Suat KOZLUKLU
‘Büyükşehir’ kavramı, kalabalık yerleşimleri daha rahat yönetmek için geliştirilmiş idari bir yönetim statüsü! Hem "büyük" hem de "şehir" olmayı içinde barındırıyor.
Peki büyükşehir statüsü ne demek? Normal bir vatandaş olarak günlük hayatımızda ne gibi değişiklikler olacak?
İşte size bu konuda ansiklopedik bilgi;
Büyükşehirler, 1982 anayasasıyla yerel yönetimlerin işlerini kolaylaştırmak için kuruldu. Maksat, dünyada yükselen trend olan merkezi yönetim yetkilerinin bir bölümünün yerel yönetimlere devrederek yerinde yönetim kavramına işlerlik kazandırmak, hizmetlerin plânlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesini sağlamak.
Yerel yönetimlerin yetki bakımından güçlendirilmesinin yanı sıra ekonomik olarak da güçlendirilmesini de hedefleyen büyükşehir uygulaması, merkezi bütçeden daha fazla pay almasını da sağlayan bir statü.
Şöyle ki; Türkiye'de belediyelere ödenen kaynağın yüzde 16'sını büyükşehir belediyeleri alıyor. Yani bütçenin yüzde 80'ine yakın bölümünü 16 belediye alırken geriye kalan yüzde 20'lik kısmı da 65 il belediyesi arasında paylaştırılıyor.
Büyükşehir olmak ne kazandırır ne kaybettirir. Aslında birçoğumuz bunu bilmiyoruz.
Büyükşehirle birlikte 'büyük şehir' belediye başkanı seçeceğiz.
Başka neler var?
Belde, il ve ilçe belediyelerde pay, nüfus ve gelişmişlik endeksine göre dağıtılacak. Büyükşehirlere ve ilçelerine merkezi idare bütçe gelirlerinden yüzde 2,5 ayrılacak. Bunun yüzde 30`u büyükşehre ayrılacak. Ayrıca büyükşehir belediyelerine kendi sınırları içinde toplanan vergilerin yüzde 5`i ayrılacak, bu yüzde 5`in yüzde 70`i doğrudan belediyeye yüzde 30`u da nüfusa göre dağıtılacak. Eğlence vergisinin yüzde 20'si o yerin belediyesine, yüzde 30'u nüfuslarına göre dağıtılmak üzere diğer ilçe ve ilk kademe belediyelerine ayrıldıktan sonra kalan yüzde 50`si verilecek.
Daha birçok avantajları var.
Ancak büyükşehir belediyelerinin aldığı bu paya karşılık sorumluluğu daha da artıyor. Hem merkezi nüfusa hem de ilçe ve beldelerdeki vatandaşlara karşı yükümlülüğü daha artıyor.
Büyükşehir belediyesi şehrin tüm plan ve programlarını yapacak. İlçe belediyelerinin nazım imar planını onaylayacak.
Yolcu ve yük terminalleri, otoparklar, toptancı halleri, mezbahaneler yapacak ve işlettirecek.
Spor ve kültür tesisleri, parklar yapacak. Su, kanalizasyon, itfaiye, gaz, merkezi ısıtma, bulvar cadde ve anayol yapımı, toplu taşıma gibi hizmetleri yürütecek.
İlçe belediyeleri arasındaki anlaşmazlıklarda, zabıta ve diğer belediye hizmetlerinin görülmesinde koordinasyonu sağlayacak.
Büyükşehir statüsü kazanmanın avantajları olduğu gibi, özellikle esnaf kesimine yeni vergiler ya da mevcut vergilerin arttırılması şeklinde yansıyacak dezavantajların olduğunu da hatırlatmak gerekiyor.
Ancak asıl soru şu; Büyükşehir olmanın yaratacağı zihniyet dönüşümüne hazır mıyız değil miyiz?
Galiba öncelikle “şehir” olmayı, “şehirli” gibi yaşamayı öğrenmeliyiz…
Büyükşehir belediyeciliği sadece bu statüyü kazanmak ve bütçeden daha fazla pay almakla sürdürülecek bir konum değil.
Öncelikle Malatya Belediyesi yönetiminin büyükşehir belediyeciliğinin gereklerini hayata geçirecek yeni bir yapılanmaya girmesi gerekiyor. Bu yapılanma, sadece Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda öngörülen bürokratik ve hiyerarşik yapılanmanın kurulması, organizasyon yapısının yeniden oluşturulması ile mümkün değildir. Zihinsel olarak büyükşehir statüsünü zorunlu kılan anlayışının özümsemesi, çağdaş şehircilik ilkelerini içselleştiren bir anlayış geliştirmesi gerekiyor.
Aksi takdirde, büyükşehir statüsü Malatya için sadece bir etiket olacak, bütçeden daha fazla para alacak ama sonuçta değişen bir şey olmayacaktır.
Bu aşamada şu soruyu soruyor olabilirsiniz belki de: Malatya Belediyesi "Büyükşehir değilken" neyi becerebildi de büyükşehir olunca "neleri yapacak?"
Belediyecilik "particilik işi" değildir.
Belediyecilik "Şehrine hizmet etme sevdasıdır... Hizmet aşkıyla yanıp tutuşmaktır... Kaynak yaratmak, kaynağı yerinde harcamak, halkla kucaklaşmaktır."
Umarım Malatyamız da bunları görebiliriz...
Sağlıcakla kalın...