Av.Selami YÜCEL
selamiyucel@hotmail.com
Beylerderesi Vadisi’ni bilmeyen Malatyalı yok gibidir. Çünkü batıya giden yolcular o vadinin kenarından kıvrılarak geçerlerdi, şimdi ise Beylerderesi Viyadüğü’nden geçerek diğer şehirlere gidiyorlar. Çırmıktı’dan başlayarak devam eder gider. Malatya’nın da hemen hemen göbeğinde kalmıştır. Tabanında da Beylerderesi taze gelin edası ile nazlı nazlı akmaktadır.
Eskiden Akçadağ’a sık sık burunlu otobüslerle giderdik. Yolların çok dar olmasından dolayı dere virajına girerken otobüste ne kadar kişi varsa duaya başlardı. Yol o kadar dar, viraj o kadar keskindi ki ufak bir kaymada derenin dibini bulabilirdiniz. Epeyi de kaza oldu, nice canlar gitti. Aşağıya baktığımda vadiyi, yeşillikleri, doğayı korku ve hayranlıkla izlerdim. Korkum vadinin çok derin olmasından, virajın keskinliğinden, otobüsün kaza yapma olasılığından kaynaklanıyordu. Keşke bir gün şu ağaçlıkların içerisine girip, şu su ile yüzümü yıkasam diyordum. Birkaç defa arkadaşlarımı toplayarak dereye indik, piknik yaptık. Ağaçlar o kadar çoktu ki on metre ötemizi dahi göremiyorduk. Yeşillikler arasında adeta mest olmuştuk. O günden sonra da vadi hep gözümün önündedir. İçimden, o vadi koruma altına alınsa, Beylerderesi korunsa, suyunun temiz olmasına ve daha gür akmasına dikkat edilse, güzel bir proje ile halkın faydalanmasına sunulsa ne güzel olur diyordum. Bu konuda bir iki tane de yazı yazmıştım. (“Ey Malatyalı dikkat et” İsimli yazım şu anda aklıma geldi). Yanılmıyorsam şehrin ortasında böyle bir vadi ele geçmez. Allah bu Malatya’ya tüm güzellikleri vermiş işte.
Gençliğimden beri başkasının çizdiği hiçbir kalıba girmedim, girmek de istemedim. O kalıpların iyi taraflarını aldım, kötü taraflarını da yerdim. Siyasi parti açısından da böyle düşünmekteyim. Onun için öne çıkan partinin güzel taraflarını över, kötü taraflarını da yerer, siyasi yazı yazmamaya da gayret gösteririm. Yazının içeriği itibarı ile bazı siyasilere ve yöneticilere dokunabilirim. Çünkü Malatya siyasetçilerin bazıları epeyi zamandan beri bu vadiyi ağızlarına sakız ettiler. Ne imiş? Burası baraj veya gölet olmaya çok müsaitmiş, baraj yapılırsa sulama yönünden millet çok rahatlayacakmış, sulama yönünden elektrik masrafı verilmeyecekmiş, yapılan araştırmalarda barajı bu vadiye yapmak zorundalarmış, mış oğlu mış mış. Bak sen hele kayısıyı çok yiyen, Malatyalıların zekâ parlaklığına! Vadinin tamamen biteceğinden, ağaçların ve bitki dokusunun su altında kalacağından bahseden yok.
AKP MALATYA MİLLETVEKİLİ MUSTAFA ŞAHİN
Sayın Şahin ile yüz yüze gelmişliğimiz yoktur. Ne o beni tanır, ne de ben onu. Aramızda düşmanlık veya dostluk da bulunmamaktadır, ancak AK Parti’nin Malatya ayağının en önde gelenlerindendir. İl başkanı iken milletvekili oldu. Konuşmasını, anlatmasını da iyi bilir, sık sık köyleri ziyaret eder, sohbeti de tatlıdır, sularla çok ilgilidir. Malatya için bir iki proje ortaya atmıştı, bayağı da hoşuma gitmişti. Hele bir projesini kendi kendime alkışladım. Sayın Şahin şöyle diyordu:
“Dedeköy'de konuşan Milletvekili Mustafa Şahin, köylere verilen hizmetlerde önceliği kapalı sistemle sulamaya verdiklerini belirterek, DAP Bölge başkanlığının yapmış olduğu çalışmalarla toplam 13 köyün projesinin onaylandığını, Dedeköy'e 750 bin lira kaynak aktarıldığını ve bu kaynakla birlikte 80 bin dönümlük arazinin sulanabileceğini ifade etti.
Cumhuriyet tarihi icraatlarının en önemlilerinden birinin de kapalı sistem sulama olduğunu vurgulayan Milletvekili Mustafa Şahin şunları devamla:
“Bu projeler inşallah bütün köylerimiz için şamil olacak. Merhale merhale, kademe kademe bütün arazilerimizi kapalı sisteme kavuşturacağız. Bu sistemle birlikte hem açık kanallarla suyun buharlaşması engelleniyor hem de topraktaki erozyonu önlemiş oluyoruz. İşçilik artık sıfıra iniyor. Kürek devri geçti. Bundan sonra artık kürekle harığı yapmak, geveri onarmak ile iş bitmiş olacak.”
Şaka yapmıyorum, artık açık sulama sisteminin Malatya’da sona erdirilerek borularla sulama sistemine geçilmesi gerekmektedir.
Şahin’in diğer bir projesi de hoşuma gitti. Diyor ki; artık kayısı üretiminden erik üretimine geçelim, kuru erik pazarlayalım. Doğru: Ben de bu projeye olumlu yönde bir ek yapayım. Erik bahçeleri oluşturalım, Erik ekşisi üretelim, üretenlere destek olalım, güzel de bir reklam yapalım, Malatya erik ekşisi Hatay’ın nar ekşisine rakip olsun. Var mısınız.? Tabii ki ben istesem de yapamam ama neler yapılacağı konusunda hemşerilerime yol gösterebilirim. Korkmasınlar, hisse de istemem, bazı uyanıklar gibi Malatya’ya sinsice de yaklaşmam.
Ancak Şahin’in Beylerderesi’ne göletler yapılması projesine kusura bakmasın hoş yaklaşmıyorum. Mantıki yönünü araştırıyorum, kendi aklımla mantığıma kabul ettiremiyorum.
Tabii ki vadiye baraj yapılmasını Şahin gibi arzulayan epeyi kişi var. Ancak o işin başını çektiği için onun ismi ile onun gibi düşünenlere de hitap ediyorum. Televizyondan izledim; Şahin bürokratları arkasına almış nerelere gölet yapılacağını kısaca Beylerderesi’nin nasıl yok edileceğini anlatıyordu. Bu manzara karşısında bir Malatyalı olarak susamazdım.
BEYLERDERESİ KÖPRÜSÜ
Son zamanlarda Beylerderesi’nin üzerine bir köprü yapıldı. Aman Allah’ım ne yaygara kopardılar! Sanki Malatya’yı tümden ihya ettiler ve muasır şehirler seviyesine çıkardılar. Altı üstü şehirlerarası yollarda faydası olan binlerce viyadükten biri. Onun da ucunu ucuna zor getirdiler. Ne ise bize faydası olduğu kadar bu yolda seyahat edenlere de faydası var.
DEVLET YATIRIMLARINDA MALATYA’NIN ALDIĞI PAY
Geçenlerde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Malatya’ya geldi, bir dizi açılış yaptı. O programı televizyondan izledim, ancak hangi açılışların yapıldığını doğrusu çözemedim. Herhalde Sayın Erdoğan da çözememiştir. Gerek tarihi, gerek coğrafi ve gerekse de siyasi konumu ile Malatya tarih boyunca medeniyetlerin ve kültürlerin sınır bölgesi vasfını halen koruyan bir ildir. Aynı zamanda Malatya bir tutkaldır, cennet şehirdir, barış ve güvenliğimizin en önemli taşlarından biridir. Yakın zamanda buraların cehenneme çevrilmesinden endişe duymaktayım. Bu güzide ilimiz yatırımlardan hak ettiği ölçüde nasibini alamamıştır. Herhalde hükümet “Malatya nasıl olsa kafesteki keklik , halkın gıkı da çıkmıyor, gakkubak gakkubak diye de ötmüyor, o zaman onu boş verelim, diğer illere bakalım” demiş olmalı.
İpek ve baharat yolu güzergahında bulunan, doğu, batı, kuzey ve güney hattının ortasında bulunan Malatya’dan hızlı tren ve Avrupa standartlarındaki yollar esirgeniyor. Çevreyolu olmayan nadir şehirlerden biridir Malatya. On seneden beri tartışılıyor, kuzeyden mi yolu geçirelim güneyden mi diye. Rantabl çalışamıyorsanız, proje ve hesap yapmayı bilmiyorsanız yazı tura atın, bir an önce işe başlayın. Ben olsam kuzey güney fark etmez yolu tarım arazilerinin dışından geçiririm. Biraz pahalı olabilir ama Çevreyolu'nun Beydağı’nın eteklerinden geçmesi o taraflarda tarım arazilerinin az olması açısından daha uygun olurdu diye düşünüyorum.
BEYLERDERESİ VADİSİ HAKKINDA ESKİ VALİMİZ ULVİ SARAN’IN GÖRÜŞÜ NE İDİ?
Eski Vali Ulvi Saran, geleneksel olarak yapılan Yeşilyurt Kiraz Festivali’nin birinde, Yeşilyurt sınırları içerisinde olan Beylerderesi Vadisi için bir proje yaptıklarını, burayı tabiat varlığı olarak tescil ettirip koruma altına alacaklarını söylüyordu. Tam benim kafama uygun bir proje… Sayın Saran biliyorsunuz Beydağı ağaçlandırmasının da en önde gelen mimarıdır. Ağaçlar da tuttu, Beydağı artık yeşil bir örtüye bürünmek üzere. Ağaçlandırmanın devam ettirilmesi ve bu alanlarda yeni sosyal ve kültürel projeler üretilmesi mutlaka gerekiyor. Eloğlu suni vadiler yaratırken bizim vadimize niye dokunalım, dokunmak bir yana adeta yok edelim? Oraya gölet yapılması, alandaki tüm bitki örtüsünün, ağaçların, kurtların kuşların, tüm canlıların da yok edilmesi anlamına gelmektedir.
MALATYA’DA PROJE ÜRETİMİ:
Malatya hakkında proje üretmek ve o projeleri hakkı layıkı ile hidayete erdirmek çok önemlidir. Şu anda maşallah ekonomimiz çok iyi, tek sıkıntımız Malatya hakkında olumlu projeler üretememek ve üst mercilere kabul ettirememek. Yapıcı projelere ihtiyacımız var. Bu projeleri de Malatya milletvekilleri ve de Malatyalı üretecek. Şimdiye kadar bakıyorum, Ulvi Saran’ın projeleri dışında ciddi bir çaba yok. Onun başlattığı projelerin de durma noktasına getirildiğini biliyorum. Uygulamada Malatya’nın bürokratları zayıf kalıyor. Ben olsam koltuklara yapışanları, verimsiz olanları vallahi silkelerim. Uyuz adamın Malatya bürokrasisinde ne işi var. İş bilenin, kılıç kuşananındır.
Şahin’e göre; Beylerderesi’ni su ile dolduracaksın, göletler yapacaksın, o göletlerden sulama suyu elde edeceksin. Helal olsun sana. Bu konuda fizibilite raporları da hazırlanmış olmalı. Zira fizibilite raporları hazırlanmadan böyle birdenbire ortaya çıkmamak lazım. Mesela erik eşgisi (ekşisi) projesi mükemmel, hele kapalı devre sulama sistemi düşüncesi daha da güzel.
Ancak baraj veya gölet projesine gelirken, kusura bakmayın ben size katılamıyorum. Şimdiden neler konuşulduğunu duyar gibi oluyorum:
-Sayın Başkan’ım bu dere içkicilerin, ayyaşların, fuhuş yapanların, esrarcıların mekanı oldu. Buna son vermek lazım.
-Evet muhterem kardeşim bu alanı göl haline getirmek gerekiyor. Yoksa o esrarkeşleri oradan atamayız. En iyisi su ile buraları doldurmak. Onlar su altında yaşayamayacağına göre iş tamam. Zaten zaman zaman su kıtlığı çekiliyor. Kapalı devre sulamayı gerçekleştiremedik. Bari açık sulamaya geçelim. Beylerderesi Viyadüğü de yapıldı yol sorunu da yok.
-Sayın milletvekilim. Gelin de şu Çırmıktı’ya kadar bu barajı uzatalım vadi boyu eklentili göletler olsun. Zaten Çırmıktı bir vadinin içerisinde çanak gibi, baraja da gerek kalmayabilir. Suları dolduralım. Millete Çırmıktı’ya deniz getireceğiz diyelim. Millet orada balık tutsun, balık lokantaları olsun, Çırmıktılı barajın etrafına taşınsın villa yapsın, barajda sandalla dolaşsın. Gel keyfim gel.
-Sayın başganım orada yaşayan insanları ne yapağ?
-Gölün etrafına taşınsınlar. İstimlak parası ile birkaç villa yapsınlar, çoluk çocuk otursunlar. Var mı bundan daha güzeli.
-Yöresel kültür, doğa, tabiat falan filan.
-Oradaki ağaçlar ne olacak?
-Onları sahipleri keser götürürler bir güzel de kışın şöminelerini yakar ısınırlar. Üstelik istimlak paralarını almak için Çırmıktılı koşa koşa gelir. Çoğu para hesabı yapar. Ben bilirim onları, ne şeytanderelidirler onlar.
-Sayın başganım. Yanılıyı olmayasın? Çırmığdılılar paraya düşgünlerdir, emme velakin nostalji mi diyler onu çoğ (çok) seviyler, esgi evleri de yığmıylar (yıkmıyorlar), sığ sığ (sık sık) memleketlerine geliyler. Yiyip içiyler. Zengini de çoğ, her tarafa golları uzanıyı. Başımıza iş açmayağ. Yerel seçimler de yağlaşıyı.
-Biraz düşünelim. Siyasal ve maddi yönden de kuvvetliler. Şimdilik Çırmıktı’ya dokunmayın. İleride fırsat olursa oraya da deniz getiririz ve bir parmak da oraya atarız.
-Sayın başganım. O yöre vadi olarak kalsa, Bu konuda da bir proje yapılsa, melmeketimizin kullanımına açılsa, evvel ahirden beri o vadinin ve suyun güzelliğini insan kendi bünyesinde hissetse nassı olur?
-Sus ulan konuşma! Çakkal çukkal orayı işgal etmiş. Yatırımcı buraya gelmiyor. Baraj olsa tüm Malatyalı yatırımcı buraya koşar. Üstelik sulama suyuna su katılacak; çiftçi bayram edecek. Zaten Malatya sularını yer altına ittik mi ittik. Kernek’in suyunu körlettik mi körlettik, on beş kaynağı yer dibine gömmeyi becerdik mi becerdik. O zaman bu sulardan bize fayda yok. Çarmuzu zaten şehirle bütünleşti. Tecde’den Barğuzu’ya, oradan da Gündüzbey’e kadar gittik. Nerede yeşil varsa çakallar orada. Bu vadinin sonunu getirmek lazım. Yoksa içkicilere mani olamayız. Zam üzerine zam yaptık gene de onları bu zıkkımdan vaz geçiremedik. Esrara daha ucuz olduğu için alıştılar mı ne? Ondan tonlarca ekmişler iç iç bitmez.
-Sayın milletvekilim; Malatya merkezindeki tüm lokantaları mevlütğanaya çevirdik. Bir tek içki içecek yer galmadı. Ehl-i keyif, Beglerderesi’ne getmesin de netsin? Hele bir de yabancılar gelirse nerede yeyip içecek. Nereleri gezecek?
-Yav ne bilem? Bir yer bulurlar. Bir de işimiz gücümüz yok gâvurlarla mı uğraşalım?
-Sayın başkanın bu projeyi gerçekleştirmek için uzun zamandan beri çaba gösteriliyor. Bir an önce kazmayı vurmak gerekiyor… Beylerderesi Köprüsü boşa mı gitsin yani? İşi savsaklamamak lazım. Nerede hareket orada bereket! Ya Allah bismillah…
MALATYA İÇİN PROJELER ÜRETMEK VE UYGULAMAK;
Bir şehir için doğa, gelenek, örf ve adet, sular, yerleşim, estetik, eğlence alanı, spor alanları gibi konularda uzun vadeli elli altmış senelik projeler yapılmalı, bu projeler gelişmiş ülkelerin projeleri ayarında olmalı, mutlaka geleneksellik, su ve doğa, Malatya imajı korunmalı, yeni alanlar eski ile uyum sağlamalıdır. Günübirlik projelerle bir yere varılamaz. Rantı ikinci plana atmak öncelikli olarak çevreye değer vermek, çevreyi ve korumayı birinci plana almak gerekir. Çevreci gelişme daha çok rant getirir. Malatya’nın meyveciliği, sebzeciliğini, doğasını, sularını, bahçelerini, geleneksel evlerini ön plana çıkarıp, gelişimi bu esaslar dairesinde gerçekleştirmeliyiz. Şu anda bile aklıma bir takım projeler geldi. Bu projelerden üç tanesi başlayan, ancak sonuçlandırılmayan ve de kaplumbağa hızı ile ilerleyen projelerdir. Beydağı’nın ağaçlandırılması, Malatya hakkında yüz eser, kapalı devre sulama sisteminin Malatya sulamasında kullanılmasını teşvik gibi projelere hızla devam edilmelidir. Bu projeleri neden durdurdular anlayamadım gitti.
PROJELERİM:
Proje 1: Beylerderesi Vadisi’nin koruma altına alınması ve yeni düzenleme yapılması, Beylerderesi suyunun çoğaltılması konusunda çalışma yapılması, vadiden halkın yararlanmasının sağlanması, suyun kirletilmemesi.
Proje 2: Aynı projenin Horata, Yeşilyurt, Gündüzbey, Baraj gölü etrafı, Kale, Şiro Çayı gibi alanlarda da gerçekleştirilmesi.
Proje 3: Malatya yemeklerinin yeni nesillerce yapılması yaşatılması ve de sevdirilmesi adına mahalli yemeklerin yapılmasının yaygın hale getirilmesi ve Türkiye’ye tanıtılması. Bir yazımda “her misafire en az bir Malatya yemeği” kampanyasını başlatmıştım. Bu projemin hayata geçirilmesi.
Proje 4: Kaybolan Malatya türkülerinin ortaya çıkarılması, icra edilmesi çok zor olan gazel, uzun hava ve hoyratlarımızın ve diğer eserlerin ve de yöresel türkücülerimizin konservatuvar bünyesinde ve de başka vasıtalarla müziğinin araştırmaya tabi tutulması. Fahri Kayahan, Sami Kasap, Hasan Hüseyin gibi türkücülerimizin tanıtılması ve yeni nesillerce de onların müziklerinin yaşatılması.
Proje 5: Eski Malatya sanat sokağının çeşitli etkinliklerle yaşatılması. Evlerin, lokanta, otel, Malatya ürünlerinin ve Malatya’nın tanıtımı gibi alanlarda kullanılması.
Proje 6: Kervansaray’ın gerekir ise kiraya verilerek sosyal etkinliğinin artırılması.
Proje 7: Malatya’nın tümünü içeren en az elli yıllık korumacı bir planın yapılması. Planların yaz boz tahtasına dönüştürülmemesi. Bu plan içerisinde yolların, Malatya Metrosu’nun temellerinin atılması. Ulaşımın mutlaka yer altından yapılmasının temin edilmesi.
Proje 8: Yaylaların ve yayla sularının korunması için gerekli tedbirlerin alınması. Ormanlık ve de yaylaların tepelerine kadar yol yapılmaması, doğada yaşayan hayvanlara yaşam alanı bırakılması ve onların korunması.
Proje 9: Malatya halk oyunları konusunda gerçek bir sempozyum düzenlenerek gerek kıyafet, gerek müzik, gerekse de oyunlar açısından gerçeğin ortaya çıkartılması. Ekipler oluşturulması.
Proje 10: Malatya’da yetiştirilen Hocamız armudu, Yumru domates, Malatya dolma biberi, Leymun armudu, Horum dutu gibi bitkilerin tekrar üretime kazandırılması. Yaygın üretiminin sağlanması. Bitmek üzere olan Malatya sebze ve meyveciliğinin tekrar canlandırılması, geleneksel tarzda üretime destek verilmesi.
Proje 11: Malatya halk müziğinin tanıtımı için mahalli müzik icra eden dernek, vakıf gibi topluluklara maddi ve manevi destek sağlanması. Malatya’da alan yaratılarak halk konserlerinin yaygınlaştırılması.
Proje 12: Malatya’da yöresel dilde tiyatro oyunlarının oynanması için oyuncuların ve tiyatronun desteklenmesi. Unutulan Malatya şivesinin de tekrar toplum önüne getirilmesi. Türkiye’ye şivemizin tanıtılması.
Proje 13: Malatya konusunda araştırma yapan, yazılar yazan yazarlara destek verilmesi, onlara kaynak aktarılması, araştırmalarına yardımcı olunması kitap haline getirilmesinde destek verilmesi, böylece mahalli kültürümüzün gerçek boyutu ile ortaya dökülmesi. Ortaya çıkarma aşamasından sonra kültürün tekrar yaşama adapte edilmesi.
Proje 14: Venk hakkında gerekli çalışmalar yapılarak oranın öneminin anlatılması. Oraya ziyaretlerin yaygınlaştırılması.
Proje 15: Gerek Karakaya Baraj Gölü gerekse de Fırat Nehri’nden yeterince yararlanılması. Oraların çevreci düzenlemeler ile topluma açılmasının temini. Turizm açısından geliştirilmesi. Yürüyüş yolları yapılması. Trekking fikrinin yaygınlaştırılması.
Proje 16: Fırat Nehri suyunun gerekiyorsa borularla getirilerek sulanmayan alanların sulanmasının kapalı devre sistemi ile gerçekleştirilmesi
Proje 17: Bir yazımda belirttiğim gibi her mahalleye en az iki tane oyun ve spor alanı yapılması. Malatya çocuklarına küçük yaşta spor zevkinin tattırılmasının temini.
Proje 18: Malatya’nın gerek tarihi, gerek coğrafi, gerekse de kültürel özelliklerinin tanıtılması için ciddi çaba sarf edilmesi.
Proje 19: Gün geçtikçe bozulan kayısılarımızın daha kaliteli üretilmesi için çaba gösterilmesi, kayısı ve diğer meyvelerin işletilmesini sağlayan tesislerin teşvik edilmesi. Sadece kayısı üretiminden vazgeçilerek başka meyvelerin üretimine de değer verilmesi.
Proje 21: Geleneksel Malatya Evleri’nin yaşatılması ve kullanımının temini. Tahtalı Minare Hamamı’nın geleneksel yapısı ile işletime açılması, iyi bir reklamla turizme katılması.
Proje 22: Yaz yaz kolum yoruldu. Çok meraklılar var ise bu listeyi uzatabilirim. Malatya’nın Fahri Kayahan, Udi Nevres, Sami Kasap, Ahmet Kaya gibi burada sayamayacağım kadar çok değerlerinin özelliklerini ve de kıymetlerini Türkiye’ye ve dünyaya anlatılması.
Dikkat eder iseniz hep kültür ve doğadan bahsettim. Kâr ve kazancın da kültürle birlikte geleceğine inananlardanım. Mesela kayısı üzerinde oynayarak neredeyse bu mu Malatya Kayısısı deme noktasına geldiniz. Ben kayısıcı olmadığım halde bunu görüyorum. Birkaç sene sonra böyle giderseniz o kayısı kozu da elinizden gidebilir. Hele de barajlarla Malatya havasını deniz havasına dönüştürür iseniz, iklim değişikliğinin mutlaka sebze ve meyvelerimize etki ettiğini göreceksiniz. Bu gün alkışladığınız bir proje yarın elinizi yakabilir.
Tabii ki sanayi bir şehrin olmaz ise olmazıdır. Bu sanayi alanlarının çevre ile uyumu mutlaka sağlanmalı, çevrenin kirletilmemesine önem verilmelidir.
Yazımın sonunda bir çeşni olsun istedim. Şemsi Belli’nin ölüm yıldönümünün 11 Ekim tarihi olması açısından 22. Madde kapsamında Malatya kokan bir şiirini eklemek ve anmak istiyorum.
ŞEMSİ BELLİ ve 'FATTEY BİBİ'
Şemsi Belli’nin yazılarının bazılarında yöresellik kokuyor. İşte bu yöresel şiirleri gözlerimi yaşartıyor. Belli’nin yeğeni şair Necati Dikmen onun şiirlerini paylaştıkça Malatya’nın eski hali gözlerimin önüne geliyor. Gerçi Malatyalı yeni yeni uyanıyor. Amma velakin Şemsi Belli’yi tanımak, anlamak, yaşamak, o kadar kolay değil. O dönemi yaşayanlar ancak anlar. Bir kitap yazmak ve de bir gazetede yazı yazmak ile Şemsi Belli anlatılamaz kardeşim. Bu bir başlangıç olsun. Şemsi Belli’yi tanımak, program yapmak isteyen Necati Dikmen’e danışabilir. O zaman ne edek edek Şair Şemsi Belli’nin mahalli bir şiirini gündeme getirek. Ben çok etkilendim. Adı “Ekmek Yağla Fattey Bibi”. Şemsi Belli seneler önce mekan değiştirdiğine göre Fattey Bibi de kara toprak altına girmiştir. Gör mezarı nerelerdedir?
EKMEK YAĞLA FATTEY BİBİ
Ekmek yağlayam mı gurban
Yağla Fattey bibi yağla.
Bu kış kısmetimiz varmış bu dağlarda
Bu damlarda
İçecek suyumuz varmış
Yiyecek ekmeğimiz varmış
Gelen kışa kalan canlar sevinsin
Sıcacık bir sac ekmeği
Gibi.
Avuçladım mutluluğu
Fattey Bibi.
Bu siviği kar yığılı toprak damlar
Bu kara şalvarlı adamlar
Hepsi benden bir parçadır.
Bu kundağı işlemeli tüfekler
Bu yün çorap, bu kıl çadır.
Bu tahta şimşir kaşıklar,
Bu tavus kuşlu gelin sandığı
Bu isli ocak, bu gaz lambası.
Bu yırtık postallar, bu kutnu fistan
Bu puşu,
Bu kuşak,
Bu fes bu izar
Tümü birer parça benden
Bu ayna yine bu duvarda asılıydı;
Ben ufacık bir çocuktum yedi sekiz yaşlarında
Elimi yüzümü yıkardım sabahları
Köy pınarının başında.
Sonra saçlarımı taramak isterdim bu aynada
Ama boyum yetişmezdi.
Halı yastıkları üst üste koyardım
Aynada yüzümü görmek için
Çocuk görüntülerim vardır bu aynada
Pınar suyunda
Gün ışığı gibi.
Fattey Bibi.
Yine böyle kışlar olurdu zemheride
Dağ yolları kapanırdı.
Buz tutmuş dereler, ağaçlar, itler
Beni ayak sesimden tanırdı.
Şimdi yabancıyım sanki her şeye
Nerde mor çizgili sarı işliğim?
Bu biber kutusu, bu yırtık kilim
Kimliğim, kişiliğim…
Ekmek yağlayam mı gurban?
Yağla Fattey Bibi yağla.
Susamışım bu dağların suyuna.
Hamur tahtasını çek,
Batır ellerini una.
Sıcacık bir sac ekmeği pişir
Tezzek ateşinde kara ocakta.
Bu tezzeğin dumanı var ya Fattey Bibi
Bu inek yağı kokusu var ya.
Ben bu dumana da, bu kokuya da susamışım.
Susamışım anama susamış gibi.
Baba ocağımdan kalan son dalım
İki gözüm Fattey Bibi.
Ahan da size bir proje daha: Şemsi Belli ekmek yağla dedi de aklıma geldi. Geçmişte sadece Elazığ ve Malatya’da yapılan “eşgileme” ekmeğini de yeniden üretmek ve kullanmak gerekiyor. Bu konuda da yazı yazmıştım. Haydi eşgileme ekmeğini yağlayın da Şemsi Belli’nin bu şiiri eşliğinde misafirlere yedirin.
Haydi hayırlısı. Bu projelerin detayını isterseniz her zaman varım. Her ne kadar Malatyalı Malatyalıyı çekemez ise de… Çabalıyığ çırpınıyığ bir arpa boyu yol gidemiyik. Bizim Malatyalıların gaderi beyle mi oldu gurban? Bir eşgileme ekmeği bile yağlayamıyığ.