Güven AKINCI
guvenakinci@hotmail. com
Gökler kadim davetini bu kez Babam için yinelediğinde takvim Eylül`e ayarlıydı. Eylül`le inatlaşmama kararlılığımıza rağmen olmuştu, dilenen...
Olan, olacak olandan başkası değildi elbette. Ancak Eylül, ölümünü kucakladığı babamın hüznünden kendine pay çıkarıp, unutulmama arzusunu dikte ettirdi adeta...
Ölüm gününe iman etmişler olarak, içimizdeki acıyı metanetin derin sularına saldık. Ama eksilmiş olmanın sahiciliği karşısında yapacağımız birşey yoktu. Tüm Habil taraftarlarının eksildiği kadar, Eksildik!
Taşranın saygın bir öğretmeniydi babam Ekrem Akıncı. Meslek hayatı boyunca bütün teftişlerini takdir alarak sonuçlandırmış, siyaseten mesafeli olduğu dönemin Cumhurbaşkanı tarafından yazılan bir mektup ile taltif edilmişti.
On üç yaşındaydım, beni evdeki kütüphanesinin önüne götürdüğünde bak! demişti hayat cehaleti tolere etmeyecek kadar acımasız, okul derslerinin yanında bu kitaplardan da okuyarak kendini geliştirmelisin! diyerek Kemal Tahir ve Atilla İlhan kitaplarıyla tanıştırmıştı. Ne ilginçtir ki, babacığımızı ebediyete uğurladığımızın yirminci gününde şair Atilla Ilhan da mukadder akibetle yüzleşmişti. Her yüzleşecek canlı gibi...
Emekliliğinden sonra da çoğunluğun yaptığının tersine dinlenmeye değil, kendini okumaya ve babadan kalma bahçelerine adadı. Boş işlerden yüz çevirdi. Bir okumaktan bir de topraktan vazgeçmedi. Doktorun kansersiniz dediği günlerden sonra dahi okumadan, ülke üzerine kafa yormaktan geri durmadı.
Babam olmasının ötesinde, doyumsuz fikir teatileri yaptığım bir dostumdu aynı zamanda. Herhangi bir yayın organında yayınlanmış bir yazımı okumuşsa ya da Ankara`da yaptığım radyo programlarını dinlemişse şayet, hemen telefona sarılır katılmadığı noktaları sıralardı. Eleştirmenimdi benim...
Bir keresinde çocukluktan arkadaşı olan dolar milyoneri bir dolarperest ile tanıştırmıştı beni. Sonrada Ne kötü bir yaşam onun ki, parası şahsiyetinin önüne geçmiş, Allah(cc) böyle bir yaşamı bizden uzak etsin! diye dua etmişti. Bu zengin arkadaşından aşırı saygı görmesine rağmen beri durmayı yeğlemişti, asil Babam...
Yadırgadığından değil belki ancak, titizliğinden olmalı; hiç kredi kartı kullanmadı ve hiç bir çekin altına imza atmadı Babam. Kazancından fazlasında gözü olmadı hiç, kanaat etti hep. Hakkını gözetme noktasındaki vaziyetini, Hz. Ali`nin Hakkının gasbedilmesine göz yuman, hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder vecizesiyle açıklardı.
Siyasi duruşu iki kelime ile söylenecek olsa, tanıyan herkesin üzerinde ittifak edeceği tanımlama sosyal adaletçiydi olur. Darbeci ve statükocu soldan, içi boş ve ırkçı milliyetçilikten hiç hazzetmedi tıpkı riyakâr ve şekilci dincilikten nefret ettiği gibi.
Alemlerin Rabbi(cc) yüce Kitap`ında Asra(bütün zamana) andolsun ki, insan ziyandadır Ancak inanıp salih amel işleyenler, birbirlerine sabrı ve hakkı tavsiye edenler müstesna diye buyuruyor.
Tanıyan herkes şahitlik etti ki, Rahmetli babam çerçevesi Asr Suresi`nde çizildiği şekliyle bir hayat sürdü. Şahidiz!!
Geride beş evladının yanında, zorlu bir yaşam ve onurlu bir geçmiş bıraktı. Onurlu bir babanın evlatları olmak, bize tevarüs eden en paha biçilmez hazinedir. Mutluyuz!!
Ey sevgili babam!
Ey yigit insan!
Ey Habil neslinin mümtaz ferdi!
Yattığın yer ışık olsun, Sahip(cc) seni mağfiretiyle yargılayıp Cemâli ile müşerref kılsın...Mekânın Cennet köşkleri olsun...İnşallah!!!
Not:Malatyahaber`e son yazdigim yazida, Bilgisayar sektörünün ünlü markalarindan Oracle`in baskani Lawrence Ellison`un bir konusmasini nakletmistim. Degerli okuyucum Hamdi Gülcan beyefendinin yazdigi mesajdan, sözkonusu metnin Mr.Ellison tarafindan tekzip edildigini ögrendim. Sayin Gülcan`a tesekkür edip, siz degerli okuyucularimdan da özür dilerim.