HABER: Süleyman ÖZEROL
Malatyalı şairlerden A. Kadir Paksoy'un ilk baskısı 1992 yılında yapılan ve serbest şiir dalında Hacı Bektaş'ı anlatan "Hacı Bektaş Destanı" kitabının 5. baskısı Hacı Bektaş Eğitim ve Kültür Derneği tarafından yapıldı. 1 Nisan 2012 günü İzmir Caddesinde bulunan dernek binasında yapılan etkinlikte de Paksoy Alevilik ile tanışmasını, Hacı Bektaşı ve kitabını anlattı, imzaladı.
Dernek Başkanı Ercan Karadağ'ın kısa bir açış konuşmasından sonra 5. basım için Hacı Bektaş Eğitim ve Kültür Derneğine teşekkür ederek konuşmasına başlayan Paksoy, "Alevi değilsin, Hacı Bektaş Destanını yazmışsın" diyenlerle karşılaştığını söyledi. Alevilik merakının nereden geldiğini anlattı. Çocukluk yıllarının Darendesinden söz ederek Darende'nin de Alevi köyleri olduğunu, okulda buradan gelen çocuklardan arkadaşları olduğunu, Alevilerin aşağılandığını, kendisinde ise onlara karşı bir sempatisi olduğunu ve bunu ta ortaokul çağlarında ezilmişlerden yana olma düşüncesine bağladığını belirtti.
Alevi bir kadınla evlendiğini, evlerinde Alevilik-Sünnilik konuşulmadığını, Atatürk Türkiyesi'nde Alevilerin laiklikle özdeşleştiğini, Hacı Bektaş Veli'nin ülkemizde Alevi-Sünni ayırımı yapılmadan ortak bir değeri olduğunu dile getirdi.
Alevi-Bektaşi edebiyatının Türk halk edebiyatının bel kemiği olduğunu vurgulayan Paksoy, Hacı Bektaş ilçesine Aziz Nesin ile birlikte imza gününe gittiğinde ilk kez semahı orada gördüğünü, 250 kitap imzaladığını, polisin kitaplara okurlar için ne yazdığını bile anlamaya çalıştığını anlattı.
* * *
"Buradaki ilgi, güven ve duygu ile destanı yazmaya karar verdim. ilk olarak da Velayetname'yi okudum. on beş günde bir şiri hesabıyla da yazmaya başaldım. Kapak düzenlemesini Ümit Sarıaslan yaptı.
Arka kapaktaki şiirde Hacı Bektaş felsefesi dört kapı anlatılır. İlk çağ filozofları da everenin dört maddeden oluştuğunu öne sürmüşlerdi: hava, su, toprak ve ateş... Yunus da dört kapıyı dile getirmişti. İnsanı kamil, yani olgun insanı temsil ediyordu Yunus'ta bu dört kapı.
Klasik destan yapısına uymuyor benim destanım. Destanlarda kahramanlık var, Hacı Bektaş Destanı'nda sevgi ve barış...
Sonra Allah, Muhammet Ali'siz destan...
Çağdaş şiirde Hacı Bektaş'ı temsil eden ilk kitap...
Nüvit Kodallı orotaryo olarak düzenleyecekti, olmadı. Ekrem Ataer ilk şiiri besteledi, okudu."
* * *
Kültür Bakanı ile ilgili bir durumuma değinen Paksoy yapıtının ileride orotaryo olacağına inandığını belirtti.
A. Kadir'in konuşmasından sonra değerlendirmelerde bulunanlar doldu.
Memet Temur: Tarihçi, emekli öğretmen, eşinin Sünni olduğunu, "on dokuz yıl Sünni, 40 yıl Alevi" diyerek kırk yıldır evli olduklarını da dile getirmiş oldu.
Ali Naki Selmanpakoğlu: Sorunumuz insanlarla değil de düzenle... Sözümüzle eylemlerimiz uyuşmalı...
Hacıbektaş'taki Karadut'u "Anıt Ağaç" olarak onaylanmasını istiyoruz.
Nusret Gümüş: Hacı Bektaş'ı en iyi halk ozanları anlatır derler ama ben Hacı Bektaş'ı anlatan en güzel şiir olarak Hacı Bektaş Destanı'nı kabul ediyorum. İnsanların Alevi-Sünni olarak ayrılmasını da kabul etmiyorum.
Ahmet Saltık: Destanlar kolay yazılmaz... Kıskandım, yazmak size nasip olmuş... Gelecek kuşaklara taşımada önemli bir araç... Oratoryo için bir proje oluşturulabilir, hatta yarışma düzenlenebilir.
A. Kadir Paksoy, Ziya Hızıroğlu'nun Muharrem Yazıcıoğlu'na şiriirni ve yanıtını okudu.
Süleyman Özerol: Sanatçıalrın yaşam öykülerini derlediğini, sanatçılara gereken önemin verilmesini gerektiğini, onların kültürü gelecek kuşaklara aktardığını dile getirdi. Popüler sanatçıların önde tutulduğunu, halkımızın sanatçılarının görülmek istenmediğini söyledi.
Konuk Genç, Aleviliğin müslümanlık içindeki yeri ve Hz. Ali konusunu sordu. A. Kadir Paksoy kısaca yanıtladı.
Paksoy, "Girişteki şiir destanı manifestosudur" derken, bunu sonradan eklediğini belirtti.
Kapanış konuşması başkan tarafından yapıldı ve Paksoy'a çiçek sunuldu.
A. KADİR PAKSOY
Darende’de (Malatya) doğdu (1954).
Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümünü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümünde lisans tamamladı. 1979’da İzmit’te öğretmenlik görevine başladı. 1983’te İstanbul’a atandı (Halkalı –Taştepe Ortaokulu). Öğretmenliğinin yanı sıra bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Doğuda bir köy okulu (Iğdır – Taşburun)öğretmenliğine atanınca hukuk öğrenimini bıraktı. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptıktan sonra Ankara’ya demir attı. 2OO2 yılında Ankara Çankaya Lisesi tarih öğretmenliğinden emekli oldu.
İlk şiirleri Gerçek gazetesinde yayımlandı (1977). İlk şiir kitabı Yeditepe Yayınları arasında çıktı (1984).
1987’de bir grup genç ozanla birlikte Yeni Şiir dergisini çıkardı. 16 sayı yayımlanan bu dergiyi kapatarak ürünlerini 1990’da Ümit Sarıaslan’la birlikte çıkardıkları Anadolu Ekini dergisinde yayımlamaya başladı. Anadolu Ekini, Ocak 2001’e dek aralıklarla 40 sayı yayımlandı.
19 Ocak 1993’te Ankara Sanat Kurumu’nda adına bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda bir konuşma yapan şair Behçet Aysan, onun “toplumcu ve lirik” yapısına dikkat çekti.
2005 yılı sonunda tek başına çıkarmaya başladığı Tan Edebiyat dergisini “nitelikli yeterli ürün ve para sağladıkça” yayımlamayı sürdürüyor.
A. Kadir Paksoy’un yayımlanmış yapıtlarından:
ŞİİR: Ayrılığın ve Ölümün Dışında, Güneş Batarken, Yenigün Aryası, Kadir Bey Tarihi, Usulca (Kıyı dergisi/Nabi Üçüncüoğlu Şiir Ödülü,1992), Hacı Bektaş Destanı, Yaralı Temmuz (Sivas Kıyını), Başak ve Asma (Ankara Güzellemesi, Ümit Sarıaslan ile birlikte), İki Bulut Yardan Aşağı (Kocaeli Üniversitesi Akademik Şiir Ödülü, 1999), Öte – Beri (Behçet Aysan Şiir Ödülü / Övgüye Değer, 2000), Tetik ve Kalem, Tan Ağrısı.
DÜZYAZI: Pireotu (yazılar), Tarihin Talihsizliği (tarih öğretimi ve öneriler), Dizelerden Denizlere (şiir duyumsama çalışmaları), Anadolu Anadolu (gezi yazıları, Ümit Sarıaslan ile birlikte).
FOTOĞRAFLAR: Füsun GÜLTEKİN