Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol, "Objektif" adlı köşesinde, Malatya ve Diyarbakır'ı kıyaslayan bir yazı yazdı.
İşte o yazı..
...
"Diyarbakır, Malatya ve AKP
İSTANBUL Sanayi Odası'nın 1988'de yayımlanan araştırmasına göre, 1979-86 yılları arasında Diyarbakır, Malatya'ya göre, çeşitli bakımlardan, daha gelişmiş bir ilimizdi.
Durum yirmi, yirmi beş yılda tersine döndü:
İTO verilerine göre, İllerin gayri safi hasıla sıralamasına baktığımızda, 1980'lere kadar Diyarbakır Malatya'nın en az 6 sıra önündeydi. Mesela 1975'te, 67 il arasında, Malatya 49. sırada iken Diyarbakır daha yukarılarda, 40. sırada idi.
Devletin o zaman Diyarbakır'a daha çok yatırım yaptığını, bu sebeple "devlet hizmetleri"nin yarattığı "hasıla" rakamının Malatya'dan daha yüksek olduğunu da belirtelim. Diyarbakır Ticaret Odası'nın o dönemdeki yayınlarında da bu belirtilir.
Fakat DPT'nin 2002 verilerine göre, Diyarbakır 81 il arasında sosyal ve ekonomik gelişmişlik bakımından 63. sıradadır, Malatya ise 41. sıraya çıkmıştır! Neden?
İki ilin hikâyesi
Bunun sebeplerini analiz etmek için "gelişmenin dinamikleri"nden birkaçına göz atalım:
Doğurganlık hızı Malatya'da 2.56'ya inmiştir, Diyarbakır'da da azalma olmakla beraber hâlâ 4.51'dir. Bunun ekonomiye verdiği zararı ekonomistler çok iyi bilir.
Diyarbakır'da doğurganlık Malatya düzeyinde olsaydı, kişi başına gelir sıralamasında Diyarbakır 63. sıradan 50'lerin üstüne çıkacaktı! Aşırı doğurganlık, feodalizmin devam eden bir yüküdür.
Peki, feodal zihniyeti tasfiye edecek iş ve şehir hayatı neden yeterince geliştirilemedi?
Okuryazarlık oranı Malatya'da yüzde 85, Diyarbakır'da yüzde 70'tir.
Peki, Diyarbakır'da 'maarif' geleneği daha köklü olduğu halde, neden okuryazarlık Malatya düzeyine çıkarılamadı?
Küçük sanayi sitelerinde işyeri sayısı Malatya'da 1.443, Diyarbakır'da ise 1.163'tür. Sanayiciler Malatya'da 61.292 beygir gücünde kurulu kapasite yaratmışlardır, bu rakam Diyarbakır'da sadece 21 bin beygir gücüdür?
Peki, neden Diyarbakır'da Malatya'nın sanayi performansı yaratılamadı?
AKP'nin vebali
Bu soruların cevabını ararken "girişimci sınıf", yani esnaf ve işadamları ile "girişimcilik zihniyeti", rasyonel iş kafası anahtar kavramlardır.
Diyarbakır'da "girişimci sınıf"ın gelişmesini, "Anadolu kaplanları"nın oluşmasını engelleyen en önemli faktör, PKK terörüdür. Terör durduktan sonra toparlanmaya başlayan Diyarbakır'ın ihracatı 60 milyon dolara yürürken, işte PKK yine vurdu!
PKK'nın ideolojisi de "girişimcilik zihniyeti"nin önünde vahim bir engeldir. Olaylar sırasında, işadamlarının bütün ısrarına rağmen, Osman Baydemir'in "Kepenkleri açın" diye akılcı bir konuşma yapmayı reddetmesi, bunun tipik bir göstergesidir.
Bu tablo karşısında, bölge kalkınması için genel teşviklerin yeterli olmadığını, bölge için özel teşvikler gerektiğini söyleyen Diyarbakırlı işadamları haklıdır.
AKP'nin vebali vardır; hem iktidar partisidir, hem bölgeden ciddi oranlarda oy almıştır. AKP, bölgede dört beş ili "cazibe merkezi" yapacak bir "bölgesel kalkınma seferberliği" yaratmakta gecikmiştir. Bölgedeki işadamları ve esnaf AKP'den ümit kesmek üzeredir; PKK'ya mı teslim olsunlar?!
Ekonomik gelişme toplumsal entegrasyonu da hızlandıracağı için, bölgesel kalkınma aynı zamanda milli bir ödevdir."