Herkes sanatçı, herkes derlemeci, herkes besteci !..
ARGUVAN YERİNE SİVAS DA NEYİN NESİ?
Süleyman ÖZEROL
Araştırmacı-Yazar
Arkadaşımız Hüseyin Şahin bir zamanlar bir yazı yazmış, yazıyı bana vererek, Uygun bir zamanda yayınlarsan iyi olur demişti.
Aslında sekiz yıl sonra da olsa konu güncelliğinde bir şey yitirmedi. Hala kasetlerde hem anonim türkülerde, hem de usta malı türkülerde söz-müzik hanesine başka adlar yazılarak halkımıza sunuluyor. Bu üretkenlik ile birlikte türkülerimiz özgün yapıları değişmiş olarak yeni kalıplarla-yorumlarla karşımıza çıkıyor.
Hüseyinin dediği gibi, kimse çıkıp da Ayıp yahu demiyor.
Yazıyı olduğu gibi sunuyorum.
Herkes sanatçı!
Herkes derlemeci!
Herkes besteci!
Herkes sanatçı, herkes derlemeci, herkes besteci !.. Bunlara bu yolu açanların başında da televizyonlardaki türkü programları geliyor.
Tarih 7 Ekim 1997, yer Güneş TV, Güneş Sofrası adlı Türk Halk Müziği programı. Bu programda özellikle Arguvan türküleri işleniyor. Programda Bektaş UÇAR adlı bir sanatçı var. Hem bağlama çalıyor, hem de yöre türkülerini telefon bağlantılarıyla gelen izleyici istekleri doğrultusunda okuyor.
Bazen türkünün dizesini unutsa gerek, hemen başka bir türkünün dizesiyle ya da aklına gelen bir cümle ile tamamlıyor ve okumayı sürdürüyor. Her halde her dizenin başında ve sonunda Aman ölem diye bağırmayı Arguvan Havası olarak düşünüyor olacak ki ha bire okuyor
Bir telefon geliyor; Alo, beni tanıdın mı? Ben filan, daha Sanatçı tanımasa da tanıyacak, ayıp olur. Burada az çok herkes birbirini tanımalı gibi hissediyor olsa gerek, tanıdım diyor ve sıradaki türküyü ona ve TV izleyicilerine armağan ediyor.
Bu sırada sunucu soruyor:
Bunlar senin mi Bektaş Aabey?
Benim abee, aha bu da benim.
Dereye indim de daş bulamadım
Bir yüzük yaptırdım gaş bulamadım
Boşayımış benim sana yandığım
O anda sunucu da başıyla onaylıyor. Anonimleşmiş Arguvan havasının onun olduğunu tasdik edercesine
Program böyle sürüp gidiyor bir zaman
Ne demeli? Böyle örnekler çok. Hatta istekler öyle çok gelmiş olmalı ki, televizyonun telefonları bile kilitleniyor!.. Kimse çıkıp, Kardeşim, ayıp yahu ! demiyor.
Arguvan Yerine Sivas
Mehmet Özcanın, Bu Can Dardadır adlı kasetine okuduğu ve sözü-müziği kendisine ait olduğu belirtilen türkünün sözlerine bir göz atalım.
Siyah saçın dolam dolam
Koynunda kurbanın olam
Eğer başka yar seversen
Bu ellerde nasıl duram
Arguvan yollarına
Çıkayım dağlarına
Bırak ben beni vuram
Ölüm gitmez zoruma
Selvi boylum dolan da gel
Bir bakışın ömre bedel
İkimizi ayırdı bak
Kör olası zalim kader
Bağlantı (*)
İlk dörtlük, Anadolunun birçok yerinde söylenen Su da gelir ayaklı mani türündeki türkülerdendir. Arguvanda söyleniş biçimini örnek verelim.
Su da gelir dolam dolam
Yar ben sana kurban olam
Kız başındaki puşunun
Bir dolamı da ben olam (**)
Arguvanda farklı bir söyleniş:
Yar saçların dolam dolam
Dolan da gel kurban olam
Başındaki mor puşunun
Bir dolamı da ben olam
İkinci dörtlük ise bir şarkının dörtlüğünü anımsatıyor. Sanırım bir zamanlar Zeki Müren okuyordu. Ömre Bedel
Gelelim müziğe. Arguvan ağzı söyleyiş biçimini hızlandırdığınızda aynı müzik olduğunu göreceksiniz.
Bunlar işin bir yanı.
Bir de diğer yanı var
Mehmet Özcan, 2001 yılında türküyü okuyunca kimsenin pek haberi olmuyor. 2002 yılında Selda okumak istiyor. Okumasına okuyor da, hani bağlantılarda Arguvan yollarına diye söyleniyor ya, onu Sivasın yollarında biçiminde okuyor.
Peki, bu nasıl olmuş dersiniz? Kulaktan duyduğumuza göre;
Seldanın kasetini yapan Sivaslıymış, Arguvan yerine Sivas diye okunmasının da daha uygun olacağı ve dikkat çekeceği düşünülmüş, sonunda öyle de olmuş!..
Türkü oldukça dikkat çekti ve hala zaman zaman televizyonlarda, radyolarda Seldanın sesinden dinliyoruz. Bizim Malatyalı bir sanatçı ise Pütürge yollarına diye okumuş.
Tam bu sıralarda arkadaşım Hüseyin Şahin ile Arguvan Türküleri kitabımızın hazırlıkları sürüyordu. Konuyu bir yere not etmiştim ve hatta değerlendirme bölümünde de kullanmayı düşündük. Ancak, o kadar çok konu vardı ki, sonraya bıraktık.
Konuya değinmesine değindik de, biraz az oldu.
Değiştirilmeye uygun (!) o kadar çok türkümüz var ki Halkımız yüzyıllardır türküleri kendi yörelerine uyarlamak için oldukça çaba harcamış.
En iyisi gelin biraz da biz değiştirelim.
Nasıl mı?
Erzurum çarşı pazar.
Değiştirelim;
Ankara çarşı pazar.
Şunu da;
Sivas ellerinde sazım çalınır.
Değiştirelim;
Tokat ellerinde sazım çalınır.
Bir daha değiştirelim;
Aydın ellerinde sazım çalınır.
Az oldu, birkaç tane daha değiştirelim.
Çanakkale içinde vurdular beni.
Değiştirelim;
Kastamonu içinde vurdular beni.
Ya da;
Çukurova içinde vurdular beni.
Nasıl olsa kimse çıkıp da Bu nasıl olur? demiyor.
(*) Mehmet ÖZCAN: Bu Can Dardadır, K & A Prodüksiyon, İstanbul 2001, Ses
Kaseti, B/4.
(**) Hüseyin ŞAHİN - S. ÖZEROL Arguvan Türküleri/Halkbilimsel Bir
Araştırma Denemesi
Arguvan ve Köyleri Eğitim Kültür Vakfı Yay., İstanbul, 2004, S. 558 (TM:
344)