CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesine ilişkin, "Birinci soru Erdoğan'a Veliaht Prens diyor ki arama yapılabilir 5 Ekim'de. Ama siz aramayı 10 gün sonra yapıyorsunuz. Yani 15 Ekim'de yapıyorsunuz. Neden ve hangi gerekçe ile 10 gün beklendi?" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Dün emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili çalışma yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, "Sizin davanızın takipçisi olmaya kararlıyız. Bu konuda kanun teklifimizi verdik. Bu teklifin parlamentodan geçmesi için her türlü çabayı göstereceğiz. Efendim çok açık olurmuş. Sen iktidarsın açığı engellemek için niye gidiyorsun emeklinin aylığını düşürüyorsun. Ortaya çıkardığın açık her yıl artıyor. Çık önce bu millete Sosyal Güvenlik Kurumunu nasıl batırdığını anlatacaksın. 750 milyarlık açık nereden kaynaklanıyor. CHP olarak biz emeklilikte yaşa takılanların sorunlarını takip etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
"Neden ve hangi gerekçe ile 10 gün beklendi?"
Kılıçdaroğlu, Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim Salı günü Suudi Arabistan’ın başkolosluğuna gittiğini anlatarak, Kaşıkçı’nın gitmeden önce nişanlısına ‘Eğer ben çıkmazsam sen Türk Arap Medya Derneğine haber vereceksin. AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’a da bilgi vereceksin’ dediğini ifade etti. Kılıçadroğlu, aynı gün 3 buçuk saat geçtikten sonra çıkmayınca nişanlısının iki yeri de aradığını ve 2 Ekim Salı günü cumhuriyet savcılığının soruşturmayı başlattığını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Kaşıkçı'nın nişanlısı telefon ettiğinde Yasin Aktay ne yapıyor? Sözleriyle okuyorum, 'Bizim istihbaratı da, emniyet güçlerimizi de, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ofisini de bilgilendirdim. Kısa bir süre içerisinde bütün makamlar haberdar oldular, hemen gereken tedbirler alındı' diyor. Havaalanında kuş uçsa artık tespit edilecek bir noktaya gelindi. Kaşıkçı çıkmadı, nişanlısı telefon etti. Yasin Aktay herkese haber verdi, öyle bir noktaya geldik ki havaalanından kuş uçsa herkesin haberi olacak. 5 Ekim, dünya medyası yazıyor içeride öldürüldü diye. Prens Veliaht Muhammed bin Selman Bloomberg'e açıklama yapıyor, ‘Türkiye’nin İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda arama yapılmasına izin verilebilir.’ Birinci soru Erdoğan'a Veliaht Prens diyor ki arama yapılabilir 5 Ekim'de. Ama siz aramayı 10 gün sonra yapıyorsunuz. Yani 15 Ekim'de yapıyorsunuz. Neden ve hangi gerekçe ile 10 gün beklendi? İkinci soru konsolosluğun konutunda da arama yapılacak 16 Ekim'de. 15 Ekim'de konsoloslukta 16 Ekim'de konsolosun evinde. Şu garip işe bakın. Ayın 16’sında konsolos elini kolunu sallayarak uçağa binip Suudi Arabistan'a gidiyor. Konsolos Suudi Arabistan’a giderken niçin müdahale edilmedi? Bir cinayetin faili veya tanığı neden serbest bırakıldı. Dokunulmazlığı yok hikaye. Bir cinayet işlenmiş niye serbest bırakıyorsunuz. Kimden izin alıp gitti? Bu soruların cevabını bekliyoruz. Sen iktidar makamındasın ülkeyi haysiyet içinde yöneteceksin, Türkiye’nin itibar ve onurunu koruyarak yöneteceksin."
"Katiller herkesin gözünün önünde Türkiye'de özel uçaklara ve normal uçağa binerek Türkiye'den ayrılıyorlar"
Cemal Kaşıkçı'yı öldürmek amacıyla Suudi Arabistan'dan ekip geldiğini ve konsolosluğa yerleştiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Cemal Kaşıkçı konsolosluğa geldiği zaman öldürülüyor. Dünya medyasına yansıyor. Herkes öldürülüğü konusunda ittifak ediyor görüş birliği var. Peki ne oluyor? Öldürenlerin tamamı elini kolunu sallayarak Türkiye'den ayrılıyor. Katiller herkesin gözünün önünde Türkiye'de özel uçaklara ve normal uçağa binerek Türkiye'den ayrılıyorlar. Kuş değil katiller uçtu. Onurlu, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir çadır devletine dönmüş durumda. Bugün diyor ki beyefendi 'Cinayet İstanbul’da işlendi. Failler İstanbul'da yargılansın.' Beyefendi onlar senin gözünün önünde ve senin himayende yurt dışına çıktılar. Sorduğum sorulara cevap istiyorum. İşin ucunda para olunca bütün bunlar oluyor mu acaba? Memleketi bu hale getirdiler. Para yüzünden katilleri serbest bıraktılar. Para gelirse biz idare edeceğiz diye. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onuruyla haysiyetiyle oynamaktır" açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Türk üniversitelerinin tarihlerinin en özgür en bağımsız dönemlerini yaşadıklarını gayet iyi biliyoruz" sözünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Zaytung haberi değil bu Erdoğan’ın söylediği söz. Ama 19 Ekim’de tam tersini söylüyor. Nasıl oluyor da Türk üniversitelerinin dünyanın en büyük 500 üniversiteleri arasında esamesi okunmuyor diyor. Demek ki bir şeyleri ihmal ettik diyor. Beyefendi siz hala kandırılıyorsunuz. Keşke bir şeyi yanlış yapsan yaptığın her şey yanlış" dedi.
"AK Parti iktidarı yoksulluk demektir"
Kılıçdaroğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"AK Parti iktidarı yoksulluk demektir. AK Parti iktidarı pahalılık, işsizlik demektir. AK Parti iktidarı israf, adaletsiz, tefecilere hizmet eden iktidar demektir. Her yerde bunu söyleyin. Arsaları sattılar, devletin fabrikalarını sattılar dünyanın vergisini topladılar ve bütün milleti artı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni batağın içine soktular. Şimdi tefecilere teslim ettiler. Emir alıyorlar emirle iş yapıyorlar. AK Parti iktidarları döneminde yurt dışındaki tefecilere ödedikleri faiz 158 milyar 135 milyon dolar. Sıcak paranın ve doğrudan yabancı sermayenin götürdüğü kar 198 milyar 157 milyon dolar. Arazi de kalmadı satacak. Borçlanıyorlar ama bu faiz bana yetmez diyor tefeci. Direndi artırmadı önce Merkez Bankası 3 kat faizini arttırdı yılbaşına göre. Sonra 5 yıllık devlet tahvili faizini de artırdı. Dolar bazında faizi yüzde 7,5'e çıkardık ey tefeciler dediler. 3 misli talep oldu bakan damat son derece memnun. AK Parti iktidarı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına değil bir grup tefeciye hizmet eden iktidardır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerden önce 'Yüksek faiz ile ülkemizi ayağa kaldıramayız. Yatırımcıyı güçlü kılacaksak faiz düşük olmalı. 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz' dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Seçimden önce mücadele edeceğim diyor. Seçimden sonra 'Emret tefeci kardeşim faizi kaçtan istiyorsun' diyor. Yalan söylemek günahtır diyorduk. Tefeciye 81 milyonu hizmet eder hale getirmek günahtır. Yakayı tefeciye kaptırmışlar. Türkiye’yi tefeciden kurtarmak bizim borcumuzdur" şeklinde konuştu.
"Bu bütçe vatandaşa deli gömleği giydiren bir bütçedir"
2019 bütçesinin meclise geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Sarayın bütçesi ne? Yüzde 233 oranında artıyor. 854 milyon lira bütçe 2 milyar 800 milyon liraya çıkacak. Bu bütçe vatandaşa deli gömleği giydiren bir bütçedir. Bu bütçeyle mücadele etmek CHP Grubunun namus borcudur. Biz mücadele edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tefecilere hizmet eden iktidarların yolu halkın oylarıyla gitmesidir. Çiftçiye mazot için yarısı senden yarısı bizden diyordu. Söyleyen adam da yok şimdi. Nerede bunlar? Malı tamamen götürdüler, sana bir şey kalmadı. Gübre fiyatlarında yüzde 10 indirim yapacaklarmış, yüzde 100 zam geldi ne indirimi. Cumhuriyetinde tarihinde ilk kez yem fiyatları süt fiyatlarının üstünde. Çiftçinin 2002’de borcu 1 milyardı, 109 milyar liraya geldi. Ameliyatlar yapılamıyor. Memleketi bu hale getirdiler. Önemli olan saray değil, önemli olan bu ülkede insanlarımızın huzur içinde yaşamaları. Biz CHP olarak bu sözü veriyoruz. Bu ülkede herkesin huzur içinde yaşayacağı, her çocuğun yatağa aç girmeyeceği, üniversitelerde özgürlüğün ve özerkliğin olduğu, her üniversite hocasının istediği bilimsel çalışmayı özgürce yapabildiği bir Türkiye inşa edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Öte yandan CHP Grup Toplantısında Kılıçdaroğlu konuşurken bağırmaya başlayan bir partili ise salondan dışarı çıkartıldı.
Ankara, iha