SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Ellerimle Gömdüğüm Bu Şehre Gömün Beni!

Ellerimle Gömdüğüm Bu Şehre Gömün Beni!
A- A+ PAYLAŞ

Murat YÜREKLİ

Gurbet insanı, hep böyle bir teyakkuz halinde tutar. Hep bir tedirginlik halidir gurbet. O yüzden, yatarken yanı başınızda tutarsınız telefonunuzu!

Gecenin kör bir vakti çalan telefon, hayır için çalmaz. Yatarken; ya ananız, ya abiniz, ya kardeşleriniz ya da evladınız vardır aklınızda.

Gecenin demini aldığı bir vakitte, öyle bir acıyla çaldı ki telefon; daha ilk çağrıda ayağa dikildim,”Bismillah” diyerek.

“İsmet Abim Arıyor” diye yazıyordu ekranda!

Açar açmaz Abimin ağlamaklı bir ses ile ,”Murat mahvolduk, Murat! Her yer yıkıldı” diyen feryadı, beni  tedirgin etmeye yetmişti. “Sağımızda solumuzda ne varsa yıkıldı” diyordu Abim.

Sonra aile fertlerini aradım sırasıyla. Çok şükür bir kayıp yoktu. Kızım hiç aklıma gelmedi. Bir anda aklıma gelince, elim titredi, eyvah yurt yıkıldı mı dedim. Ağlaya ağlaya, titreyen parmaklarımla tuşlara bastım. Telefonu açtı. Ben ağlayınca O da ağlamaya başladı. “Tedirgin olma baba, Ben sana mesaj attım, dışarı kaçtık. Dışardayız, iyiyiz” demesi yüreğime su serpti.

Sonra tanıdıkları aradım. Haber aldıklarım, alamadıklarım…

Yarabbi, ne bitmez saatlerdi o saatler.

Gurbette çaresizliği o gece yaşadım. O gece, sevdiklerimin yanında olamamanın çaresizliğini yaşadım.

İnsanların buz gibi bir havada dışarıda oluşları, haykırışları, enkaz altındakiler, feryatlar, acılar, cenazeler…

Allah bu millete bir daha böyle bir acı yaşatmasın…

…..

Daha 20 gün önce gelmişti yanıma kadim dostum İskender Korkut. Birlikte muhabirliğe başlamıştık. Acı tatlı güzel zamanlar yaşamıştık birlikte. Sonra ikimize de gurbet görününce uzun yıllar görüşememiştik. Yıllar önce TRT’ye çektiğim bir program vesilesi ile yolum Adıyaman’a düşmüştü. İlk işim O’nu aramak oldu. O sıralar Adıyaman Belediyesi’nin Basın Müdürlüğü’nü yapıyordu.

Birkaç gün de olsa güzel bir zaman geçirmiş, hasret gidermiştik. Sonraları nadiren de olsa görüşmelerimiz devam etti. Depremden kısa bir süre önce, telefonum çaldı. Arayan İskender’di. Yanıma geldi. Oturduk, sohbet ettik. Hatta bir de günün anısına fotoğraf çektirdik.

Sonra, tam kalkarken, “gel sana bir daha sarılayım, ölümlü dünya dedi.” Güldüm, “daha genciz” dedim. Uğurlarken bana, “artık Malatya’ya döneceğim”dedi.

…..

Öğle  saatlerinde, oturduğum masanın bir kez daha sallandığını hissedince abimleri ve kızımı aradım. Bu kez gece yaşadıklarından daha büyük bir felaketle karşılaşmışlardı. Kızım ağlıyordu, arkadaşları enkazın altında çıkmamıştı. Abimler, büyük yıkımların olduğunu söylüyordu.

Ağlayanlar, araçları ile kaçarken binaların altında kalanlar, enkazı kaldırırken enkazın altında kalanlar..

Ölenler…ölenler...ölenler…

….

Malatya, Hatay, Kahramanamaraş, Adıyaman.

Adıyaman!

İskender geldi aklıma bir anda.

Telefonuma sarıldım.

Birkaç kez çaldı. Açmıyordu. Yine aradım. Bu kez ‘aradığınız kişiye ulaşılamıyor’ deniliyordu.

Yola çıkan binlerce insanın Kayseri’den sonra yoğun kar yağışı nedeniyle gidemediğini öğrendim.

Uçak, tren, otobüs…

Hayat tam anlamıyla felçti.

Sanki, ayaklar olduğu yere çivilenmişti. Nefessiz kalınan anlardı.

Hayatın ince bir pamuk ipliğine bağlı kalındığı anları gurbette fazlasıyla hissedenlerdendik.

O gün İskender’e ulaşamamıştım. Dua ediyordum. İnşallah, O’na bir şey olmamıştır, diye içimden geçiriyordum.

FOTOĞRAF: Vefatından 20 gün önce ziyaretime gelen İskender Korkut'la (sağdaki) bu fotoğrafı çektirmiştik

Ertesi gün bir kez daha aramayı denedim. Ancak telefonu yine kapalıydı. Bu kez, aileden birilerine ulaşmaya karar verdim. Abisi Mahmut’un numarasını bulup O’na  ulaştım. İlk aramada meşgul olunca tedirgin oldum. Tam kapatırken O aradı beni. ‘İskender maalesef enkazın altında, eşi ve çocuğunu sağ çıkardılar ama O’na ulaşamıyorlar’ dedi.

Hala yolda olduğunu, Elbistan’dan öteye geçemediğini ifade ediyordu Mahmut!

İskender’e tam 3 gün boyunca ulaşamamışlardı. Dördüncü gün  ise cenazesini çıkardılar. Oğlu ve eşine kendini siper etmiş onları hayata bağlarken kendisi hayattan kopmuştu.

İskender’in acısı gibi binlerce acı yaşandı bu illerde. Her biri yarım kalan hikayelerini enkazın altında bıraktılar.

…..

Nihayet Malatya’ya girdiğimde, insanların yüzündeki acı, çaresizlik, tükenmişlik bendeki karamsarlığı artırmıştı. Beyhude bir koşuşturmaca, nereye gitsen, neye baksan insanların bedenleriyle birlikte tüm anıları da sanki toprağın altında kalmıştı. Çocukluğumdaki Soykan Parkı geldi aklıma. O güzelim çay bahçesinin hemen önünde yer alan saatçilere uğrar, oradan Yeni Cami müdavimlerini izlerdim. Sonra Soykan Parkı meydan oldu. Saatçiler ise tarih!

Geriye tüm ihtişamı ile Yeni Cami kalmıştı. Yara almıştı önceden, darbeyi ise depremde aldı. Sanki, o cami Malatya demekti. O yıkılınca tüm Malatya yıkılmış  gibi hissetmiştim. Sonra Çocukluğumun Çarmuzu’su, Çavuşoğlu’su, Fuzuli’si, Pamuk Hanı, Mısır Çarşısı, Büyük Oteli, içindeki canlarla birlikte artık Malatya’ya veda etmişti.

Yaz sıcaklığının serine döndüğü vakitler, Fuzuli başından başlayan ve Kışla Caddesi’nin Akpınar kavşağında sona eren günlük yürüyüşlerimiz geldi aklıma.

Çok daha küçükken babamın elimden tutup götürdüğü Efe garajının üzerine dikilen koca binaların yerle yeksan oluşu, Malatya’yı adeta siyah beyaz bir fotoğrafa çevirmişti.

Evet artık siyah beyaz fotoğraflardaki Malatya gibiydi, gördüğüm bu şehir.

O fotoğraflar güzel anılar barındırıyordu. Oysa şimdiki siyah beyaz fotoğraflarda, acı vardı, hüzün vardı, kan vardı, ölüm vardı, göz yaşı vardı!

Bir şehir yitip gitmedi sadece, ilk aşkımı yaşadığım bir şehir yok oldu. Sokaklarında gazete dağıttığım, bilye oynadığım, bisiklet sürdüğüm, kavga ettiğim, bana geleceğin hayalini kurduran bir şehri kaybettim.  

O şehre ne zaman kavuşurum tekrar bilmiyorum. Kimbilir belki de İskender gibi ben de ölünce yeniden kavuşacağım Malatya'ya... 

Bu da benim sevdiklerime vasiyetim olsun.

Ellerimle gömdüğüm bu şehire gömün beni!

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

4 yorum yapılmış

  • Ruşen uçar (10 ay önce)
    murat bey,malatya insanı ile güzeldi.uzulmenize gerek yol zira şehir sahtekar fırsatçı insanlar ile dolup taştı.Şartları uygun olup gidenlerkurtuldu.80 vilayetin bizlere gösterdikleri insanlığı biz bize gosteremedik.memleket hamasetliğini ben bıraktım size de tavsiye ederim.selamlar
    %71
    %29
    Yanıtla
  • m.karakaş (10 ay önce)
    "Yürekli" sabah sabah yazını yoğun bir hüzünle okudum gözlerim buğulu. Allah tekrar yaşatmasın bu tür acıları. Allah kimseye memleket ve dost eksikliği vermesin. Göçenlere de rahmet olsun inşallah. Tüm dostlarıma selamlar...
    %96
    %4
    Yanıtla
  • Nur (10 ay önce)
    Ellerinize, yüreğinize sağlık.. okudukça bahsettiğiniz yerlerde gibiydim o kadar hissettirdi. Sonra şimdiki halleri aklıma geldi ben son ki veda konuşmanız. Allah bir daha bize böyle bir acı yaşatmasın amin
    %96
    %4
    Yanıtla
  • Malatya sevdalısı (10 ay önce)
    Hem gurbetin çaresizliği hem yaşanan acının tarife sığmayan tasavvuru boğazımda düğüm düğümdür ilk günden beri... Hayat ve ölümün kol gezdiği o sarsıcı günleri bir kez daha gözler önüne seren, satırlardan sadırlara ilmek ilmek işleyen kaleminiz dert görmesin.
    %97
    %3
    Yanıtla