Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Cumali Kınacı, Türkiye’de içme suyu şebekelerindeki su kayıp –kaçak oranının yüzde 55-60 civarında olduğunu söyleyerek “Yani suyun neredeyse yarısından daha fazlası şebekelerden kayboluyor. Bu değer en az 10 milyar TL. Hatta bunun üzerinde” dedi. Toplumun refah seviyesinin yanı sıra her geçen gün artan nüfusa paralel olarak su ihtiyacının da arttığını ancak su kaynaklarının kirlenmeye bağlı olarak azaldığına vurgu yapan Prof. Dr. Cumali Kınacı, “Bunun için mevcut su kaynaklarını verimli kullanmamız ve su kaybını en asgariye indirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
2040’lı yıllarda dünya genelinde ciddi su kıtlığı yaşanacağı, her iki insandan birinin susuzluk problemi yaşayacağı, petrol yerine su savaşlarının yaşanacağı yönündeki öngörüler ve Birleşmiş Milletlerin bu yöndeki uyarıları dikkate alındığında, bir damla suyun dahi boşa harcanamayacağı bir sürece girilirken, alt yapı eksikliğinden doğan su kayıplarına dikkat çekmek, kayıp-kaçak sular konusunda çözümler üretmek, su yönetim politikaları ve alınması planlanan önlemleri tartışmak amacıyla organize edilen ‘İçme Suyu Kayıplarının Kontrolü Çalıştayı’ başladı.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Türkiye Belediyeler Birliği ve Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği ile organize edilen ve iki gün sürecek olan çalıştayda, su kayıplarının Türkiye’deki durumu masaya yatırılacak. Farklı illerden çok sayıda Su ve Kanalizasyon İdareleri yöneticileri ile çeşitli üniversitelerden gelen akademisyenlerin katıldığı çalıştayda, su kaynaklarının korunması, şebekedeki su kayıplarının kontrolü, içme ve kullanma suyunda israfın önlenmesi, su kayıplarını en aza indirgemek için yapılması gereken kontrol ve izleme sistemleri gibi alt yapıya yönelik yatırımlar ayrıntılarıyla ele alınacak.
“Şebekeden kayıp –kaçak oranı yüzde 55-60 civarında”
Çalıştay’ın açılışında konuşan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Cumali Kınacı, ülkemizde içme ve sulama suyundaki kayıp kaçak oranları, alınması gereken önlemler, su kaynaklarının korunması ve bakanlığın bu konudaki çalışmaları hakkında bilgiler aktardı.
TÜİK’in kayıp-kaçak oranına ilişkin verdiği 35’lik oranın gerçekçi olmadığını, kayıp –kaçak su oranının ortalama yüzde 55-60 civarında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kınacı, “Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir takım anketlerle yaptığı değerlendirmelerde su kayıp oranını yüzde 35 olarak verdi. Ama şunu biliyoruz ki, fiili oran bunun çok üzerinde. Yüzde 55-60 civarında. Türkiye ortalaması böyle. Çünkü biliyorsunuz Türkiye’nin nüfusu 80 milyon. Projelendirmede su ihtiyacı olarak kişi başına 200 litre esas alınıyor. Dolayısıyla kişi başı 200 litre su ihtiyacını dikkate alırsak günde 20 milyon metreküp su ihtiyacı var. Bizim aslında su talebimiz çok yüksek. Ama kayıtlara geçen miktar yaklaşık 5 milyar metreküp civarında. Tabi bunu yıla çevirirsek, 20 milyon metreküpü 365 ile çarparsak bu rakam yıllık bazda çok yüksek bir değere ulaşıyor. Eğer Türkiye’de yüzde 50 su kaybını düşünecek olursak, yaklaşık yarısından daha fazla su şebekelerden kayboluyor. Bu değer en az 10 milyar TL. Hatta bunun üzerinde” diye konuştu.
“Suya olan talep artıyor ama su kaynakları azalıyor”
Toplumsal refah seviyesinin artması ve nüfus artışıyla birlikte suya olan talebin de arttığını buna karşın kirlenmeye bağlı olarak su kaynaklarının azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Kınacı, “Malatya da dahil olmak üzere birçok kentte ve yerleşim yerinde su ihtiyacı arttığı zaman kayıp ve kaçakları düşünmeden yeni kaynaklara yöneliyoruz. Bunun yerine mevcut suyumuzu verimli kullanmamız, kayıp-kaçakları da asgariye indirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Ülkenin birçok yerinde yaşanan su sıkıntısının en önemli nedenlerinin başında kayıp-kaçağın geldiğini aktaran Kınacı, Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşanan su sıkıntısıyla ilgili bir örneği şöyle aktardı:
“2011 yılında Bodrum’a gittiğimiz zaman oradaki belediye başkanı 250 km ötedeki Fethiye’den su getirmeyi düşündüğünü söyledi. Çok önemli bir su sıkıntısı çektiklerini ifade etmişti. Su kayıp kaçak oranını sorduğumda ise yüzde 73 demişti. Hesapladık. Mevcut verilen suyun kaybı yüzde 50’ye düşse Fethiye’den su getirme ihtiyacı ortadan kalkıyor.
“Son 44 yılın en kurak ikinci senesi yaşandı”
2017 yılında yaşanan kuraklığın, son 44 yılın en kurak ikinci yılı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Cumali Kınacı, “Birincisi 1972-73 döneminde yaşanmıştı, ikincisi de 2017 de yaşandı. Özellikle bu bölgede önemli bir kuraklık meydana geldi. Tabi, her geçen gün nüfus arttığı için suya olan talep ve kişi başına su tüketim miktarı da artıyor. Sanayinin su talebi artıyor, diğer sektörlerin talepleri artıyor. Tarımsal sulama ihtiyacı artıyor. Hidroelektrik enerji üretimi artıyor. Dolayısıyla su talebi her geçen gün artıyor ama kullanabilir su miktarı da kirlenmeden dolayı azalıyor. Geçmişte çok da hissetmediğimiz bir takım su sıkıntıları nüfus artışı ve suya olan talebin artmasıyla daha hissedilebilir duruma geliyor. Bir Bundan dolayı mevcut su alt yapısını çok sağlıklı bir şekilde kurmamız ve işletmemiz gerekiyor” dedi.
“Hedef kayıp kaçağı yüzde 30’a düşürmek”
Hedeflerinin 2019 yılında Türkiye'de yüzde 50'nin üzerinde olan kayıp kaçak su oranını yüzde 30'a düşürmek olduğunu anlatan Kınacı, bu konuyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak bir dizi çalışma başlattıklarını söyledi. 2011 yılında Bakanlığın yeniden yapılanması kapsamında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve buna bağlı bazı birimlerin bu amaçla kurulduğunu belirten Kınacı, sürdürülebilir su yönetimi ve su kaynaklarının korunmasına ilişkin iki yönetmeliğin çıkarıldığını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Belediyeler bu işi ciddiye almalı yoksa ceza var”
“Bakanlığımızın 2011 yılında yeni bir yapılanmaya gidince çalışmalar başlatıldı ve Su Yönetimi Genel Müdürlüğü adı altında su verimliliği diye bir şube kuruldu. Su Verimliliği Şubesi hemen ilk olarak Türkiye’deki su kayıp kaçak oranlarının düşürülmesiyle ilgili çalışmalar başlattı. Bu doğrultuda iki tane yönetmelik yayınlandı. Bunlardan birisi İçme ve Kullanma Suyu Sistemlerindeki Kayıp-Kaçakların Önlenmesi ve Kontrolü Yönetmeliği. Bu yönetmelik, 4 Mayıs 2014’te yayınlandı. Hedefimiz yüzde 50’nin üzerinde olan su kayıplarını 2019’da yüzde 30’un altına düşürmek. Ama bunun için belediyelerin bu işi ciddiye almaları gerekiyor.
Bir diğer yönetmelik ise, suyun en fazla kullanıldığı sektörlerin başında gelen tarımsal sulamayla ilgili. Bir yılda kullanılan suyun yüzde 73’ü tarımda kullanılıyor. Bunu da dikkate alarak Sulama Sistemlerinde Su Kullanımının Kontrolü ve Su Kayıplarının azaltılmasına ilişkin yönetmelik. Bu yönetmelik de 16 Şubat 2017 tarihinde yayınlandı.
Bundan sonra biz bu yönetmeliklerin gereğini yerine getirmemiz gerekiyor. İçme ve Kullanma Suyu Sistemlerindeki Kayıp-Kaçakların Önlenmesi ve Kontrolü Yönetmeliği ile ilgili bir de tebliği yayınlandı. Bu tebliğ de sayaçlardan tutun diğer tüm teknik detaylar var. Bütün belediyelerimizin bu gereklilikleri yerine getirmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu konuda sorumlu olduklarını bilmemeleri gerekiyor. Bu konuda gerekli girişimleri yapmazlarsa ceza davası açılabiliyor çünkü bununla ilgili hükümler var.”
“Toplumun her kesimine büyük görevler düşüyor”
Prof. Dr. Kınacı, ister sanayi, isterse diğer alanlarda olsun daha az kirletici ve daha az su kullanılacak proseslerin tercih edilmesini teşvik edecek, tasarruf ve temiz üretimi hedefleyen havza bazlı eylem planlarının da hazırlandığını söyledi. Ergene Havzasında temiz üretimle 125 bin nüfuslu bir yerleşim yerinin günlük ihtiyacını karşılayacak şekilde 18 bin metreküp su tasarrufu sağlandığına dikkat çeken Kınacı, başta belediyeler olmak üzere toplumun bütün kesimlerine önemli görevler düştüğünü, su verimliliği planlarının hayata geçirilmesi için bir takım kurumların sorumlu tutulacağını söyledi.
Belediyelerin, ‘Kaynaktan Musluğa Su Yönetim Sistemini Geliştirme kavramını’ da masaya yatırmaları gerektiğine vurgu yapan Kınacı, kullanılmış suların yeniden kullanılmasına yönelik bir araştırmanın da başlatıldığını belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Kaynaktaki suyun evdeki musluğa gelene kadar miktar olarak korunması, kalite olarak korunması, bunun ölçülmesi ve verimli bir hizmetin sağlanması çalışmalarının yapılması gerekiyor. Bu oldukça önemli. Bir de dünyada gelişen yeni uygulamalar var. Gri su kullanılması, siyah su kullanımı gibi. Su sıkıntısını çok çeken Japonya, Singapur, Güney Afrika gibi ülkelerde tuvaletlerdeki su, banyodaki su ve mutfaktaki suyu ayrı toplayıp, arttıktan sonra tekrar sulamada kullanılması gibi çalışmalar var. Özellikle park bahçe sulanmasında kullanma gibi uygulamalar var. Burada önemli tasarruf sağlanıyor. Sulamada kullanılacak suyun yerine tekrar kullanılmış suyu tüketmek mümkün oluyor.
Su Yönetimi Genel Müdürlüğümüzün bir diğer önemli çalışması, kullanılmış suların Türkiye ölçeğinde tekrar sulamada kullanılmasının araştırılmasına başlandı. Proje bütün Türkiye’yi kapsıyor. Atık su Malatya’da biliyorsunuz arıtma tesisine gitmeden kirli su kullanılıyor. Atık suları bir kaynak olarak değerlendirmenin çalışması yapılıyor.”
Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Hayrettin Güngör de, yerel yönetimlerin sorunları ile ilgili çok ciddi çalışmalar yürüttüklerini ve öneriler hazırladıklarını kaydetti. MASKİ’nin bu çalışmasını da takdir ettiğini, akademik camia ile kamu kuruluşunu buluşturmakla sorunların çözümünde önemli adımların atılmış olacağını kaydeden Güngör, konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Önceki büyükşehir konsepti ile şimdiki büyükşehir konsepti arasında büyük fark var. Eskiden yerleşim yerinin büyüklüğü esas alınarak bir sınır vardı. Ama şimdi il sınırları genişlemiş bir büyükşehir var. Adı büyükşehir olsa da zaman zaman kırsal alan yönetimi de bunu içine giriyor. Biz buna uygun bir de yetki ve kaynak paylaşımı yapmamız lazım. Benim burada âcizane fikrim şu; biz büyükşehirleri ve onun içerisinde olan su kanalizasyon idarelerini ölçeklerine göre gruplandırmamız lazım. Burada fikrim A,B,C üç grup. Aynı şekilde ilçeleri de A,B;C şeklinde gruplandırmamız lazım. Bugün Malatya MASKİ ile İstanbul İSKİ’nin sorunları aynı değil. Veya genel bütçeden yüzde 10 pay İSKİ için çok yeterli ama MASKİ için yeterli değil. Dolayısı ile biz bunları ölçeklerine göre gruplandırıp kaynak dağılımını ve düzenlemeleri de buna göre yapmalıyız.
Bugün biz büyükşehirler arasındaki gelir dağılımını, adaletsizliği dengelemek için yıllık 2 milyara ihtiyacımız var. 2 milyar parayı bütçeden alamıyoruz. Kaynak yaratmanın birinci amacı tasarruf sağlamak. Kayıp ve kaçakları önlemek, israfı önlemektir. Diğer türlü rahat kaynak bulamıyorsunuz. ”
Çakır: Bu tür çalıştayları çok önemli buluyorum
Konuşmasında, bu tür çalıştayların son derece yararlı olduğuna inandığını ve Türkiye’nin her neresinde olursa iştirak edip kendilerini geliştirmenin bir şeyler öğrenmenin gayreti içerisinde olduklarını kaydeden Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır da, “Yurtdışındaki birçok programa da yetişebildiğimiz kadar bütün arkadaşlarımızı göndermeye gayret ediyoruz. Her zaman şunu görüyoruz: Farklı uygulamaları, farklı illerin farklı alanlarında öne çıktığını, başarılı oldukları alanlar olduğunu görüyoruz. Neticede bunları kendi birimlerimizde uygulayarak, kendi birimimizin başarısını aslında temel olarak da kendi ilimize hizmeti sağlamış olduğumuza inanıyorum” diye konuştu.
Malatya’nın binlerce yıldır çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaptığını kaydeden Çakır’ın konuşmasında öne çıkan hususlar şöyle:
“Battalgazi’nin şehri, Somuncu Baba’nın şehri, Niyazi Mısri’nin, Saadettin Konevi’ye kadar ve yine İsmet İnönü, Turgut Özal gibi son dönemlerde ülkemize hizmet eden büyük devlet adamlarını yetiştirmiş bir şehir. Tabi Malatya Büyükşehirle birlikte buradaki bütün arkadaşlarımız Büyükşehirlerin yeni sürecini yaşadığımız özellikle bu 3 yıl içerisinde aslında 3 aşağı 5 yukarı sorunlarımız aynı. Ama birçok ilde de farklılık gösteren her ile göre bunların hem kamu idareleri anlamında hem de büyükşehirler anlamında mutlaka gruplandırılması gerekiyor. Öyle inanıyorum ki, yapılan hazırlık ve çalışmalarla bunlar tamamlandığı takdirde büyükşehirlerin Su Kanal İdarilerinin çok daha iyi yönetilebilir, daha iyi hizmet gösterebilir bir hale dönüşebileceğini biliyoruz.
“Malatya büyükşehir olduğunda yüzde 70 su kaybı, kevgire dönmüş bir alt yapı vardı”
Malatya’da genel olarak bakıldığı zaman Su Kanal İdareleri anlamında Malatya’nın kendisine özgü farklı bir yapısı vardı. MASKİ kuruluşuna yüzde 70’in üzerinde bir su kaybıyla başladı. Bunun temeline de bakıldığı zaman bu Kaptaj’dan tek kaynaktan çıkan suyu 12 farklı belediyenin kullanmasından kaynaklanıyordu. Aslında yönetilemeyen, kontrol edilemeyen nasıl bir sistem kurulduğu ve her geçen gün ek ve yamalarla aslında yönetimi imkansız hale gelmiş bir altyapı vardı. Keşmekeş diyebileceğimiz kevgire dönmüş bir altyapı. Neticede Büyükşehirle birlikte, büyükşehirler gerçekten doğru kararlar, içerisinde yasal düzenlemeler yapıldığı takdirde gelir adaletinin eşit sağlandığı müddetçe çok geç kalınmış bir yasa olduğunu söyleyebiliriz.
“Su kaybını yüzde 50’lere düşürdük”
Şu anda arkadaşlarımızın yoğun çalışması neticesinde sadece merkez açısından baktığımız zaman kayıp kaçak oranı yüzde 50’lilere düşen bir seviyeye getirildi. Merkezin tamamen altyapısı, projeleri proje kapsamında. Şu an 30 bölgenin üzerinde DMA uygulamaları yapılıyor ve bu çalışmaların yapıldığı yerlerin de su kayıp kaçağını yüzde 25’ler seviyesinden çektik. Bu projenin devamıyla birlikte Malatya’da 4-5 yıl içerisinde kayıp kaçağı yüzde 25’ler seviyesine çekilecek bir programla MASKİ çalışmalarını yürütüyor. MASKİ olarak sadece merkezlerle ilgili değil, merkez dışında 11 tane ilçemiz var. 11 ilçemizin 9’ununun tamamında hem içme suyunu hem kanalizasyonu sıfırdan kuruyoruz. Şu anda buralarda da bitim aşamasına geldi. son 2 ilçemizin ihaleleri sonradan yapıldığı için belki önümüzdeki yıl sonuna kadar sürecek, ama önümüzdeki yıl sonu itibariyle de bütün ilçelerimizin altyapısı, su ve kanalizasyon bağlamına baktığımız zaman yeniden kurmuş olacağız. Ama merkezdeki çalışmalarımızın da devam edeceğini ifade edeyim.
“Alt yapı hizmetleri hizmetten sayılmıyor”
Büyükşehirlerin en büyük sorunları alt yapıya yapılan hizmetlerin hizmet olarak görülmemesi. Tam tersine eleştiri alması söz konusu. Bizler küçük bir ilçemize 30 milyonluk bir alt yapı yapıyoruz. Su ve kanalizasyon anlamında baktığınız zaman ilçe nüfusumuz 8-10 bin civarında. Ama bu sizlere hiçbir zaman hizmet veya yatırım olarak karşılığı yok. Yüzde 80 eleştiri alıyorsunuz. Belki yüzde 5 memnun olan kesim var. Bunun birçok nedeni var. Kazdılar bir daha kazdılar, araba tekeri düştü, toz oldu, işler battı. Vatandaş haklı. Aynı ilçede 30 milyonluk yerine 10 milyonluk yatırım yapsanız, bir spor tesisi, park ya da kültür merkezi yapsanız oradan yüzde 80’lik bir memnuniyet alırsınız. Bunu neden söylüyorum: MASKİ’nin işinin zor olduğunu belirtmek için. Çok büyük yatırımlar yaparsınız, beğeniler alırsınız ama her an riskli bir görevdir. Bir yerde gerçekten şehri ayağa kaldıracak, sudan kaynaklı bir gelişme yaşayabilirsiniz. Dolayısıyla bütün MASKİ’de çalışan arkadaşlarımız da bu bilinçle çok hassas davranıp, bir yandan da 112 Acil gibi hazır ve hızlı müdahale etmek zorundayız. Buna göre yapılanmak zorundayız. Başta genel müdürümüz olmak üzere arkadaşlarımız bu konuda ciddi mesafeler aldı. Bunu görüyoruz. Çok güzel hizmetler yapılıyor. Uzun vadeli planları ortaya koyarak MASKİ planları üzerinden ilimizin 50 yıllık planlamalarını yaparak, ilçelerimizde buna dahil olmak üzere güzel hizmetler ürettiğimizi ifade etmek istiyorum. Ben buradan güzel sonuçların çıkacağına inanıyorum. Bakanlığımıza ve diğer birliğimize ve katılan tüm illere ve arkadaşlara da teşekkür ediyorum.”
Rektör Kızılay: MASKİ’nin çalışmalarını takdir ediyorum
Açılışta konuşan bir diğer isim olan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ise MASKİ’nin çalışmalarını yakından takip ettiğini ve başarılı çalışmalardan dolayı takdir ettiğini ifade etti. Geçtiğimiz yıl yapılan Uluslararası Su ve Atıksu Yönetimi Sempozyumu sonrasında su ve kanalizasyon idarelerine ara insan yetiştirecek okul eksikliğinin ortaya çıktığını ve üniversite olarak bu yönde çalışmalara başladıklarını söyleyen Rektör Kızılay, “Bizim bu konuda bölümler açmamız gerektiğine kanaat getirdik ve bu bölümleri açacağız. Geçtiğimiz yıl ülkemizde çok yoğun bir gündem olmuştu bütün kurumlarımızda yer almıştı. Bu yıl ona odaklanacağız Meslek yüksekokulumuzda su ve kanalizasyon idareleri için, ara insan gücü, teknik eleman yetiştirilecek bir okul programı üzerinde aslında çalışma yaptık. Bir ön dosya hazırladık bunu geliştirerek uygulamaya koyacağız. Bir diğer konu da, ki bu konu üzerinde mütalaa yaptık. Çok saha uygulamasına henüz geçemedik. Malatya Teknokentimizle, MASKİ ile hocalarımızın birlikte hazırlayacağı bir şirket vasıtasıyla MASKİ’nin ve MASKİ odaklı Türkiye'deki su ve kanalizasyon idareleri için yazılım veya AR-GE inovasyon projelerini kendi Teknokentimizde geliştirerek uygulamaya sokmaktır. Buna da bu sene odaklanacağız” dedi.
Doç. Dr. Özdemir: Kuruluşumuzdan bu yana kayıp-kaçağa karşı etkin mücadele yürütüyoruz
Büyükşehir sürecinin ardından kısa sürede kurduğu bilimsel, ölçülebilir ve denetlenebilir bir su yönetimi sistematiği ile Türkiye genelinde dikkat çeken ve bu yönüyle bölge illerine örnek olarak gösterilen Malatya Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin Genel Müdürü Doç. Dr. Özgür Özdemir, kuruldukları tarihten bu yana su kayıp ve kaçağına yönelik etkin bir mücadele yürüttüklerini söyledi. Bu çalışmaların sonucunda 200 bin nüfusa karşılık gelecek miktarda su kaybını sisteme kazandırdıklarını belirten Doç. Dr. Özdemir, “Yaklaşık 3 yıllık süreç içerinde çok ciddi çalışmalarla yaklaşık 200 bin kişiye karşılık gelecek bir su kaybını sisteme kazandırmış durumundayız. MASKİ olarak Büyükşehir belediye başkanımızın öncülüğünde etkin ve hızlı ve verimli bir şekilde iş üretebilmek adına kalite yönetim sistemi bilgi yönetim sistemi oluşturduk. İş alanımızla ilgili tamamen ölçebileceğimiz yaklaşık bin 200 tane parametreyi belirledik ve bunları online sistemde takip ederek etkin ve karlı hizmetler yapmak üzere çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Akademik katkının belediye çalışmalarında ne kadar önemli olduğunu bildiklerini, bu nedenle 17 personelin yüksek lisans ve doktora yaptığını söyleyen Özdemir, “Personelimiz burada yüksek lisans yapıyor doktora yapıyor ya da TÜBİTAK projesi vermiş oluyoruz. Akademik katkıyla sorunları çözmüş oluyoruz. Bugünkü sunumda da özellikle su kayıp kaçaklarına en fazla oranı alan abone bağlantıları ile ilgili yapılmış bir tezi paylaşacağım bu tezi ben önemsiyorum. İkincisi yine kayıp kaçaklara çok fazla önemli ve değeri olan su sayaçlarındaki hataların çözüm önerilerine yönelik bir tezimiz var yüksek lisans tezi ile ilgili onunla da ilgili bir sunumumuz olacak. Bu çalışmalarda MASKİ genel müdürlüğü olarak bizler bildiklerimizin öğretmeni bilmediklerimizin öğrencisiyiz. İnşallah bu çalışma ilimize ve ülkemize hayırlı olur diyorum” diye konuştu.
Konuşmaların ardından çalıştayda sunumlara geçildi. İki gün sürecek çalıştayda, çeşitli üniversitelerden profesörlerin de katılımıyla ‘İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Değerlendirilmesi ve Kontrolü Yönetmeliği’, ‘Su Kayıpları Kontrolünün Temelleri’, ‘Master Plan Ölçeğinde Su Yönetimi’, ‘Su Kayıp Yönetiminde MASKİ Uygulaması’, ‘Sayaçlarda Meydana Gelen Hataların Araştırılması’, ‘İçme Suyu Dağıtım Sistemlerinde Servis Bağlantılarında Meydana Gelen Arızaların Analizi’ başlıklı sunumlar gerçekleştirilecek. Sunumların ardından su yönetimini uzaktan kontrol eden DMA ve PRV sistemlerinin sahadaki uygulamaları ve ölçümleri izlenecek.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com