SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bir Varmış, Bir Yokmuş.. Eflatun Cem Güney Bu Evde Doğmuş..

Bir Varmış, Bir Yokmuş.. Eflatun Cem Güney Bu Evde Doğmuş..
A- A+ PAYLAŞ

Geleneksel Türk halk hikayelerini ve masallarını derleyen, masal yazan, bu alanda radyolara program yaparak kültürümüze önemli katkıda bulunan, edebiyat öğretmeni, 1896 Hekimhan doğumlu Eflatun Cem Güney’in doğduğu ev harabe halde. 

Yazar, gezgin, emekli öğretmen Fikri Demirtaş, blog sayfasında Güney’in doğduğu evin son sahibi emekli memur Vahap Kalaylı’nın, vefatından önce, eve bakmaya gücünün yetmediğini söylediğini, bu nedenle devletten destek beklediğini aktarıyor. 

2018’de Güney’i anmak amacıyla Hekimhan’da bir panel düzenlenmiş, ancak arkası gelmemiş. 

Fotoğraflarla birlikte tamamına https://fikridemirtas44.blogspot.com/2024/01/masallarmzn-derleyicisi-eflatun-cem.html linkinden erişebileceğiniz yazı şöyle:

“Halkbilimci, Masallarımızın Derleyicisi Eflatun Cem Güney'i Sevgi ve Özlemle Anıyoruz (1896- 2 Ocak 1981). 

Bir Varmış, Bir Yokmuş...

Üzerinde yaşadığımız toprak, bin yıllardır medeniyetlerin, milletlerin, acıların ve sevinçlerin şahitliğini yapmış, tarihimizde derin izler bırakmış bir coğrafyadır. Halkımız, bu zengin geçmişi türküler, masallar, maniler, destanlar, şiirler ve öyküler aracılığıyla dile getirerek kuşaktan kuşağa aktarmıştır.

Her insan topluluğu, her inanç öbeği kendi köklerinin, geleneklerinin diline uygun bir şekilde diyeceğini demiş, yazacağını yazmış, tarihe bırakmış tüm bu emanetlerini. Ozanlar, dedeler, sazda, kavalda, ritimde, oyunda, halayda, göz yaşındadır. İşte hepsi her halkın ana dillerindedir.

Eflatun Cem Güney, Bir Varmış Bir Yokmuş isimli kitabıyla bu geleneksel anlatı geleneğini yaşatmış, halk dilini ve kültürünü korumuştur. O, memleketimizin derinliklerinden gelen insan öykülerini sadelik, yalınlık, gerçeklik ve şiirsellikle anlatarak halkın duygularını ve düşüncelerini gün yüzüne çıkarmıştır.

Her bir dil, kültür ve inanç öbeği, kendi köklerini, geleneklerini, hikayelerini özgün bir şekilde dile getirmiştir. Türkçe, bu coğrafyanın en büyük ozanlarını yetiştirmiş, halkın duygularını ifade etmiş bir dildir.

Anadolu toprağında, Trakya’da bu topraklarda… Türkçe, Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Süryanice, Rumca, Gürcüce, Lazca, Çerkezce, Arapça, Farsça… Nice nice dilden ürünler vardır, bu topraklarda, bu yurdun gönlünde, dilinde… Çoğumuz Türkçe biliyoruz, Türkçe anlatıyoruz. Türkçe içinden yeryüzünün en büyük ozanlarını çıkarmış bir dildir.

Bu halk sevmiş, sevilmiş, susmuş, susturulmuş, okuması, yazması da olmamış çoğu zaman ama hiçbir güç yine de dilini kesememiş, yok edememiş bilincini… Eflatun Cem Güney ve onun gibi halk kültürüne emek veren aydınlarımızı, yazarlarımızı, emekçi insanları selamlıyorum...

“Hekimhan’da Dünyaya Gelmişim”

Eflatun Cem Güney hayat hikayesini anlatmaya şöyle başlar:

"Soyca Sivaslıyız. Ben 1886'da babamın Telgraf Müdürü olarak bulunduğu Hekimhan’da dünyaya gelmişim.” 

Hekimhan, tarihi İpek Yolunun üzerinde bulunan eski bir yerleşim birimidir. Selçuklu Türk devletinin 3 dilli kitabesi, Selçuklu Devleti dönemine ait 1218tarihli, yani 800 yıllık Taşhan'ın giriş kapısının üzerinde   Ermenice, Süryanice ve Arapça kitabe farklı kültürlerin bir arada yaşadığını gösteren önemli bir belge.

Kahverengi Tabelası Olmayan Ev

Taşhan’ın doğusunda karşı sokak içinde Eflatun Cem Güney'in doğduğu iki katlı terkedilmiş harabe haldeki kerpiç konak Nalbant İsmail'in oğlu Vahap (Kalaylı) Bey'e ait. 

Yapıldığı yıllarda Hekimhan için önemli bir konak görünümündeki ev, kerpiç ve ahşap yapısıyla dimdik ayakta kalabilmiş.  Evin taş duvarında içinde devşirme üç yazılı taş vardı. bu taşların okumasını arkadaşım Ankara Dil Tarih üniversitesi mezunu Mustafa Cansız Bey yaptı. 

Yazıtın birinin üzerinde Arap harfleri ile yazılmış tamgalar (işaretler) vardı. ikincisinde Osmanlı dönemi (Rumi 1225; Miladi 1810 / 1811) yazılı . Üçüncü kitabede   Selçuklu dönemine, 1200-1250 yıllarına ait,  Arapça (Emere bi’imaret hazihi hani’l- mübarek eyyamı sultan) yazılmış. Cansız, bugünkü Türkçe ile “bu kutlu hanın yapımı sultan (…) günlerinde buyruldu” yazdığını söyledi. 

Ne yazık ki Anadolu’da tarihi yazıtlar, heykeller, sütunlar, mezar taşları, kitabeler devşirme malzeme olarak ev ve ahırlarının duvarlarına monte edilerek kullanılmıştır. Aslında evlere monte edilmesi iyi olmuş. Böylece kaybolmaması sağlanmış.

Ev iki katlı düz toprak dam örtüsü. Ve iç sofalı planı ile kerpiç malzemeden geleneksel ev tipinde yapılmıştır. Üst katta girişte tuvalet , evin sofasının karşısında bir büyük oda , iki penceresi var. Bu odada Eflatun Cem Güney doğmuş. Sofanın solunda iki oda ve her odanın birer büyük ahşap çerçeveli penceresi ile aydınlatılmıştır. Mutfakta ahşap raf, zemin katta geniş bir oda ve küçük odadan ibarettir. Giriş kat ahır olarak kullanılırmış. Giriş kapısının solunda ikinci kata geçit veren ahşap merdivenden “hepenk” (kapak, kepenk) kaldırılarak üst kata çıkılır. Şimdi odun ve kömür için depo olarak kullanılıyor. Evin direk ve hezenleri ardıç ağacındandır. 

Eflatun Cem Güney’in 39. ölüm yıldönümünden birkaç gün sonra (8 Ocak 2020) evin sahibi Vahap Bey’le evinde yaptığım söyleşide “dedeme ait bu konakta dünyaca ünlü bir Türk masal derlemecisi yazarının doğması Hekimhan için, bizim için gurur kaynağı. Ev yıllardır boş halde duruyor. Emekli bir memurum evin bakımını yapamıyorum. Gördüğünüz gibi dama branda serdik.  Kar yağmur suları evin damından içeri sızıyor. Evin kamulaştırılarak alınmasını istiyorum" demişti. Vahap Kalaylı daha sonra vefat etti.

O tarihte Hekimhan’da düzenlenen bir panelle Eflatun Cem Güney anılmıştı.

Gazetelere yansıyan habere göre, dönemin valisi Ali Kaban ile diğer protokol mensuplarının katıldığı panelde moderatörlüğü Malatya Gazeteciler ve Televizyoncular Cemiyeti Başkanı Kemal Deniz yaptı; dönemin İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Levent İskenderoğlu, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ramazan Çiftlikçi ve Sivas Gültepe Anadolu Lisesi Edebiyat Öğretmeni Erhan Paşazade, Güney’in hayatı ve kişiliği, eserleri ve Türk kültür hayatına katkıları, Anadolu’dan masal örnekleri konuları ile ilgili sunum yaptılar. Panele sonrası konuklar Güney’in doğduğu evde incelemelerde bulunarak yetkililerden bilgi aldı.

Gazetelere de yansıyan habere göre, Vali Kaban, Güney’in muhtelif eserlerinin halen kitaplığında bulunduğunu belirterek “Eflatun Cem Güney bir şiir gibi insandı. Merhumun, Eflatun kelimesi, Cem kelimesi ve Güney kelimesi hepsi de kendi başına çok değerli anlamlar içeren şahane kelimeler. Şeker, şerbet gibi olan Türkçe’nin en güzel bir araya gelmiş üç kelimesi şahane bir isim oluştururdu, unutmamız mümkün değil zaten. Elimizde çok büyük değerler var. Bunları değerlendiremiyoruz ama böyle diyerek de hayat gitmez. Bu müzenin yapılması için ben her türlü desteği veriyorum, yeter ki bana proje getirin. Eflatun Cem Güney nereli olduğunun hiçbir anlamı yok, kim sahip çıkarsa onundur. Biz sahip çıkacağız bizim olacak” diye konuştu. 

Bunların o dönemde yazılmasına, söylenmesine, bu evin müze yapılmasına valilikçe söz verilmesine rağmen müze yapılmadığı gibi binanın ne tescili yapılmış ne de ilgilenen olmuş.

Güney'in doğduğu Hekimhan'daki ev, tarihi bir miras olarak önem taşımaktadır. Bu ev, geçmişten günümüze uzanan bir hikâyenin izlerini taşımakta ve kültürümüzü yansıtmaktadır. Ancak, evin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olması ve verilen sözlerin gerçeğe dönüşmemesi üzücü bir durumdur.

Halkımızın anadilinde, kültüründe derin bir iz bırakmış olan Güney ve onun gibi halk kültürüne emek veren aydınlarımızı, yazarlarımızı ve emekçi insanları saygı ve minnetle anıyoruz. Bu metin, onların mirasına duyulan sevgi ve özlemin bir ifadesidir.

Emekli bir öğretmen olarak, Eflatun Cem Güney'in doğduğu evin kültür ve tarih açısından taşıdığı değeri vurgulamak adına yapılan çabaların, resmi kuruluşlar tarafından dikkate alınması ve evin korunması için somut adımlar atılması temenni ediyorum...”

Fikri DEMİRTAŞ

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • Adil Aktaş (11 ay önce)
    Ben kültür bakanlığından emekli bir şube müdürüyüm ve Malatyalı' yım.Malatya haberi takip ediyorum. Sitenizin tarihe ve kültürel değerlere karşı göstermiş olduğu özeni kutluyorum. Ayrıca yazarlarınızdan Fikri Demirtaş,Nezir Kızılkaya ve Bülent Korkmaz beyefendiler ayrıca teşekkürlerimi belirtmek istiyorum. Çünkü bu yazarlar Malatya'nın tarihi ve kültürel değerlerinin tanıtımı için çaba sarf eden kişiler. Bunlar sayesinde bizler de geçmişimizden tarihimizden unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizden haberdar oluyoruz. Teşekkürler teşekkürler teşekkürler
    %89
    %11
    Yanıtla
  • Hakkı (11 ay önce)
    Bu ev gibi tarihi değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Restore edilip koruma altına alınmalı. Koruyacağımız kişilerde bizim çocuklarımız, akrabalarımız, arkadaşlarımız. Avrupa'ya baktığımızda atalarının bıraktığı taşınmaz eserlere çok güzel sahip çıkmışlar. Ancak bizim halkımız eğitim seviyesinin düşüklüğü ve cahilliği ile çok vahşice yaklaşmış atalarımızdan kalan eserlere. Zaten kalan az bir yer kaldı bari onlara sahip çıkalım.
    %74
    %26
    Yanıtla