SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Bu Bizim İçin Bir Mucize'

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:41:24
'Bu Bizim İçin Bir Mucize'
A- A+ PAYLAŞ

SÖYLEŞİ: Güler HAZAR - Yeni Malatya Gazetesi 

Bir annenin, oğlunun mürüvvetini gördüğü günde gözlerine yerleşen pırıltıyla dışa yansıyan mutluluğu gibi…

Bir babanın kızının diploma töreninde tarifi imkânsız onur, gurur ve mutluluk harmanıyla savrulması gibi…

Bir Anadolu köyünde, kalbinin derinliklerinde sarıp sarmaladığı aşkını ilmek ilmek, desen desen halıya dokuyan genç kızın, emek emek, göz nuru halısına, sevgiliye dokunurcasına dokunması gibi… 

Genç bir annenin kucağına almak için dakikayı dakikaya, saati saate, günü güne eklediği 9 aylık sabır sınavından başarıyla çıktıktan sonra kendi kokan bebeğini ilk defa kucağına aldığında kalbinin pır pır atması gibi…

… 

Betimlemeye çalıştığımız örneklerdeki gibi yaşanan mutlulukların hepsi ve daha fazlası, Malatya Uluslararası Film Festivali’nde, Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nda ödüle ya da ödüllere aday olan Netekim Karakolu filminin Malatya’daki ilk ve ikinci gösteriminden sonra, film ekibinin, filme gösterilen ilgiden dolayı duygu dünyasından kareler yansıtıyor. 

Haksız da değiller... Çünkü, film çok zor şartlar altında çekilmiş. Kimi zaman yarım bırakılmış, sonra tekrar başlanmış çekimlere. Kimi zaman finansal sorunlar pik yapmış. Kısacası, gerçek anlamıyla bir gönüllülük ve aşkla bağlanılmış bir projenin sonuçlandırılması için binbir zorluğa katlanmış film ekibi. Uygulayıcı - Yapımcı Gürhan Ötün, filmin onca çetin koşula karşın nihayet seyirci ile buluşmuş olmasını 'Bu bizim için bir mucize' diye anlatıyor haklı olarak. 

Netekim Karakolu, 12 Eylül darbesinin Türkiye’de yarattığı toplumsal ve siyasal travmaları irdeleyen ve eleştirel bakış açısı getiren film külliyatına katılan 2014 yapımı çiçeği burnunda bir film. Ancak, Netekim Karakolu’nun 12 Eylül filmleri külliyatından ayıran çok temel bir farklılığı var: Netekim Karakolu, 12 Eylül darbesini bir mikro coğrafyanın karakolu ve o karakolun gaddar komutanı üzerinden konumlandırdıktan sonra, militarist zihniyeti trajikomik olaylar örgüsü üzerinden sıkı bir şekilde eleştiriye tabi tutuyor. 

Çekimleri, bütçe olanakları açısından son derece zor şartlar altında yürütülen, yönetmeninden senaristine, oyuncusundan teknik ekibe kadar, filme emek veren herkesin, çekimler süresince, çekimlerin gerektirdiği 2. hatta 3. bir işi yaptığı film, bu yönüyle bir sevdanın alın teriyle ve aşkla hayata geçirilmesi anlamına da geliyor. 

Tüm bu nedenlerden dolayı, Malatya Uluslararası Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Kategorisi’nde yarışan Netekim Karakolu’nun Malatyalı sinemaseverlerle buluşması ve birçok filmden çok daha fazla, salon dolusu bir ilgi görmesi film ekibine, tam anlamıyla kelimelerin kifayetsizliği ile tarif edilen ve hiç bitmesi istenilmeyen bir mutluluk sahnesi yaratıyor…

Biz de, o mutluluğun tanıklarıydık. 

Malatyalı sinema seyircisine, birçok film ekibinin aksine büyük bir değer veren ve saygı gösteren film ekibi, hani neredeyse tam kadro Malatya’daydı ve filmin izleyicisi ile buluştu, konuştu, değerlendirmeleri dinledi, yorulmadan her soruya cevap verdi.

Sonrasında ise Netekim Karakolu'nun ekibiyle keyifle okuyacağınızı düşündüğümüz bir söyleşi gerçekleştirdik.

DARBE DÖNEMİNİ TRAJİKOMİK OLAYLAR ÖRGÜSÜYLE ANLATIYOR 

Ama önce yönetmenliğini Yasin Korkmaz, senaryo yazarlığını Zeynel Korkmaz ve uygulayıcı yapımcılığını Gürhan Ötün’ün yaptığı 2014 yapımı, filmin özetini aktaralım ki, izlemeyip sadece bu söyleşiyi okuyanlar da filme dair fikir sahibi olsunlar: 

Netekim Karakolu Hikayesi: 1970 yılında Toroslar'ın eteklerinde yaşayan bir grup genç amatör olarak aksiyon filmi çekmeye kalkışır. Karşılaştıkları bin bir türlü ilginç olaylardan dolayı film yarım kalır… 12 Eylül 1980 darbesinde gençlerden birinin evinde çektikleri filme ait fotoğraflar, senaryo ve 8mm film makaraları bulunur. Başta film çekmeye çalışan gençler olmak üzere filmde oynayan bütün köylü silahlı suç örgütü kurmaktan, adam öldürmekten ve gerilla eğitimi almaktan günlerce karakolda sorgulanır. Köylünün ifadeleri doğrultusunda örgütün arkasında KGB mi? CIA mı? Ya da Churchill (Çörçil) mı? Olduğu konusu da komutanın kafası karışmıştır… Filmde o dönem siyasi olaylarla ilgisi olmayan insanların yaşadığı trajikomik olaylar anlatılıyor…

ZEYNEL KORKMAZ ( Netekim Karakolu Senaristi) 

- Zeynel bey, filmi dikkatle izlediğimizde, ilçe yöneticileri ile çok yakın arkadaş olan ve birlikte eğlenen karakol komutanı, radyodan Kenan Evren’in ülke yönetimine el konulduğunu duyuran konuşmasını dinledikten hemen sonra, ilçe yöneticisi olan arkadaşlarını eğlence masasında toplayıp karakola tıkıyor ve bir süre sonra işkence yapmaya başlıyor. Bu sahneler, asker olmaktan bağımsız olarak iktidar olgusunu, iktidarı ele geçirenin, kim olursa olsun karşısındakini ezmek gibi bir dürtüyle donattığına mı vurgu yapıyor? 

- Evet, o anda, aslında güç el değiştiriyor. Güç el değiştirince de gücü ele geçiren şahsın gerçek karakteri ortaya çıkmış oluyor. İktidar bir bakıma, iktidarı ele geçirenin daha önce gizlediği, sakladığı, maskelediği asıl karakterini deşifre ediyor bir bakıma. Yani önce görüyoruz ki, çok samimiler çok iyi arkadaşlar, beraber eğleniyorlar, fakat Kenan Evren darbeyi yapınca, her bölgedeki komutan bir anda ‘Devlet benim ve istediğimi yaparım, kimseye de hesap vermem’ duygusuna kapılıyor ve bu doğrultuda yönetiyor bulunduğu yeri. Darbe zaten hukuksuzdur ama kendi hukukunu da kendi keyfine göre koyan bir sistem olduğu için, yönetim hukuksuz bir şekilde değişince hukuksuz bir şekilde de devam ediyor. 

- Filmin bir sahnesinde mağdur edilen, işkenceden geçirilen köylüyü, askerin zulmünden yine asker kurtarıyor. Bu durum gerçekle çok örtüşmüyor. Burada verilmek istenen mesaj nedir?

- Orada şöyle bir durum var. Komutanın karısı arkada göründü. Esasında filmin bu sahnesinde, Netekim Karakolu’nun komutanı olan eşini şikayet edip, albayı karakola getiren o. Albay karakola gelince, karakol komutanının paranoyakça ve trajikomik icraatlarına son veriyor. O arada insanlar rahata eriyor kısa bir süre. Ama final sahnesinde dikkat ederseniz, daha önce karakolda uzun süre işkence gören Zeynel’i, görevden alınan  gaddar, işkenceci komutanın yerine atanan yeni karakol komutanı da elindeki fotoğraf makinesi nedeniyle otobüsten indirerek yeniden gözaltına aldırıyor ve fotoğraf makinesine bir suç aleti olarak el koyuyor.  Bu sahneden de anlaşılıyor ki, sorun kişilerle ilgili değil, militarist zihniyetle ilgilidir ve esasında darbeden hemen sonra işkenceci karakol komutanının başlattığı hukuksuzluk tüm gücüyle devam etmektedir. 

- İzleyiciler, en çok gaddar karakol komutanının evde, karısının karşısındaki hallerine ilişkin sahnede eğlendi. Komutan, darbeden sonra bütün ilçeye hükmediyor ama o sahnede gördük ki eşinden dayak yiyor. 

- Kadın farklı bir şey. (Gülüşmeler) Kadın ilçeye benzemez. Komutan da perişan oluyor o sahnede esasında. 

- Netekim Karakolu’nun ekibi yaklaşık bir haftadır Malatya’da. İzleyicinin tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz, hedef kitlenizin geri bildirimler nasıl?

- Ben, filmin ikinci gösterimde geldim. Ama uygulayıcı yapımcımız Gürhan Ötün, filmde karakol komutanının yardımcılığını yapan Hakkı Komutan’ı oynayan İbrahim Özcan dediğiniz gibi festivalin ilk gününden itibaren buradalardı. 27 Kasım Perşembe günü, yani festivalin son gününde bir gösterim daha olacak. Zaten bir de festivalin açılış gecesinde gösterilmişti. Salon doluydu. Beni tatmin etti. Fakat şunu söyleyebilirim bir gözlem olarak. Bizim filmimizle ilgili değil ama, festivalin geneli anlamında Malatya’da çok iyi bir tanıtım yapılmadığını gözlemledim ve bu yönde ciddi şikayetler dinledim. Malatya’yı da çok gezdim. Çok iyi tanıtım olmamış. Yerel basınla bir diyalog kurulmamış. Festival Malatya’nın ise, her şeyden önce Malatya halkının festivalle buluşmasını sağlayacak araçlara büyük önem vermeniz gerekir. Bu anlamda da en önemli unsur Malatya’nın yerel medyası. Fakat görüyorum ki, Malatya yerel medyası festivalin çok dışında bırakılmış. Bu yönleriyle festivalin Malatya’ya mal edilemediği yönünde bir kanaat oluştu bende. Fakat her şeye rağmen, eleştiriler, öneriler ve eksiklikler dikkate alınıp bu festival kalıcı hale getirilmelidir. Çünkü özellikle film festivalleri şehirlerin kültürel boyutuna zenginlik katan sanatsal etkinliklerdir. 

- Filmin sonunda bazı gençlerin ‘Bu film ne anlatıyor, anlamadık’ dediklerini de duyduk. 12 Eylül darbesinin asıl hedefi de ‘Bir filmi bile anlayamayacak’ yüzeysellikte ve sığlıkta bir gençlik yetiştirmekti ve Netekim Karakolu bu gençlerin filmden çıktıklarında söyledikleri ‘Anlamadık’ sözleriyle bunu bir kez daha gösterdi diyebilir miyiz?

- Filmi izleyen gençlerin bazılarının filmi anlamamış olmasını ben anlayabiliyorum ve asla onları suçlayamam. O gençlerin, filmin temasını bilerek böyle bir filme gelmiş olması bile başlı başına sevindirici bir durum bizim açımızdan. Anlamamış olması, anlamayacağı anlamına gelmez. O gençlerin kafasında bir soru işareti yaratmamız bile büyük kazançtır ülkenin geleceği adına. Tabii bilmeyenler de var. Mesela Kenan Evren’in İstanbul mitingi var. Millet o mitingde birbirini yiyor Kenan Evren’i alkışlamak için. Toplumun öyle bir algısı var. Bu durum maalesef de bugünde çok değişmiş değil. O zaman insanlar asılırken, sokaktaki vatandaşın ‘Ya işte kendi etti, belasını da buldu’ şeklinde bir tepkisi vardı. Hiçbir sıkıntı duymadan, hiçbir sorgulama yapmadan, ‘Bu bir insandı, böyle bir suçu var mıydı yok muydu?’ demeden olayın tamamen dışındaydı.  Filmde zaten biz o duyarsız insanların da, sokaktaki sıradan insanların da başına neler gelebileceğini göstermeye çalıştık. 

SİNAN UĞUZ (Avşar Ali) 

FİLMİ İZLEYEN GENÇLERİN ‘BU İHTİLAL NEYİN NESİYDİ?’ DİYE SORMALARI BİLE FİLMİN AMACINA ULAŞTIĞINI GÖSTERİR 

- Aynı soruya senaryo yazarı Zeynel Korkmaz’dan sonra filmde Avşar Ali rolüyle, evlenme cüzdanının 50 liralık ücretini denkleştirebilme mücadelesi sırasında yaşadıklarıyla hikayeye dahil olan Sinan Uğuz da cevap vermek istiyor: 

- Salonda ‘Bu filmi anlamadık’ diyen genç arkadaşların anlamamaları da normal. Çünkü ben bile içinde olduğum halde o yılları yaşamadığım için çok sonradan anladım. O arkadaşlarımızın kafalarında güzel bir merak uyandırabildiysek, evlerine gidip anne ve babalarına  ‘bu ihtilal neyin nesiydi?’ diye sorarlarsa amacımıza ulaşmış olacağız. Önemli olan zaten karanlığa bir ışık çakmaktır. Gerisi bir şekilde gelir. Ülkesinin yakın geçmişinde yaşanan sosyal ve politik travmaları bilmeyen, öğrenmeyen gençlerin Türkiye'nin geleceğine sağlıklı bir katkı sunması zor olacaktır. Biz gençlerimize yaşanan bu travmaları sinemanın etkileyici dili ile anlattığımızda inanıyorum ki gençlerimiz çok daha donanımlı bir kişiliğe sahip olacaktır. Bu film, inanıyorum ki bu yolda önemli bir kilometre taşı olacaktır. 

İBRAHİM ÖZCAN (Hakkı Başçavuş) 

- Film, tamamen gönüllü ve özverili bir çalışmanın ürünü. Hem oynadınız, hem sette çalıştınız. Biraz çekimlerden bahsedebilir misiniz? 

- Filmde oynayan birçok oyuncu hem oynadı, hem de sette diğer işleri yaptı. Mesela cılız bir askeri canlandıran arkadaşımız vardı, o bizim ışıkçı yardımcımızdı. Saçsız ve sakallı olan bir arkadaşımız var filmde, o mesela bizim ışıkçımızdı. Görüntü yönetmenimiz, aynı zamanda aslında kameramanımızdı. Biz eşya taşıyan, valiz taşıyan, kablo taşıyan insanlardık. Sette, başta işçi yoktu.  Hem oyuncu, hem bulaşıkçı, hem yemekçi. Yemek tedarikçimiz mesela yapımcımızdı. Arabayla her gün gidip yemeği alıp sete getirirdi.  Bulaşığı bazen hep beraber yıkardık.

- Siz gerçek hayatta da hava astsubay olarak görev yaptınız. Eski bir asker olmanız performansınızı nasıl etkiledi? 

- Kuşkusuz olumlu etkiledi. Askeri disiplin ve emir-komuta zincirinin önemini yaşayan, bilen bir oyuncu olmam, Netekim Karakolu'nda da yansımasını buldu diye düşünüyorum. Ben ayrıca bizi bağrına basan Malatyalı sinema seyircisine burada teşekkür etmek istiyorum. Malatya halkının konukseverliğini zaten biliyordum, bir kez daha yaşama şansı bulduk.

GÜRHAN ÖTÜN (Uygulayıcı Yapımcı-Filmde İlçe Kaymakamı)

BU FİLMİN BUGÜN MALATYA’DA SEYİRCİ İLE BULUŞMUŞ OLMASI BİR MUCİZEDİR BİZİM İÇİN 

- Netekim Karakolu’nun gerçekleşme süreci, bir bakıma bağımsız sinema kulvarında gerçekleşti. Bu yönüyle bu film Türkiye’deki sinema tekellerine karşı meydan okuma olarak değerlendirilebilir mi?

- Tabi değerlendirilebilir. Ama bizim doğrudan öyle bir amacımız yoktu. Bizim çabamız şuydu: Tamamen Mersin’den bir film olması. Oyuncusu, senaristi, yönetmeni, yapımcısı, bütün teknik ekibi Mersin’de çıkmış, bir sinema filmi çekme hayali kurmuş bir ekiptik. Bu film, bizim ciddi anlamda ilk sinema filmimiz. Bu filmin bugün Malatya Uluslararası Film Festivali’nde seyredilmesi,  yönetmenimizin söylediği gibi bir mucizeydi. Yönetmenimiz ‘Bu film biter mi?’ diye soruyordu.  Sinemada gösterilirse mucize olacak diyordu. Aşağı yukarı 200 insan ‘Netekim Karakolu’na hiçbir maddi beklenti içinde olmadan destek verdi.  Tamamen gönüllü bir çalışmanın ürünü. Filmi bitirdik. Çok şükür festivaldeyiz. Festivalde olmak bizim için ciddi manada moral oldu. Çünkü bağımsız olarak bu işi yapmak çok zor.  Hadi diyelim filmi çektiniz ama sinema çok büyük bütçelerle yapılan bir iş. Dediğiniz gibi bir tekelleşme de söz konusu.  Biz bunu gönül zenginliğimizle yapmaya çalıştık.   Bu anlamda ‘Netekim Karakolu’ filmine destek veren, izleyiciye ulaşmasında emeği geçen, heyecanımıza ortak olan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 

FERİT SAĞLAM (Koreli Kazım) 

-Siz, filmde vatansever, eski bir askeri canlandırıyorsunuz. Vatansever bir insan iken bir yandan da vatan hainliği ile suçlanıyorsunuz.  Bu çelişki darbe döneminde askerin mantığını mı yansıtıyor?

- Tabii ki. Şöyle kısaca özetleyim: ‘Netekim Karakolu’ ile tarlayı sürdük,  buğdayı ektik ve bugün burada onun ilk ürününü aldık. Çok mutluyum. Tüm arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum.  Malatya’ya da teşekkür ediyorum.  Kendimi komutanın gazabından kurtarmak için ‘İsmet Paşa ile beraberdim, onun yanındaydım,  savaştım’ diyorum. Kadere bakın ki, bugün İsmet Paşa’nın memleketindeyim, gerçekten duygularımı ifade edemiyorum, çok mutluyum. Malatya’yı ekip olarak çok sevdik. İsmet İnönü, Turgut Özal’ın memleketinde. Türkiye’mizi yöneten, yönlendiren büyük insanların önünde saygıyla eğiliyorum. Allah Rahmet eylesin onlara. 

SEHER ÇUHADAR (Cevriye Şen karakteri) 

KADINLARIMIZ HER ZAMAN CESUR, ÇÜNKÜ BİZ NENE HATUNLARIN TORUNUYUZ

- Birçok filmde olduğu gibi ‘Netekim Karakolu’nda da kadınlar yine daha cesur bir duruş sergiliyorlar.  Askere karşı daha ciddi bir tavrırları var. Bu filmden hareketle kadın ve sistem ilişkisi için neler söyleyeceksiniz?

- Aslında kadınlar görünmeyen kahramanlardır. Arka planda kalsa da ama olaylara yön veren, daha cesur duruş sergileyen kahramanlardır.  Nete Hatun’ların torunlarıyız. Savaşta nasıl ki askerlerimizin yanında yer aldıysak hayatın içinde de her zaman mücadele ediyoruz.  Bu filme dair benim bir anım var.  Askeri darbe dönemlerinde bir gün babama ‘Baba,  biz sağcı mıyız solcu muyuz?’ diye sormuştum.  Babam da bana ‘Kızım ne sağcıyız, ne solcuyuz. Biz ekmek partisindeniz.’ demişti.  Her gün okuldan bize bu soru sorulunca, ben de eve gelip babama soruyordum. Babam o ara ‘Biz bu kızı okutmayalım, evlendirelim’ demişti.  O dönemler kendi kendime ‘Keşke televizyonda bir film çıksa da, zorla evlendirilen kızların yaşadığı sorunları anlatsın’ diyordum. Netekim Karakolu’nda da bir filmde oynadığı için suçlanan bir kadını canlandırdım.  Konular esasında yakınlaştı birbirine. Kadınlar işte burada mücadele ediyor.

İREM GÖKÇEN CERİT (İşkence gören Zeynel’in çocukluk aşkı Elvan)

-Peki, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Çünkü filmdeki rolünüzde genç yaşınıza rağmen biraz da babanızı da aşarak askerin hukuksuzluğuna karşı bir mücadele örneği sergiliyorsunuz.

- Burada Elvan’ın aklı fikri Zeynel’de esasında. Elvan’ın yansıttığı karakter, kadın direnişini göstermesinden ziyade sevdiği çocuğa olan bağlılığı. Çünkü Zeynel için her şeyi yapar. Zeynel için babasını bile karşısına alır. Burada sevgisine sahip çıkan, sevgisi için her şeyi göze alan bir karakter var ve ben bu karakteri canlandırdığım için çok mutluyum. Malatya’da salonu dolduran bir ilgi görmemiz de sinema aşkımıza cesaret aşılayan bir çıkış oldu. Bu anlamda Malatyalı sinemaseverlere teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

ŞAMİL MEHMET KORKMAZ (En uzun ve şiddetli işkenceyi gören Zeynel) 

- Siz filmde en fazla işkence gören Zeynel karakterini canlandırıyorsunuz. ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ deniliyor ama hala iktidarı ellerinde tutan güçlerin dünyada kullandığı başat araçlardan biri yine işkence. Bu filmin işkence sahnelerinin insanlık vicdanında bu yönde yeniden bir sorgulama başlatacağını düşünüyor musunuz?  

- Evet işkence gerçek anlamda bir insanlık suçu ama maalesef hala var ve devam ediyor. Hala konuşulan ve bize de yansıyan kısımlarıyla bildiğimiz bir gerçeklik. Filmin gerçek hikâyesinde de bir başkasının gördüğü işkenceyi belki köylünün çoğu duymuyor. Ya zaten uzun süre içerde kalıyorlar veya hiç çıkmıyorlar. Zeynel karakteri yine uzun süre içerde kalıyor. 15 gün işkence görüyor. 

- Kitaplara filmde de yapıldığı gibi, 12 Eylül sonrasında örgütsel ve suç dokümanı muamelesi yapıldı. Fakat bugün de aslında değişen çok şey yok. O gün ‘örgütsel doküman olarak görülen kitaplardan, bugün basılmayan kitaplar örgütsel doküman ve suç unsuru olarak görülmesine doğru giden kötü bir grafik var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz o gün – bu gün ilişkisini? 

- Evet, öyle. Kitap her zaman için bir uyanışa hizmet ettiğinde tehlike olarak görülmüştür. Filmde vurgulan bir şey daha var, komutan üzerine basa basa soruyor. ‘Üniversite öğrencisi mi? Aa, üniversiteliymiş’  diye birkaç kez soruyor. Yani üniversite öğrencisi ise tehlikelidir, anarşisttir. Bu bugün de böyle. Günümüzde, okuyan, araştıran, sorgulayan insan tehlikeli insan olarak görülüyor. 

-Peki, bu film nasıl bir uyanış sağlayacak sizce ya da bazı düşünce kalıplarını yıkabilecek mi?

- Bu filmin bir şeyi yıkıp yıkmayacağını bilemiyorum ama, 12 Eylül darbesi sonrasında darbenin 1 numaralı ismi Orgeneral Kenan Evren’i alkışlamak için Taksim Meydanı’nı hınca hınç dolduran ve antidemokratik bir hareketi alkışlayan büyük kalabalığın bunun yanlış olduğunu görmesini sağlamasını ümit ediyorum. 

DENİZ SANDALCI (Netekim Karakolu Komutanı – Yüzbaşı Durmuş Dadak) 

TÜRKİYE’DE DARBE YILLARINDA NE OLDUĞUNU BİLMEYENLER BU FİLMİ MUTLAKA BİLMELİ 

- Netekim Karakolu'nda işkenceci karakol komutanını canlandırıyorsunuz. Bir bakıma filmin ‘kötü adamısınız’. İktidarı üstlenmiş bir insan olarak belki o davranışı veya o yönetimi sergileme zorunda ama sonuçta bir vicdan da var. Kötü adam, bu işkence gecelerinden sonra kafasını yastığa koyduğunda bir iç sorgulama yapıyor mu acaba? 

- Komutan özünde kötü adam değil görünüyor. Darbenin yarattığı bir karakter esasında. Dışarıda yağdıran, estiren, gürleten, herkese mum diktiren ama, evine gittiğinde karısından dayak yiyen bir komutan görüyoruz. Kendi içinde kaldığı zaman da iç hesaplaşmasını muhakkak yapıyordur.  Oraya belki yansımamış olabilir ama kendi hesaplaşması içerisinde olan bir komutandı. Karakteri yaratırken de özellikle onları düşünerek yaratmaya çalıştım. Darbenin vermiş olduğu rolü üstlendi esasında.

- Askerin o gün yarattığı toplumsal travma bugüne nasıl yansıyor sizce?

- Aslında şöyle tarihe baktığımız zaman değişen hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz. İster yakın ister daha uzak tarihe bakın, çok fazla değişimin olmadığını görüyoruz.  Geçmişte Roma arenalarında insanlar aslanlara parçalatılırken şimdi futbol maçlarında futbolcular parçalatılıyor.  Esasında,  sadece şekiller, araçlar ve iktidarın sahipleri değişiyor. Bir de teknoloji değişiyor. İnsanlar böyle tarihini bildikçe ve tanıdıkça ilerisini daha iyi görebileceklerine tanık oluruz. Bu film biraz da ona hizmet ediyor.  Geçmişte yapılan bu hataların ileriki yıllarda veya gelecekte yapılmaması için bir farkındalık yaratmayı amaçlayan bir film. Özellikle Türkiye’nin darbe yıllarından küçük bir kesite tanıklık etmek isteyenlerin izlemesi gereken bir film. 

- Yoğun festival programı içinde bize zaman ayırdınız. Çok teşekkür ederiz.

- Biz de size teşekkür ediyoruz. Anadolu şehirlerindeki film festivallerinin yaşaması, kökleşmesi için bölge halkıyla sıkı bir ilişki kurması, şehrin sakinleri ile bütünleşmesi gerekir. Bunun için de en önemli işlevi o şehrin yerel medyası üstlenir. Siz bugün bize filmi izlemek de dahil olmakla birlikte yaklaşık 3 saatinizi ayırdınız ve bizim için çok değerli olan bu söyleşiyi yaptınız. Biz size teşekkür ediyoruz. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız