CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, 16 Nisan’da gerçekleştirilecek olan referandum ile ilgili çalışmalara ilişkin, “‘Evet’ diyenler televizyonda 30 bin dakika konuşmuşlar, ‘hayır’ diyenler sadece 2 bin 737 dakika. TRT resmen suç işliyor, suç duyurusunda bulunacağız. Bazı televizyonlar var ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin, ‘hayır’ diyenlerin hiç ismi yok” iddiasında bulundu.
CHP Malatya İl Teşkilatı’nda basın toplantısı düzenleyen Ağbaba, referandum sürecinin adil bir şekilde gitmediğini iddia ederek, “Her seçimin adilliği ya da güvenilirliği tartışılıyor. Seçimin güvenilirliği, adilliği sadece sandıkta kullandığınız oyun sayılması ya da sandık değil, seçimin adil olmasını her yönden değerlendirmek gerekiyor. Basında taraflar eşit şekilde yer alabiliyor mu, hayır ve eveti savunanlar eşit şekilde dertlerini anlatabiliyorlar mı, imkanlardan eşit şekilde faydalanabiliyorlar mı?” diye sordu.
Ağbaba, televizyonların 30 bin dakika ‘hayır’a, 2 bin 737 dakika ise ‘evet’e yer verdiğini ileri sürerek, şunları söyledi: “Televizyonların haberleriyle ilgili rakamlar var, inanılır gibi değil. Biz bunu görüyor ve söylüyorduk ama televizyonlara çıkma saatlerine baktığımız zaman tam bir kepazelik. Hangi televizyon kaç dakika hayırı, kaç dakika eveti çıkarmış hepsi var. Hayır, evetin 20’de 1’i. 20 kez evet söylenmiş, 1 kez hayır. ‘Evet’ diyenler televizyonda 30 bin dakika konuşmuşlar, ‘hayır’ diyenler sadece 2 bin 737 dakika. TRT resmen suç işliyor, suç duyurusunda bulunacağız. Bazı televizyonlar var ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin, ‘hayır’ diyenlerin hiç ismi yok.”
Anketlere göre hayırın açık ara önde olduğunu kaydeden Ağbaba, “Onların korkuları bu. Bu adil bir seçim değil. ‘Hayır’ diyenlere her türlü baskı yapılıyor. Malatya’da 1 Nisan’da yapılacak bir toplantıya izin verilmiyor. Metin Feyzioğlu ve Levent Gültekin geliyor, Halk Eğitim Merkezi verilmiyor. Salon ve her türlü desteği onlara vereceğiz. ‘Hayır diyenlerin yolları kesiliyor, toplantıları iptal ediliyor. Elektrikleri kesiliyor, yollara indirilmiyorlar. ‘Evet’ bir devlet mekanizmasının bütün kollarıyla beraber çalışıyor. Valiler, kaymakamlar esnaf gezisi yapıyor. Kurum amirleri bizzat çalışıyorlar. Okul müdürleri çocukları zorla eğitime götürüyorlar. Buna rağmen hayır önde çünkü evetin haklı bir tarafı yok” diye konuştu.
12 Eylül 2010’da gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumunun 15 Temmuz’daki darbe girişiminin önünü açtığını iddia eden Ağbaba, şunları söyledi: “2010 referandumunda ‘evet’ çıkmasaydı, 15 Temmuz darbesi olmazdı. 12 Eylül 2010’da evet çıkması neticesinde yargı bir cemaatin eline teslim edildi, o cemaat Türkiye’deki bütün özel yetkili mahkemelere kendi hakim ve savcıları atayarak, darbenin önünü açtı. Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk gibi davalarda TSK’daki yurtsever, vatanına, bayrağına, milletine bağlı bütün subaylar tasfiye edilerek, yerlerine 15 Temmuz’da darbe yapan insanlar getirildi. O gün hayır çıksaydı darbe olmazdı. 15 Temmuz’da meclise atılan bomba, 12 Eylül 2010 akşamı konuldu. Boğaz köprüsünde sivil insanların üzerine kurşun sıkan mermi, 12 Eylül 2010 akşamı sürüldü. Sivil insanları çiğneyen tanklara mazot, 12 Eylül 2010 akşamı konuldu. Biz o zaman ‘hayır’ dedik.”
Devletin ‘evet’ ile ilgili bütün mekanizmasını kullandığını ileri sürerek, “2’nci Ordu’ya bağlı Altay Kışlasında eski Şoför Okulu’nun oraya ‘evet’ yazısı yazılış. TSK’nın kışlasının önüne ‘evet’ yazıldı. Milletvekilleri, belediye başkanları ‘evet’ yazıyorlar. Kimin cebinden yazıyorsunuz? Belediyenin mi yoksa sizin cebinizden mi çıkıyor? ‘Hayır’ oyu verecek olan insanların vermiş olduğu vergiyle ‘evet’ propagandası yapıyorsunuz, bu etik ve doğru değil. Sağdan soldan üyelerimizden topladığımız paralarla birkaç afiş yaptırdık, onu da kestiler. Bu nasıl bir tahammülsüzlük, ‘milli irade’ diyorlar ama milli iradeye ulaşmamız engelleniyor. Her şeye rağmen bilin ki ne yaparlarsa yapsınlar, her türlü olanağı kullanıyor ama başarılı olamayacaklarını görüyorlar” iddialarında bulundu.
BAŞBAKANA VALİ VE KAYMAKAM SORUSU..
Bu arada, Vali ve kaymakamların referandum öncesi süreçte iktidar partisinin temsilcileri gibi hareket etmeye başladığını öne süren Veli Ağbaba, konuya ilişkin olarak TBMM Başkanlığı'na Başbakan Binali Yıldırım'ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi.
Ağbaba'nın önergesi şöyle:
"Devletin il ve ilçelerdeki temsilcisi olan vali ve kaymakamlar, referandum sürecinde adeta iktidar partisinin il ve ilçe başkanları gibi hareket etmeye başlamış, Bakan ve milletvekilleri ile esnaf, oda, kahve ziyaretleri yaparak referandum için “Evet” oyu istemektedirler. Bazı vali ve kaymakamların köylerdeki yurttaşlarımızı arayarak “Sizin köyden ‘Evet’ çıkmazsa size hizmet götürmeyeceğiz” ifadeleri ile tehdit ettiği bilinmektedir.
Bu çerçeveden hareketle;
1.Devletin temsilcisi olması gerekirken iktidar partisinin temsilciliğini yapan vali ve kaymakamlar hakkında bir işlem başlatacak mısınız?
2.Bakan ve milletvekilleri ile esnaf ziyaretleri yaparak vatandaştan referandumda ‘Evet’ oyu vermesini isteyen vali ve kaymakamlar, hangi yetki ve yasaya dayanarak seçim çalışması yapmaktadır?
3.Referandumda oylanacak olan Anayasa değişikliği paketinde, Cumhurbaşkanına parti üyesi olabilme imkanı getiren önerinizin ardından, vali ve kaymakamlar da parti üyesi yapılacak mı?
4.Vali ve kaymakamların köydeki yurttaşlarımızı arayarak hizmetle tehdit etmesi hakkında idari soruşturma açacak mısınız? Bu apaçık suç ile ilgili adli süreç başlatılması için adım atacak mısınız?"
Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com