Yeşilyurt ilçesi Gündüzbey beldesinin Ören mevkiindeki bir ağaçta asılı olarak bulunan 17 yaşlarındaki Adıgüzel Volkan Çoban ve Alper Kızılkaya'nın cenazeleri, belde mezarlığında toprağa verildi.
Sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki sayfalarındaki duvarlarına "öldü" yazısı koydukları gün yaşamlarına son veren ve ölümleri büyük üzüntü yaratan gençlerin cesetlerini babalarının bulduğu belirtildi.
Bu arada Malatyahaber.com'un yazarlarından Bülent Korkmaz, olayla ilgili olarak, elektronik postasındaki arkadaşlarına şunları yazdı:
"Bugün sabah erkenden kalktım, kaç gündür bizim Paşa hasta, üşütmüş, inşaata gitmem lazım, temizlik yapacağım. Internete filan da bakmadım, hadiseden haberim yok. Neyse Deniz'i anasına teslim edip yola çıktım. Tesadüf Çırmıhtı'ya gideceğim güzergahta Kündübek arabası denk geldi, tamirden geliyormuş, yoksa güzergahı değil, onunla Çırmıhtı'ya geldim, şoför bişey demedi. Sonra Fatih geldi, o söyledi malatyahaber'de ayrıntısı olan 2 gencin intiharını.
Ölenlerden biri bizim Mustafa Çoban'ın sülalesinden. Volkan Çoban. Diğeri Alper Kızılkaya. Çocuğu değil, babasını iyi tanıyorum. Kündübekspor'da yıllarca top oynadı, çok iyi futbolcuydu, Belediye'de çalışıyor, bir piknik yeri de işletmeye başladı bu sene, Mehmet Kızılkaya.
Ula bu nassı iş? Akıl alacak iş değil. Fatih'le Çırmıhtı'dan çıktık. Aziz, Olcay, Tuncay, Şükrü bir arabayla hareketlenmişler, taziyeye gideceğiz.
Anlatılanlara bakılırsa, Alper babasını aramış "hakkını helal et" demiş. Babası, herhalde bir yere kaçacak diye önce garajlara gitmiş, yok. Sonra ara-ara, bu çocuklar nereye gider, en çok gittikleri yeri öğrenmiş. Kapılık dediğimiz yerin karşısında bir tepe, orada büyük bir havuz var, etrafı çam ağaçları. Bu havuzdan ta 40lı yıllardan beri Derme Suyu iner ve aşağıda elektrik üretilir. Bilen bilir oraları. Ölünecek değil yaşanacak yerdir. Neyse, Mehmet Kızılkaya önce oğlunun motosikletini bulmuş. Karanlık olduğu için daha gidememiş. Bağırmış-çağırmış ses yok. Sonra Volkan'ın babasını aramış. O gelmiş bir ışıldakla. Sonra....
Allah kahretsin işte, bu kadar büyük bir acı olabilir mi? Bu kadar trajik bir sahne olabilir mi?
İki baba 2 evladını aynı dalda asılı bulmuş. Her ikisi yavrularını daldan indirip sarılmış ama ne çare!
Bu anlatılanlar yanlış olabilir, eksik olabilir. Bu gibi durumlarda her kafadan bir ses çıkar çünkü. Bilemiyorum. Ne önemi var? Ortada 2 genç, 2 ölüm ve geride "yaşayan ölü" olarak bıraktıkları anneleri-babaları-kardeşleri-dedeleri-nineleri.
Taziye için önce Çobanlara uğradık. Tanımıyoruz babayı. Ben, başınız sağ olsun, deyince Baba gelip bize sarıldı. Ayrılırken kapıya kadar çıktı. Teselli arıyor besbelli. Sonra Mehmet Kızılkaya'ya gittik. Dedim ya kaç yıldır tanırım. Sarılıyorsun, başın sağ olsun diyorsun ama, laf olsun işte. O başın sağ olacağımı kaldı.
Çocukların ailesinde maddi sorun yok. Öyle baskıcı aile de değillermiş. Kız meselesi mi, aşk mı, bilemiyoruz. Olsa ne yazar. Ula aşık olduğunuz Adriana Lima olsa da vermeseler ne yazar? Ölmeye değer mi yavrum, ölmeye değer mi?
Diyarbakırlı Reşo yolda bir adam bulmuş, ölü yatıyor. Cebini yoklamış. Bir ekmek, bir de kuru soğan: Ula Maho, demiş, "ekmek var soğan da, sen şimdi niye öldün?"
Benim çocuğu olan ve olacak tüm dostlara tavsiyem: Ben bu işlerde yine de puşt oğlu puşt namussuz oğlu namussuz Internet ve televizyonun parmağı olduğunu düşünüyorum. Bu lanet olasıcalar, bu GDO'lu yaşam her şeyi ama her şeyi zehirliyor. Bilhassa yavrularımızı. Çocuklara sahip çıkın, onları televizyon ve Internetten uzak tutabildiğiniz kadar uzak tutun."
FOTOĞRAFLAR: İhlas Haber Ajansı