Süleyman ÖZEROL
Anadolu ve yakın çevresinde Hızır ile ilgili inanmalar, ziyaret yerleri, anlatılar ve benzeri kültürel olgular oluşmuştur. Halkımız, Hızırı tanımlarken de çeşitli kavramlar oluşturmuştur. Bu kavramlar birçok deyim ve söz grubu biçiminde kendini göstermektedir. Bunlarda özellikle imdat bekleme, yardım beklentisi göze çarpar. Zaten Hızır, "Darda kalanların yardımına koşan" olarak tanımlanır.
Deryalar Bekçisi Hızır.
Bozatlı Hızır.
Deryalar Bekçisi Bozatlı Hızır.
Hızır uğraya.
Hızır yoldaşın ola.
Hızır carına yete.
Hızır'a yoldaş olasın.
Hızır bekleye.
Hızır saklaya.
Bozatlı Hızır carına yete.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş.
Darda, buğda kalana kim yetişir? Hızır... Anadolu halkı Hızır'ı bir tanrı gibi değerlendirir, kabul eder, tanrı ile özdeşleştirir. Bakınız Pir Sultan ne diyor?
"Bin bir adı vardır bir adı Hızır
Her nerde çağırırsan orada hazır
Ali padişahtır Muhammet vezir
Bu fermanı yazan Ali değil mi?"
Yine Pir Sultan'ın bir deyişi... Köyümüzde (Hekimhan-Ballıkaya) Aşık İmam Dede (İmama Şahin) tarafından çok yüksek bir okuyuşla söylenirdi. Süreçte Derdiyoklar, Yavuz Top ve daha başka birçok sanatçı tarafından okunmuştur.
Bir yavru yolladım gurbet ellere
Amanatı sana Bozatlı Hızır
Seni bekçi derler de nice bellere
Amanatı sana Bozatlı Hızır
Nice günler gördüm aklı karalı
Nice günler gördüm dertli çareli
Bir yavru yolladım yürek yaralı
Amanatı sana Bozatlı Hızır
Haktan bize bizden halka zulüm yok
İmanım var vadesize ölüm yok
Senden başka da kanadım yok kolum yok
Amanatı sana Bozatlı Hızır
Pir Sultan Abdal'ım böyle mi olacak
Beklerim yolları da yavrum gelecek
Analı babalı da murad alacak
Amanatı sana Bozatlı Hızır
Yöremizde yaşanan bir olayı öykülediği bilinen bir başka deyiş var. Önce 1988 yılında Görüş gazetesinde yayınlanan "Yenilenen Köy Ballıkaya" dizi yazımda öyküsüyle birlikte, daha sonra Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Enstitüsü tarafından yayınlanan Hacı Bektaş Veli Dergisinde (Yıl: 2004 Sayı: 30) "Şah İbrahim Veli İle İlgili Anlatımlar: Ballıkaya Köyü'nden Derlemeler" yazımda "Kışta Kalanların Deyişi" başlığı altında şiir olarak yer aldı.
Akşam namazında çıktık Bozan'dan
Gözüm korktu hızan oğlu hızandan
Dahası kör imiş çıkmış izandan
Aman Hızır aman car sende kaldı
Avşar Çayına geldik çıkardık şalvar
Salman Sarı Beköğ sen Hakka yalvar
İlerisi çetin bunda bir hâl var
Aman Hızır aman car sende kaldı
Ulupınar'a geldik baktık geriye
Biri kıra binmiş biri doruya
Biri benzer Dede Karkın Ali'ye
Aman Hızır aman car sende kaldı
Boz Armut'a geldik gece kar idi
Salman Sarı Beköğ atı sürüdü
Kul Mustafa bir bellicek er idi
Aman Hızır aman car sende kaldı
Atlar düzüm düzüm çıkmıyor kardan
Salman cevap etti ben gitmem buradan
Kul Mustafa'm der ki ayrıldık yardan
Aman Hızır aman car sende kaldı
Görünüyor Başağa'nin söğüdü
İpşir Ağa yaylasında yoğ idi
Kırıldı mı Mezirme'nin yiğidi
Aman Hızır aman car sende kaldı
Aşılık'a geldik yolu şaşırdık
Dikmetaş'a geldik iyice şaşırdık
Salman sarı Beköğ'ü öğe düşürdük
Aman Hızır aman car sende kaldı
Yazır'ın başında hayli savaştık
Başağa er imiş toruna düştük
Çok şükür Mevla'ya biz ceme düştük
Aman Hızır aman car sende kaldı
Çevirme'den Mezirme'ye yolumuz
Sefil Ali'm üğürt eder hâlimiz
Allah soldurmaya bizim gülümüz
Aman Hızır aman car sende kaldı
Anadolu halkı kışı "Zahmarı" ve "Zahmatı" diye iki bölüme ayırmıştır. Kırk gün Zahmarı, kırk gün de Zahmatı'dır. 28 Ocak ise "Kış Yarısı"dır. ''Kış Yarısı'' eskiden törenlerle kutlanırdı, şimdi birkaç köyde kutlandığına tanık oluyoruz.
Kış Yarısından sonra gelen Şubat ayının ilk haftasına "Boş Hafta" ya da "Avara" denir. Bu sıralarda kış o kadar şiddetli olur ki insanlar bir iş tutamaz, avara kalır. Kışın zahmeti çekilmektedir artık. Şubattan itibaren halk, "Adama buz gibi, kara köz gibi'' dokunan poyraz yelini bekler. İkinci hafta "Hızır Haftası"dır. Bu haftada Hızır'ın insanların yardımına geleceğine inanılır ve bununla ilgili inanmalar vardır. Un çuvallarının ağzı açık bırakılır ki Hızır uğrasın, bereket işaretini vursun... Üç gün "Hızır Orucu" tutulur. Hızır kavutu, Hızır kömbesi yapılır, paylaşılır. Hızır Cemi yapılarak "Ya Hızır Semahı" dönülür.
"Ya Hızır Semahı" ile ilgili birçok ozanın deyişi vardır. Ancak yöremizde en yaygını Teslim Abdal'a ait olandır. Bu semah deyişinde "Ya Hızır" katması dize arasındadır. Semah, adını bu katmadan almıştır.
Aşnamdan ayrıldım-ya Hızır- yamandır halim
Adettir aşığın -ya Hızır- hali böylolur
Yar aklımı aldı -Yas Hızır- çevrinir başım
Mecnun dedikleri -ya Hızır- deli böylolur
Arapgir yöresinde de Süleyman Elver'den derlenen Feryadi'nin "Muhabbet eyledim sadık yar ile" söz başlı semah deyişi bilinir daha çok.
Muhabbet eyledim sadık yar ile
Ne hoş yerde irasgeldik yar yara
Müşerref olmuşam hoş cemaline
Ne hoş yerde irasgeldik yar yara
Dolayısıyla "Zahmatı" denen zahmetli, zor günlerde Hızır beklentisi ile yapılan geleneksel törenler, buna bağlı olarak inanmalar ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan kültürel olgular Anadolu'da hala yaşamaktadır.
Hızır Haftasının ardından "Cemreler" gelir. Halk meteorolojisinde, yanmış kömür parçası, kor anlamında olup baharın gelişini, soğuk günlerin geride kaldığını simgeleyen-muştulayan cemreler önce havaya (20 Şubat), sonra suya (27 Şubat), sonra da toprağa düşer (6 Mart). Yani hava ısınır, su ılır, toprak kubarmaya başlar. Doğa canlanmıştır artık... Çocukluğumuz zamanında halkımız, "cemre" yerine "cemile" derdi espri olarak. Hatta, "Cemile havaya düştü", "Cemile suya düştü", "Cemile toprağa düştü" denirdi.
Derken dört hafta biter, Mart gelir. Hani halkın, "Mart kapıdan baktırır/Kazma kürek yaktırır" dediği, ne yapacağı belli olmayan Mart... Miladi takvim, köylü hesabından 13 gün ileridir. "Köylü Hesabı" dediğimiz takvim de "Rumi Takvim" ile bağdaşır. Mart'ın ikinci haftası (13 Mart) köylü hesabında 14 Mart'tan itibaren Mart dokuzu hesaplanır. Yani köylü hesabında 14 Mart Martın başlangıcıdır. 21 Martta yeni bir gün başlar; Navruz...
Hava ısındı, su ılıdı, toprak kubardı, elbette navruz da çıkacak... Yani bahar gelecek. Bu gün baharın başlangıcıdır. Halk arasında Nevruz ya da Navruz diye adlandırılır. Nevruz da birilerinin sandığı gibi yalnızca bir ulusa özgü bir gün değildir. Bu güne birçok olay yüklenmişitir.
Yeni gün, yılbaşıdır.
Ergenekon'dan çıkış, kurtuluş bayramıdır.
Kava'nın halkını Dehak'tan kurtardığı gündür.
Hz. Ali'nin doğum günüdür.
Alevi-Bektaşi edebiyatında "Navruziye" adı verilen deyişler vardır.
Gelin ey nazenin canlar
Bugün nevruz-ı sultandır
Sefalar sürsün ihvanlar
Bugün nevruz-ı sultandır
Bütün mümin bütün İslam
Bugün etmek gerek bayram
Hemen sun sakiya gel cam
Bugün nevruz-ı sultandır
Aliyyül Mürteza Haydar
Cihanı gark-ı nur eyler
Bütün kurt kuş bunu söyler
Bugün nevruz-ı sultandır
Ali'nin doğduğu gündür
Bugün her günden üstündür
Hemen saki peymane döndür
Bugün nevruz-ı sultandır
Nice sırlar olup zahir
Ali'den oldu hak bahir
Şükür eyle sen ey Fahir
Bugün nevruz-ı sultandır
* * *
Lâmekân ilinden bir seda geldi
Nnevruzunuz canlar mübarek olsun
Kalb-i mü'minâna bir sefa geldi
Nevruzunuz canlar mübarek olsun
Vilâdet günüdür hak murtezâ'nın
Şemşîr-i kudretle ol kibriyânın
Na'ra-yı haydar tek açıp dehânın
Nevruzunuz canlar mübarek olsun
Bu gün huruc eder cümle mevcudat
Bu dem kıyam eder yevm-i arasat
Bu demde açılır mü'mine mir'at
Nevruzunuz canlar mübarek olsun
Zirûh gayri zirûh başkeser şaha
Bu dem izin alıp gelirler caha
"Fescidü" emriyle ol yüzü maha
Nevruzunuz canlar mübarek olsun
Bunda hadân olur kalbi mükerrer
Göz yaşları olur la'l ü mücevher
Lâ'net et yezîd'e ey Didârî Kemter
Nevruzunuz canlar mübarek olsun