SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Sanatı İcra Eden Az"

0
Güncellendi - 2015-12-28 02:33:15
A- A+ PAYLAŞ

Naht Sanatı Sergisi Malatyapark AVM açıldı.

Fatih Topatan tarafında açılan sergi bir hafta boyunca Malatya park AVM açık tutulacak. Sergi hakkında bilgi veren Fatih Topatan, "Bugün açılışını yaptık haftaya perşembeye kadar devam edecek sergimiz unutulmuş sanatı Malatyalılarla buluşturduk. Bu sanat Selçuklu'dan başlayıp Osmanlılara kadar giden bir sanat ama, günümüzde bu sanatı icra den çok nadir insanlar var. Türkiye’de bu sanatı icra eden 10 parmağı geçmeyecek kadar az"dedi.

NAHT SANATI..

Yapılan araştırmalarda İslamiyet’ten önce Orta Asya’da yaşayan Türklerin heykel ve oyma süsleme eserlerine rastlanmıştır. Bu eserlerde Çin ve Hint sanatının izleri görülmektedir. Ancak İslam dininin heykeltıraşlık sanatına müsaade etmemesi, Müslümanlar ve Türkler arasında ahşap oymacılığı sanatında ilerlemesine yol açmıştır. 

Türklerin Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra oyma sanatı daha çok Türkistan’da gelişim göstermiştir. Sonraları Büyük Selçuklu Devleti’nin hakim olduğu ülkelerde meydana getirdikleri mimari eserlerin tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiştir. 

Anadolu Selçukluları devrinde çini tezyinatına önem verilmekle beraber, oyma sanatı da ehemmiyetini muhafaza etmiş ve Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmiştir. Yalnız bu devirde tezyini motiflerine sas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi daha ziyade geometrik şekiller teşkil etmiştir. 

Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam vb. gibi ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kükdekari) ve çakma (kafisi işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu Dönemi’nde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyma teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulundurduğuna işaret etmektedir. 

Bıçak, yüzeyden zemine doğru dik tutarak çalışılan düz satıhlı derin oyma, bıçak kullanarak serbest el  hareketleriyle uygulanan ve yüzeyin yuvarlak olmasına özen gösterilen yuvarlak satıhlı derin oyma, yüzey daha derin oyularak zeminin belli parçaları çıkarılarak yapılan, dantel görünümü veren şebekeli derin oyma (ajur) ile bezenmiş paçalar ustaların el maharetini belgelemektedir. 

Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise ağaç oyma sanatı en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Rumî ve hatai dediğimiz çiçek, nebat ve hayvanların stilize edilmesinden meydana gelen tezyini motifler kullanılmıştır. Mimarî eserlerin iç ve dış kısımları bu sanatın ustaları tarafından bezenmiştir. Başlıca uygulama alanları da cami ve türbelerin mihrab ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler, kapı, pencere, dolap kapakları olmuştur. Evlerde kullanılan çekmece, sandık gibi eşyaların süslemelerini, çeşitli mimari eserlerin iç kısımlarına yazı yazan hattatların yazılarını tahta üzerine tatbik edenler de bu sanatın üstatlarıdır.

Osmanlı imparatorluğu devrinde tahta oymacılığına naht denirse de bu sanatın erbabına izafe edildiği söylenen “nahhat” tabirine kadim ehl-i hiref defterlerinde ve diğer kayıtlarda tesadüf edilmemiştir. Bu sebepten ağaç oyma sanatkarlarına hususi bir isim verilip verilmediğini bilmiyoruz. Türk oymacıları eserlerinde malzeme olarak en ziyade şimşir , ıhmalamur ve ceviz ağaçlarından yararlanmışlardır. (abdullahsanli.com)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız