“Babam trenciydi. Eskiden, demiryolculara trenci denirdi. Çok güzel bir ifadelendirme aslında. Babamın trenciliği nedeniyle, çocukluk günlerimden itibaren trenle çok seyahat ettim. Çocukları trenlerin orta katına atarlardı. İşte trenlerin o orta katlarında Malatya ve çevresinin uçsuz bucaksız bozkırını saatlerce izleme mutluluğunu o yıllarda yaşamaya başladım. Müthiş bir deneyim. Trenin raylar üzerinde ilerlerken çıkardığı sesin ve ritmin anlamlandırdığı derin sessizlik içinde bozkırı seyrederdim. O anda, doğa ile insan arasındaki en saf ilişki kurulurdu”.
Bu sözler; sonsuz bir sabır, tutku ve büyük bir emek ile sekiz yıldan bu yana Malatya ve çevresinin bozkırını, bozkır yaşamını fotoğraflayan; bu fotoğraflardan oluşan görsel şöleni Malatya Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği’nde (MAFSAD)
Kayısı üreticisi olan, kayısının fotoğraf temelli belgesel yoluyla dünyaya tanıtılması yolunda çok sayıda sanatsal esere imza atan, Tarım Bakanlığı’nın ve birçok sanat kurumunun tarım fotoğrafçılığı alanında düzenlediği yarışmalarda ulusal ölçekte prestijli ödüller kazanan, fotoğraf-seyahat-arkeoloji ve doğa eksenli yayıncılık yapan MAGMA Dergisi yazarı Orhan Alkaya, bu defa Malatya ve çevresinin bozkırını, bozkır insanının yaşamını görüntüledi.
Kalabalık bir sanatsever grup tarafından ilgiyle izlenen “Bozkır ve Yaşam” başlıklı fotoğraf gösterimi iki bölüm halinde gerçekleştirildi. İlk bölümde Malatya ve çevresinin bozkır coğrafyası, bozkır kavramını aşan tüm güzellikleri sergilendi.
“Bozkır ve Yaşam” gösteriminin ikinci bölümünde ise, bozkır insanının çilekeş ama kanaatkâr, mütevazı, üretici, emekçi insanlarının yaşamını tüm gerçekliği ve saflığı ile aktaran fotoğraf şöleni vardı.
Peki neden bozkır ve neden Malatya bozkırı?
Bu sorunun cevabını Orhan Alkaya önce bozkır-insan ilişkisini yorumlayarak veriyor: “Bozkırla ilişkim gösterimin başında da söylediğim gibi çocukluk yıllarına dayanır. Bozkırla insanın ilişkisi, insanın tabiatla kurduğu ilişkinin en samimi halidir. Ben bozkırları çok sevdim. Uzaktan bakıldığında yalnız, dağ başı gibi bir hayat görünse de orada onlarca canlı tabiatta yaşam mücadelesi veriyor. Yani hep bir devinim içinde..”.
Daha sonra Malatya bozkırlarını anlatan Alkaya, “Türkiye coğrafyasının büyük bölümü bozkırlardan oluşuyor. Ama Malatya’nın bozkırları kadar güzel, etkileyici, çok katmanlı, renkli başka bir bozkır yoktur. Detayları, dokuları, ahengi, insanı kendine çeken böyle bir bozkır başka yerde yok” sözleriyle ifade ediyor.
Bozkıra dönmek biraz da geçmişe dönmek değil mi?
“Öyle” diyor Orhan Alkaya ve devam ediyor:
“Babamın trencilik günlerindeki çocukluk ve ilk gençlik yıllarımdaki orta kat tren yolculuğunun bende kalan duygusu, yolların bize değil, tabiata ait oluşudur. Yol gider, bozkır uzar; ikisi birbirinindir aslında. Çocukken bulduğum, şimdilerde kaybettiğimiz duygudur bu”.
Bozkır insanını fotoğraflarken o insanların hayata yaklaşımını da gözledi mi?
“Tabii ki… Hayata bu kadar şikâyetsiz bakan, kanaatkâr, ürettiği ile yetinmeyi bilen, tevazu sahibi çok az insan tanıdım. Bozkırın insanı bilgeleştiren bir derinliği var. Çok güzel insanlar tanıdım bozkırda, onların yaşam felsefesi beni çok etkiledi. Bozkır insanının yaşamına dokunmak benim için büyük mutluluk” sözleriyle cevapladı Orhan Alkaya.
Altyapısındaki etkileyici müzikal zenginlikle, görselliğin yanı sıra bozkırın melodisini de fotoğrafla bütünleştiren “Bozkır ve Yaşam” gösterimi, MAFSAD Başkanı İnan Orhan’ın plaket sunumu ile sona erdi.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com