SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Halk Neden Bunu Yapmasın?"

0
Güncellendi - 2015-12-28 02:47:45
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Akçadağ Meslek Yüksek Okulu Atçılık ve Antrenörlük Programı, sahip olduğu zengin altyapı tesisleri, herbiri birer lüks otomobil değerindeki cins atları, atlı sporlara; at yetiştiriciliğine ve atlı spor antrenörlüğüne yönelik özgün müfredatının yanısıra özellikle engelli çocukların atlarla tedavisi alanındaki uzmanlık uygulamaları ve halka açık at binme kursları ile Malatya’da sıradışı bir yüksek okul portresi çiziyor. 

Türkiye’deki üniversite ya da yüksek okullardan sadece 8’inde olan Atçılık ve Antrenörlük Programı’nın biri de Malatya İnönü Üniversitesi Akçadağ MYO bünyesinde bulunuyor. 

İlk olarak 2010-2011 eğitim ve öğretim yılında öğrenci almaya başlayan ve bugüne kadar mezun ettiği öğrencilerinin hepsi iyi düzeyde maaşlarla iş sahibi olan Akçadağ MYO Atçılık ve Antrenörlük Programı, sadece öğrenci yetiştirmiyor aynı zamanda kısa süre sonra açılışını yapacağı tesislerde arzu eden herkesin belirli bir ücret karşılığında katılabileceği at binme kursları da düzenliyor. 

İnönü Üniversitesi’nin Battalgazi Kampüsü’nde klasik deyimle Ankara’nın doğusundaki en modern ve gelişmiş atçılık ve atlı sporlar antrenörlüğü tesislerine ve geniş bir akademik kadroya sahip olan Akçadağ MYO Atçılık ve Antrenörlük Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Köseman ile programın amaçları, faaliyetleri, hipoterapi tedavisine yönelik uygulamalar, atlı sporlar ve halka açık at binme kursları konusunda konuştuk. 

-Atçılık ve At Antrenörlüğü Programı’nın Akçadağ MYO bünyesindeki kuruluş serüveni nasıl başladı, bugünlere nasıl gelindi? 

-Atçılık ve At Antrenörlüğü Programı, İnönü Üniversitesi Akçadağ MYO bünyesinde teorik eğitim ve mesleki uygulama yapmak amacıyla düşünüldü, planlandı ve hayata geçirildi. Bir süre sonra yine üniversitemiz tarafından Atçılık Uygulama ve Araştırma Merkezi de kurulunca, bu alanda araştırma, çalışma ve uygulamaların yapılacağı Battalgazi Kampüsü’ndeki bu tesisler kuruldu ve faaliyete geçirildi. 

Bu programda bu eğitim ve öğretim yılında 45 öğrencimiz var. Programa ilk defa 2010-2011 eğitim-öğretim yılında öğrenci aldık. 2012 yılında da ilk mezunlarımızı verdik. Bu sene 3’üncü mezunlarımızı vereceğiz. Tesisilerimizin olmadığı ilk iki yılda Sultansuyu Tarım İşletmesi ile İnönü Üniversitesi arasında bir protokol yapıldı ve haftada bir veya iki kez oraya gitmek suretiyle uygulama derslerimizi orada yaptık. Çalışma ve antrenmanlarımızı Sultansuyu Harası’nda yürüttük. Bu tesis faaliyete geçince, uygulamalarımızı yüzde 90 oranında kendi tesislerimizde yapmaya başladık.

Haftanın 7 günü istediğimiz şekilde burada uygulama derslerimizi sürdürüyoruz. Sultansuyu Tarım İşletmesi’ne de farklı uygulamalar ve farklı bilgileri edinmek üzere ayda veya iki ayda bir gidip gelmek şeklinde sürdürüyoruz. 

-Atçılık ve At Antrenörlüğü Programı’nın bileşenleri nelerdir, tesisleriniz nelerden oluşuyor, kaç atınız var?

-Atçılık ve Antrenörlük Programı’nın 2010 yılına kadar 4 ayrı bileşeni vardı.  Atçılık İşletmeciliği, Atçılık Antrenörlüğü, Nalbantlık ve Yetiştiricilik. 2011 yılında Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) bunların hepsini tek bir program haline getirdi. Yeniden yapılandırmadan sonra da bu programa Atçılık ve Antrenörlüğü adı verildi.  Tesislerimiz geniş bir sahaya yayılmış durumda. Atların barındığı tavla var. Şu anda tavlada 10 atımız var. İstediğimiz taktirde at envanterimizi 30’a kadar yükseltilebilecek durumdayız.

-Atçılık ve At Antrenörlüğü Programı’nın kuruluş amacı nedir?

- Bizim temel kuruluş amacımız, atçılık sektörüne ve atlı sporlara ara eleman yetiştirmek. Atlı sporlar deyince koşular var, binicilik var, geleneksel atlı sporlar var.  Bunların her birine işin teorisini ve pratiğini bilen, her ikisini hayatın içinde birlikte yorumlayabilen nitelikli elaman lazım. Bunun dışında Sultansuyu gibi at yetiştiren kamu ve özel işletmeler var.  Bu sektöre de eleman lazım.  

2014 yılında Atçılık ve Atlı Sporlar Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kurduk. Bu da Türkiye’de  üniversiteler içerisinde bir ilk oldu. Çünkü üniversitelerde atçılıkla ve atlı sporlarla ilgili araştırma ve uygulama yapan bir merkez yoktu. Bir tek Haceteppe Üniversitesi’nde bir merkez var o da sadece binicilik alanında faaliyet yürüten bir merkez.  Bizim üniversitemizin hem konsepti hem de amaçları daha farklı. İnönü Üniversitesi olarak bunu başarmış olduk. Burada amaçlarımız ve hedeflerimiz var. Tabii ki başta atlı sporların yaygınlaştırılması, geliştirilmesi, sevdirilmesi ve halka yönelik aktivitelerin yaygınlaştırılması, Malatya ile üniversite işbirliğine bir katkı daha sağlaması. İş birliğini geliştirmesidir.

- Bu programdan mezun olan öğrencilerin iş bulma imkanları konusunda ne söylenebilir? Bugüe kadar mezun ettiğiniz öğrencileri takip ediyor musunuz, iş sahibi olabildiler mi?

-Burada mezun olan öğrenciler, antrenörlük alanına, yetiştiricilik alanına yönelebilirler. Nalbantlık alanında faaliyet gösterebilirler. Bir de atçılık işletmeciliği dediğimiz  idari seviyede faaliyet gösterebilecekleri  4 ayrı dalda iş bulabilecekleri bir alanda mezun olmuş olacaklar. 

Sektöründe çok ciddi şekilde yetişmiş insan gücüne ihtiyacı var. Hipodromlarda  görev yapan antrenörlerin büyük bölümü çekirdekten yetişmiş ‘alaylı’ dediğimiz insanlar.  Artık bu sektörde  günümüzün ihtiyaçlarına cevap veremediklerini düşünüyorum. Çünkü bilimsel alt yapıdan eksik olduklarını düşünüyorum. Daha nitelikli eğitimli, bilimsel verilerle donatılmış insan gücüne ihtiyaç var. Ve biz bunları sadece üniversitelerde yetiştirebiliriz. Bu açığı üniversiteler kapatabilir. Biz, mezun ettiğimiz öğrencilerimizle irtibatımızı kesmiyoruz. Hemen hepsi bugün işsahibi ve işlerinden de memnun olduklarını biliyoruz. 

- At ve At Antrenörlüğü Programı’nın belki de en önemli işlevlerinden biri de Hipoterapi ile engellilerin tedavisi olduğunu biliyoruz. Öncelikle ‘terapide atlardan neden ve nasıl yararlanılıyor?’, bunu öğrenelim?

- Tedavide atların kullanılması fikri, atların sahip olduğu fizyolojik, duyusal, duygusal, bilişsel ve sosyal faydaları nedeniyle gündeme gelmiştir. Atlar son derece hassas hayvanla olup, çevresindeki herşeye dikkat gösterir ve davranışlarını da buna göre ayarlar. Ayrıca atın yürüyüşünün değişken, ritmik ve tekrar eden hareketler şeklinde olması, binicisine önemli ve sağlıklı katkılar yapmaktadır. At, hastanın nöromotor işlevinin yerine getirilmesi için kullanılan bir araçtır. Tedavide ve tedavi dışında atla olan temas, çevre etkileri ve atla yapılan diğer faaliyetler de duyusal gelişime olan katkısı nedeniyle tedavi sürecine pozitif etki sağlamaktadır.

-Peki sizin merkezinizde Hipoterapi alanında hangi çalışmalar yapılıyor? Hipoterapi amacıyla size başvurmak isteyenler nasıl iletişim kurmalı?

- Programımızın temel uğraşlarından biri de hipoterapi dediğimiz  (Fiziksel  ve zihinsel engellilerin atla tedavisi) uygulamayı burada oluşturmaya çalışıyoruz. Hipoterapi  engellilere yönelik, iyileştirici özelliği bir takım bilimsel yöntemlerle ispatlanmış bir tedavi yöntemidir. Tabi üniversite olarak bu konuda bir takım avantajlarımız var. Engelli Çocuklar Araştırma ve Uygulama Merkezimiz var. At ve Atlı Sporlar Araştırma ve Uygulama Merkezimiz var. Onun dışında Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda  Engellilerde Spor ve Egzersiz dediğimiz bir alan var. Bu kadar bilim dalını bir araya getirmek suretiyle ortak bir çalışma alanı oluşturup  hem araştırma yapmayı hem de uygulama yapmayı kafamıza koyduk. Çok yakında üniversitemiz bünyesinde amaca ve tedaviye uygun çocukları tespit ederek, burada tedaviye getireceğiz. Zaten bizim öğrencilerimiz Atla Tedavi dersi de alıyor.  Üniversitede bu dersi alırken, burada da bunun uygulamasını yapıyor.

Bir taraftan da engelli çocukları biz tedaviye almak suretiyle ki bunların arasına tıpla ilgili insanlar olacak. Fizyoterapistler, psikiyatristler, sadece atçılık uzmanı olmayacak, hep birlikte çocukların tedavisinde atlardan yararlanacak şekilde çalışmaya başlayacağız. Bunların hepsi kapsamlı, son derece önemli çalışmalar.  Şöyle Ankara’dan doğuya geldiğinizde bu kadar kapsamlı çalışmaları yürüten bir merkez olarak ortaya çıkıyoruz. 

Atlar muhteşem varlıklardır. Duygu dolu, tıpkı insanlar gibi sosyolojik topluluklardır.  İnsanlara duygusal ve fiziksel anlamda hizmet edecek şekilde yaratılmışlardır. İnsanın varlığına ve amaçlarına uygun yaratılmışlardır. Sadece onlara yaklaşmak, atlarla bütünleşmek, bilimin öngördüğü şekilde atlara disiplinli bir eğitim verdiğinizde atlardan çok olumlu sonuçlar alırsınız.

Bu konuda iletişime geçmek isteyen vatandaşlarımız, üniversitemizin web sitesindeki iletişim bilgilerimiz üzerinden bizimle temas sağlayabilirler. 

-Atlar bugün en çok hangi alanlarda kullanılıyor?

-Atlar çok çeşitli amaçlar için kullanılıyor. Günümüzdeki en yaygın kullanım amacı atlı sporlar.  Atla tedavi uygulamalar da çok önemli. Eskisi gibi tarım işlerinde fazla kullanılmıyor. Ama dünyada at eti artık önemli bir gıda ürünü. Etinden ve sütünden de faydalanılıyor.  Mesela Çin, yılda 170 bin ton, Kazakistan 70 bin ton at eti üretiyor. Bu ülkeler dışında da at etinin ekonomik değer olarak olduğu ülkeler de bulunuyor. 

- Programınızın bir de halka açık at binme kursları düzenlediğini biliyoruz. Bu kurslara kimler katılabilecek, kurs programının içeriği nedir, bir de ücretleri hakkında bilgi verirseniz okuyucularımız belki de bu aktivite ile yakından ilgileneceklerdir...

-Atlı sporlar, dünyanın en güzel ve en güzide sporlarından birisidir. İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde büyük ilgi gösterilen bir spor dalıdır. Tabi biraz masraflı olması nedeniyle pahalı bir spor. 

Bizim temel amaçlarımızdan birisini de işte bu alanda gerçekleştirmek için çalışıyoruz: Ata sporumuzu halka sevdirmek ve yaygınlaştırmak. 

Binicilik dünyada elit insanların yaptığı bir spor olarak kabul ediliyor. Ama biz bunu elit spor olmaktan çok, isteyen herkesin yapabileceği bir spor haline getirmeyi amaçlıyoruz. Zaten üniversitenin bir kar amacı yok ve dolayısıyla halkımız neden bu sporu yapmasın diye düşündük ve  burada binicilik ve atlı sporları yaygınlaştırmak istiyoruz. Bununla ilgili kurslar düzenliyoruz. Üniversite içinden ve dışından gelmek isteyen herkes için hafta içi ve hafta sonu, antrenörler eşliğinde bu spor öğrenmek isteyenler için kurslar veriyoruz.  Büyük kentlerdeki binicilik kurslarından çok çok düşük bir ücret belirledik. 

Üniversite personeli için 200 TL, dışarıdan gelenler için 250 TL. Haftada iki kez 40’ar dakikalık kurslar olacak. Bu kurslar birebir antrenörler eşliğinde verilecek.  Türk Alaca Atı, Haflinger denilen Avusturya atı, Alman atı ve Arap atlarımız var. 

Tesislerimizde ayrıca atlarımızın çalışacağı alanlarımız var. Binicilikle ilgili tesislerde mutlaka var. Bunlara biz Manej diyoruz. Manejler açık ve kapalı olmak üzere iki şekilde bulunuyor.

- Atçılık ve At Antrenörlüğü dışında bir de İnönü Üniversitesi bünyesinde Atçılık Araştırma ve Uygulama Merkezi bulunuyor. Bu merkezin işlevi nedir? 

- Atçılık Araştırma ve Uygulama Merkezi’mizde her türlü çalışmalarımızı sürdüreceğimiz şekilde projelendirilip yapıldı.  Soyunma –giyinme odaları, dinlenme salonu, ofisler, öğrenci kafeteryaları, nalbanthane var. 

Nalbantlık Türkiye ve dünyada çok önemli bir çalışma alanı. Geçmişte bizim ülkemizde önemli bir meslekti ama şu anda kalmamış. At demek ayak demektir. Atların ayak ve tırnak sağlığı çok önemli. Dolayısıyla nitelikli ve yeterli nalbant yok. Atçılık sektörünün temel sıkıntılarından bir tanesi.  Bu konuda yeterli bilinç düzeyi olmadığı için insanlar bunu tercih etmiyor ama halbuki hipodromlarda 2 -3 bin at var. Bu atların her ay ayak ve tırnak sağlığının yapılması lazım. Dolayısıyla bu ayda 3 bin atın ayak bakımı demektir. Bir nalbant günde en fazla 15 atın tırnak bakımını yapabilir. 3 bine bölündüğünde bir hipodromda 50-60 nalbantın çalışıyor olması lazım. Bu da bir istihdam alanıdır. Kişi eğer bu alanda kendini yetiştirmişse inanın bir Cumhurbaşkanının maaşına eş değer oranda veya daha fazla bir gelir kazanacağı meslektir.  Sadece nal çakmak demek de değildir. Nalbantlık demek bir ortopedistin yaptığı gibi atın ayak sağlığı ile ilgili çok iş yapan insan demektir.

SÖYLEŞİ: Güler HAZAR- Yeni Malatya Gazetesi

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız