- Emniyet Müdürü Urhal da, savcılık ifadesinde darbe gecesi ve sonrasına ilişkin ilginç ayrıntılar anlattı..
Malatya Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, 2. Ordu ve 7. Ana Jet Üssü'ndeki darbe girişimine yönelik ifadesinde; “Bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu kişilerin de bu kalkışmanın içerisinde oldukları ancak, durumun karışıklığı sebebiyle ve Özellikle Cumhurbaşkanımızın hayatta oluşu ve diğer ordu komutanlıklarının bu kalkışmaya karşı oluşunu açıklamış olması sebebiyle tereddüt yaşadıkları ve darbenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı konusunda kendilerine zaman kazanmaya çalıştıkları ve sonrasında eğer başarılı olunmayacak gibi ise bu kez kendilerini kurtarma hamlelerini yapabilmek adına zaman kazanmaya çalıştıklarını değerlendiriyorum” dedi.
İl Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, “müşteki” sıfatıyla Malatya Darbe Girişimi soruşturmasında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na vermiş olduğu ifadesinde, 15 Temmuz darbe girişimi esnasında Malatya’da yaşanan bazı ayrıntılar hakkında da bilgiler paylaştı.
“ASKERİ BİRLİK GİRİŞ VE ÇIKIŞLARIN IKONTROL ALTINA ALDIK”
Urhal, darbe girişimi günü darbe bilgisini alır almaz Emniyet Müdürlüğünde acil olarak müdür yardımcıları ve şube müdürlerini toplayarak görev bölümü yaptıklarını ve il merkezindeki tüm askeri birlik ve kışlalar önünde tedbirler almaya başladıklarını ifade ederek, “15/07/2016 günü akşam saatlerinde mesai çıkışında evime gittim, ancak gece geç saatlerde takriben saat: 22.30 sularında Terör Şube Müdürümüz Hakan Yıldırımoğlu telefonla beni arayarak bir darbe girişiminde bulunulduğunu söyleyince, televizyonu açtığımızda İstanbul ve Ankara illerinde ordunun köprüleri tuttuğu, bazı kamu binalarını bombaladıkları, Gölbaşı'nda Özel Harekat Birimini bombaladıkları, orada birçok ölü bulunduğu gibi haberleri gördüm. Tam bu sırada saat: 23.00 sıralarında cep telefonumdan bilinmeyen bir numaradan arandım. Telefonu açtığımda karşıdaki şahıs kendisinin Genelkurmay'dan aradığını, ordunun yönetime el koyduğunu, karşı gelinmemesini içerir mahiyette sözler sarf edince bende sert bir şekilde ‘sen kimsin kardeşim önce kendini tanıt, rütben ne, konumun ne’ diye çıkıştım. Karşıdaki şahıs afalladı ve sadece emri iletmekle sorumlu olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Bunun üzerine tüm müdürlerim ve birim amirlerimi Emniyet Müdürlüğü'ndeki makamıma çağırdım, kendim de hemen buraya geçtim. Ayrıca durumu Vali Beye bildirdim. Emniyetteki toplantıda arkadaşlarıma olayın ciddiyetinden bahsettim. Görev taksimatını yaptım. Emniyet Müdür Yardımcım Mustafa Kamalak'ı direk Havaalanına yönlendirdim. Oranın koordinasyonunu sağlamasını ve benim talimatlarım doğrultusunda hareket etmesini söyledim. Hiçbir hava aracının kalkış ve inişine müsaade edilmemesini, özellikle 7. Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan uçak iniş kalkışlarının önlenmesini söyledim. Bu talimatlarımı Sayın Valinin de bilgisi dahilinde verdim. Diğer arkadaşlarıma da görev taksimatı yaparak özellikle Altay ve Tulga Kışlalarını, Kara Havacılık Alayını, Ordu Karargahları ve benzeri yerlerde oluşabilecek hareketlenme ve kalkışmalara karşı engelleyici araç gereç ve benzeri bariyer sistemleriyle iş makineleri ve kamyonlarla kapatılmasını, giriş çıkışlarına kimsenin müsaade edilmemesini söyledim, ayrıca 2. Ordu İnönü Kışlasının da kontrol altında tutulması emrini verdim.” ifadelerini kaydetti.
“ORDU KOMUTANI BİZİ ARAMADI, UZUN SÜRE İRTİBAT KURULAMADI”
Emniyet Müdürü Dr. Urhal, sonraki gelişmeleri şu şekilde aktardı:
“Ardından Valiliğe geçtim. Orada Jandarma Alay Komutan Vekili Yarbay Şahin Kaplan'da gelmişti. Kendisi ve Valimiz ile birlikte tedbirlerimizi bir kez daha gözden geçirip gecikmeksizin gerekli talimatları tüm birimlerimize verdik, bir yandan da belediye ile de temas kuruldu. Vali beyimizin talimatı ile onlardan da araç ve gereç tedarik ettik. Şehrin önemli giriş çıkış noktalarını ve özellikle havaalanı ile kışla girişlerini tutmalarını emrettik. Bu işlerin hepsi 16/07/2016 günü saat 01.00'e kadar tamamlanmıştı. Cumhuriyet Başsavcımızla da bundan önce temas kurduk. Kendisinden adli anlamda tüm emirleri aldık, gözaltı kararlarını verdi, ayrıca kendisi de savcılarını adliyeye çağırarak adliyede gerekli çalışmalarına başladı. Sonrasında Vali beyin makam odasında ben, Vali Bey, Jandarma Komutan Vekili ile birlikte kriz yönetimine başladık. Gerekli görüşmelerimizi yaptık. Bu aşamaya kadar 2. Ordu Komutanlığıyla hiçbir temas kurulamadı, onlar aramadılar, Sayın Valim 2. Ordu Komutanı ile irtibat kurmaya çalışıyordu, ancak bir türlü görüşmeyi sağlayamıyorduk. Bir ara Cumhuriyet Başsavcısı Vali Bey'i aradı. Vali Bey telefonun sesini dışarı vermişti. Vali Bey'e '1. Ordu, 3. Ordu Komutanları darbeye karşı olduklarına ilişkin basın açıklamaları yapmalarına rağmen bu 2. Ordu Komutanı niçin bir açıklama yapmıyor, tarafını niçin netleştirmiyor, Sayın Valim şayet temas kurarsanız bu hususu kendisine bir hatırlatırsanız' diye söyledi. Sonrasında Vali Bey bir şekilde uzun uğraşlardan sonra hatta telefona bakan subayı da fırçalamak suretiyle niçin 2. Ordu Komutanıyla görüştürülmediğini söyleyince 2. Ordu Komutanıyla telefonla görüşme imkanı buldu. Kendisine telefonda durumun ne olduğu, kendileri bakımından bir sıkıntı olup olmadığı, niçin bu saate kadar kendileriyle irtibat kurmadıklarını, taraflarının net bir şekilde göstermeleri gerektiği, diğer ordu komutanlarının basın açıklaması yaptığını, kendisinin de tarafını belli etme adına bir basın açıklaması yapmasının uygun olacağını söyledi. O da herhangi bir sıkıntının olmadığını, darbe yanlısı olmadıklarını, ufak bir pürüz olduğunu, bunu gidermeye çalıştığını, basın açıklaması noktasında da bir açıklama yapabileceğini ifade etti. Vali Bey içeride kimlerin olduğunu sorduğunda Kurmay Başkanı Avni Paşa'nın olduğunu onun haricinde ise üç beş tane kalkışmacı bulunduğunu beyan etti, ancak içeride kimlerin olduğunu söylemedi. Bu arada Jandarma Komutan Vekili de kendi birliklerini organize etmek için Jandarma Kışlasına gitmişti.”
“BÜYÜK BİR HEYECAN VE GALEYAN VARDI”
2. Ordu Komutanlığı Karargah girişinde silah çekilmesi olayı ve detaylarını da anlatan Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, “Ben ve Vali Bey gerekli tertibatların alınıp alınmadığını yerinde görmek amacıyla 2. Ordu İnönü Kışlası'na gittik. Henüz araçtan inmeden Vali Bey'in telefonu çaldı, telefondaki kişi 2. Ordu Komutanı Adem Paşa'nın bir basın açıklaması yazdığını, bunu Whatsapp'tan gönderdiklerini, bunun Anadolu Ajansı'na gönderilmesini istediler, Vali Bey'de bunu derhal Anadolu Ajansı'na iletmek üzere whatsapp'tan Anadolu Ajansı'nın sorumlusuna iletti. Bu arada bu olaylar olurken Sayın Cumhurbaşkanının televizyondaki açıklaması sebebiyle halk Valilik önünde toplanmıştı. Büyük bir heyecan ve galeyan vardı. Bir kısmı da 2. Ordu Kışlası civarındaydı. Polis ekiplerimizce 2. Orduya ilerlemek isteyen bu kitle sakinleştirilip engellendi. Biz kışlanın önüne vardığımızda 2. Nizamiye kapısında Sayın Vali ve ben araçtan indik. Vali Bey kendisini tanıttı, 'Asilerin komutanı kimse onunla görüşeceğim, burada bir sıkıntı var, komutanımız ve yanındakiler eğer içeride zorla tutuluyor ise bunların derhal teslim alınması gerektiğini, bu sebeple direnilmemesini' istedi, ancak içeride sonradan isminin Yüzbaşı Kemal Keskin olduğunu öğrendiğimiz kişi 'Efendim size cevap vermekle yetkili değiliz, bize verilen yetki bu, burayı korumakla mükellefiz, siz de bizim emniyetimizi almakla mükellefsiniz, biz de bunu böyle değerlendiriyoruz. İçeriye girmemenizi istiyoruz. İçeriye girmeye çalışmayın, burayı derhal boşaltın, buraya giriş olmayacak' şeklinde karşılık verdi. Bu konuşmaların ardından bu yüzbaşı 'mevzi alın' diye askerlere talimat verdi. Silahların mekanizmaları çalıştı. Bu esnada olayın farklı noktalara gidebileceğini değerlendirerek, hem onlara teskin edip hem de kendi güvenliğimizi ve emniyet tedbirlerini alan arkadaşlarımızı sakinleştirdik ve alandan ayrılacağımızı ifade ettik. Olayı sakinleştirdikten sonra bu nizamiyenin önünden ayrıldık. Söz konusu krizi yönetmek için güvenli bir yere geçtik. Bu esnada Jandarma'da takviye kuvvetlerle emniyete destek olmak noktasında İnönü Kışlası'nın önüne geldi. Kobra araçlarıyla tertibat aldı ve tüm birliklerimiz personelimiz operasyon yapabilecek pozisyona geldi. Henüz Valilikten ayrılmadan önce Valilik önünde biriken halk kitlesine karşı Sayın Vali bir konuşma yaptı, sakin olmaları gerektiği yönünde halka hitapta bulundu. Özellikle de 1 ve 3. Ordu'nun ve hatta 2. Ordu'nun devletin yanında yer aldığını, duruma hakimiyet kurulduğunu, bir taşkınlık yapılmamasını, olayın çözüleceğini ifade etti. Halk kitlesini de bu şekilde sakinleştirdi.” ifadelerini kullandı.
“HUDUTİ’NİN ‘BİZDE YOK’ DEDİĞİ LİSTEYİ KENDİLERİNDE BULDUK”
Dr. Urhal diğer ayrıntıları ise şu şekilde aktardı:
“Güvenli bir yerde Sayın Valimiz, ben, sonradan buraya iştirak eden Cumhuriyet Savcısı ve diğer görevlilerle birlikte durum değerlendirmesi yapıldı. Bu sırada Sayın Valimiz zaman zamanda hem 2. Ordu Komutanı Adem Huduti hem de Kurmay Başkanı Avni Angun ile telefonla görüşüp olayı anlamak ve sonlandırma konusunda iradesini ortaya koydu ama her seferinde olayın kendilerinin kontrolü altında olduğunu ufak bir pürüzün bulunduğunu bunu halletmeye çalıştıklarını, bu sebeple operasyona başlamamamız gerektiği konusunda Vali Bey'den ricada bulundular, ama bu her yarım saatte bir tekrarlanan bir hal aldı. En sonunda Sayın Vali 15 dakika içerisinde asiler teslim olmadığı taktirde operasyon başlatılacağını 2. Ordu Komutanına söyledi. O da ısrarla biraz daha beklenmesini istiyordu. Tam bu sırada istihkam alayından iki adet ağır makineli silahı bulunan ZPT tabir edilen zırhlı araçların çevre yolundan hızla 2. Orduy'a doğru geldiklerini öğrendik, bunun üzerine tüm ekiplere gelebileceği istikametlere bariyer kurmalarını, yolları kapatmalarını ve bu araçların kesinlikle geçirilmemesini söyledik. Kamyon ve iş makineleri ile özel araçlarla yollar kapatıldı. Ancak bu araçlar bu barikatları geçtiler, birçok araca zarar verdiler, bunlardan bir tanesi çevreyolunda arıza yapması sebebiyle hareketsiz kalınca takip eden polis ekiplerimizce bu kişiler etkisiz hale getirildi. Ancak diğer araç engellenemedi. Gelerek 2. Ordunun İnönü Kışlası'ndaki nizamiyenin barikatlarla kapatıldığını görünce içeriye giremeyeceğini anlayıp ani bir manevra ile sola dönerek nizamiyenin sol tarafındaki duvarını yıkıp girmeye teşebbüs etti. Ancak askıda kaldı. Buna rağmen içeride operasyona başlamış olan görevlilerimize yönelik ağır makineli tüfek ile ateş etti. Etrafı taradı, bundan önce de zaten içeriden dışarıdaki vatandaşlara yönelik ateş edilmişti. İki vatandaşımız yaralanmıştı. İçeride buna rağmen operasyon durmaksızın devam etti. Aldığımız bir karar ile bulunduğumuz yerin de saldırıya uğrayabileceği düşüncesiyle daha güvenli bir noktaya Vali Bey ve biz geçtik. O geçtiğimiz yeni yerde operasyonu aynı şekilde yürütmeye devam ettik. Zaman zaman Vali Bey 2. Ordu Komutanı ile telefonla görüşüyor, teslim olunması yönünde ısrar ediyordu. Hatta hem 2. Ordu Komutanı, hem de Avni Paşa Cumhuriyet Başsavcımız ile telefonda görüştüler. Ondan ellerinde bir liste olup olmadığı, eğer liste var ise listede yer alan kişilerin kim olduğunun kendilerine söylenmesini zira orada dost ve düşman kişilerin kim olduklarını bilemediklerini, bunu Başsavcımızın söylemesi durumunda ona göre davranacaklarını ifade ettiler. Ancak Başsavcımız böyle bir listenin bulunmadığını kendilerine iletti. Esasen buradaki amaçlarının sıkıyönetim mesajının ekindeki görev listesinde yer alan kişilerin bizim tarafımızdan bilinip bilinmediğini anlamak istedikleriydi. Zira daha sonra teslim olunduktan sonra kendilerinde de bu listeyi bulduk, hatta Ordu Komutanı söz konusu o emir mesajının ve ekindeki görevlendirme evrakının üzerine, bu emir kanunsuzdur uyulamaz, şeklinde şerh düştüğünü sonradan arkadaşlardan öğrendim. Buradan anladığım bu kişilerin bizim bu konuda bilgi sahibi olup olmadığımızı öğrenme çabalarıydı.”
ORDU KOMUTANI DARBECİLERİ ASKERİ CEZAEVİNE GÖNDERMEK İSTEMİŞ…
2. Ordu’daki darbe girişiminin kırılma noktasını da aktaran Dr. Urhal, “Daha sonra görüşmeler devam ederken haber geldi. İçerideki asilerin silahlarını teslim edip teslim oldukları söylendi. Bizim ekiplerimiz giderek kendilerini teslim aldılar. Hatta ordu komutanı bir otobüs hazırlatarak teslim olduğunu iddia ettikleri bu kişileri askeri cezaevine göndermek istemiş ise de, Cumhuriyet Başsavcımızın emri ile bu kişiler askeri cezaevine değil Emniyet Müdürlüğü nezarethanesine alınmak üzere getirildiler. Sonrasında Ordu Komutanı Adem Paşa ve Kurmay Başkanı Avni Paşa karargahta kaldılar. Ufak bir durum değerlendirmesinden sonra Cumhuriyet Başsavcımız kendilerini telefonla arayarak haklarında gözaltı kararı verdiğini, zorluk çıkarmamalarını, eğer teslim olmak ister iseler kendilerini almak üzere ve refakat etmek üzere karargaha geleceğini aksi halde zorla da olsa bu işlemin gerçekleştirileceğini ifade etti. Onlar da bu beyan üzerine zorluk çıkarmayacaklarını ve bu emre uyacaklarını ifade ettiler. Sonrasında Sayın Cumhuriyet Başsavcısı ve Vekili karargaha giderek her ikisini gözaltına aldılar. Emniyet kuvvetlerimiz eşliğinde karargahtan çıkarıp emniyete getirdiler.” dedi.
“KENDİLERİ HANGİ TARAFTAN OLDUKLARINI BELİRTMEDİLER”
2. Ordu’daki darbe girişiminin genel bir sonuç değerlendirmesini yapan Emniyet Müdürü Dr. Urhal, “Uzun müzakereler, 2. Ordu Komutanı ve Kurmay Başkanının sürekli operasyonu engellemeye yönelik çabaları ve süre kazanmaya yönelik davranışları benim bu kişilerin de bu kalkışmanın içerisinde oldukları, açıklama yapma konusunda gecikmiş olmaları ve Vali Bey'in telkini ve "artık tarafınızı belli edin" telkini üzerine 2. Ordu Komutanının açıklama yapmak zorunda kalışı, tüm bu görüşmeler sırasında içeride kimlerin bulunduğunu bir türlü söylemeyişleri, hatta içeride iki tuğgeneralin bulunduğunun en son teslim olma esnasında ortaya çıkışı, ellerinde darbeye ilişkin mesaj emri ve görevlendirme listesi olduğu halde sanki bundan haberleri yokmuş gibi son ana doğru böyle bir listeden haberdar olup olmadığımızı öğrenmeye çalışmaları, bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu kişilerin de bu kalkışmanın içerisinde oldukları ancak, durumun karışıklığı sebebiyle ve Özellikle Cumhurbaşkanımızın hayatta oluşu ve diğer ordu komutanlıklarının bu kalkışmaya karşı oluşunu açıklamış olması sebebiyle tereddüt yaşadıkları ve darbenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı konusunda kendilerine zaman kazanmaya çalıştıkları ve sonrasında eğer başarılı olunmayacak gibi ise bu kez kendilerini kurtarma hamlelerini yapabilmek adına zaman kazanmaya çalıştıklarını değerlendiriyorum. Ancak kesin kanaat adli mercilerin yapacakları soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır.” ifadelerini aktardı.
“7. ANA JET ÜSSÜ’NDE BÜYÜK MÜCADELELER VERİLDİ”
Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, 7. Ana Jet Üssü’nde yaşanılan gelişmeleri ise şu şekilde aktardı:
“7. Ana Jet Üs Komutanlığı yönünden ise; Vali Bey'in talimatı üzerine Devlet Hava Meydanları işletme müdürü ve benim görevlendirdiğim Emniyet Müdür Yardımcımız söz konusu havaalanının kalkış iniş sistemlerini kapatmış, pistlerde de uçuşa engel olma adına gayret sarf etmiş, Vali Bey'in kesin emrini yetkililere ve komutanlara iletmelerine rağmen henüz pistleri kapatmadan 7 adet askeri kargo uçağı 7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık tarafından piste indirilmiştir. Sonrasında bu uçakların tekrar kalkışlarını engellemek isteyen ve piste araç sokmak isteyen Devlet Hava Meydanları müdürü ve İl Emniyet Müdür Yardımcısının araçları piste sokmalarına karşı çıkmış ve hatta askerler tarafından bu kişilere engel olma adına silah çekilmiştir. Bu durum bize iletilmiştir. Sonrasında büyük mücadeleler neticesinde söz konusu ana pist ve yedek pist iş makineleri ve araçlarla kapatılmıştır. Hatta buradan hiçbir uçağın kalkamayacağı Vali Bey tarafından kesin bir dille emredilmiştir. Buna rağmen sabah 04.30 sularında 4 adet F4 uçağı kalkış için ruleye çıkmış ve hatta üs komutanı Devlet Hava Meydanları müdürüne bu konuda Vali Bey ile görüştüğünü, pistlerin açılması konusunda izin aldığını söylemiş, ancak meydan müdürü Akan Bey Vali Bey'i arayarak bu durumu teyit etmek istediğinde böyle bir durumun olmadığını ve hiçbir şekilde hiçbir uçağın kalkmayacağını ve pistin kapalı tutulması gerektiğini net bir şekilde iletti. Bunun üzerine pistler kapalı olduğu için bu 4 adet F4 uçağı kalkamayarak hangarlarına geri dönmüştür. Bu konuda Eskişehir merkezli BHMM'nin de kesin emri olmasına rağmen bu 4 adet F4 uçağını kaldırmak için Akan Bey'e Vali adına yalan beyanda bulunan ve uçakların kalkmasını temine çalışan üs komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın da bu kalkışmanın içerisinde olduğunu bu sebeple değerlendiriyorum. Ancak kesin kanaatim adli tahkikat sonrası ortaya çıkacağını düşünüyorum. Operasyon sırasında öldürülen Binbaşı Fatih Kılıç'ın cebinden benim ve Vali Bey'in gözaltına alınması gerektiğinde öldürülmesi şeklinde bir yazının çıktığını adli mercilerden öğrendim. Gerek bu yönüyle gerekse nizamiye önünde bize silah tevcih eden Yüzbaşı Kemal Keskin'in eylemi yönüyle ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir ilinin İl Emniyet Müdürü olmam sıfatıyla bu kalkışma içerisinde olan herkesten davacı ve şikayetçiyim.”
ARŞİV FOTO: 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesi Hükümet Meydanı'nda toplanan vatandaşlara Vali Mustafa Toprak hitabederken, Emniyet Müdürü Ömer Urhal (mavi tişörtlü) yanında..
Burhan KARADUMAN, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com