İnönü Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Bayram Murat Asma, uluslararası kayısı sempozyumunun düzenlendiği Ermenistan'ın başkenti Erivan'daki gözlemlerini, Bakış Gazetesi'nde "Erivan'daki Malatya" başlığıyla yazdı.
Malatya'dan bir grup ile Erivan'a giden Asma'nın yazısı şöyle:
"Erivan'daki Malatya
15. Uluslararası Kayısı Sempozyumuna katılmak amacıyla 20-24 Haziran tarihleri arasında bulunduğum Ermenistan’da Malatya ile ilgili bazı ilgi çekici bilgilere ulaştım. Hem bu bilgileri hem de geziye ilişkin izlenimlerimi sizlerle paylaşmanın yararlı olacağını düşünüyorum.
Osmanlıların Revan, Azerilerin ise İrevan dedikleri Erivan, Ermenistan’ın 1918’den beri hem başkenti hem de en büyük şehridir. Geniş caddeleri, tarihi binaları ve itinayla planlandığı her halinden belli olan Cumhuriyet meydanı, şehrin güzel ve heybetli görünmesini sağlıyor. Cumhuriyet meydanı yaklaşık 100 dekar büyüklüğünde bir alan üzerine kurulmuş. Erivan’ın banliyölerinden gelen yolların kesiştiği noktada yer alan meydanda çok sayıda tarihi bina var. Dışişleri Bakanlığı, Ulaşım ve İletişim Bakanlığı, Ermenistan Kültür ve Sanat Galerisi, Tarih Müzesi, Erivan Postanesi, tarihi otel ve bir park meydanı çevreleyen etkileyici bir mimari bütünsellik oluşturuyor.
Yaklaşık 1.3 milyon nüfuslu, orta ölçek büyüklükteki Erivan’ın ortalama rakımı 989 metre. Rayon olarak adlandırılan 12 ilçeden oluşan şehirde çok sayıda restoran, mağaza, park ve çay bahçesi bulunuyor. Ülkemize göre üç saat zaman farkı bulunan Erivan’da çalışma hayatının güneşin doğuşu ile birlikte başladığını söyleyebilirim. Geceleri tüm şehir ışıl ışıl. Parklar ve çay bahçeleri geç saatlere kadar kadın, çocuk ve gençlerle dolup taşıyor. Çay bahçeleri diyorum ama çay dışında her türlü içeceğin bulunduğu mekanlardan söz ettiğimi söylersem şaşıracağınıza eminim. Çünkü şehirde demli siyah çay bulmak mümkün değil. Erivan halkının böyle bir alışkanlığı, geleneği yok.
Şehirde çocuk ve genç nüfusun çokluğu dikkatimi çekiyor. Bu haliyle Erivan’nın Avrupa şehirlerinden Roma veya Paris’ten pek bir farkı yok.
Erivan’da uçaktan iner inmez görevliler bizi karşılıyor, birlikte sempozyumun yapıldığı otelde varıp önce kayıtlarımızı yaptırıyoruz. Sonra bize sempozyum süresince mihmandarlık yapacak olan Erivan Devlet Üniversitesi Türkoloji bölümü öğrencisi Anna Nalbantyan ile tanışıyoruz. Anna, öğretmen bir anne ve inşaat mühendisi bir babanın kızı. Konuşurken bazı kelimeleri İngilizce telaffuz etmekle birlikte Türkçe’yi güzel ve düzgün konuşuyor. Buradan sempozyum için giden heyetle sohbet etmek belki de uzun süredir kullanmadığı Türkçe’sini pratiğe aktarma imkanı verdiği için oldukça keyifli ve mutlu. Heyettekilere yardımcı olmak için çaba gösterdiği gözlerden kaçmıyor.
Marash semtindeki taştan yapılmış tarihi otele valizleri bırakıp akşamüzeri Cumhuriyet meydanını geziyoruz. Şehir ve yaşayanları hakkında sohbet ederken Anna ve guruptaki diğer sekiz kişiyi şaşırtan bir olay gerçekleşiyor. Yaklaşık 30-35 yaşlarında şık giyimli bir kadının grubun önünde yürüyen Malatya Ziraat Odası Başkanı Bayram Polatbaş’ı durdurup ona Ermenice bir şeyler anlatmaya çalıştığını fark ediyoruz. Bayram Bey şaşkın bir şekilde etrafına bakıyor, imdadına rehberimiz Anna yetişiyor. Durum kısa sürede aydınlanıyor. Meğer, kadın Ziraat Odası Başkanımız Bayram Bey’i uzun süredir görmediği dayısına benzetmiş. Ermenice “Sen benim dayımsın” diyerek boynuna sarılıyor. Başkan, tercüman vasıtasıyla Malatya’dan geldiğini, halen yaşadığı ve muhtarı olduğu Venk köyünde geçmişte çok sayıda Ermeni’nin bulunduğundan ve köydeki tarihi Ermeni kilisesini yeniden restore ettirmeye çalıştığını anlatıyor. Olay karşısında bir süre şaşkınlığımızı atamıyoruz. Guruptaki arkadaşlar şaka yoluyla başkana takılıp yorum yapıyor, başkan bu şakaları hoşgörüyle ve gülümseyerek karşılıyor.
Şehrin doğusuna yaklaşık 2-3 km yürüdükten sonra çok sayıda sanat eseri heykel, çeşme, mimari yapının yer aldığı 500 metre yüksekliğindeki tepeye tırmanıyoruz. Sürekli merdiven çıkmak hepimizi yoruyor. Dinlenmek için her mola verişimizde şehri kuşbakışı seyrediyoruz. Tepenin zirvesine ulaştığımızda bizi bütün heybetiyle Büyük ve Küçük Ağrı Dağları karşılıyor. Her ikisi de elimizi uzatıp dokunacak kadar yakın. Zirvesinde bembeyaz karın bulunduğu Büyük Ağrı muhteşem güzellikte. Etrafımızda Ağrı Dağını ve Erivan’ı kuşbakışı seyreden kızlı-erkekli yüzlerce genç var. Malatya grubu olarak bu manzaranın önünde hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
Dönüşte akşam yemeği için ‘Anadolu’ yemeklerinin bulunduğu söylenen bir lokantadayız, ama yemeklerin sadece adı var. Peynir, sebze ve bol ekmek ile karnımızı doyurmakla yetiniyoruz Erivan’daki ilk günümüzün finalinde.
Ermenistan gezisinin ikinci günü için Türkiye’de alışmadığımız kadar erken kalkmak zorundayız. Sabah saat sekizi gösteriyor ama güneş Erivan’da henüz doğuyor. Sempozyumun yapıldığı otele geçiyoruz ve akşama kadar İngilizce sunulan bildirileri dinliyoruz.
Üçüncü gün sempozyumdaki bildiriler erken bitince rehberimizle birlikte Erivan sokaklarını dolaşıyoruz. İlk gezdiğimiz yer, tarihi bir meyve-sebze pazarı. Malatya’daki kapalı sebze haline çok benziyor. Pazar hayli kalabalık ve satıcıların çoğu kadınlardan oluşuyor. Tezgahların en önünde Ermenilerin ‘Yerevani’ dedikleri Türkiye’de ‘Aprikoz’ olarak bilinen oldukça iri ve gösterişli kayısılar satılıyor. Hemen yanında bizim ‘Kabaaşı’ kayısı çeşidinin kükürtlü kuru kayısıları var. Kuru kayısıların Türkiye’den geldiğini öğreniyoruz. Fiyatları ise bir hayli pahalı. ‘Malatya kuru kayısıları’ yaklaşık 18-25 TL, Aprikoz çeşidine ait yaş meyveler ise 4-5 TL’den satılıyor. Tezgahların arka taraflarında kuru incir, kuru elma-armut, kuru şeftali, erik ve diğerleri sıralanmış.
İkinci durağımız, Hüseyin Ali Han tarafından 1763 yılında yaptırılan “Erivan Mavi Cami”. Yaklaşık 3-5 dekar büyüklüğündeki bir alana kurulmuş olan ve halen ibadete kapalı cami dışında, misafirhane, görevlilerin kaldığı çok sayıda odalar ve turistik eşya satılan küçük dükkanlar var. Bizi 65-70 yaşlarında güler yüzlü görevli bir hanım karşılıyor. Çok güzel bir İngilizce ile Erivan Mavi Cami hakkında bilgiler veriyor. Ermeni asıllı görevli hanımın uzun yıllar önce İran’dan geldiğini öğreniyoruz.
Adını çok duyup merak ettiğimiz ‘Malatya Mahallesini’ görmek için artık iyiden iyiye sabırsızlanıyoruz. Erivan’ın yaklaşık 5-6 km dışında olan ‘Malatya Mahallesi’ne otomobil ile ulaşıyoruz. Yola çıkarken ‘Malatya Mahallesi’ni bir-iki sokak üzerine karşılıklı dizilmiş evlerin bulunduğu bir yer olarak hayal ediyorum. Erivan’daki Malatya’yı tanımak için yaya dolaşmanın daha iyi olacağına karar verilince bir tepenin üzerinde otomobillerden iniyoruz. Rehberimiz yaklaşık 5-6 km çapında yan yana dizilmiş 2-3 katlı evlerin var olduğu bir alanı bize gösteriyor ve ‘İşte size ‘Malatia-Sebastia semti’ diyor. Guruptaki herkes şaşırıyor. Karşımıza koca bir şehrin çıkacağını o ana kadar hiç düşünmemiştik. Başlangıçta 300-500 kişinin yaşadığı bir mahalle hayal ederken 150-180 bin kişinin yaşadığı koca bir şehirle karşılaşıyoruz. Sabah henüz otelde iken Ziraat Odası Başkanı Bayram Bey ile “Malatya mahallesine gidip önce muhtarı buluruz, sonra Türkiye-Malatya’dan gelmiş yaşlı insanlara ulaşırız, onları bulamasak bile çocukları ile konuşuruz, hatıra resim çektiririz” şeklinde yaptığımız planların tümü suya düşüyor. Hayal ettiğimiz muhtarı bulamayınca Erivan’daki Malatya semtinin yetkilisi ile tanışmak için yola düşüyoruz. Epeyce yürüdükten sonra büyük bir binanın önünde duruyoruz. Binayı tanıtan Ermenice-İngilizce yazılmış pirinç bir tabela var. Tabelada tam olarak “Ermenistan Cumhuriyeti Erivan Bölgesi Malatya-Sebastia Yönetim Başkanlığı” yazıyor. Önce randevu almaya çalışıyoruz. Sonradan adının ‘Davit Ohanyan’ olduğunu öğrendiğimiz yönetici çok yoğun olduğunu ve görüşmek istemediğini kapıdaki görevli vasıtasıyla bize bildiriyor. Rehberimiz Anna Nalbantyan randevu alabilmek için yoğun çaba harcıyor, epeyce uğraştıktan sonra 20-25 dakika sonra nihayet Kaymakam ve Belediye Başkanlığı görevini yürüten Davit Ohanyan’nın makamındayız. Şaşırdığı her halinden belli olan Başkan Ohanyan bizi makam odasının kapısında karşılayıp gruptaki herkesin elini sıkarak ‘Hoş geldiniz’ diyor. Rehberimiz Anna, Malatya grubunun Erivan’a geliş sebebini kısaca izah ediyor. Sonra tercüman vasıtasıyla sohbet başlıyor. Herkesin merak ettiği ortak konu ‘Malatya-Sebastia’ semtinin hikayesini öğrenmek ve Malatya’dan tehcir ile göç eden birileri ile tanışmak. Başkan Davit Ohanyan “Malatya-Sebastia semtinin Malatya, Sivas ve İstanbul’dan tehcir yoluyla gelen Ermenilerin 1925’de bölgeye yerleşmesi sonucu kurulduğunu, Nor Malatya, Nor Sebastia, Zoravar Antranik, Şahumian ve Araratian adında beş mahallenin var oluğunu, bölgede çoğunlukla fakir insanların yaşadığını, Malatya’dan gelen ‘Gülenya’ isimli bir hanımın ise 2010 yılında 102 yaşında vefat ettiğini, vefat etmeden önce bir Tv programında kendisiyle röportaj yapıldığını” kısaca anlattı. Malatya’dan göç etmiş kişilerin çocuk veya torunlarıyla tanışma isteğimiz zamanın kısıtlı olması nedeniyle gerçekleşmedi. Başkanın basın danışmanlığını yapan bir hanım ile birlikte Malatya semtinde kısa bir gezinti yapıyoruz, yaşlı insanlarla konuşarak Erivan’da Malatya’nın izini arıyoruz.
Dördüncü gün, Türkiye sınırına çok yakın Armavir isimli bir ilçeye gitmek için minibüslerle yola koyuluyoruz. Erivan’dan çıkar çıkmaz manzara değişiyor. Tek katlı, çatısı sac kaplamalı, kalın ve yüksek duvarlarla çevrili evlerin var olduğu köylerden hızla geçiyoruz. Çevrede koyun ve sığır sürüleri, peşinde çoban köpekleri var. Erivan’da görmeye alıştığımız düzen, güzellik çoktan kaybolmuş durumda. İkinci ve farklı bir Ermenistan ile karşı karşıyayız. Erivan’ın lüks, muhteşem yaşantısı, yerini çaresiz ve yoksulluğa bırakmış durumda. Eski binaların önündeki bozuk yollardan geçiyoruz. Yollarda 1960-1970 model kamyon ve otomobillerin çokluğu bizi bir hayli şaşırtıyor.
Öğlene doğru yurtdışında kurulmuş bir vakıf tarafından organize edilen kayısı işletmesine varıyoruz. Yaklaşık 400 dekar büyüklüğündeki kapama kayısı bahçesinde organik üretim yapılıyor. Önce işletme hakkında bilgilendirme toplantısına katılıyoruz, arkasında misafirlerle birlikte tarihi bir mekânda öğlen yemeği yiyoruz.
Erivan’daki beşinci ve son gün, 2015 yılındaki sempozyuma ev sahipliği yapacak şehrin seçimi var. Çin-Bejing ve Türkiye-Malatya seçimi kazanmak için kıyasıya yarışıyor. Seçimi beş oy farkla Çin kazanıyor. Malatya ekibinde ise tam bir hayal kırıklığı hakim.
Ertesi gün sabahın erken saatinde biraz yorgun, biraz da buruk şekilde Moskova uçağına binerken Erivan şehir haritasında yerini tespit ettiğim Arabkir semtini gezememiş olmanın hüznünü yaşıyorum. Türkiye’den çok uzaktaki Arabkir’i gezip yeni bir şeyler öğrenme fırsatını kıl payı kaçırmanın üzüntüsü ile Malatya’ya dönüyorum..