Yazar Necati Güngör'ün "Annem, Babam, Malatya" adlı kitabı, Dünya Yayın Grubu tarafından yayınlanan aylık "popüler tarih" dergisinin Ocak sayısına, "Gündemdeki Kent .. Farklı Bir Malatya.." başlıklı röportajla konu oldu.
Derginin muhabirlerinden Sebahat Bağbars'ın, kitapla ilgili olarak yazarı Necati Güngör'le yaptığı röportaj, derginin 5 sayfasında ve Malatya ile ilgili 17 fotoğraf eşliğinde yayınlandı. Bu fotoğraflar arasında, Malatya'nın bugünkü Atatürk Caddesi'nin "başı" olarak bilinen, Tekke Camii ile çevresinin 1920'li yıllarda çekilen bir görüntü de yeralıyor.
Sebahat Bağbars'ın röportajının girişi şöyle:
...
"Usta öykücü Necati Güngör, son kitabı Annem Babam Malatyada, 60lı, 70li yıllara kadar Malatyanın bir açıkhava müzesi olduğunu; topraktan adım başı tarihî eser, yatır ve efsane fışkırdığını anlatıyor.
Biz de Popüler Tarih olarak, konuya arkadaşımız Sebahat Bağbars
Uzaklarda kalmış bir türkü: Malatya, Malatya bulunmaz eşin / Gönülleri coşturur ay ile güneşin... Bu türkünün bestesi bize, son zamanlarda küskün, yorgun Malatyanın farklı yönleri de olduğunu anımsattı.
Evet; önce kötü muamele ile gündeme gelen bir çocuk yurdu ile gündeme girdi Malatya; sonra da, 5.3lük depremle... Son olarak da, beş binden fazla insanı hastanelere düşüren salgınıyla...
Ancak geçmişi binlerce yıla dayanan Malatyanın çok daha farklı fotoğrafları da var... Biz de Popüler Tarih dergisi olarak, kısa bir süre önce Necati Güngör imzasıyla, Heyemola Yayınları arasında, Annem Babam Malatya / Bir Kentin Yaşamöyküsü adıyla yayımlanan kitabın ve yazarının rehberliğinde, bu tarihî kenti lâyık olduğu şekilde anmak istedik...
Yapıt, bir anı-tarih kitabı olarak sunulmuş... Kuru tarihî bilgiler, yaşanmış bir ömre eşlik ederek bambaşka bir lezzette, sizi gerçek Malatya ile buluşturuyor.
Malatyanın dününü, bugününü ve Necati Güngörün bu süreçteki yerini, yazarla yaptığımız söyleşi ve kitaptan alıntılarla size aktarmaya çalışalım...
Üç bin yıl önce Hititler bu şehri kurduklarında, buraya meyve bahçesi, bal anlamına gelen Maladiya ismini vermişler.
Asurlular; Milidia; Romalılar ise, Melita ve Melitene adını kullanmışlar. Arapların, Malatiyesini biz Türkler, Malatya olarak bugüne taşımışız...
Malatyanın bugünkü kent merkezinin yedi kilometre doğusundaki Aslantepe, Gelinciktepe, Fethiye Höyükde yapılan kazılarda, İlk Tunç Çağı kalıntılarına rastlanmış; Hititlerin burada bir kent kurduklarını ve bu kenti uzun süre egemenlikleri altında bulundurduklarını da biliyoruz bugün.
Daha sonra sırasıyla; Asur, Urartu, İskit, Pers egemenliklerini yaşayan Milidia, bir süre de Büyük İskenderin kılıcı altında kalıyor.
M.Ö. 66 yılında, Romalı Komutan Pompeius, Malatya yöresini, Pontos Kralının elinden alarak Sasanilere karşı Roma İmparatorluğunun sınır kalesi yapar. Hz. İsadan sonraki yüzyıllarda ise, Sasani, Bizans ve Arap egemenlikleri altında kalan kent; birçok kez Bizanslılar ve Araplar arasında el değiştirir.
Malatya, 1101de Danişmendlilerin eline geçse de, 1105te I. Kılıç Arslan tarafından Anadolu Selçuklu Topraklarına katılır.
1399da Yıldırım Bayezidin egemen olduğu yöre, iki yıl sonrasında Timurun ordularınca yağmalanıp, harabeye dönüşür.
Timur çekildiğinde Osmanlı, Memlûkler ile, Malatya için savaşır. Fakat yorgun kent, ancak 1515te, Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı topraklarına katılır...
Varoluşundan bugüne, Malatyanın başına gelenler elbette bunlardan ibaret değil... Malatyanın bir de yer değiştirme öyküsü var.
Halk arasında yayılmış söylentilerin de destekleyerek efsaneleştirdiği bu öyküye göre, Malatyalılar sonbahar gelince kışlık evlerine, yani şimdiki Eski Malatyaya (Battalgazi) taşınırlarmış. Yaz mevsiminde ise Aspuzu Bağlarına göçerlermiş... Malatyalılar kışlık evlerinden ayrılırken, ateşlerini de bir kuyuda muhafazaya alırlar, kışın dönünce de ateşlerini kuyudan çıkarırlarmış...
Bir kış, bakmışlar ki, kuyudaki ateş sönmüş. Bunun bir uğursuzluk işareti olduğunu düşünerek, yeniden Aspuzuya dönüp yazlık evlerine temelli yerleşmişler...
Bu efsaneyi biz de Necati Güngöre soruyoruz..."
Bu girişten sonra, Güngör'le yapılan röportaj yeralıyor.