Hürriyet Gazetesi yazarlarından Şükrü Küçükşahin, "Fransa'da bir Türk Rektör" başlıklı yazısında, Malatyalı olan Rouen Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Cafer Özkul'u yazdı.
İşte o yazı:
..
FRANSA'DA BİR TÜRK REKTÖR
FRANSADA okuyan öğrencilerimiz geçen hafta Strazburgda, 400 gencin katıldığı "Türk Öğrenci Kongresi" düzenledi.
Ömer Gülel ile Hakkı Ünal başta olmak üzere 15 arkadaşın bu başarılı organizasyonunda öğrenciler, Türk ve Fransız akademisyen, işadamı, gazeteci ve siyasetçileri dinleme; onlara soru yöneltme olanağı buldular.
Doğal olarak AB-Türkiye ilişkileri konuşmaların ana teması oldu.
Türkiyenin geleceği bu gençlerin çoğunun, ABnin en güçlü ikinci ülkesinde eğitim görseler de tam üyelikte "mutlu son" beklemediklerini gördük.
Gençler arasında, "Bizi niye alsınlar ki" diye soranlar çok; ama, "Türkiye, girmek isteyen değil de zorla alınmak istenen ülke" şeklindeki algılama daha yaygın, diyebiliriz.
TEK VE İLK
Konuşmacıların bu anlayışı değiştirmeye çalışmasına rağmen, öğrencilerin işadamı Hamdi Akının sorusuna verdiği yanıta baktığımızda yüzde 80inin Türkiyeye dönmekten yana olduğunu gördük.
Sanırım geri kalan yüzde 20 de Fransadaki gurbetçilerin çocuklarıydı.
Konuşmacılara göre, bu ruh haline karşı "Başarıya odaklanma" panzehirini kullanmak en akılcı yoldu; organizasyon sahiplerinin mesajı da aynıydı.
Çünkü, arkadaşlarının karşısına çıkardıkları Rouen Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Cafer Özkul, tam anlamı ile bir başarı öyküsüydü.
Malatyanın Kocaözü Köyünden çıkan Özkul, devlet parasız yatılı okuduktan sonra Etibanktan kazandığı bursla 37 yıl önce Fransaya gitti.
Orada kalıp 2005 yılında da Ordinaryüs Profesörlüğe yükselen Özkul, geçen yıl 26 bin öğrencisi olan üniversiteye, üç aday arasından 132 oyun 80ini alarak ve de ilk tur oylama sonucunda rektör seçildi.
Yurtdışında ilk ve tek Türk rektör olan Prof. Özkul, Türk öğrencilerin karşısında, tam uyum halinde, "iki dilli, iki kültürlü" olmanın avantaja dönüştürülebileceğinin kanıtı gibi durdu.
DİN ETKEN DEĞİL
"Şimdi ülken için neler yapabilirsin" sorusuna muhatap olduğunda Hamdi Akının, "Biz öğrenci yollayalım, eğitip geri göndersin yeter" demekten kendini alamadığı Özkul, AB konusuna da Türk öğrenciler gibi bakmadı.
Dışarıdan baktığında Türkiyenin en önemli sorununu, "donanımlı nüfusa sahip olmamak" diye özetleyen Özkul, şöyle devam etti:
"ABye girme sorunumuz yok aslında. Sorun nüfusun kalitesi."
Özkula, Başbakan Erdoğanın, üç çocuk önerisini anımsatmaya gerek yoktu.
Çünkü Hoca, Türkiyenin genç nüfusu nedeniyle ABye alınacağı tezine katılmadı, "Yine söylüyorum; önemli olan nüfusun donanımıdır. Türkiye bunu yapabilir; yaptığımızda da görürüz ki Müslüman olmamız da üyelik için hiç engel değil" diye ısrar etti.
Özkul, Türkiyenin adaylığına karşı çıkan etkili Fransız siyasetçilerle sık sık görüştüğünü, her defasında, "Türkiyeye kapıyı kapatmayın. Gelişme ancak kapı aralık kaldığı sürece olacaktır" dediğini anlattı.
Aynı tavsiyeyi her görüştüğü Türke de yaptığını söyleyen Özkul, "Bu kapının açıklığı önümüzdeki umut olacaktır. Kapı açık kalırsa umut da gelir bizimle kucaklaşır" inancında.