SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Olay (FETÖ) 40 Yıllık Bir Olaydır.."

0
Güncellendi - 2016-12-02 20:39:57
A- A+ PAYLAŞ

  • Malatya'dan gidenlerin de aralarında bulunduğu muhtarlara hitabeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB’nin Türkiye ile müzakereleri dondurması ile ilgili kararı Avrupa ülkelerine bıraktıklarını, Avrupa’nın kendi üzerine düşeni yapması durumunda Türkiye’nin verdiği sözlerin arkasında duracağını, aksi taktirde kendilerinin bileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 30. Muhtarlar Toplantısı'nda Amasya, Ankara, Antalya, Denizli, Edirne, Eskişehir, Kocaeli, Gümüşhane, Kütahya, Malatya, Muğla, Muş, Nevşehir, Bitlis’ten gelen muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa ülkelerine seslenerek, “Biz Avrupa’da misafir değil, ev sahibiyiz” dedi. Devletin en tabanındaki temsilcileri olan muhtarlarla Cumhurbaşkanını bir araya getiren bu buluşmaların ülkeye ve millete hayırlı neticelere vesile olduğuna inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Muhtar Bilgi Sistemi'nin muhtarların taleplerini doğrudan bakanlığa, oradan da ilgili kurumlara aktaran önemli bir platform haline geldiğini ve bunun neticelerinin alınmaya başladığını söyledi. Erdoğan, Türkiye ile AB ilişkilerine de değinerek, kararı üye ülkelere ve birlik kurumlarına bıraktıklarını, Avrupa’nın kendi üzerine düşenleri yapması durumunda Türkiye’nin bugüne kadar verdiği her sözün arkasında duracağını, aksi taktirde kendilerinin bileceğini söyledi.

Türkiye’nin terör örgütleri ile mücadelesinde Batılı ülkelerden destek görmediğini, aksine engellemelerle karşılaştığını söyleyen Erdoğan, Türkiye’ye silah satmama kararı alan Batılı firmalara yönelik, “Avrupa’daki bir takım firmalar ülkemize askeri malzeme satmayacaklarını açıklıyorlar. ‘Kötü komşu insanı hacet sahibi yapar’ derler. Biz bu sancıları en başından itibaren yaşadığımız için 14 yıldır kendi ayaklarımızın üzerinde durmamızı sağlayacak bir altyapıyı kurmaya çalışıyoruz. Bunlar zavallı. Siz bizim Çanakkale destanını okudunuz mu? Artık Haçlı zihniyetleri tarih oldu. Yoksa bunu mu uyandırmak istiyorsunuz, böyle bir geri dönüş mü yapmak istiyorsunuz? Eğer böyle bir teşebbüsün içindeyseniz bu çok yanlış bir şey. Önce kendinizi bir test edin, bu ülke bir NATO ülkesidir. ‘Bir NATO ülkesine karşı biz böyle bir adımı nasıl atarız?’ diye kendinize bir sorun. Yanlış yoldasınız” diye konuştu.

“Bu oyunun içinde sizler de oldunuz”

FETÖ ve PKK ile mücadelede kamu ve STK içinde, medya ve iş dünyası içinde ciddi bir temizlik yürütüldüğünü söyleyen ve terör örgütleri ile irtibatlı ne kadar kamu görevlisi varsa hepsinin belirlenip ihraç edildiğini ya da açığa alındıklarını belirten Erdoğan, “Hem devletin ekmeğini yiyip hem de millete kılıç çalan hiç kimseye en küçük bir müsamahamız olmayacaktır. Sıfatı, konumu, geçmişi ne olursa olsun böyle bir ihanetin içine giren herkes hesabını millete de adalete de verecektir. Şimdi bir Darbe Komisyonu, bu Darbe Komisyonunda gelip birileri bir şey söylüyorlar. Açık açık söylüyorum, burada kalkıp son 10 yılı, 14 yılı bu Darbe Komisyonunun izası olarak değerlendirme garabeti içinde gezenlere sesleniyorum, bu olay 40 yıllık bir olaydır. TSK içine girenler bu son 14 yıl içinde girmediler. General seviyesine gelenler, yıllık takvime baktığın anda bile 14 yılda generallik seviyesine nasıl geliyor. Bunların askeri liseden al harp okuluna varıncaya kadar, teğmenlikten al bunların hepsini dizdiğin zaman kaç yılda general seviyesine gelebiliyorsun. Nasıl olur da siz bunları kalkar son 10-14 yıla sığdırırsınız. Yoksa bu iktidara fatura mı kesmeye çalışıyorsunuz? Böyle bir yanlışa asla müsaade etmek mümkün değildir. Önce bu faturanın baş amili kendileri, sizler. Bu askeri liselerde bu FETÖ terör örgütünün mensuplarını sizler yetiştirdiniz. Bunları görmediniz, görmezden geldiniz. Bu oyunun içinde sizler de oldunuz. Şimdi de iş ortaya çıkınca başkalarına fatura kesmeye çalışıyorsunuz. Şuanda askeri liseleri kaldırıp tüm sivil liselerden Milli Savunma Üniversitesine rahatlıkla herkes girebilecek. Bütün Anadolulu çocuklar hangi liseden gelirse gelsin girecek, imtihanla birlikte istediğine girebilecek. Adil devlet budur. Eşit hak budur. Bütün Anadolu çocuğu gelsin ve buralarda okuyabilsin. O zaman burası nasıl çok daha güçlü olacak göreceksiniz. O zaman buraya FETÖ giremeyecektir, iyice minimize olacaklardır. Benim muhtar kardeşim evladını gönderdiği zaman ‘dizini bir aç göreyim, ayağının bileğini göreyim’ diyemeyecektir. Bunları yaptılar. ‘Sen muhtarın mı oğlusun?’ Soru işareti. Bunların kalkması lazım. Rahatlıkla herkes gelecek buralarda okuyacak ve inşallah ordumuzun safları çok daha güçlü hale gelecektir. Çünkü Türkiye bir hukuk devletidir. Bu mücadeleyi hukuk kuralları çerçevesinde yürütüyoruz. Şuana kadar kamudan ihraç edilen, gözaltına alınan, tutuklanan, soruşturmaya maruz kalan herkesle ilgili işlemler, haklarında elde edilen hukuki delillere istinaden yapılmıştır. Bizim 4 günlük tatilimizde, oradan ayrıldıktan sonra o ormanlarda gizlenen o teğmenler veya astsubaylar yakalandığı zaman bunları orada yakalayanlar öldürebilirdi. Dikkat ederseniz öldürmediler. Getirip hukuka teslim ettiler. Bu bizim ne denli hukuka bağlı olduğumuzu gösteriyor. Beni, ailemi öldürmeye gelenler için verdiğimiz talimat ‘Sakın ha, alacaksınız, getirip teslim edeceksiniz, hukuk haklarında ne karar veriyorsa bizlerde ona tabi olacağız.’ Şayet kendileri ile ilgili bu adımları atmak için yeterli delil bulunamayan varsa onların da özellikle hakları da usulünce kendilerine iade ediliyor. Terör örgütleri bu mücadeleyi sulandırmak için akla hayale gelmedik yollara başvuruyorlar. ‘Kasım ayında şu olacak, bu olacak’ diyorlar. Bir sürü dedikodu çıkarttılar. Kasım ayı bitti, oldu mu bir şey? Bunların tüm hayatları gibi bu dönemleri de yalan, aldatma, riya üzerine kuruludur. Bundan sonra da aynı şeyleri yapacaklar. Şimdi eminim Aralık ayı için daha sonraki tarihler için yeni yalanlar uydurup ortalığa salacaklardır. Artık hiçbir önemi yok. Hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem de Türk milleti bunların defterini dürmüştür. Sağda solda kalmış olan kılıç artıkları da zaman içinde tespit edilip etkisiz hale getirilecektir” diye konuştu.

“Birliğimizi, beraberliğimizi bozmayalım”

Doğu ve Güneydoğu’da yaşayanlara seslenen ve PKK terör örgütüne karşı hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, “FETÖ gibi PKK için de yolun sonu görünmüştür. Şuanda Mehmedim polisiyle hep birlikte her yerde bugüne kadar yapılmamış operasyonları yapıyor. Şehitlerimiz oluyor ama bedelini de bunlar çok ağır ödüyorlar. Hedef, bunların kökünü kazıyana kadar Allah’ın izniyle bu mücadele devam edecek. Ben buradan Güneydoğu’daki, Doğu’daki kardeşlerimize sesleniyorum, birliğimizi beraberliğimizi bozmayalım. Kürtlerin adına ortada gezdiklerini söyleyen terör örgütü uzantılarına da lütfen prim vermeyelim. Bunların benim Kürt kardeşlerimle ilgili en ufak bir hassasiyetleri yok. Öyle bir dertleri yok, bu dert bizim. Bunca zaman oralarda görev yaptılar, belediyelerini söylüyorum, sokak aralarını belediyenin iş makinaları ile kazmaktan başka ne yaptılar? Bunları atık su kanalı olarak, içme suyu kanalı olarak kazmadılar, devletin güvenlik güçleri buralara girmesin diye kazdılar. Bilir misiniz Güneydoğu’da, Doğu’da bunlar barajların yapılmasına da engel olmak istediler. Biz dinlemedik. Barajlar engellenir mi? Baraj içme suyudur, kullanma suyudur, elektrik enerjisidir, çevredir. Ama onlar bunları istemediler. Barajlar olduğu zaman o vadilerde karşıdan karşıya geçerek terör mücadelesini istedikleri gibi veremiyorlardı. Biz bu mücadeleyi verdik. Elhamdülillah hidroelektrik santrallerimizi bu barajlarla birlikte çok daha güçlü bir hale getirdik ve şuanda Türkiye hidroelektrik santrallerle birlikte enerjide çok ciddi bir aşama kaydetti. Daha iyi bir noktaya geleceğiz. Bu ülke bazı ülkelerde olduğu gibi günde 3-4 saat enerjisi yok, bizim ful 24 saat, kesintisiz. Bugünleri yakaladık. Zaman zaman bazı arızalar sebebiyle kesintiler olabilir, ama bizim artık elektrik enerjisi noktasında sıkıntımız yok. Çok güçlü bir noktadayız. 14 sene önce neredeydik, bugün neredeyiz. 15 Temmuz’da milletimizin darbecilere gösterdiği o şanlı direniş var ya, bölge halkına, bölücü terör örgütüne karşı daha kararlı bir şekilde direnme gücü vermiştir. Terör örgütünün milletimizi korkutmak, sindirmek için gönderdiği elemanlar bizzat vatandaşlarımız tarafından tekme tokat artık geri çevriliyor. Eskiden ‘kepenkleri indirin.’ Bundan sonra asla. Beni kardeşim birileri gelip kendisine ‘kepenk indir’ dediği zaman gereken dersi vermelidir. Güvenlik güçlerimiz hemen yanlarında olacaktır. Bu görev sadece güvenlik güçlerimizin değil, milletimizle birlikte hepimizin ortak görevidir. Onlar samimi değil, onlar hain. Bu hainlere gereken dersi milletçe hep beraber vereceğiz. Bakın önce ‘biz dokunulmazlık istemiyoruz’ dediler. Dokunulmazlık kalktı, kalkınca Avrupa’ya gidip ‘dokunulmazlıklarımızı kaldırdılar’ diye bizi şikayet ettiler. Hani ‘dokunulmazlıklar kalksın’ diyordunuz. Şimdi niye ağlıyorsunuz? Dert başka. Onlar zannediyordu ki ‘bizim bu blöfümüz tutacak’, tutmadı. Bunların suç dosyaları çok kabarık. Bizim arkamızda ‘PKK var, PYD var, YPG var, sırtımızı oraya dayıyoruz’ dediler. Eşbaşkan seviyesinde olan böyle dedi. Bunları söylediler, fatura önlerine çıkınca farklı şekilde çalım atmaya kalktılar. Artık bunlar geçerli değil. Millet olarak artık hep birlikte şunu söylüyoruz ‘ya adam gibi yaşayacağız ya da adam gibi öleceğiz.’ Bu anlayışla her türlü zilleti her türlü mihneti, boyunduruğu reddediyoruz” şeklinde konuştu.

“Dövizi silah gibi kullanarak Türkiye’yi dize getireceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz”

Terör örgütlerinin ağa babalarının silah, bomba, tan, top tutmayınca başka bir yöntem denemeye başladıklarını kaydeden Erdoğan, “Son günlerde ekonomimizin maruz kaldığı saldırıları bu şekilde değerlendirmek gerekiyor. Bu spekülasyonların arkasındaki güçlere diyorum ki, sizin eli kanlı katillerinize pabuç bırakmayan bu millet, o 1 dolara satın aldığınız piyonlarınızla bunları karıştırmayın. Bu millet darbenin ertesi günü 2.5 milyar dolarını bozdurup ekonomisine destek olmuş bir millettir. Bugün de dövizi silah gibi kullanarak Türkiye’yi dize getireceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. 2008 krizinin ardından ‘Bu kriz Türkiye’yi teğet geçecek’ demişim. Gelişmiş ülkeler hala 2008 finans krizinin etkisinden kurtulamamışken Türkiye 2010 yılından itibaren dünyayı kendine hayran bırakan bir büyüme sürecine girdi. Bu yıl da yaşadığımız onca badireye rağmen büyüme oranında gelişmekte olan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alacağımızın müjdesini sizlere veriyorum. Savunma sanayinde nasıl kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorunda kaldıysak, bu konuda da ülkemizin önünü açacak tedbirleri kendimiz geliştirecek ve hayata geçireceğiz. Ben milletime inanıyorum. Kamu sözleşmelerinde dövizden Türk lirasına geçiş bunun ilk adımıdır. Bundan sonra böyle gideceğiz. Faizsiz finans sistemi gibi alternatif yöntemleri daha etkin kullanarak kendimize küresel düzeyde yeni bir alan açabileceğimize inanıyorum. Türkiye’nin istikameti sağlamdır. 2023 hedeflerimize ulaştığımızda kendimizden çok daha emin bir şekilde geleceğe bakıyor olacağız. İstiklal Marşımızda ne güzel ifade etmiş Akif ‘Arkadaş yurdumu alçaklara uğratma sakın. Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana vadettiği Hakk’ın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı, verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.’ Onun için tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz” ifadelerini kullandı.

-"Artık bunlar bizim muhatabımız değildir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi. Millete hakaret edenlerin milletten destek beklemesinin sağlıklı bir ruh hali olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizin tarihinin en kritik dönemlerinden birisinden geçtiği son yıllarda bizim pusulamız milletimizdir. Eğer milletimiz bize bir istikamet gösteriyorsa bize düşen o yolda yürümek, yapabileceğimizin en iyisini ortaya koymaktır. Ülkemiz siyasetinde millete hakaret etmeyi maharet sanan bir anlayış var. Geçtiğimiz günlerde bir parti lideri çıkmış, gazilere, şehit yakınlarına, esnafa velhasıl millete verip veriştiriyor. Neymiş, millet kendilerine destek vermiyormuş. Bugüne kadar milletin hayrına tek bir icraatları olmayanlara, hadi ondan vazgeçtim, ağzından tek bir hayır söz çıkmayana milletimiz niye destek versin. Hem hakaret edeceksin hem de destek bekleyeceksin. Bu pekte sağlıklı bir ruh hali değildir. Geçmişte cumhuriyet adına cumhuru Ankara caddelerine sokmayanlar, şimdide seçime girmeden iktidara gelmenin yollarını arayacak noktaya gelmiş durumdalar. Ah Aşık Veysel. Meclise sokmadılar, Ankara’ya sokmadılar. Niye, tipini beğenmediler. Seçim demek millete gitmek demektir. Seçimden netice almak için milletin değerleri ile tarihi ile kültürü ile hemhal olmanız gerekiyor. Bunların böyle bir derdi yok. Artık bunlar bizim muhatabımız değildir. Bizim muhatabımız milletimizdir. Onun mahalle ve köylerdeki temsilcileri de siz muhtarlarsınız” dedi.

“Biz Avrupa’da misafir değil ev sahibiyiz”

“Türkiye’yi Batılı bir ülke olarak tanımlarsanız doğru söylersiniz ama eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye’yi Doğulu bir ülke olarak tarif ederseniz doğru söylersiniz ama eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye’yi Karedeniz ülkesi ve Akdeniz ülkesi olarak tanımladığınızda da benzer bir durum söz konusudur” ifadelerini kullanan Erdoğan, Türkiye’nin tüm tanımların doğru ama eksik olduğu bir coğrafyada bulunduğuna dikkat çekti. Erdoğan, “AB kendi değerleri ile çelişme, kendini var eden kriterleri inkar etme pahasına ülkemizi istediği kadar dışlamaya çalışsın Türkiye aynı zamanda bir Avrupa ülkesidir. Daha eskilere, İslamiyet ile şereflendiğimiz o günlere, 400’lü-700’lü yıllarda Avrupa’da kurulmuş olan Türk devletlerine kadar gitmiyorum. Ecdadımız Osmanlı’nın 1350’li yıllarda Avrupa Kıtası'na geçişinden itibaren ele alarak söylüyorum. 650 yılı aşkın süredir kesintisiz bir şekilde Avrupa’da devletimizle, kültürümüzle, medeniyetimizle varız, var olmaya devam edeceğiz. Bugünde Trakya’daki şehirlerimizi, Balkanlar’daki evlad-ı fatihan soydaşlarımızı, dindaşlarımızı bir kenara koyuyorum, Avrupa genelinde 5 milyon vatandaşımız yaşıyor. Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da, Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzbinlerce vatandaşımız geleceklerini oralarda kurmuş durumdalar. Bizi Avrupa’dan dışlamaya ne AB kurumlarının ne de ırkçılık hastalığının pençesine düşme tehlikesi ile karşı karşıya olan Avrupa devletlerinin gücü yetmez. Biz Avrupa’da misafir değil ev sahibiyiz. AB ve bazı Avrupa ülkeleri ile son dönemde yaşadığımız sıkıntılar güncel siyasi çatışmalardır. Elbette geri plandaki asıl mücadeleyi görmüyor değiliz ama biz rahmetli Cemil Meriç’in muradını paylaşıyoruz, ‘Türkiye’nin kendi kalması, insanlığın bütün keşiflerinden, bütün fetihlerinden faydalanarak ihtişamlı mazisine layık bir istikbal inşa etmesi başlıca muradım.’ Hedefimiz, kökü maide olan atiyi kurmaktır. Bunun için diğer tüm müktesebatımızla birlikte Avrupa’dan, Batı'dan da mümkün olan en üst düzeyde istifade etmenin yollarını tabi ki arayacağız. Bu çerçevede şayet ülkemize karşı olan, anlamsız husumetini, çifte standardını bir kenara bırakırsa hemen yarın AB’ye tam üye olmaya hazırız. AB ülkemize söz verdiği ama kasıtlı olarak tutmadığı vize serbestisi, mülteciler için toplamda 6 milyar avro yardım, fasılların açılması gibi adımları atması durumunda bizde elbette iyi niyetimizi göstereceğiz. Artık tek taraflı adım atma dönemi bitti. Hani bizde bir söz var ya ‘ne kadar ekmek, o kadar köfte.’ Bize ne verirseniz bizden o kadarını alırsınız. Bizim Avrupa’nın peşinden koşacak sabrımız ve takatimiz kalmadı. Üzerimizde yarım asırdır süren oyalamacanın yorgunluğu, çok oyalandık, 53 yıl. Kendi değerleri ile kendi ilkeleri ile çelişme pahasına Türkiye’ye tavır alan bir kurumun kimseye güven vermesi mümkün değildir. Bugün Türkiye’ye uygulanan çifte standarda yarın üye devletlerden herhangi birinin de maruz kalmayacağını kim garanti edebilir. AB meselesinde kararı üye ülkelere ve birlik kurumlarına bırakıyoruz. Şayet Avrupa kendi üzerine düşenleri yaparsa biz bugüne kadar verdiğimiz her sözün arkasında dururuz. Aksi taktirde kendileri bilirler” diye konuştu.

“Batı ile olan ilişkilerimizi doğuya, doğu ile olan ilişkilerimizi batıya alternatif görmüyoruz”

“Türkiye’nin Batı ile olan bağı güçlü de doğu ile olan bağı zayıf mı? Tam tersine, tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin, atalarımızın mirası olan kurumların da şahsiyetlerin de tamamı doğudadır” diyen ve Özbekistan ziyaretine ilişkin bilgi veren Erdoğan, “İmam Buhari Türbesi, İmam Maturudi Türbesi gibi tarihimizin ve inancımızın önemli sembolleri bizim için İstanbul’daki, Anadolu’daki, Balkanlar’daki türbelerden farksızdır. Bir Uluğbeyi bir kenara koyabilir misiniz? Gök bilimlerinde, matematik ilimlerinde bir deha, o dönemin böyle bir insanını bir kenara koymak mümkün mü? Özbekistan’dan hemen önce ziyaret ettiğimiz Pakistan’da dostum Şahbaz Şerif’in heyetimizi ağırladığı Lahor Kalesi de Babür döneminden kalma görkemli bir eser. Orta Asya’dan Sibirya’ya, Hindistan’a kadar olan coğrafyanın tamamına aynı hissiyatla, aynı samimiyetle yaklaşıyoruz. Bunun için biz Rusya ile İran ile tüm Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Güney Asya ülkeleri ile Çin ve Japonya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerimizi en ileri seviyede tutmak istiyoruz. Batı ile olan ilişkilerimizi doğuya, doğu ile olan ilişkilerimizi batıya alternatif görmüyoruz. Bu konumumuzu kendimiz ve dostlarımız açısından birbirini tamamlayan, bütünleyen ilişkilerin teminatı olarak kabul ediyoruz. Ayrı durum Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri için de geçerlidir. Her iki denizin de dört bir tarafındaki ülkeler kapı bir değilse de denizimiz bir komşumuzdur. Ortadoğu, Kuzey Afrika derseniz, zaten her şeyi ile bizim bir parçamız. Bu geniş coğrafyada yaşayıp da kendi kaderini Türkiye’den ayrı düşünen pek az insana rastlarsınız. Gittiğiniz zaman bunu size söylerler. Bölgede yaşanan savaşlar, zulümler asla halkların tercihi değildir. Maalesef basiretsiz yöneticiler ve dış güçlerin çıkar hesapları bir asrı aşkın süredir bölgeden kanı ve gözyaşını eksik etmemiştir. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ve diğer ülkelerde kanı dökülen, mağduriyete uğrayan her kardeşimizin acısını kendi yüreğimizde hissediyoruz. Halep’e düşen bombalar sebebiyle gözyaşı döken her çocuk, evladına sarılan her anne-baba bizim kardeşimizdir. Musul’da, Telfar’de ve diğer şehirlerde bir yandan DEAŞ’ın diğer yandan zalimlikte onları aratmayan mezhepçi milislerin zulmü altında inleyen her insan bizim kardeşimizdir. Her kim ki bize ‘buralara karışma derse’ bilsin ki aslında kalbimizden bir parçayı ‘söküp atın’ diyordur. Biz bunu yapamayız. Geçmişte Afganistan’daki, Balkanlar’daki, Karabağ, Kırım, Kıbrıs’taki zulümlere nasıl karşı çıktıysak şimdide Irak’taki, Suriye’deki, diğer bölge ülkelerindeki baskılara aynı şekilde rıza göstermeyeceğiz. Bu duruş bize tarihin mirasıdır. Şayet bugün yanı başımızda kardeşimiz ağlarken biz başımızı çevirirsek yarın ecdadımıza mahcup olur, torunlarımızın yüzüne bakamayız. Onun için tüm gücümüzle, tüm imkanlarımızla mağdurların, mazlumların yanında olmayı sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

“Dürüstseniz, samimiyseniz niye kaçtınız?”

Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan sonra en sinsi ve alçak saldırı girişimini 15 Temmuz’da yaşadığını belirten Erdoğan, “Türkiye doğuyu ve batıyı, kuzeyi ve güneyi kucaklayan, bu zengin mirası üzerinden kendisine yeni bir gelecek inşa etmeye çalışıyor. Tabi burada özellikle içeriden ve dışarıdan pek çok saldırıyı da göğüslemek mecburiyetinde kalıyoruz. 15 Temmuz Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan beri gördüğü en sinsi ve alçak saldırı girişimi olarak tarihimize geçmiştir. 15 Temmuz hem bir darbe girişimi hem bir işgal teşebbüsü hem de bir terör saldırısıydı. Bu ihanetin başını çeken örgütün asker-polisinden öğretmenine, işadamından akademisyenine kadar üst düzey yöneticilerinin çoğu yurt dışına kaçtı. Dürüstseniz, samimiyseniz niye kaçtınız? Bu kişilerin sığındıkları ülkelere ve oralarda gördükleri hüsnükabule baktığımızda asıl niyetin ne olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. Bu ülkeler bu insanları bağırlarına basıyorlarsa hepsi de suç ortağıdır, bunu da böyle ilan ediyorum. Verin diyeceğiz, vermeyeceksiniz, hukukta buna yardım ve yataklık denir. Bunlara bu ülkeler yardım ve yataklık yapıyor. Bunları besliyorlar, bunlara yardım toplama çadırı kurdurtuyorlar. Parlamento binasının koridorlarında bu teröristlerin resimlerini sergiliyorlar. Ben senin neyine güveneceğim. Bir taraftan terör örgütü ilan edeceksin, öbür taraftan bunlara her türlü desteği vereceksin. Bir tarafta 79 milyonluk bir ülke ve onun meşru yönetimi, öteki tarafta adı darbe girişiminden hırsızlığa, şantaja, istismara kadar her türlü suça karışmış terör örgütleri var. Müttefik dediğimiz, pek çok platformda birlikte çalıştığımız ülkeler maalesef tercihlerini Türkiye’den ve meşru yönetiminden değil, terör örgütünden yana kullanıyorlar. PKK terör örgütü konusunda da benzer bir tercih ile karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.

“Bunlar zavallı, siz bizim Çanakkale destanını okudunuz mu?”

DEAŞ’ı bahane ederek bölgede yeni ve en az DEAŞ kadar tehlikeli başka örgütleri, başka grupları palazlandırmanın adının Ortadoğu’ya barış ve huzur getirmek olmadığını dile getiren Erdoğan, “Türkiye’nin Suriye ve Irak politikalarının Avrupa başta olmak üzere batı ülkelerini rahatsız etmesi bunların bölge devletlerinin egemenlik haklarına olan saygılarından kaynaklanmıyor. Suriye’nin, Irak’ın, Libya’nın ne olacağı bunların umurunda değil, Petrolün var mı, var. Onun için oradalar. Türkiye bölgedeki operasyonları ile Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal etmek değil, sınırlarını terör örgütlerinden temizlemek amacı güdüyor. Hemen yanı başımızda DEAŞ, PYD, YPG gibi terör örgütlerinin cirit attığı yerler oluşmasına asla izin veremeyiz. Irak ve Suriye devletleri kendi halklarını bir arada tutacak iradeyi gösterip bu terör örgütlerine karşı gereken mücadeleyi verebilselerdi bizim halen yürüttüğümüz operasyonlara ihtiyaç kalmazdı. Fırat Kalkanı Operasyonu’nun hedefi de herhangi bir ülke veya kişi değil, sade terör örgütleridir. Defalarca dile getirdiğimiz bu hususta hiç kimsenin şüphesi olmasın, söylediklerimizi de kimse başka bir şekilde yorumlamasın. Türkiye tek başına da kalsa terör örgütleri ile mücadelesini sürdürecektir. Bu mücadelede batı ülkelerinden destek görmek bir yana, tam tersine çok ciddi engellemelerle karşılaşıyoruz. Avrupa’daki bir takım firmalar ülkemize askeri malzeme satmayacaklarını açıklıyorlar. ‘Kötü komşu insanı hacet sahibi yapar’ derler. Biz bu sancıları en başından itibaren yaşadığımız için 14 yıldır kendi ayaklarımızın üzerinde durmamızı sağlayacak bir altyapıyı kurmaya çalışıyoruz. Bunlar zavallı. Siz bizim Çanakkale destanını okudunuz mu? Artık haçlı zihniyetleri tarih oldu. Yoksa bunu mu uyandırmak istiyorsunuz, böyle bir geri dönüş mü yapmak istiyorsunuz? Eğer böyle bir teşebbüsün içindeyseniz bu çok yanlış bir şey. Önce kendinizi bir test edin, bu ülke bir NATO ülkesidir. ‘Bir NATO ülkesine karşı biz böyle bir adımı nasıl atarız?’ diye kendinize bir sorun. Yanlış yoldasınız. Kendinizi bir defa ciddi olarak test edin ve doğru yola gelin. Biz bütün bu tehditleri bir kenara koyuyoruz ve ciddi bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Elbette hale katetmemiz gereken mesafe var. Bu konuda da kararlıyız, mesafe alıyoruz ve alacağız. Türkmenistan’ın ünlü şairi gibi diyoruz ki; ‘Çok hoştur. Namert köprüsünden ölsem geçmezem, kervan bulsam helal işten kaçmazam, elinden bir kase bade içmezem, sağ elim sol ele muhtaç eyleme.’ Rabbim namert köprüsünden geçmektense ölmeyi yeğleyen bu milleti kimseye muhtaç eylemesin” ifadelerini kullandı.

Ankara, iha

tayyiperdogan

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • kadir (8 yıl önce)
    40 yıllı olaydı da niye yıllarca beraber top koşturdunuz
    0
    0
    Yanıtla
  • Abdullah (8 yıl önce)
    MUHTARLARIN ÖZELLİĞİ NEDİR Kİ HER AY TOPLANTI ÜZERİNE TOPLANTI YAPILIYOR. MUHTARLAR ÜNİVERSİTE MEZUNU DEĞİL SİYASETÇİ HİÇ DEĞİL YARIN BİR GÜN SEÇİM OLDUĞUNDA KAPIMA GELİP ŞU PARTİYE OY VER Mİ DİYECEKLER HAYIR.HA DERLERSE FAKÜLTE BİTİRMİŞ BİRİ OLARAK BENİM CEVABIM BELLİ. HADİ
    0
    0
    Yanıtla