SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Dik Duruşu' İle Hafızalara Kazınan Sanatçı: Levent Kırca

'Dik Duruşu' İle Hafızalara Kazınan Sanatçı: Levent Kırca
A- A+ PAYLAŞ

Türk televizyon tarihinin en uzun soluklu komedi ve hiciv programı "Olacak O Kadar" ile gündemdeki konuları ve kişileri ekrana taşıyan komedyen, tiyatro ve sinema oyuncusu Levent Kırca'nın vefatının üzerinden 9 yıl geçti.

Tam adı Zeki Levent Kırca olan usta oyuncu, öğretmen Bahriye ile ressam Mehmet Kırca'nın ikinci çocuğu olarak 28 Eylül 1950'de Samsun'da dünyaya geldi.

Çocukluk yıllarında annesiyle Ankara'ya yerleşen Kırca, tiyatroyla lise yıllarında tanıştı. İlk kez 1965'te Ankara Devlet Tiyatrosunda sahneye çıkan sanatçı, Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncularında çalıştı.

Usta oyuncu, gazeteci Miraç Öztürk ile yaptığı röportajda, Samsun'da doğup büyüdüğünü belirterek, şu bilgileri vermişti:

"Annem öğretmendi. Samsun'da birçok kişinin öğretmenidir. Samsun'a turneye falan geldiğimde birçok kişi, 'Siz bizim hocamızın oğlusunuz.' falan diyor. Babam da çoğunun öğretmenidir. Babam da erkek sanat lisesinde hocaydı ve aynı zamanda ressamdı. Ben aşağı yukarı ilkokuldayken o İsviçre'ye gitti. Bilgi ve görgüsünü artırsın diye devlet onu İsviçre'ye gönderdi. Bir daha gelmedi. Annem öğretmen ve çağdaş bir kadındı. Ablam da Ankara'da hukuk fakültesinde okuyordu o ihtilal yıllarında. Annem, 'Hadi gidelim Ankara'ya da ablana sahip çıkalım.' dedi. Bizi Ankara'ya getirmesi çok akıllıca bir hareketti. Çünkü Ankara, sanat merkeziydi. Dolayısıyla ben Ankara'da okurken, bir yandan da devlet tiyatrosunun açtığı sınavı kazanıp tiyatrocu oldum, 1965 senesinde."

Levent Kırca, Ankara'da 10 yıl süren tiyatro çalışmalarının ardından İstanbul'a yerleşti. Televizyona 1970'te atılan usta isim, önce TRT'ye, daha sonra özel kanallara programlar hazırladı, pek çok televizyon dizisinin yapımcısı oldu.

"Taşı Toprağı Altın Şehir" adlı filmle sinemaya adım attı

TRT'de yazar ve yönetmen olarak çalışan Nur Diner ile 1975'te evlenen sanatçı, 1985'te boşandı. Sanatçının Diner ile evliliğinden, Oğulcan ve Özdeş adını verdiği iki oğlu oldu.

"Nasreddin Hoca", "Oyun Treni", "Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?", "Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?", "Sağlık Olsun", "Ne Olur Ne Olmaz?" adlı televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlenen Kırca, 1978'de "Taşı Toprağı Altın Şehir" adlı filmle sinemaya adım attı.

Levent Kırca, "Ne Olacak Şimdi?", "Mavi Muammer", "Ölürsün Gülmekten", "Son", "Şeytan Bunun Neresinde", "Kendini Bırak Gitsin" ve "Ağa Kızı" adlı filmlerde oynadı.

İkinci evliliğini 1985'te oyuncu Oya Başar ile yapan Kırca'nın, Umut ve Ayşe adını verdiği 2 çocuğu daha dünyaya geldi.

"Olacak O Kadar" 24 yıl boyunca yayımlandı

Usta sanatçı, "Hodri Meydan Topluluğu" adlı tiyatro grubunu kurdu. Oya Başar ile "Güzel ve Çirkin" ile "Sefiller" adlı oyunları sahneleyen sanatçı, 1986'da TRT'de başlayıp 2010'a kadar farklı kanallarda 24 yıl süren "Olacak O Kadar" adlı televizyon programını hazırladı.

Türk televizyon tarihinin en uzun soluklu komedi ve hiciv programı "Olacak O Kadar" ile gündemdeki konuları ve kişileri ekrana taşıyan Kırca, programda kılıktan kılığa girerek, canlandırdığı tiplemelerle uzun süre kendinden söz ettirdi.

Levent Kırca, "Olacak O Kadar" programına ilişkin BBC Türkçe radyosuna yaptığı açıklamada, şunları kaydetmişti:

"Bu bir televizyon programıydı. Altyapısında mutlaka sosyal içerikli mizah ve bir mesaj verme ihtiyacımız vardı. Biz televizyonlarda darbeleri, askeri ve polisi ilk oynayan mizah grubuyuz. Benim kadar polisi, emniyeti hiç kimse hicvetmedi. Emniyet bana defalarca geldi ve plaket verdi. Bu çok hoş bir şey. Defalarca askeri darbeleri oynadım ve dokunulmaz bir noktaydı. Ben onu oynayınca yer yerinden oynadı. İnsanlar gülmekten yerlere düşüyordu. Paşalarla karşılaştığımız zaman da 'Elinize sağlık.' diyorlardı."

Heykeli Saint Petersburg Balmumu Heykelleri Müzesi'nde yer alıyor

Aynı zamanda makyöz olan sanatçının, resme de yeteneği vardı.

Canlandırdığı tiplemelere görsel olarak da benzerlik oluşturmaya özen gösteren sanatçı, Mehmet Ali Birand'ın programına katıldığında şunları söylemişti:

"Televizyonculuk bir şov dünyası. Hele bizimki mizah alemi. Orada bir ceket değiştiriyorsun, bir pantolon uyduruyorsun, bir aksesuar alıyorsun ama sonra o da yetmiyor. Bu sefer burnumu uzatayım, kulağımı çekeyim, gözümü oyayım diyorsun. Bir de baktım ki makyaj yapabiliyorum. Resme yeteneğim vardı. Babam rahmetli, ressamdı. Herhalde ondan bana geçmiş. Makyaj yapmaya başladık. Giderek iyi olmaya başlayınca, bu hale geldi. Kaldı ki ilk yapmaya başladığım dönemlerde doğru düzgün malzeme de yoktu."

Sanatçı Kırca, "Son" adlı sinema filmiyle ilk kez yönetmen koltuğuna otururken, senaryosunu Yaşar Arak ve Müfit Can Saçıntı'nın kaleme aldığı "Şeytan Bunun Neresinde" adlı filmi de yönetti.

Aydınlık gazetesi yazarlığı ve Vatan Partisinin Merkez Yürütme Kurulu üyeliğini yapan sanatçıya, 1998'de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı ünvanı verildi. Kırca'nın ünvanı 2015'te geri alındı.

Saint Petersburg Balmumu Heykelleri Müzesi'nde heykeli bulunan Kırca, 2011'de "Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas" isimli komedi dizisine başladı. İyi reyting alamayan yapım, yalnızca 4 bölüm yayımlandı.

Sanatçı Kırca, bir süre Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyeliği yaptı.

Yakalandığı karaciğer kanseri nedeniyle uzun süre tedavi gören Kırca, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 12 Ekim 2015'te vefat etti, cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.

İstanbul, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız