Ankara’da 10 Ekim 2015’teki bombalı terör saldırısında annesini kaybeden Özden Dilnur Vurmaz, “Patlama sonrası birisinin bana 'bir yerin ağrıyor mu? dediğini hatırlıyorum. Ben de 'sağ bacağım, anne ayağım uyuştu masaj yap, sonra Anıtkabir'e gidelim' dedim. Çünkü Anıtkabir'e gitmek istiyorduk” dedi.
Özden Dilnur Vurmaz (17), 10 Ekim’de Ankara’ya annesi Sezen Vurmaz ile birlikte gitmişti. Önce Gar önünde mitinge katılacak, daha sonra Anıtkabir’i ziyaret edeceklerdi. Her yere birlikte giden ve hiç ayrılmayan anne-kızı, bombalı terör saldırısı ayırdı. Anne Sezen Vurmaz, olayda hayatını kaybederken, ağır yaralanan Özden Dilnur Vurmaz ise Hacettepe Üniversitesi Hastanesine kaldırıldı.
Gar saldırısında iç organlarından, baş bölgesinden ve sağ bacağından yaralanan Vurmaz, iki ameliyat geçirerek, 15 gün yoğun bakımda kaldı. 10 gün uyutulan Vurmaz, 25 gün serviste tedavi gördü. Vurmaz, ikinci ameliyatında ise 5 gün hastanede yattı.
“AKLIMA HİÇ BÜYÜK BİR PATLAMA GELMEMİŞTİ”
Lise ikinci sınıf öğrencisi Özden Dilnur Vurmaz, Ankara’da 'demokrasi ve barış' mitinginin yapılacağı mesajının gelmesiyle Ankara’ya gitmeye karar verdiğini, annesi Sezen Vurmaz’ın kendisini tek göndermek istemediği için Ankara’ya beraber gittiklerini anlattı.
Vurmaz, otobüsten indikten sonra alana geçtiklerini kaydederek, “Aşırı güzel bir ortamdı. Hiç bu kadar umut dolu olduğumu hatırlamıyorum. Annemle 1 Mayıslara katılırdım ama hiç bu kadar insanı görmedim, o kadar umut doluydu ki. Bir anda karnımdan savruldum gibi bir şey hissettim. Bir erkek sesi duydum, 'bomba patlıyor' dedi. Sonra hiçbir şey hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Hastanede gripten yattığımı düşünüyordum. Aklıma hiç büyük bir patlama gelmemişti” dedi.
Patlama esnasında annesiyle aralarında 5-10 adımlık bir mesafe olduğunu anlatan Vurmaz, “Patlama sonrası birisinin bana 'bir yerin ağrıyor mu? dediğini hatırlıyorum. Ben de 'sağ bacağım, anne ayağım uyuştu masaj yap, sonra Anıtkabir'e gidelim' dedim. Çünkü Anıtkabir'e gitmek istiyorduk. Gar, Güvenpark ve oradan Anıtkabir'e gitmek planlarımız arasındaydı. Biz öyle meydanda uzun süre kalmayacaktık” diye konuştu.
“HASTANEDE GRİPTEN YATTIĞIMI DÜŞÜNÜYORDUM”
Vurmaz, hastanedeki tedavi sürecini şöyle anlattı:
“Hastanede sürekli gelip tansiyonumu ölçüyorlardı. Gripten yattığımı düşünüyorum. Televizyonda izlediğim her kanala hemşireler bakıyordu. Haber izliyorsam o sıra beni haberlerden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Yoğun bakımda olduğumu bilmiyordum, servise çıktığımda anladım. Yoğun bakımdan servise çıktım iki gün olmuştu. Bana o sırada sürekli olayı anlattırıyorlardı. Bende sürekli her şeyi anlatıyordum ama çok sıkıldım. Birisine anlatıyorum gidiyor, sonra başka birisine anlatıyorum. Psikoloğa sürekli anlattım. Sonra ağabeyim, 'O patlamada Gözde'yi kaybettik' dedi. Ben böyle bir kaldım. Gözde ablayı anlatsam, gülmesiyle anlatabilirim. Hepsini gülmeleriyle anlatabilirim, o kadar güzel gülüyorlar ki ve siz hastanede kendimizi toparlamaya çalışıyorsunuz. Gülüşleri içinize bu kadar enerji veren insanın öldüğünü duyuyorsunuz, bocaladım. Ağabeyim sonra, 'bizim seninle ortak arkadaşımız olan Mehmet'i de kaybettik' dedi. Herhalde birisi kasıtlı olarak yapıyor olmalıydı. Sonra 'annemizi de kaybettik' dedi. Çok ağladım. Teyzem ve babam odadan çıktı. Hastanede her akşam babamla konuşuyordum, 'nasıl devam edeceğim?' diye soruyordum. Her yerde bir hatırası, izi var.”
“SOĞUKTAN SICAĞA GEÇMEK GİBİYDİ”
Ankara’daki patlamadan 6 ay sonra Malatya’ya geldiğini kaydeden Vurmaz, “Ankara'dan 6 ay sonra Malatya'ya döndüğümde patlamada hayatını kaybedenlerin ailelerini ziyaret ettik. Gittiğim her evde oturduğum yerde tam karşımda o ailenin toprağa verdiği can karşımdaydı. Resmini koymuşlardı. Sanki biz oturmaya gitmişiz, içeriden gelecekmiş gibiydi. Hala da öyle hissediyorum. Sanki ben buradan aşağıya indiğimde annem arabayla gelip beni alacak ve gideceğiz gibi. Partiye gittiğimde Gözde abla il sekreterliğinin oradan çıkacak gibi. Mehmet ağabey 'hadi kız seni BESYO'cu yapalım' diyecekmiş gibi geliyor. 6 ay sonra birden gelmek soğuktan sıcağa geçmek gibiydi. Soğuğa o kadar alışmışsınız ki her hücrenizi uyuşturmuş sonra birden sıcağa girince uyuşan hücreleriniz yavaş yavaş çözülüyor ve acı veriyor. Hepsinin resmi karşımda olunca bir yerden sonra 'kasıtlı mı oturuyorum' diye düşündüm. Farklı evlerde hepsinin resimleri karşımdaydı ve kendime 'evet, bu yüzden yoluna devam etmek zorundasın dedim. 'O insanların resimleri gülüşleriyle senin karşında duruyorsa, yoluna devam etmek zorundasın' dedim” ifadelerini kullandı.
Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com