dönemdeki yaşayışına ilişkin bulgulara ulaşıyor.

Uzmanların yaptığı incelemeler sonucunda ortaya koyduğu verilere göre, çağlar önce göç yolları açısından kıtalar arasında bir kara köprüsü oluşturan Anadolu, insanlığın evrimi açısından çok önemli ipuçlarına sahip. Mağaralarda bulunan deniz kabuklarından yapılan takılar o dönem insanının süslenme arzusunu ortaya koyarken, iskelet materyalleri de geçirdikleri rahatsızlıkları gösteriyor.

Anadolu insanı bataklık kenarlarında, mağaralarda, rutubetli ortamlarda hayatını geçirmesi sonucu eklem romatizmalarından şikayetçiydi.

O çağ insanının dişlerine bakıldığında ise farklı bir tablo ortaya çıktı. Binlerce yıl önceki insanlarda diş çürükleri yok denecek kadar azken, diş aşınmaları görülüyordu.

KISA ÖMRE BU KADAR HASTALIK

AÜ DTCF Paleoantropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayla Sevim, yaptığı açıklamada, eski çağlarda Anadolu'da en çok görülen hastalığın romatizma olduğunu söyledi.

Sevim, “Bugün de romatizma var. Ama o kadar yaygın değil. O zamanlar mağara gibi nemli ortamlarda yaşadıkları, hijyenik koşullar da oluşmadığı için en büyük dertleri romatizmaydı” dedi.

Anadolu insanının ayrıca tüberküloz, frengi, bel rahatsızlıkları, kalça çıkığı, diş aşınmaları, ağız ve diş tümörleri, büyüme geriliği gibi rahatsızlıklara sahip bulunduğunu belirten Sevim, iskeletleri incelediklerinde devlik ve cücelik vakalarına da rastladıklarını kaydetti.

O dönemin insanlarında doğal beslenme sayesinde diş çürüklerine az rastlandığını, ancak aşınmaların oldukça sık görüldüğünü ifade eden Sevim, “Toplumdan topluma yaşam tarzlarına bağlı olarak insan vücudunda kemik deformasyonları da olabiliyor. Örneğin, çok ağır işlerle uğraşan insanların vücutlarında deformasyon olabilir. Bu oluşumlardan yola çıkarak o toplumlara ait bilgiler edinebiliyoruz” dedi.

Akdeniz anemisinin de bataklık kenarlarında yaşayan insanlarda daha fazla görüldüğüne işaret eden Sevim, savaşların ve kıtlıkların yaşandığı dönemlerde yaş ortalamasının iyice düştüğünü kaydetti.

BEYİN AMELİYATLARI

Neolitik dönemden itibaren Anadolu'da beyin ameliyatları da yapıldığını anlatan Sevim, “Bundan 10 bin yıl önce beyin ameliyatları kafatasında kazıma, delme, kesme gibi tekniklerle gerçekleştiriliyormuş. Elimizde bu şekilde kesilmiş pek çok kafatası var” dedi.

Bu şekilde Anadolu topraklarında yapılmış 20'yi aşkın beyin ameliyatı geçirmiş hastalara ait kafatasları bulduklarını bildiren Sevim, “Doğu Anadolu'da, Van'da, İznik'te, Eskişehir'de çok değişik dönemlerde gerçekleştirilmiş beyin ameliyatlarına ilişkin bulgulara rastladık” diye konuştu.

O dönemde halk hekimlerinin değişik bitkilerle hastaları iyileştirdiklerini vurgulayan Ayla Sevim, ameliyatlarda da bu şekilde hastaları bitkilerle uyuşturduklarını tahmin ettiklerini sözlerine ekledi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız