Malatya'nın yıkıcı deprem tehdidi altındaki konumu, onlarca yıldır çeşitli platformlarda konuşulmasına, yazılmasına rağmen, gerekli önlemler alınmadığı, bina ve yerleşim yerlerinin zemin sağlamlığı konusundaki uyarılara kulak asılmadığı için, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremlerde çok ciddi can ve mal kaybı yaşanmasına engel olunamadı.
41 YIL ÖNCE DE DİKKAT ÇEKİLMİŞ AMA..
6. Malatya Kayısı Festivali dolayısı ile 6 Ağustos 1982 tarihinde yayımlanan Mişmiş gazetesinde, günümüz için hayati öneme sahip bir haber yer almakta. Gazetenin sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Celal Yalvaç, Genel Yayın Müdürlüğünü de Merhum Gazeteci Erhan Kırçuval yapmış. Söz konusu gazetenin 2. sayfasında yer alan bir haberde Malatya’nın içinde bulunduğu deprem tehlikesi vurgulanmış ve acil önlem alınması istenmiş.
Özellikle de zemin ile ilgili değerlendirme de, kentin mutlaka sağlam zeminli alanlara kaydırılmasının yerel yönetimler tarafından titizlikle denetlenmesi talep edilmiş, aksi halde bu felaketteki en büyük payın da şehrin yöneticilerinde olacağı ilave edilmiş.
“Her An Beklenen Tehlike: Deprem” başlıklı haber, 41 yıl önceden, bu şehri yönetenlere gönderilmiş önemli bir uyarı özelliğini her satırında taşımakta ve Malatya’nın karşı karşıya olduğu deprem tehlikesine dikkat çekerek, kentin o dönemki nüfusu olan 390 bin kişinin her an olabilecek bu depremden olumsuz etkileneceğini ortaya koymakta. Muhtemel bir Malatya depreminin “Her an olacakmış” gibi zihinlerden asla çıkartılmaması gerektiğini belirten haber metni şu şekilde:
"HER AN BEKLENEN TEHLİKE: DEPREM
Doğu Anadolu Fay zonu içerisinde bulunduğu bildirilen Malatya’dan, her an olabilecek bir deprem sonucunda, bu depremden etkilenmeyecek bir metrekarelik toprağı bile bulunmadığı saptandı. Yetkililer, her an olabilecek bir depremde Malatya merkezinde 390 bin kişinin yaşamını yitireceğini de belirlediler.
Deprem
Ülkemiz, yeryüzünün en aktif deprem kuşaklarından biri olan Akdeniz-Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde bulunmakta. Bu nedenle tarihin en eski çağlarından beri her yıl çok büyük depremlere sahne olmakta.
Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığınca hazırlanan bir raporda, ülkemiz topraklarının %92’sinin deprem bölgeleri arasında yer aldığı belirtilmekte. Bu topraklarda ise nüfusun %95’i yaşamakta. Son elli yıl içerisinde meydana gelen depremlerin (verilerin eksik alınmasına karşın) verdiği zararın bilançosu korkunç. Ülkemizde depremlerden yılda ortalama 1250 kişi ölmekte, 1980 kişi yaralanmakta. Yine yılda ortalama 7526 konut ve işyerlerinin yıkıldığı ortaya çıkmakta. Her yıl deprem meydana gelmesine karşın, 10 yılda bir de çok büyük zararlara yol açan depremin olduğu belirtiliyor.
Malatya’nın Durumu
Bu genellemeden sonra, yine Deprem Araştırma Dairesince hazırlanan Malatya’nın durumuna göz atalım. Türkiye deprem bölgeleri haritası dikkate alındığında, Malatya ili topraklarının 5017 kilometrelik kesiminin 2. derece, (8 şiddetinde depremlerin olduğu) ve 7296 kilometrelik kısmının ise 3. derece (7 şiddetinde depremlerin olduğu) deprem bölgeleri içerisinde bulunduğu ilin tehlikesiz bölgelerde toprağı bulunmadığı görülüyor. Deprem Araştırma Dairesi Başkanı Oktay Ergünay, il nüfusunu %64’ünün 2. derece deprem bölgelerinde, %36’sının 3. derece deprem bölgesinde yaşadığını belirterek, bir süre önce yaptığı bu korkunç açıklamasını şu cümleyle noktalamıştı. “Daha açık bir ifadeyle Malatya İlimizde 390 bin yurttaşımız her an olabilecek bir büyük depremin tehdidi altında yaşamaktadır.”
Sağlıksız Kentleşme
Tüm bu tehlikelere karşın, özellikle il merkezinde ileriden beri sağlıksız kentleşmenin gözlendiği, çeşitli uyarıların dikkate alınmayıp veya yeterli ölçüde olmamasından, bu uygulamanın devam ettiği dikkatle izleniyor.
İl merkezindeki konutların çok büyük bir bölümünün 2. veya 3. derece deprem bölgeleri üzerinde kaydırılması, her an var olabilecek büyük bir depremin daha çok can kaybına yol açmasına neden olacağı ısrarla belirtiliyor. İlgililerin kentleşmeyi bu tehlikeli bölgelere süratle kaydırmayı önlemeleri gerektiği, aksi halde ileride doğacak tehlikeden de en büyük pay sahibinin kendileri olacağı hatırlatılmakta.
Zararın Neresinden Dönülürse
Zararın neresinden dönülürse kârdır özdeyişinden hareketle, deprem tehlikesine karşın herkesin yapabileceği görevlerin olduğu yetkili makamlarca belirtilmekte.
Deprem Araştırma Dairesinin deprem zararlarının azaltılması konusundaki raporunda, bu konuda özetle şöyle deniliyor. “Zarar azaltma yönteminin başarılı olabilmesi için doğal afetlerin en korkuncu ve yakıcısı olan depremle her kademede ve sürekli olarak savaşmak gerekir. Deprem zararlarının azaltılması, her şeyden önce, ülkenin deprem kuşakları içerisinde yer aldığını, çevresinde er veya geç büyük bir depremin olabileceğini önceden bilip, böyle bir olay için hazırlıklı olmayı gerektirir. Kentleşmede deprem olgusunun “her an olabilecekmiş” gibi zihinde tutulup, böylece hareket edilmesi, deprem sırasında kişilerin nasıl davranacakları, enkaz altından insanların nasıl çıkarılacağı, aç ve açıkta kalanların barındırılması, yaralıların en kısa zamanda tedavi kuruluşlarına kavuşturulması gibi çalışmaların önceden bilinmesinde kaçınılmaz yararlar vardır. Depreme dayanıklı yapıların nasıl yapılacağı, nasıl denetleneceği, yapıların nerelere kaydırılması gerektiği teknik elamanlarca belirlenip, öğretilip, belediyelerce inşa halindeyken denetlenmesi gibi…”
malatyahaber.com- 6. Kayısı Festivali Mişmiş Gazetesi