- TBB Başkanı Prof.Dr. Feyzioğlu Malatya'da.. "Malatya'nın şampiyonluğa koşuşunu heyecanla izliyorum"
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da gerçekleştirilecek olan referanduma ilişkin, “16 Nisan’da hayır çıkacağını görüyorum. Anketlere bakmıyorum. Bu kadar baskının olduğu bir yerde anketlerin doğru sonuç vermesi çok zor, ‘hayır’ diyenleri fişliyorlar, tehdit ediyorlar. Siz dua edin. En iyi kalkan sizin dualarınız. Bu Anayasa değişikliği geçtiğinde, sizin evlatlarınız bedel ödeyeceğine biz bedel ödeyelim. Süreç hayırlı işliyor” dedi.
Eğitim-İş ve Atatürkçü Düşünce Derneği Malatya şubeleri tarafından düzenlenen ‘Anayasa'yı Tartışıyoruz’ konferansı, kentteki bir düğün salonunda gerçekleştirildi.
Gazeteci-Yazar Levent Gültekin, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, Askeri Casusluk davasında yargılandığı sırada intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar’ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta, Anayasa değişikliği paketine yönelik sert eleştiriler yapıldı.
“CUMHURİYET HİÇBİR SİYASİ PARTİNİN TEKELİNDE DEĞİLDİR”
Konferansta konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Bilmiyorsunuz ki hepimizin aradığı adliye binasında adalet, hastanede şifa, belediye binasında dayın olmadan işinizin görülmesi. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla önce güven duymak istiyoruz sonda da bu güvenin verdiği gururu yaşayarak yürek dolusu, ben bu ülkenin vatandaşım herkesle eşitim demek istiyoruz. Kimliklerimiz var, mezheplerimiz var, etnik kökenlerimiz var ama bazı şeylerde anlaşalım. Cumhuriyet bu ülkenin ortak değeridir. Cumhuriyet hiçbir siyasi partinin tekelinde değildir. Atatürk ortak değerimizdir. Ayrımcılığa karşı mezhepçiliğe karşı siyasi ideolojilere dayalı her türlü bölücülüğe karşı herkes aynı milletin asli unsurudur diyen bir Türk milliyetçisiyim. Adalet paydasında buluştuğumuzda inanınız zaten o ortak payda bizi en hayırlı sonuçlara götürecektir. Biz farklılıklarımızı altını o kadar çizdik ki, farklılıklarımızı gerçek kimliğimiz haline getirdik. Listeye bir baktık ki sanki hepimiz uzayın ayrı gezegenlerinden ışınlandık ve bir şey olursa ona olacak bana olmayacak dedik. Oysa aynı vatanda yaşıyoruz, aynı dertler çekiyoruz, tasada ve kıvançta birliği yaşamakta zaafa düşüyoruz. Millet olmak birimizin acısı diğerimizin acısı olmak değil mi? Bir başkasının da acısıyla üzülmek değil mi” ifadelerini kullandı.
Feyzioğlu, bir iftirayla karşı karşıya olduğunu iddia ederek, şunları söyledi: “Aşağılık bir iftira ile karşı karışayım. ‘Terörist tabutu taşıdı’ iftirasını atanlarla karşı karşıyayım. Bir daha söylüyorum, katledilen Türkiye Barolar Birliği’nin çatısı altındaki Diyarbakır Barosu’nun başkanıydı, silaha karşı bir başkandı, şiddete karşı bir başkandı. Birilerinin klavyesi başında sözde ucuz kahraman gibi değil, PKK’nın kazdığı hendeğin başında ‘Burada silah istemiyoruz, gidin buradan’ diyen adamdı ve o cümleyi sarf ettikten sonra vurdular. Ben o tabutu taşımayacaktım da kimin tabutunu taşıyacaktım. Ben o tabutu taşımasaydım şerefimi yitirirdim. Tabutunun üstüne örtülen bayrak, Türkiye Cumhuriyeti Diyarbakır Barosu’nun 60 yıllık bayrağıydı.”
“HAYIR ÇIKMASI HER SİYASİ PARTİNİN KAZANCI OLACAKTIR”
‘Hayır’ çıkmasının her siyasi partinin kazancı olacağını dile getiren Feyzioğlu, “Terör örgütü ile halkı birbirinden ayıralım diye çırpınıyoruz. Adalet dediğin de suçlu ile suçsuzu, haklı ile haksızı ayırmaktır. Bir insan inancı, etnik kökeni ve mezhebi sebebiyle suçlu olamaz. Kimse bu ülkede siyasi duruşu, etnik kimliği, mezhebi sayesinde yargılanmayacak veya ayrımcılık edinmeyecek bir ülke olmalıdır. Mücadelemiz bunun içindir. 16 Nisan’da çıkacak bir hayır, her siyasi partiden gelen insanların vereceği bir hayır olacağı için inanılmaz bir kucaklaşma olacaktır. Arzu ettiğimiz budur. Hayır, çıkması, her siyasi partinin kazancı olacaktır. 2010 Anayasasına ‘evet’ deyip pişman olan vatandaşlarımız, 16 Nisan’da ‘Hayır’ çıktığında şükürler olsun diyecektir. Şükürler olsun yanıltılmamışız diyecekler. Ben açıkça söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızın torunları, Sayın Başbakan’ın evlatları için de uğraşıyoruz. Ayırım gözetmeksizin milletimizin tamamı için mücadele ediyoruz. Biz bu ülkeye bir çivi çakana minnettarız. İnsan olarak birbirimizi benimsersek, karşımızdakini aslında öteki değil insan kardeşimiz olduğunu anlarsak bu ülkede mutlu oluruz. Anadolu olarak cahil bir toplum değiliz, Eğitimsiz olabiliriz, ama Hünkar Hacı Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, bu kadar halk ozanı ve halk deyişi olan bir milletin cahil olma ihtimali yoktur. Ancak bu kutuplaştırma, bu bölünmeye bugün hayır demezsek biz toplum olarak dönüşeceğiz. Bu toprakların binlerce yılının muhteşem kültürü ile yoğrulmuş ve dimdik çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkmaya kararlı bir toplum olmak istiyorsak dönüşmememiz lazım. İçimizdeki gerçek ve samimi değerlere, insana ulaşmamız lazım” şeklinde konuştu.
“HAYIR DİYENLERİ FİŞLİYORLAR”
16 Nisan’da ‘hayır’ çıkacağını gördüğünü ifade eden Feyzioğlu, şunları söyledi: “16 Nisan’da hayır çıkacağını görüyorum. Anketlere bakmıyorum. Bu kadar baskının olduğu bir yerde anketlerin doğru sonuç vermesi çok zor, ‘hayır’ diyenleri fişliyorlar, tehdit ediyorlar. Siz dua edin. En iyi kalkan sizin dualarınız. Bu Anayasa değişikliği geçtiğinde, sizin evlatlarınız bedel ödeyeceğine biz bedel ödeyelim. Süreç hayırlı işliyor. Ben bu sürecin sonucunun hayır olacağını görüyorum. Kahvelerde, meydanlarda, çeşme duvarlarından geliyoruz. 16 Nisan’da çıkacak bir Hayır’ın hayırlı olmasının şartı şu; 17 Nisan’da kendi bölünmüş kamplarımıza gerip dönüp birbirimize tekrar ateş etmeye devam edeceksek hiçbir şey değişmez. Umudum, inancım ve güvencem şudur; 17 Nisan’dan itibaren her siyasi partiden önce insan diye, karşısındakine öteki diye bakmayan, benim vatandaşım diye bakıp elini uzatan derdini dinlemeye çalışan, eleştirisini anlamaya çalışan, katılmazsa bile seni duyuyorum diyen siyasetçiler öne çıkar. Sadece ben bilirim, benden başka doğru yoktur, 10 santim sağda veya önce duruyor diye ‘Vatan hainisin’ diyen siyasetçiler geriye düşecek.”
“TEK KİŞİNİN GÜVENCESİNİ SAĞLIYOR”
Gazeteci-Yazar Levent Gültekin ise anayasa referandumu ile getirilmek istenen sistemin ‘parti devlet’ sistemi olduğunu ve paketin içeriğini oluşturan 18 maddelik değişikliğin tek amacı olduğunu söyledi. Gültekin “Bu anayasa değişikliği toplumun bütün kesimlerinin değerlerini teminat altına almıyor. Tek bir kişinin güvencesini sağlıyor. Geriye kalan 80 milyon yok orada. Bütün bir ülkede, milletin kaderini tek bir kişinin eline veriliyor ve o tek bir kişi güvence altına alınıyor” dedi.
Gültekin, 16 Nisan’daki referanduma ilişkin yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Türkiye öyle bir noktada ki evet hayırın arasına sıkışmayacak kadar dramatik bir durumda. Konuşmamız gereken başka dertlerimiz var. Evet ve hayır arasına terk edemeyecek kadar başka sorunlarımız var. Niye hayır diyoruz? Nedir derdimiz? Çıkışımız Şehir şehir, sokak sokak dolaşıp hayır diyoruz. Nedir derdimiz? Ne Tayyip Erdoğan’ın muhalifiyim, ne Tayyip Erdoğan yıkılsın yerine ben geleyim diye uğraşıyorum. Tek bir derdimiz var bu ülkede hep birlikte huzur içinde yaşayalım.”
“İNSAN, EVLADINA O KADAR YETKİYİ VERMEZ”
‘Hayır’ demelerinin temel bir nedeni olduğunu ifade eden Gültekin, “Türkiye’de hiçbir zaman tam anlamıyla özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik bir Anayasamız olmadı. Bağımsız yargımız olmadı. Bağımsız medyamız olmadı. Türkiye’de hiçbir zaman toplumsal bütünlüğümüzü sağlayamadık. Ama hep bir umudumuz vardı. Bir gün el ele verip bu ülkeyi düzelteceğiz ve herkes için yaşanabilir kılacağız diye. Eğer evet çıkarsa bu umudumuz ölüyor Çünkü Anayasalar toplumun bütün kesimlerinin inancını, kimliğini, özgürlüğünü; eşitliğini, giyimini, kuşamını, hakkını, hukukunu, değerlerini teminat altına alıyor. Çünkü ortak sözleşmelerdir Anayasa metinleri. Ama bu Anayasa değişikliği toplumun bütün kesimlerinin değerlerini teminat altına almıyor. Tek bir kişinin güvencesini sağlıyor. Geriye kalan 80 milyon yok orada. Bütün bir ülkede, milletin kaderini tek bir kişinin eline veriliyor ve o tek bir kişi güvence altına alınıyor. Bu tek bir kişiyi Tayyip Erdoğan olarak düşünmeyin. Bugün Tayyip Erdoğan var, yarın Ahmet var, Ayşe var, Kemal bey var, fark etmez. Bir ülke 80 milyonun kaderini tek bir kişiye teslim edemez. Böyle bir ülke var olamaz. Böyle bir ülke varlığını sürdüremez, çünkü dünyada tek adama bütün kaderini terk etmiş ülke yok ki iflah olmuş olsun; ya yıkılmış, ya da ülke olmaktan çıkmış. Bilim yok, sanat yok, eğitim yok, eşitlik yok, özgürlük yok. Hep Anayasa değişikliğine konu 18 maddeyi anlatın falan diyorlar. Bence 18 maddeyi anlatmaya gerek yok. Bu 18 maddeyi sağından solundan altından üstünden kenarından neresinden okursanız okuyun tek bir özelliği var. Bir kişinin hukukunu sağlama almak. O bir kişi kim? Hiç önemli değil. Dediğimiz gibi bugün Tayyip Bey, yarın başka bir isim. Bir ülke kaderini, ortak aklı devre dışı bırakarak tek bir insana bırakmaz. Öyle maddeler var ki, insan evladına o kadar yetkiyi vermez. İnsanın en çok güvendiği kimdir? Evladıdır, veya anne-babasıdır. Ama evladınıza bile o yetkiyi vermezsiniz. Çünkü acaba yanlış mı yapar? Acaba hata mı yapar diye düşünürsünüz. Korkunç maddeler var. Bir tane madde var, kararname ile o tek kişiye ülkeyi yönetme yetkisi veriliyor. İsterse olağanüstü hal ilan ediyor, isterse savaşa karar veriyor, isterse hayatımızı dizayn edebiliyor, her şeyi yapabiliyor. O anki ruh haline kalmış. Sabah kalktı hanımıyla kavga ettiyse geçmiş olsun bize. O denli yani. Bir kişinin psikolojisine bağlı bir hayata mahkum edileceğiz o gün. Her an her kararı alabilir. Ülkeyi parti devletine döndürüyor. Cumhurbaşkanı zaten partili oluyor, o cumhurbaşkanının atadığı partili vali, partili kaymakam, yargının üçte ikisini atıyor, yani yargı o partinin arka bahçesine dönüyor. Bakınız, mafya ile devlet arasında ince bir çizgi vardır. Bağımsız yargıdır. Bağımsız yargı yoksa orası mafyadır. Çünkü kaba kuvvet kullanırlar. Hukukun varlığı kaba kuvveti engeller adaleti sağlar. O yüzden kaderimizi bir kişiye teslim etmemiz, bizim yok olmamız anlamına gelir. Çocuklarımızın ülkemizin geleceğini tehlikeye atmak demektir. O bir kişi, Tayyip Erdoğan olabilir, Ahmet bey olabilir, Mehmet bey olabilir veya ben de olabilirim, hiç fark etmez. Bu çok büyük bir tehlikedir. Herkesin yaşamını, herkesin inancını, herkesin kimliğini, giyimini, kuşamını, özgürlüğünü, eşitliliğini teminat altına alacak Anayasaya ihtiyacımız var. Hayır çıkarsa bu umudumuzu koruyabiliriz. Evet çıkarsa bütünüyle bu umudumuzu kaybetmiş olacağız” görüşünü savundu.
Feyzioğlu, konferansa gelen ve ayakta kalan yaşlı bir kadını sandalyesine oturttu.
Konferansa CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Baro Başkanı Enver Han, CHP İl Başkanı Enver Kiraz, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Ergenekon davasında yargılandığı sırada intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, Gazeteci Yazar Levent Gültekin, sivil toplum kuruluşu ve sendikaların temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
BASIN TOPLANTISI..
Bu arada Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, konferanstan önce basın toplantısı düzenledi.
Gazetecilere 1 Nisan şakası yapan Feyzioğlu, “Toplantıların kalanını maalesef iptal etmek zorundayız. Sabahleyin sayın cumhurbaşkanı telefon ettiler, ‘Siz, Süheyl Batum ve Yusuf Halaçoğlu ile birlikte anayasanın tehlikelerini dile getiriyorsunuz. Bunu da ben bizzat sizlerden dinlemek istiyorum’ dediler. Elbette devlet davet ettiğinde gidilir. Biz, bulabildiğimiz ilk uçakla akşamüstü görüşmek üzere gidiyoruz. Bunu çok olumlu bir görüşme olarak görüyorum. Bunu da ilk kez tüm Türkiye’nin sizden duymasını arzu ettim. Tabi ki 1 Nisan şakası ama güzel bir nisan dileği olarak bunu geçirelim. 2007’deki balkon konuşmasının 2017’de hayata geçtiği bir 1 Nisan hayali olarak düşünün. Çünkü söylediklerimiz o kadar ciddi ve önemli konular ki en azından söyleyen kişilerin ve makamların geçmişleri, yaptıkları her uyarının yıllardır doğru çıkmış olması, bu uyarılarında dikkate alınmasını herhalde gerektiriyor. Biz dilerdik tabi sayın cumhurbaşkanının davet edip bizi dinlemesini. Bizim kişisel bir talebimiz olmaz bu konuda rahat olsunlar. Tek talebimiz olur Türkiye’nin milli bir meselesinde yanlış yapılmaması çünkü aynı gemideyiz” dedi.
“MALATYASPOR’UN ŞAMPİYONLUĞA KOŞUŞUNU HEYECANLA İZLİYORUM”
Feyzioğlu, Malatyaspor’u takip ettiğini belirterek, “Malatya’da olağanüstü bir heyecan durumu var, acaba biz geldik diye mi dedim. Tabi bizim gelmiş olmamızın da bir heyecan yarattığını söyleyebiliriz ama Malatya-Elazığ maçının heyecanı Malatya’yı sarmış. Ben, maç Malatya’da oynanacak diye düşünmüştüm ama İstanbul’da oynanıyormuş en kısa zamanda Malatya stadının da tekrar açılmasını diliyorum. Malatyaspor’a da başarılar diliyorum. Sanıyorum ki önümüzdeki dönemde üst ligde göreceğiz. Malatya’ya da bütün takımlar gelecek, tabi bu çok önemli bir fırsat. Elazığspor’a da başarılar diliyorum. Malatyaspor’un şampiyonluğa doğru koşuşunu da heyecanla izliyorum” ifadelerini kullandı.
“CUMHURBAŞKANI’NIN NASIL TARAFSIZ OLACAĞI ZİRVEYE ÇIKMIŞTIR”
Malatya’nın iki cumhurbaşkanı çıkardığına dikkat çeken Feyzioğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Rahmetli Özal’ı gelip, Malatya’da anmamak olmaz. Özal farklı bir siyasi kimlikti. Haksız yere olduğunu düşünüyorum, çok hırpalanmıştı. Onun dediklerini belki biraz daha sükûnetle dinlemiş, anlamış olsaydık ve kendisine etrafındakiler daha doğru bilgilendirmeler yapmış olsalardı, Türkiye’ye çok daha faydalar sağlayabilirdi. Hukuk’u rahmetli Özal bir engel olarak görmeyip, hukuk kuralları çerçevesinde de bu hizmetlerin tamamının daha kalıcı olarak yapılabileceğini daha berrak olarak görmüş olsaydı, biz çok daha başka noktalarda olurduk. Ama Özal’ın hizmetleri unutulmaz. Rahmetli Özal’ın cumhurbaşkanı olduktan sonraki tutumu da her ne kadar çok yeni bir uygulama olsa da yani bir siyasi partinin genel başkanlığından cumhurbaşkanlığına geçişin; ihtilaller sonrası Türkiye’de ilk örneği de olsa güzel anekdotlarla doludur. Özal, toplumla birlikte siyasi partinden ayrılmış, tarafsız cumhurbaşkanı nasıl olunuru deneme yanılmayla bulmuştur. O dönemin uygulamalarından dersler alınması gerekir. Rahmetli Demirel’le de tarafsız bir siyasi parti genel başkanlığından gelip,cumhurbaşkanının nasıl tarafsız olunabileceği artık zirveye çıkmıştır. Körfez Harekatında Anavatan partisinin içinden gelen bir cumhurbaşkanı olmasına rağmen Türkiye, Körfez Harekatına ordularıyla dalıp, bir büyük felaketin eşiğinden parlamenter demokrasi sayesinde kurtulmuştur. Eski partisinin başbakanı ile sayın cumhurbaşkanı, meclis konuşa konuşa, görüşe görüşe ortak akıl oluşturmuşlardır. Parlamenter hükümet sistemi ortak aklın oluşabilmesini sağlayabilen bir yapıdır. Kontrolsüz tek kişi söz konusu olduğunda ortak akıllar oluşmaz. Rahmetli İnönü’nü de anmak lazım. Onun üzerinden büyük haksızlıklar yapıldığını düşünüyorum. Malatya, iki cumhurbaşkanı çıkarmış bir kent, bu her kente nasip olmaz. Rahmetli İnönü tek parti döneminin, rahmetli Özal ise çok partili demokratik bir hayatın cumhurbaşkanı olarak partili genel başkanlığından tarafsız cumhurbaşkanlığına adaptasyon süreci geçirip, bize örnek olmuş bir cumhurbaşkanıdır. Rahmetli İnönü’nün de bütün haksızlıklara rağmen kendi isteğiyle, kendi girişimiyle Türkiye’yi çok partili siyasi hayata geçirdiğini unutmamak lazım ve girdiği seçimi kaybettiğinde etrafındakiler üzülürken, ‘siz biliyor musunuz bu aslında benim en büyük zaferimdir’ demiştir.”
“BİZ ANAYASAYI ANLATIYORUZ, KAMPANYA YÜRÜTMÜYORUZ”
Feyzioğlu, anayasayı anlatmak isteyenlerin salonlarının iptal edildiğini ileri sürerek, şunları söyledi: “Valilerden kaymakamlara kadar pek çok ilde iktidar partisi temsilcileri gibi davranmaya başlamaları, salonların iptal edilmesi bir baskıdır. Bu, anayasayı anlatmak isteyenlere de baskıdır. Biz anayasayı anlatıyoruz, kampanya yürütmüyoruz. Bazıları haklı olarak hayır propagandası yapıyor, bazıları evet propagandası yapıyor. Niçin bu anayasaya ‘evet’ verilmesi gerektiğini, üstelik gerekçe bildirmeden söyleyenlere her türlü imkan sağlanıyor ama anayasayı anlatmaya gayret edenlerin salonları iptal ediliyor. Hayır oranının önemli ölçüde yüksek olduğunu görüyorum. O siyasi iktidar tarafından da herhalde anketlere döküldüğünde görünüyor ve öfkelendiriyor.”
“BİZİM İÇİN ORTAK PAYDA ADALET”
Anayasa değişikliğine karşı olduklarını ifade eden Feyzioğlu, “Biz, Türkiye’de her vatandaşımızın etnik kimliği ne olursa olsun, mezhebi ne olursa olsun, inancı ve siyasi duruşu ne olursa olsun kanun önünde eşit muamele görmesi için mücadele ediyoruz. Bizim için ortak payda adalet. Bunun içinde yargının bağımsız, tarafsız, hesap verebilir olmasını istiyoruz. 80 milyonu Türkiye’de buluşturacak olan adalet paydasıdır, başka bir paydada 80 milyon buluşamaz. Çünkü vatandaşlarımız ancak kendilerini hukuki güvenlik içerisinde hissederlerse, devletlerine tam anlamıyla bağlı olurlar ve bu devletin vatandaşı olmaktan da gurur duyarlar. Hastanede sıra beklemiyoruz, ben buna minnettarım. Sağlıktaki gelişmelerden çok mutluyum ama sağlık personelinin hastaları para kaynağı olarak görmeye başlamasına zorlayan performans sistemi sebebiyle vatandaşlarımızın artık gerçek anlamda sağlık hizmeti almadığını, iyi binalarda, daha gelişmiş aletlerde ama daha müşteri muamelesi gördüğünü izleyip, üzülüyorum. Bunu düzeltmesini de iktidardan bekliyorum. Boğazın iki kere alttan geçilmesiyle gurur duyuyorum, keşke teknolojisini kendimiz üretebilseydik. Osmangazi Köprüsüyle, boğazın köprüleriyle, hızlı trenimizle gurur duyuyorum, duble yollarla gurur duyuyorum. Hizmetlerle gurur duyuyoruz. Bu teknolojilerin Türkiye’de yapılabilmesini arzu ediyoruz. Ama iş adalete geldiğinde her şeyin düğümlendiği yer orası, her şey adalette düğümleniyor. Siz kanun önünde herkese eşit davranacaksınız. Biz, bu anayasa değişikliğine son derece karşıyız. Önümüze konan başkanlık sistemi değildir, bu meclisin ve yargının doğrudan doğruya başkana bağlandığı son derece antidemokratik, frensiz kamyon sistemidir” iddialarında bulundu.
Güler HAZAR, Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com