Necdet KIRCEYLAN
Değerli okurlar, çalışmadan güzel olan hiçbir şeyin elde edilemeyeceğinin birer örneği olan belgesel tadındaki iki kitabı tanıtmaya çalışacağım.
MEDENİYETLER BEŞİĞİ MALATYA
Büyük boy 496 sayfa, nefis ciltli bir kitap. Daha ilk sayfayı çevirdiğinizde, alışılmışın dışında mükemmel bir tanıtım kitabıyla tanışlığınızın farkına varıyorsunuz. Malatya denince akla gelebilecek pek çok konu ve bilgi kitapta yer alıyor. Ele alınan başlıca konu başlıklarını aşağıya alıyorum.
a)Konum, coğrafi yapı, iklim ve bitki örtüsü
b)Tarihteki dönemler, antik kentler, arkeolojik alanlar, tarihi yapılar, inanç mekânları, han, hamam, kervansaray, köprüler, kale ve surlar, yazıt, türbe, şehitlik ve anıt mezarlar
c)Kütüphane, medreseler, müzeler, anıtlar, mimari eserler
d)Vadiler, kanyonlar, mağaralar
e)KÜLTÜR VE SANAT KENTİ MALATYA: Fuarlar, şenlikler, festivaller, kültür ve turistik değerler, ziyaret kültürü, mutfak kültürü.
f)DEĞİŞEN ÇEHRESİ İLE MODERN MALATYA: Geçmişten bu yana idari yapı, ilçeler, ulaşım, eğitim, sağlık, spor, sosyal hayat, eğlence.
Kitabın son bölümü ise,” BİR BAŞARI ÖYKÜSÜDÜR MALATYA EKONOMİSİ” olarak sunuluyor.
1924 Anayasası ile cumhuriyetimizin ilk illerinden biri olan Malatya’nın nereden nereye geldiğini bu bölüm çok güzel ortaya koymuş. İl olması ile adeta şansı dönmüş Malatya’nın…Atatürk’ün 1931 yılındaki ilk ziyaretinde, Malatya’nın kalkınması için verdiği talimat doğrultusunda ilk rapor 1933 yılında Atatürk’e sunulmuş. Atatürk’ün talimatı üzerine, İplik ve Bez Dokuma Fabrikası inşaatına başlanmış. Malatya’nın sanayi ile tanışması böyle başlamış. Atatürk 1937 yılı ikinci ziyaretinde fabrika inşaatını gezmiş, 1939 yılında Malatya’nın kendisini adeta değiştiren ilk sanayi tesisi hizmete girmiş. Daha sonraki yıllardaki devlet yatırımları, Malatya müteşebbislerinin çalışmaları ve rahmetli cumhurbaşkanımız Turgut Özal ve ekibinin desteği ile Malatya sanayi ve ticaretinin geldiği çok ön emli yerin farkına varıyorsunuz.
Dip notlar ve kaynakça, bu kitabın ne kadar titiz bir çalışma ile hazırlandığını ortaya koyuyor. Nefis fotoğraflarla da desteklenen bu eser, Malatya’nın görkemli gelişiminin ne kadar hızlı olduğunu ortaya koyuyor.
Geniş yayın kadrosuna ve emeği geçen herkese gönülden teşekkürler.
MALATYA MUTFAK VE YEMEK KÜLTÜRÜ
“Malatya Kitaplığı” nın büyük hacimli bu eserini günlerce elimden düşürmedim. 448 büyük sayfa bu eser, İbrahim Halil Kılıç, Işın Polat, Bedriye Başaranlar ve Şeref Çakar tarafından, Malatya merkez ile ilçeleri ve beldeleri kapsar şekilde, çok ama çok detaylı bilgiler ve nefis fotoğraflarla desteklenerek hazırlanmış. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere, bu belgesel kitap da, eski valimiz Doç. Dr. Ulvi Saran’ın yayın danışmanlığında, çok geniş bir kadronun emekleri ile bizlere ulaşmış. Bu projede yer alan Malatya sevdalılarına tekrar gönülden teşekkürler.
1985 de Malatya’da göreve başladığımızda, aile ile yemek yenebilecek yerler çok azdı.. Özgün Malatya yemekleri sunan birkaç esnaf lokantası sanırım vardı.. Malatyalı tanıdıklarımız ile konu komşumuzun ikramlarıyla, Malatya’nın enfes tatları ile çok sınırlı tanışabildik.
2012 de geldiğimde, Malatya Mutfağını sunan pek çok yerin hizmete girdiğini görünce sevindim. Birkaç TV programı da, bu güzel yerleri çok güzel tanıtmıştı. Malatya’da beş gün kalmayı planladığım için, BEŞ KONAKLAR’daki MALATYA SOFRASI’nın adeta tiryakisi oldum. Tarihi bir konağın içinde ve bahçesinde, makul fiyatlarla Malatya’nın özel yemeklerinin tadına, içten hizmetleri ile bakabilmek çok güzeldi. Allah kısmet eder de 2014 Mayıs’ında gelebilirsem Malatya’nın özel yemeklerini sunan lezzet duraklarına uğramak istiyorum.
Bilindiği üzere son yıllarda televizyon kanalları ve gazete ile dergiler, yöre mutfaklarına çok fazla yer veriyorlar. Ancak, nedense, Gaziantep, Urfa, Antakya, Diyarbakır biraz öne çıkarılarak tanıtım yapılıyor. Malatya’ya bu konuda haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Bu değerli kitabı okuyacaklar, Malatya Mutfağı’nın, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Antakya mutfakları ile aynı değerde olduğunu sanırım fark edeceklerdir.
İstanbul ve Ankara’da, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Antakyalı müteşebbislerin, uzun yıllardır yörelerinin mutfağının çok sayıda lokantayı hizmete sunmaları, bu dört il mutfağının daha fazla tanınmasını sağladı.
Ne çare tanıtım olmadan gerekli şekilde tanınmak mümkün olmuyor.
Gelelim, Malatya Mutfağı’nı bir belgesel olarak sunan bu muhteşem kitap için bir iki hatırlatmaya…
Arapkir mutfağında, tandır (büryan) konusu daha detaylı işlenmeli idi. Yaz mevsimi meşhur Arapkir üzümü çıktığında, haftalarca herkes üzümle tandır yemek için adeta sıraya girerdi. Beş yıl içinde, ben de bu görsel ve damak tadı şölenlerine defalarca katıldım.
O yıllarda yapılan “Arapkir Bağ Bozumu” şenliklerinde sunulan zengin Arapkir mutfağı’nın fotoğraflarını da özlemle aradım.
Malatya’da 1985-1990 yıllarında yaşadığımızda, yaz kış ayda iki sefer Yeşilyurt’a öğleleri yemeğe giderdik. Yemek yemeğe, sözün gelişi, kıymalı pide, Antepezme, lahmacun yemeğe gitmenin adeta tiryakisi olmuştuk. Kış dışında, her mevsim Malatya içinden yüzlerce kişi hem et almaya, hem de enfes kıymalı pideleri yemek için Yeşilyurt’a gelirdi. O yıllarda yemek yemek için lokanta da yoktu sanıyorum.
Geçen yıl Mayıs ayında, mahalli bir fırında akşam yemeğimi, 27 yıllık tanıdığım rahmetli Yeşilyurt’un müstesna insanı kasap Dursun Ağa’nın dükkânında damadı Yaşar’ın hazırladığı kıymalı pide ile yemiştim. Yeşilyurt Mutfağı bahsinde bu konu bir parça da olsa dile getirilmeli idi…
Yaz mevsimine doğru, Orduzu Pınarbaşı’na da ayda bir iki kez öğlen veya akşam giderdik.
O yıllarda, özel yemek servislerinin yapıldığını görünce şaşırmıştık. Arkadaş grupları, özel olarak yapılmış kağıt kebaplarını keyifle yer, doyumsuz sohbetler yaparlardı. Firma her şeyi hazırlar, size sadece sipariş vermek, parasını ödemek kalırdı. Malatya’nın bu özgün yemek kültürü bugün bilmiyorum yaşıyor mu?
Hey gidi hey… Zaman su gibi akıp gitmiş… her şeyi mükemmel bir Malatya’ya ulaşılmış.