8.Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Uluslararası Uzun Metraj yarışması bölümünün jüri başkanlığını yapan ödüllü yönetmen Nuri Bilge Ceylan, "Belki roman yazma yeteneğim olsaydı, tercih edebilirdim, yalnız üretme olanağı sağladığı için. Ama sinema benim için daha kolay, yapabildiğimi düşündüğüm, fotoğraftan geliyorum görsel dünyaya da alışkındım. Ama edebiyatı belki sinemadan da çok severim. Bana her zaman derine inmiş, inebilmiş bir sanat olarak görünmüştür. Tabi daha uzun bir geçmişi var. Sinemanın henüz tam olarak bir Dostoyevski çıkarabildiğini düşünmüyorum" dedi.
Nuri Bilge Ceylan, Malatya Uluslararası Film Festivali’nde jüri üyeliğinin yanı sıra festival kapsamında düzenlenen MasterClass’da (Ustalık Sınıfı) deneyimlerini sinemacılarla paylaştı.
2014’te çektiği Kış Uykusu’yla 67.Cannes Film Festivali’nde festivalin en büyük ödülü olan Altın Palmiye (Palma d’Or) ödülünü alan Nuri Bilge Ceylan, daha önce 62.Cannes Film Festivali ile 72.Venedik Film Festivali’nde jüri üyelikleri yapmıştı.
8.Malatya Uluslararası Film Festivali’nin de jüri üyeliğini üstlenen Ceylan, yönetmen Mehmet Eryılmaz'ın moderatörlüğünü yaptığı Ustalık Sınıfı'nda konuştu.
Ceylan, uzun süredir Türkiye'de MasterClass yapmadığını ifade ederek, "Ben kendimi usta falan saymıyorum. Benim penceremden öyle görünmüyor. Ben bir öğrenci gibi hissediyorum. Sinema öyle sonu olan, bilinen bir şey değil, devamlı öğrenilen bir şey ama tabi ki ben burada bildiklerimi değil, yanlışlarımı da gerektiğinde anlatmak için geldim. Çünkü aslında bu işte, en büyük öğretmen yine de yaptığımız hatalar oluyor. Hata yapa yapa, deneye deneye bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama ilgi alanım, zihninim yoğunlaştığı yer kesinlikle bilmediğim, yapamadığım, beceremediğim şeyler olduğu için dikkatim daha çok oraya yönelmiş durumda. O yüzden bildiğimi zannettiğim şeyler benim ilgi alanıma girmiyor. Onları hemen unutuyorum, benim içinde çok önemli konular değil" dedi.
'Sinema yapmak benim için bir tür itiraf alanı gibi bir şey' ifadesini kullanan Ceylan, şunları söyledi:
"Belli bir şekilde bakan bir göz için bu şekilde okunabilir. Kendimde film seyrederken aslında bir tür itiraf ararım. Yani bir öğretmen gibi bildiklerini anlatmaya çalıştığını düşündüğüm yönetmenler, filmler hiç hoşuma gitmez. Kısa sürede canım sıkılır. Ama bir tür sinemayı itiraf gibi gören bu şekilde yaklaşan yönetmenler daha çok ilgimi çekmiştir ve kendimde naçizane öyle olmaya çalıştığımı zannediyorum. Umarım bir nebzede olsa bunu başarabiliyorumdur."
Ceylan, 'Neden Sinema?' denildiğinde ise "Onu tam olarak bilmiyorum. Yani belki roman yazma yeteneğim olsaydı, tercih edebilirdim, yalnız üretme olanağı sağladığı için. Ama sinema benim için daha kolay, yapabildiğimi düşündüğüm, fotoğraftan geliyorum görsel dünyaya da alışkındım. Ama edebiyatı belki sinemadan da çok severim. Bana her zaman derine inmiş, inebilmiş bir sanat olarak görünmüştür. Tabi daha uzun bir geçmişi var. Sinemanın henüz tam olarak bir Dostoyevski çıkarabildiğini düşünmüyorum. Belki bu mümkündür belki de değildir, bunu da tam bilmiyorum. Ama bir şekilde yolum bir şekilde sinemayla kesişti" diye konuştu.
Yolunun sinemayla kesişmesinin askerdeyken aldığı net kararla başladığını ifade eden Ceylan, "Askerde almamın sebebi zannediyorum yalnızlıktı. İnsanın uzun süren yalnızlıkların büyük kararlar almasına neden olduğunu düşünüyorum. Askerlikte benim için böyle bir süreçti. Çok yalnızdım, çok kitap okuyordum ve o hayatım için daha büyük kararlar almama sebep oldu. Bir tıkanıklık hissediyordum, okul bitmişti ne yapacağımı bilmiyordum, hayat boş, anlamsız geliyordu, öyle bir süreçten çıkış arıyordum. Denize düşenin yılana sarılması gibi bir şey oldu. Gittim bütün bulabildiğim teknik kitaplardan başladım. Fotoğrafta yaptığım için tekniğini bilirsem bu işi halledebilirim gibi geliyordu. Yavaş yavaş girdik. Aslında el yordamıyla başladığım bir şey oldu. Tanıdığım yoktu, çok küçük bir zümrenin egemenliğinde görünüyordu. O zaman video kamaralarda yok. Bu işi başlamak neredeyse imkansız gibi görünüyordu. Onun için tamamen kendi yapıma, doğama, kişiliğime uygun yeni bir yöntem yaratmak durumunda kaldım çünkü başka çare yok görünüyordu. Ufak ufak mecburen başladık" diye konuştu.
Yönetmen Mehmet Eryılmaz'ın kendisi için ayrı bir yerinin olduğunu kaydeden Ceylan, "Mehmet kısa bir film çekti ve bana oyunculuk teklif etti. Bende hiç sinema bilmiyordum. Bütün aşamaları görmek şartıyla kabul ettim. O da sağ olsun beni montaja soktu ve bütün aşamalarda yanındaydım. En büyük sinema eğitimim o filmdir" dedi.
Ceylan, yeni bir film gibi başlayacağı projelerin kendisini motive ettiğini belirterek, şunları anlattı: "Böyle tehlikeleri, yeni bir şeyler, korkutucu şeyleri olan projeler ilgimi çekiyor. Beni korkutan nitelikleri olmazsa bir tane daha yapmanın bir anlamı gelmiyor. Sinema yapmak çok kolayda bir iş değil, çok enerji gerektiriyor. Muhakkak ki insanı motive eden bir sürü fikir içinden neden onu çektiğini itici bir güç olmadan yapılması kolay bir iş değil."
'Solaris' filminin kendisi üzerinde büyük etki yarattığını dile getiren Ceylan, "Bugün çok sevdiğim Tarkovski'yi (Rus film yönetmeni, yazar ve aktör Andrey Tarkovski) ilk izlediğimde 'Bu ne?' diyerek yarıda çıkmıştım. Ama zamanla alıştıktan sonra en sevdiğim yönetmenlerden biri haline geldi. Biraz geçmişinde önemi var. Sonuçta geçmişte yaşadığımız, karşılaştığımız, çarpıştığımız her şeyin bir toplamıyız ve bu toplamın sonucunda bir filmde ilişkiler kuruyoruz. Ben tabi ki sezgilerimle, kendime göre önemli bulduğum detaylarla bir şey yaratmaya çalışıyorum. Bu bazılarına geçiyor bazılarına geçmiyor. Ama bunun kesinlikle bir formülü yok, ne yapacağımı bende bilmiyorum. 'Senaryoyu elime alıp formülü uyguluyorum' diye bir şey yok. Her seferinde korkularla, endişelerle, sezgilerle her şey çok belirsiz yürüyor. Ama öyle olması da hoşuma gidiyor yoksa canım sıkılır. Boğaziçi Üniversitesi'nde okurken 'Solaris' filmini göstermişlerdi. Çok tuhaf gelmişti, hiç ilişki kuramamıştım. Daha sonra okul ve askerlik bitti, Londra'ya gittim. Orada garsonluk yaptım bir yandan da sinema teklere gidiyordum. Sinema tekte bir kere daha karşıma çıktı. O zaman o kadar etkilendim ki, üç gün kendime gelemedim. Hayatımı değiştirecek büyük kararlar almamı sağlayacak bir etki yaptı" ifadelerini kullandı.
Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com