Emine Bacının Rüyası-I
Azizler Cegeti'nde, Osmanlı'nın son hali anlatılıyor.
Aziz Azmi Fenercioğlu yazdı
Mahalle meclisi her zaman olduğu gibi Fadime bacının ayvanında toplanmıştı, komşuların yüzlerinde rahatlık yoktu, yorgun gözlerle bakıyorlardı, üzüntünün kaynağı İstanbul'du.
-Fadime bacı, "Bizimki gazeteden okumuş, payitahtta kargaşa varmış, paşaların çoğu değişiyormuş. Ölen padişahın yerine gelen padişahta çaresizlik içindeymiş. Kafirler gemi azıya almışlar padişaha ya tahtını tacını bana verirsin ya da tüm askerini kırıp geçiririm diyormuş."
-Adile bacı "kafirlerin bu kadar askeri var mı ki padişaha kafa tutsun. Yok anam yok bunun aslı astarı yok bunca yıl yedi kafa hükmeden padişahımıza böyle söyleyeceklerini zannetmem."
-Emine bacı, deme Adile nerde o eski padişah efendimiz şimdikiler yaverlerinin oyuncağı olmuş davul padişahımızın boynunda tokmak onların elinde istedikleri havayı çalıyorlar Padişahımız eskiden fakir fukara ile meşgul olur onları her türlü tehlikeden korurmuş. Büyüklerimiz anlatıyor Sultan Murat han bir gün rüyasında görmüş ki bir yetimin yıkılmaya yüz tutmuş duvarında bir küp altın var duvar yıkılırsa altın açığa çıkacak ve talan edilecek yetim henüz memede olduğu için malına sahip olamayacak padişahımız efendimiz duvarı tamire karar vermiş yetimin duvarını tamir ediyorken Moskof Kıralı da adamını göndermiş padişahımız efendimize Moskof'un harp istediğini söylemiş. Padişahımız da git o adama söyle ben şimdi yetimin duvarını tamir ediyorum beni kızdırmasın çamurlu ellerimle şimdi gelirsem onun iki gözünü de kör ederim demiş. Kafirin adamı da padişahtan bu cevabı aldıktan sonra memleketine dönmüş birde ne görsün kralın iki gözü de kör. Aman kralım sana ne oldu diyince sen gittikten sonra iki çamurlu el geldi gözlerimi kör etti cevabını vermiş.
-Ayşe bacı, nerde o eski padişahlar memleketin devri döndü bizde ar namus kaldı mı ki padişahlarda adalet ve kudret kalsın eskiden savaşlarda askerimiz sıkıştı mı Hızır aleyhiselam boz atıyla gelir askerin önüne düşer yenilgiden kurtarırmış bize şimdi yardımcı olamıyor.
-Emine bacı, nasıl olsun Ayşe millet olarak birbirimizin gözünü oyuyoruz, zengin fakirin rızkına göz dikmiş,çarşıda dükkanlar tam takır yiyecek giyecek her şey gizli de el altından daha pahalı satmak için meydana çıkarmıyorlar.
-Fadime, Emine bacım doğru söylüyor gözlerini toprak doyursun Asım ağa yağmur yağmasın kıtlık olsun ,buğdayımı daha pahalı satayım diye dereye alçı taşı atmış. Cümle alemin dilinde kuraklığın sebebi buymuş,ne olacak ağa malını öbür dünyaya mı götürecek,şimdiki anlayış rabbena hep bana anlayışı bu sebeple iflah olmuyoruz tüm felaketlerin sebebi bu.
-Emine bacı, hele şükür bozulmayan harama el sürmeyenler de var eğer bir parça nefes alıyorsak onların yüzü suyu hürmetine alıyoruz.
-Adile bacı, inşallah namuslu kimselerin iyilikleri ağır basar da cenabı hak bir kurtarıcı gönderir aydınlığa kavuşuruz. Şu halimize bakın mahalle dul kadınlar yetim çocuklar diyarına döndü gençler askerde olduğundan ne ekili tarlamız ne de bakımlı bahçemiz kaldı. Bu da yetmiyormuş gibi tanrının gazabı üzerimizde kuraklık. Allahın rahmetine hasret kaldık,derede sular azaldı yukarı mahallelerdeki kuyularda sular kurumuş yakında bizimkilerde kuruyacak.
-Fadime bacı, halimize şükredelim kuyularımızda az da olsa su var, yukarı mahalleye ikram olsun diye götürülen bir sitil su çok ikrama geçiyormuş . Bende eltimlere giderken elim boş gitmeyeyim diye bir sitil su götürdüm.
-Adile bacı, yalnız dereler değil çarşıdaki kaynak suları da çeşmelerde kurumuş. Eski saman pazarındaki hanımın çeşmesinden azalan su yorgan iğnesi kadar akıyormuş. Akpınar'dan su ancak parmak kadar geliyormuş. Oysa daha önce akpınarda aslanın ağzından bilek kalınlığında patır patır su akardı. Seferberlikten önce Akpınar'daki kahvede akşamüzeri toplanıp nargile içen sohbet eden gençler erkekler vardı ne güzel günlerdi. Bazen Urfa'dan gelen gazelhanlar gazel söyler gelip geçenler onları dinlerdi.
-Mihri bacı, bazen tahtalı minare hamamından dönerken yavaş yavaş yürüyüp ak pınardaki gazelhanları dinlediğimiz olurdu. Hamamdan dönen genç kızları gençler arkalarından bakarlar yürüyüşünü beğendikleri olursa, analarına beğendiklerini söyleyerek istemek için dünürcü gönderirlerdi..
-Fadime bacı, bizimki de beni oradan geçerken beğenmiş dünürcü göndermiş kısmetmiş oldu dedi.
-Muhtar Derviş bir kızın güzelliği topuğundan belli olur. Çünkü topuk vücudun temelidir temeli sağlam olan da güzel olur.
Muhtar Derviş'in bu sözü hazır bulunanları güldürdü.
-Emine, şu halimize bakın az evvel söylenenle nerede ise ağlayacak durumda iken komik bir sözle üzüntümüzü unutup gülebiliyoruz. Biz insanlar çok arsız mahlukuz,en acılı kederli halimizi birden unutabiliyoruz.Anlatırlar Süleyman peygamberin çok güzel ve peygamberin katında çok makbul kızı genç yaşında ölmüş. Süleyman peygamber çok üzülmüş tüm mahlukata hükmettiği için cümle alem de üzülmüş, Cenabı hakta alemin bu üzüntüsü karşısında ölümü kaldırmaya sonsuz bir yaşam vermeye karar vermiş,vermiş ama bütün mahlukat Süleyman peygambere taziyeye gelmişler. Huzurda otururken kurbağada zıplaya zıplaya taziyeye gelmiş başına örtecek bir şey bulamadığı için başına da bir kabak yaprağı örtmüş,kurbağanın bu halini görenler gülmeye başlamışlar. Cenabı hakta insanlara ne acı versem unutup gülebiliyorlar diyerek ölümü kaldırmamış. Bizde hiç gülecek durumumuz yokken gene de gülebiliyoruz, diyince komşular üzüntülü durumlarına döndüler ve yorgun ve üzgün olarak evlerine döndüler.
Mahallede üzüntü hiç eksik olmuyordu. Payitahta İngilizler girmişler padişahı yılgın tavuğa döndürmüşler haberi geliyordu, zaten düşmanlarda en yakın illere kadar girmişlerdi askere alınan gençlerden de haber alınamıyordu,Mahalleli etrafında neler olup bittiğinden haberdar değildi merak ediyordu,etraftan yeniden asker alacaklarmış diye haberler alınıyordu.
Sivas'ta memleketin uluları toplanacakmış,mutasarrıf bu konuda hiçbir şey söylemiyormuş bazı gençler Sivas'a gönüllü olarak gitmeyi arzu ediyorlarmış. Gazete haberini Fadime bacının kocası Abdullah efendi verdiği için neler olduğunu öğrenmek isteyen komşular o gün de Fadime bacının evinde toplandılar.
Fadime bacıya, senin kocan gazete okuyor etrafdaki havadisler ne kadar doğru diye soruyorlardı.
-Fadime, bizimki çok üzüntülü, üzüntüden kendisini rakıya verdi sigaranın birini söndürüp birini yakıyor biz sormadan hiçbir şey söylemiyor .Durum çok kötüymüş Payitahta düşmanlar girmiş Paşaların çoğu kaçmış, askerler dağılmış, köylerde eşkıyalık almış yürümüş.
-Emine bacı, yarabbi bu günleri de mi görecektik,gençlerimiz askerde kırıldı, yaşlılarımız tifo dan helak oldu,kıtlık bir yandan, tanrı rahmetini bizden esirgediği için bir damla suya hasret etti bizi, tarlalar harap, bahçeler bakımsız, bacalarımızdan duman tütmez oldu.
-Fadime bacı, devamla İstanbul'dan bir paşa Sivas'a gelmiş,oradan Erzurum'a gidecekmiş memleketin ulularını etrafında topluyormuş.
-Adile bacı, söylediklerine göre borşevikler geliyormuş,böyle bir dedikodu var. Fadime sizin efendi bunlara ne diyor vallahi böyle bir şey söylemiyor. Sivas'ta toplantı yapılacakmış, dün de Harput valisi gelmiş Kürt ağalarını toplayıp Sivas'taki paşayı basıp yakalayacakmış ama şehrin uluları Harput valisine itibar etmemiş ona karşı durmuşlar. Oda Kürt ağalarının bir kısmını ikna etmiş ama Keşşaf hoca ağalara nasihat ederek vaz geçirmiş, o da bir gavur zabitinin yanına kaçmış. Kaçarken mal sandığından para alırken asker geliyor diye korkutmuşlar parayı alamadan kaçmış.
-Mihri bacı, aferin Valiyi korkutanlara Sivas'a gelen paşa muteber bir paşa olmalı ki şehrin uluları onu tutuyorlar.,çevredeki ağalar ve beylerde bu paşanın etrafında toplanmışlar,halka korkmayın bu paşa padişahın yaverleri gibi değil Akıllı bir paşa her işin hakkından gelir diyorlarmış. Fettahların oğlu İsmet beyin çoluğu çocuğu da Malatya ya gelecekmiş bu söylentiyi aklı başında olan birinden bizimki duymuş durumu düzeleceğine inanıyormuş.
-Adile bacı, Sivas'a gelen Paşanın gözleri çok keskinmiş cam gibi parlıyormuş yedi dağın ardında olanı biteni görüyormuş. Gözüne kimse bakamıyormuş, bakanın gözleri kamaşıyormuş. Kendisini yakalamaya gelen Harput valisini Kürtlerle birleşip Sivas'a geleceğini görüp onu adım adım gözetliyormuş. Malatya da olup bitenleri de takip edip tedbir alıyormuş. Bu söylenti tüm halkın ağzında bunu bizimki duymuş akşam geldi anlattı taacüpte kaldım.
-Şevkiye, yok Adile bacı gözü ile değil dağ deviren aynası varmış öyle bir aynaymış ki hangi yöne tutsa dünyanın bir ucundaki bir arpa tanesini bile aynanın içinde görüyormuş. Ayşe bacı, bu nasıl aynaymış inşallah nazar aynası gibi kılıc ıda keskin olur da kafiri kırar geçirir.
-Emine bacı, inşallah dediğini yapar Allah kılıcını keskin etsin de bizi aydınlığa çıkarsın.
-Adile bacı, askerlerde onu tutuyormuş. Dün Çöşnük'ten gelirken kışlanın önünde talim yapan askerleri gördüm tüfekleri süngüleri bambaşkaydı süngülerinden sanki yağ damlıyordu pırıl pırıl parlıyordu,askerlerin süngüsüne bakarken gözlerim kamaştı.
-Emine bacı, ne diyorsunuz çocuklar beni bu haberlerden haberim yok diyince,
-Fadime bacı, Emine bacı sen dışarı çıkmıyorsun ki haberin olsun dedi. İnşallah cenabı hak bu perişan halimize acıyıp aydınlık günlere erişiriz,öyle ise hep beraber cenabı hakkımızın sonumuzu selamete kavuşturması askerlerimizin kafirleri geldiği yere kovalaması için dua edelim, dediler. Birer fatiha okuyup ellerini yüzlerine sıvazlayıp Allah katında inşallah kabul olur deyip hep birlikte içlerinden geçirdiler.