SON DAKİKA
SON DEPREMLER

İnönü Üniversitesi Yeni Rektörünü Bekliyor da.!

İnönü Üniversitesi Yeni Rektörünü Bekliyor da.!
A- A+ PAYLAŞ

“Çünkü kanıma dokunuyor” diye anlatmaya başlıyor Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara gazeteci Fatih Altaylı’ya.

Özkara, sadece Altaylı’nın Youtube kanalında konuşmuyor. Kendi çekimleri var, katıldığı sayısız program, tüm cesareti, kararlığıyla “pislik içerisinde, çamura bulanmış” sistemin, daha doğrusu sistemsizliğin, Türkiye için, sulandırılmış bir kavram olarak değil de, gerçek manada nasıl bir beka sorunu olduğunu takır takır anlatıyor.

Ve biz ahali de dinliyoruz.

Neymiş bu Babişko Asuman vakası.

Bu “kavram” bize çok yabancı değil. Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa’nın hasta adamı olduğu, yıkılışa emin adımlarla gittiği yıllardaki beşik ulemasının yeni sürümü.

Babişko Asuman vakasını “kanına dokunduğu” için anlatmaya karar verdiğini söylüyor çakma değil gerçek profesör Özkara. Zamanında bir mülakata girmişler ve bakın ne olmuş:

“Ben akademisyenliği çok istiyordum, hakikaten samimiyetle istiyordum. O dönem için kendi alanımda Türkiye’nin en yüksek puanlarını aldım. Otuz kere mülakata girdim, birincilikle kazandım. Hepsinde istisnasız elendim. Benim bir tane elenmem var, bence Türkiye’nin çok güzel bir özetidir. Üç kadro açıldı, on iki kişi gittik. [Başvuranlar arasında] ODTÜ’lü birinciler vardı. Oturuyoruz şöyle, yemin ediyorum eşofmanıyla biri geldi, ismi de Asuman, oturdu. Genel sekreter geçti, “aaa” dedi, “Babişko” dedi. Kızı…  Babişko Asuman o üniversiteye alındı, üç kadrolu üniversiteye, iki kadroya ne oldu biliyor musunuz? Hiçbirimiz hak edemedik, o kadroyu ODTÜ’lü birinciler de hak edemedi bu arada, hepimiz elendik.”

Özkara, Babişko Asuman’ın halen bir üniversitede doçent olduğunu, hiç bu kadar aşağılandığını hissetmediğini, adalete inançları olmadığı için o dönem dava da açmadıklarını sözlerine ekliyor.

Özkara, Asuman kim, sorusuna cevap vermekten haklı olarak kaçınıyor çünkü mahkemelerde süründürüleceğinin gayet iyi biliyor.

Özkara’yı Malatyahaber olarak çok iyi anlıyoruz çünkü bir üniversitemizin eski rektörü ve eşiyle ilgili belgeli-ispatlı haberlerimizin dakikalar içerisinde verilen mahkeme kararlarıyla yayından kaldırıldığını biliyorsunuz (isimlerini yazmadık ki, bu yazıya da yayın yasağı gelmesin, Asumanların manevi şahsiyeti zedeleniyor!).

***

Gazeteci Mahir Temur geçen hafta kayisihaber.com sitesinde İnönü Üniversitesi Çiftliği başlığıyla bir yazı kaleme aldı. Doktor öğretim üyesi olmak isteyen bir elemanın Babişko Asuman kontenjanından o kadroyu almak için çevirdiği film-fırıldıkları tek tek açıkladı. Bunca yıllık gazeteciyiz, neler gördük, ne karmaşık vakalara denk geldik ama bu alanında en iyilerden (!) diyebiliriz. Muhtemelen yazdıktan sonra Temur’a sorsanız, bazı noktalara, “acaba şöyle miydi, böyle miydi” diye cevap vermekte kendisi bile tereddüt edebilir.

(kayısıhaber.com'da Mahir Temur'un “İnönü Üniversitesi Çiftliği” başlıklı yazısını okumak için aşağıdaki linki tıklayınız:

https://www.kayisihaber.com/yazi/mahir-temur/inonu-universitesi-ciftligi/1123/ )

Derslerle pek arası olmayan, haylaz bir arkadaşımız Malatya Lisesinde okurken kopya çekmeye kalkmış, hocaya yakalanmıştı. Uyanık hoca bu arkadaştan önce başka bir öğrenciyi daha kopya çekerken yakalamış, elindeki kağıtlara el koymuştu. Bir de ne görsün, bizim arkadaşın kopya kağıtları ilk yakalanan elemanın hazırladığı kopyanın fotokopisi. Hoca sinirlenip “kopya hazırlamaya bile üşenmişsin. Bari kopyayı kendin hazırlasaydın, bir şeyler öğrenirdin” diyerek takkk…

Mahir’in yazısını okurken bu hikaye aklımıza geldi çünkü o arkadaş bu kadar iş çevirip kadroyu almak yerine ders çalışsa, dil öğrense fena olmaz mıydı? Sınavı kazanamasa bile, ki kazanmaması gerekiyor, bir şeyler öğrenirdi.

Dil dedik de, üniversitelerimiz, İnönü dahil, birçok alımda dil puanı şartını da kaldırıyormuş. Dil bilmeden tek bir adımın atılamadığı bir dünyada dil bilme şartını ortada kaldırmak bir tek bilimsel yayını dahi olmayan rektörlerin görev yaptığı bir ülkede normal karşılansa gerek birilerince.

***

İnönü Üniversitesinin yeni rektörü seçilecek. Prof. Dr. Ahmet Kızılay 2 dönem rektörlük yaptığı için başka bir isim rektör olacak. Birçok aday var, haliyle bu adaylar lehine (veya aleyhine) yapılan kulisler var. Beklentimiz İnönü Üniversitesini bilimsel alanda ileriye taşıyacak, öğrencilerin, akademisyenlerin tercih edeceği bir hale dönüştürecek bir ismin rektörlüğe getirilmesi. Depremden sonra vasıflı insanların değil sıradan işlerde çalışan insanların bile terk etmek için fırsat kolladığı Malatya’da yeni rektörün vasfı, kalitesi, niyeti daha da önem kazanıyor.

Rektörlük dönemini 'başarısız' olarak değerlendirdiğimiz Kızılay, bir değil birkaç adaya angaje olmuş, kendinden sonrakini belirlemek için o da faaliyette.

Ayrıca, eğitimi neredeyse okur- yazar düzeyde denecek, ortaokul- lise mezunu, üniversitenin parasının 'tokatçısı'  kimi sözde basın organlarının 'esnaf' sözde gazetecileri, bu yeni rektör atamasında rol kapmak için ortalıktalar.. Ve tabi, kendilerini ‘STK’ diye adlandırılan birçok malum yapı..  Kazan kaynatıyorlar..

Bunlar ne kadar başarılı olabilir, atamayı yapacak olanlar bunlardan ne kadar etkilenebilir ki, Liyakat yok mu? diye soranlara, Malatya Turgut Özal Üniversitesi'ne Aysun Bay Karabulut'un bile rektör yapıldığı örneğiyle yanıt vermek yanlış olur mu?

Sorumluluk sahibi yayın kuruluşu olarak herhangi bir isimden yana veya onun karşısında tavır koyamaz, haber yapamayız. Ama bu derdimizin, önceliğimizin Malatya, İnönü Üniversitesi olduğu gerçeğini değiştirmez.

Okuyucularımızdan yaptığımız haberlere ilişkin mesajlar gelir. Bunların bir bölümü çöptür, dezenformasyondur, kadrolu/kadrosuz trol faaliyetidir vesaire değerlendirilmez. Ama bazı mesajlar önemli bilgiler içerir, araştırdığımızda doğruluğu ortaya çıkmıştır. İyi ve iyi niyetli okurlar bir yayın kuruluşunun muhabiri gibi çalışırlar anlayacağınız.

Bize bir okuyucu mektubu ulaştı, doğru mu bilmiyoruz, umarız doğru değildir çünkü basit gibi gözüken iddia çok vahim.

Adaylarımızdan, geçmişte 'yetersiz' görülmesine rağmen rektörlük için girişiminde şansı yüksek olduğu öne sürülen biri üniversitede akademik kadroda yükseldiği dönemde, öyle sevinmiş, öyle sevinmiş ki sınavda da kendi öğrencilerine, cevabı kendisinin terfi ettiği akademik derece olan  “Bu dersin hocasının unvanı nedir?” babında soru sormuş. Üniversitedeki 'radikal’lerden olan bu eleman, Prof.'luğunu bir de öğrencilerin sınav kağıdında görerek, bu ‘mucize’ye kendini inandırmak, mutluluğunu perçinlemek istemiş.

 Bu kafada birinin üniversiteye rektör olduğunu düşünebiliyor musunuz? Üniversitede sınav kağıtları saklanıyordur herhalde, bakılırsa bulunur kimdir bu kahraman!

İnönü Üniversitesinin rektör seçiminde veya başka atamalarda örnek alabileceği işler güneş gibi parlıyor önlerinde, bakmasını bilebilseler.

Neredeyse her gün yazılıyor, çiziliyor, Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakli Tıp Enstitüsünün başarıları. Prof. Dr. Sezai Yılmaz önderliğindeki ekip sıradan bir Anadolu üniversitesinde dünya çapında başarılara imza attılar. Bunu nasıl başardılar? Liyakatli oldukları için ve en önemlisi memleketlerini, işlerini sevdikleri için.

Ve işlerini iyi yapan daha birçok kaliteli, kariyerli, liyakatli isim var..

Ama onlar, ‘radikal’ değil, Babişko Asuman değil!

Başta Sezai Hoca olmak üzere bilim insanlarının her biri, eğer dertleri para ve/veya daha çok tanınma-kariyer olsaydı, Türkiye’yi bırakın, Dünyanın her yerinde iş bulamazlar mıydı?

Deprem sonrası ahı gitmiş vahı kalmış, liyakatsiz yönetimler ve atanan iş bilmezlerin uygulamalarıyla önündeki on yılları muhtemelen heba edilecek bir şehirde neyi bekliyor bu hocalar sizce?

***

Prof. Naci Görür ismini bilmeyen var mı? 6 Şubat felaketlerinin ardından hepimiz ezberledik, her sallantıda Twitter başına geçip, cümlelerini “sevgiyle” diye bitiren Hocamızın mesajlarını dikkatle okuduk.

Başka değerli hocalarımızla beraber Görür yıllarca bağırdı, deprem geliyor, önlem alın, diye. Depremden bir süre önce bir konuşma için Malatya’ya gelmişti. Kim bilir, deprem Görür Malatya’da iken olabilir, o da bir enkazın altında kalabilirdi. Hepimiz için hayat ile ölüm arasında kıldan ince bir çizgi var ama bazılarımız hiç ölmeyecekmiş gibi, sanki dünya kendi ölümüyle bitecekmiş gibi, gelecek nesillerin ne yiyeceğini, içeceğini düşünmeden toplumsal düzeni bozmaktan geri kalmıyor.

Görür, hayat öyküsünü Sesi mi Duymayan Kaldı mı isimli bir kitapta toplamış.

76 yıl öncesinin Elazığ’ında doğan Görür’ün kitabı esas itibarıyla deprem meselesini ele alan bir eser değil, kendi çocukluğunun etrafında Türkiye’nin portresini çiziyor. Liyakate değer veren Türkiye’nin ne değerler, ne güzel işler ürettiğini bir güzel anlatıyor anlama kapasitesi ve ahlakı olana.

Elazığ’da başlayan hayat zorluklar, yoksulluklarla dolu. 4 yaşındayken yetim kalıyor. Dedesinin yardımıyla geçimlerini sağlıyorlar ama yetmiyor. Garip anasıyla yaşama tutunmak için trenlerde gazoz satmaktan, ilkokul, ortaokul, lise yılları boyunca Teksas-Tommiks (çizgi roman) kiralamaya, keskin nane şekeri satmaya, arkadaşlarına özel ders vermeye kadar yapmadık iş bırakmıyor. Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesini kazandıktan sonra da yoksulluk peşini bırakmıyor. Amfide yatıp kalkıyor. Üniversiteye başladığında onlara bakan dedesi de ölmüş, kalıyor ortada! Arkadaşları, gururunu kırmamak için, “kime lazım olursa harcarız” bahanesiyle harçlıklarından bir yere para biriktiriyor ama bu parayı hep Görür’e veriyorlar. Tüm bunlar çare olmuyor, amfide yatıp kalktığı için şikayetler oluyor, Elazığ’ın bu gururlu evladı, kimseye yük olmamak adına, okul idaresine gidiyor, tasdiknamesini istiyor. Anlayacağınız okulu bırakacak. Ancak durumu fark eden bir hocasının devreye girip bir fabrikadan burs bulmasıyla eğitim hayatını devam ettirebiliyor.

Bizi bu noktada bugün için asıl ilgilendirense, Görür’ün başka bir burs meselesi. Üniversitenin bir bursuna profesörlerin çocukları da başvuruyor ama bursu onlara değil, hak ettiği için, bu yetime veriyorlar.

Gazeteci Fatih Altaylı’nın kanalına misafir olan Prof. Görür, o yılların Türkiye’sinde vatandaş arasında ayrım yapılmadığını, bir işe talip olurken önüne engel çıkacağına dair akıllarına bir şeyin gelmediğini, ancak yetmişlerin ortalarından itibaren sağ-sol olaylarıyla ortaya “çıkarılan” ideolojik kamplaşmanın işleri özünden saptırmaya başladığını belirtiyor.

Kantarın bozulan ayarı bugünlere kadar gelip önümüzdeki tabloyu yarattı. Liyakatsizlik Türkiye’nin en kronik, en büyük sorunlarından biri olarak varlığını devam ettiriyor.

Tarihinde görmediği kadar büyük yıkımla karşı karşıya bir şehir liyakatli denebilecek sıfıra yakın yönetici sayısıyla ayağa kalkma şansını iyice zora sokup, gelecek nesillerin Malatya’sını yaşanabilir bir yer olmaktan çıkaracak gözükürken, en azından İnönü Üniversitesine işinin ehli bir rektör seçilsin diye bir umut bekliyoruz. 

EDİTÖR'DEN..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

54 yorum yapılmış

  • Engin (3 ay önce)
    8 yıldır koskoca Malatya'nın en büyük üniversitesi'nin rektörü oldu görseniz sessiz , efendi. Ama bir rektörlük için bu yetmiyor haksızlığa sessiz kalmak eğitimsiz bir genel sekretere koskoca üniversiteyi bırakmak haksızlıklar mobbingler torpiller her şey oldu 8 yıldır sessiz kalan bir rektörümüz İnşallah bunların hepsini cumhurbaşkanımız görür ona göre Kızılay'ın ekibini bir daha rektörlüğün kapısından içeri sokmaz. Bir de halen yaptığı bütün adaletsizliklere rağmen genel sekreter Mustafa Gezer hangi rektör gelirse gelsin ben kalacağım diyor
    0
    0
    Yanıtla
  • Abdulmecid Haktemez (3 ay önce)
    Ahmet Kızılay adamlığın, naifliğin, dürüstlüğün, insana saygının, hayanın simgesi bir adamdır, böyle bir insana bile buradan ipe sapa gelmez laflar ediyorlar ya yazıklar olsun. İnşallah Ahmet hoca Malatya halkına hakkını helal ediyordur. İnşallah bu devlete hizmet etmeye devam edecek bir pozisyona getirilir.işi gücü rast gelsin.
    %8
    %92
    Yanıtla
  • İyi bir insan iyi bir doktor. Yöneticilik eksi 273,16 Bilim camiası, üniversiteler, evrensel bilimsel kriterler Dr. Ahmet Kızılay'ın İnönü Üniversitesini yönetemediğini göstermektedir.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mişmiş (3 ay önce)
    Orhan bey gayet güzel açıklamış. Yanlışın dürüstlüğü olmaz. Gezer gibiler hesap vermediği için hiç bir şey düzelmez. İki Rektör yardımcısı insanların gözüne baka baka yalan söylemenin bedelini sizlerde ödeyeceksiniz. Ben kendi adıma siz ve sizin gibilerin hesabının Rabbim tarafından öbür tarafa (Rabbimin yapacaklarına asla karışılmaz) kalması benim temennimdir ki külliman cehennemde yanasınız. Ha Rabbimin bildiğini kuldan gizleyenler sonunuz Kuran'da yazıyor. Okumadığınız Kuran'da. Herkes yediği haltların hesabını mutlaka verilecektir.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mişmiş (3 ay önce)
    Diyanet işleri başkanlığının bir an önce dinimizde torpilin yerini açıklaması gerekiyor. Açıklarmı acaba. Ne günlere kaldık Allah'ım
    %100
    %0
    Yanıtla
  • analiz işini azaltalım çocuklar (3 ay önce)
    bir noktaya kadar mantık doğru yürütül olsa dahi bütünlüğe baktığımızda olmamış bir köşe yazısı.
    %23
    %77
    Yanıtla
  • Orhan tugrulca (3 ay önce)
    İsmet bey elinize yüreğinize sağlık güzel bir haber analiz olmuş. Üniversitelerimizin neden bilim üretemediği bu" Babişko Asuman" vakasından belli. İddia ediyorum Üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen alma yöntemi ile öğretim elemanı alsaydı Türk Üniversiteleri şimdi çok daha üretken bir yer haline gelirlerdi. Üniversitelere bulaşıp ta bu ülkede hikayesi olmayan çok az kişi vardır. 1990 Marmara Tarih mezunuyum, tarih ilmine olan merakım mezuniyet sonrası araştırma görevlisi olmak hevesiyle İnönü üniversitesi nezdinde girisimlerim olmuştu. O dönem yeni ihdas edilen dil barajını aşmak için aylarca İngilizce çalıştım. Üniversite yıllarında kalma dil birikimiyle İnönü üniversitesi Tarih bölüm başkanlığında dil sınavına girmek için gittim. Sınava altı kişi gelmişti ve üç kişi alinacaktı, sınavın başlamasından beş dakika sonra Salim ÇÖHCE elinde İngilizce metnin çevirisini getirip üç öğrenciye bırakıp gitti. Doğrusu bu fütursuzluğu hiç beklemiyordum. Buna rağmen sınavda bize bırakılan İngilizce metni büyük oranda tercüme ederek çıktım. Sınavdan sonra sık sık oralarda dolastigımi farkeden bir öğretim görevlisi ile bir vesile ile konuşma imkanı olmuştu. Bana "siz Marmara Tarih mezunusunuz, mezun olduğunuz Fakültenin dekanı Coşkun ALPTEKİN, Salim Çöhcenin Erzurum'dan hocasıdır, siz ondan bir referans getirmezseniz sizi almazlar." Aslında Salim ÇÖHCE nin dil sınavında yaptığı o fütursuzluğu gördükten sonra bu sevdadan vazgeçmem gerekiyordu, ancak yinede bir umut diye bana yol gösteren o öğretim görevlisinin tavsiyesine uyarak dört yıl boyunca Selçuklu TARİHİ derslerimize giren Coşkun ALPTEKİN' den referans almak umuduyla İstanbul a gittim. Odasına girip belki beni hatirlamayabilir diye kendimi tanıtım. Bana " kendinizi tanıtmanıza gerek yok ben sizi gayet iyi hatırlıyorum" dedi. Meramimi anlattıktan sonra bana son derece samimi bir dil ile " Bak Orhan, ben şimdi sana kartımı versem bu şu anlama geliyor : 'Salim bu adamı al' ancak ben sana kartımı vermeyeceğim." Aynı zamanda Malatya Pütürgeli olan Coşkun hocamın bu reddi referansı akademik hevesimin sonu olsa da Salim Cohce'nin gözlerimizin önünde üç öğrenciye getirip cevap metnini birakmasından daha ilkeli geldi bana. Malatyalıların açık sözlü olduklarını boşuna söylenmiş bir söz değil. Sözün özü, beşik ulemalığı yada Babişko Asuman sorunu bugünün sorunu değil, on yıllardır süren ve kaniksanan bir sorun. Her ikiside öldü gitti, ancak hakkımı ne Salim hocadan nede Coşkun h
    %82
    %18
    Yanıtla
  • Bülent Korkmaz (3 ay önce)Orhan tugrulca isimli kullanıcı yorumuna
    Orhan Hocam, yorumunuzu dün gece gördüm. O saatten beri aklıma geldikçe ne yazacağımı düşünüyor duruyorum. Ve halen ne yazmam gerektiğinden tam emin değilim. Tarih alanında bu kadar çalışkan, titiz, tutkulu, bilgi sahibi Orhan Hoca neden akademisyen olmadı diye düşünürdüm ama size sormayı akıl edememişim. Cevabımı bu şekilde almış olmak gerçekten çok üzdü, bu üzüntüm devam ediyor ama üzüntüyle gelen şaşkınlığımın geçmiş olması 3,5 saniye sürmüştür. Sizi tanımasam, en kibarından iyi uydurmuş derdim. Yazıklar olsun, yazıklar olsun sebep olanlara! Liyakat katlinde gözden kaçabilen nokta, haksızlığa uğrayan kişinin yaşadığı zulüm değil sadece. Siz (A) kişisini hak ettiği işe almadığınızda onun geleceğinden, hayallerinden, umudundan, inancından, çalışma azminden değil tüm toplumdan çalıyorsunuz, ülkenize yapabileceğiniz en büyük ihaneti yapıyorsunuz. Orhan Toğrulca’yı değil bizleri de mahvediyorsunuz. Akademisyen kötü olursa dersi anlatamaz, öğrenci yetiştiremez; muslukçu beceriksizse musluğu takamaz, evi su basar; şoför insanları düz yoldan uçuruma yuvarlar; zincirleme liyakatsizlik ise depremde evinizi başınıza yıkar. Toplumsal sistem bir ilişkiler bütünüdür, doğru işletilemezse en basitinden kuru ekmek bile yiyemeyiz. O liyakatsizliğe yol açanlar veya çocukları torunları da yarattıkları kaosun darbelerinden bir şekilde ve zamanda nasibini alırlar; ama kifayetsiz muhterislikleri gözlerini bakarkör yaptığından göremezler. Yıllar önce Malatyahaber’de yazmıştım; 15 yaşında girdiği Bilgisayar ve Kontrol Mühendisliği bölümünü 19 yaşında hem de üçüncülükle tamamlayan, ileriki yıllarda Alman devletinin düzenlediği bir sınavı birincilikle kazanıp doktoraya o ülkeye giden, birkaç yıl alanında en tanınmışlar arasında yer alan firmalarla çalışıp akademisyenliğe geçen ve halen bir üniversitede profesörlük yapan çocukluk arkadaşım Cumhur’un, memleketim için bir şeyler yapmalıyım hülyasıyla başvurduğu İnönü Üniversitesine alınmama öyküsünü. Amerika’nın, Almanya’nın değil bizim ihtiyacımız olan Cumhur ve onun gibi nitelikli insanlar 25 sene önce meslekleriyle alakalı birimlerde görev alabilseler bugün hayal bile edemeyeceğimiz noktada olurdu üniversite. Orhan Bey’e, üzülme, desek de üzülecek elbette, biz de üzüleceğiz. Ama inanıyorum ki, Toğrulca eserleriyle, sevecenliğiyle, saflığıyla şimdiden bu kubbede hoş bir sadâ bıraktı. Ömrün uzun olsun, sevdiklerinle beraber.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Atilla (3 ay önce)
    Evet onun bunun yandaşı olmayan adam gibi adam , liyakat sahibi cesur bir rektör istiyoruz
    %78
    %22
    Yanıtla
  • Münür (3 ay önce)
    Müthiş bir yazı sayin editör emeğinize sağlık olayı çok güzel ozetlemişsiniz.hic bir yoruma gerek yok okuyan anlar.
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Yusuf444 (3 ay önce)
    Bademine güvenen gelsin en iyi bademi olan en yandaş rektör alınacaktır. Muracatlar akp il bürosu
    %86
    %14
    Yanıtla
  • Mustafa (3 ay önce)
    Özgür Çalık un kardeşi Aysun bay Karabulut İnönü üniversitesi rektörü olur
    %59
    %41
    Yanıtla
  • Son malatyali (3 ay önce)Mustafa isimli kullanıcı yorumuna
    Çoban olamayacak insanlar şuan nerelerde görev yapıyor. Ülke niye ileriye gidemiyor geriye gidiyorun cevabı. Liyakatsiz kadrolarla dolu her yer. Kendi adamlarinda liyakatli kimse kalmadı.kartal imam hatip Bilal okulu imdada yetişiyor neyse ki
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet (3 ay önce)
    Yeni rektöre başarılar dilerim..bir işçi olarak ben hakkımı helal etmiyorum rektör genel sekreter Turgut özal tıp merkezindeki işciler üniveristedeki işciler kadar değer görmüyor ? 2021 Geriye dönükleri bile vermediler ....
    %93
    %7
    Yanıtla
  • Mustafa (3 ay önce)
    Şükür üniversite 2 gün sonra yeni hocasına kavuşacak umarım bütün yönetimi yeniden oluşturur..yeter artık 8 sene oldu...bu arada mümkünse genel sekreter de bir zahmet görevi bıraksın..
    %94
    %6
    Yanıtla
  • Mert (3 ay önce)
    İnşallah yeni gelen hoca bütün univeriste yonetimini komple genel sekreter Mustafa gezerde dahil değiştirir .degistirmezse bi anlamı olmaz
    %95
    %5
    Yanıtla
  • Gariban (3 ay önce)
    Sirf kendi çocuğunu İnönü üniversitesi ne almak icin çeşitli dumenler ceviren rektorler.rektor yrd.lari,dekanlar.bolum başkanları ve proflar haklarini yediklerinizin AHI COCUKLARINIZDAN ÇIKSIN.....
    %86
    %14
    Yanıtla
  • Amin
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Bülent Yaşar (3 ay önce)
    Siz malatyalilarin bir ablası vardı, şu aralar, boşta. Kız kardeşi de tecrübeli ikisi kafa kafaya yonetirler. Rektörlük ne ki onlar için.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Serkan (3 ay önce)
    Bu rektör gitsinde kim gelirse gelsin...yanında Mustafa gezeride götürsün .
    %90
    %10
    Yanıtla
  • Mustafa TALAS (3 ay önce)
    Seçimli dönemlerde genelde risk almak istemeyen aktörler rahat kullanabilecekleri bireyleri aday gösterirlerdi. Şimdilerde de STK'lar, dernekler, vakıflar, tarikat ve cemaatler rolü bu şekilde üstlenebiliyor. Yani destek verdikleri genelde ya candan adamları ya da rahat kullanabilecekleri aktörler. Herkim liyakatten, dürüstlükten ve çalışmaktan bahsediyorsa genelde otoriteden uzak tutuluyor. Emin olun bu konularda fikir farkı yok. Bu dönemin aktörlerinin yerine geçmiş dönemlerde de başka ezberleri olanlar aynı tarifeyi uyguluyordu. Sonuçta biz bize benzeriz. Bir önemli ayrıntı da haline bakmadan herkes kendini liyakatli hedefindeki iyi yetişmiş aktörleri liyakatsiz ilan ediyor. Ölçüsüz insan çok. Saygılarımla
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Mişmiş (3 ay önce)
    Spor haberi olsa yüzlerce yorum yazılırdı. Gençlerin, ülkemizin geleceği olan bilim yuvasının rezilliğini anlatan habere yazılan yorumlara bakın. Seçilmişlerin ve seçilenlerin başarılarının en belirgin sonucu. Hiç merak etmeyin Gelen gideni aratacak. Bir süre sonra İnönü'yü hiç kimse tercih etmeyecek. Çünkü ortada bina kalmadı. Yaşasın Malatya...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Nuri (3 ay önce)
    İlahiyatçı bir rektör bekliyoruz.
    %23
    %77
    Yanıtla
  • Araştırmacı (3 ay önce)Nuri isimli kullanıcı yorumuna
    Haksizlikla ogretim görevlisi alınırken susan dilsiz şeytandır
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Salih (3 ay önce)
    AHMET KIZILAY ilk atandığında inönü üniversitesini ilk doneminde dünyanin ilk 500 üniversitesi arasına ikinci döneminde ilk 200 üniversite arasına sokacağım söylemişti. Arşivlerde mevcut...
    %96
    %4
    Yanıtla
  • Malatyalı (3 ay önce)
    Bır badem gıder dıger badem gelir
    %85
    %15
    Yanıtla
  • bu sefer sakal da bekliyoruz.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Cafer Yılmaz (3 ay önce)
    İnönü Üniversitesinde Kızılay döneminde çok sayıda babişko olayı yaşandı rektör yardımcısı Abdülkadir Baharçiçek'in çocuklarının durumunu bir inceleyin isterseniz. Kime sorsanız söyler.
    %86
    %14
    Yanıtla
  • Dr.Gökhan Gökçe (3 ay önce)
    Sezarın hakkı Sezai hocaya verilmeli bence. Herkes terk etti o terk etmedi ne Malatya’yı ne üniversitesini. Kimsenin itiraz etmeyeceği ve rektörlüğün yakışacağı tek isimdir bana göre Prof.Dr.Sezai Yılmaz. Ahde vefa göstermek ve rektör olarak Sezai hocaya bu görevi tevdi etmek gerekir. Üniversitenin dünya arenasında en çok bilinen ve takdir edilen hocadır Sezai hoca ona verilmeyecek de kime verilecek bu görev. Hakkıyla yapacağına eminim.
    %57
    %43
    Yanıtla
  • Bu yorumu beğenmeyenlerin oranından anlaşılıyor ki bu şehir adam olmaz. Bu üniversite ileri gitmez. Herkes hak ettiği şekilde yönetilir. Hak hukuk ve adaleti kimse istemiyor bu şehirde. Liyakati istemiyor bu şehirdekiler. Sezai hoca da bir an önce bu şehri terk edip gitsin bence. Bu şehre fazla Sezai hoca. Artık karaciğer nakil hastanesini de bir cemaat temsilcisine emanet etsinler.
    %36
    %64
    Yanıtla
  • Kuru kayısı (3 ay önce)MUSTAFA isimli kullanıcı yorumuna
    Düşünmeden konuşmak nedir deseler şu iki yorumu örnek veririm. Sezai hoca hayat kurtarıyor, kendisi yaptığı işi bıraksa onun gibi yapabilecek kimse yok. Sezai hoca gibi bilim insanlarına ve topluma yapılabilecek en büyük kötülük böyle insanları idari görevlere getirmektir. Bırakın bilime ve hayat kurtarmaya devam etsin...
    %94
    %6
    Yanıtla
  • Bence de düşünmeden, anlamadan konuşmanın en gerçekçi örneği sizin yorumunuz. Sezai hoca zaten üniversitede Karaciğer Nakil Enstitüsü Müdürü. Yani üniversitede idari görevde. İşini bilen liyakatli insanlar ekibini kurar ve sistemi doğru işletirse başarı kendiliğinden gelir. Liyakatli insanları, liyakatsiz insanlara yönettirmek, o insanlara yapılacak en büyük zulümdür. Zaten bir çok liyakatli hoca üniversiteyi terketti. Sezai hocanın da kendisine hakettiği değerin verildiği yere gitmek en doğal hakkı. Gitmesini istemiyorlarsa rektörlük verilmesi en doğal hakkı. Belki o zaman sadece karaciğer değil diğer branşlarda da ilerleme olur.
    %50
    %50
    Yanıtla
  • Kuru Kayısı (3 ay önce)MUSTAFA isimli kullanıcı yorumuna
    İdari görev dediğimizi kendi enstitüsü. Bunu bütün üniversite ile bir tutmak hangi aklın ürünü? Veya işi bilmediğinizden de olabilir! Her neyse kimse kusura bakmasın, inönünün sorunu liyakat değil, ben burada da liyakat liyakat diye ağlayan çok insan gördüm, kendilerine fırsat geldiğinde neler yaptığını da gördüm... İşini düzgün yapabilen 3-5 kişi var, bari onlar bildikleri işi yapsınlar!!!
    %60
    %40
    Yanıtla
  • Zayiat (3 ay önce)
    Son onaltı kayıp yılın herbirini 4 ile çarpın. 64 yıl geriye gitmiş bir üniversite. Bir dört yıl daha kaybedilirse 80 yılını kaybedecek bir kurum. LİYATİ OLANIN ATANACAĞINA DAİR HERHANGİ BİR ÜMİT VAR MI? O HALDE ÇOK SAFSINIZ…
    %79
    %21
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 ay önce)
    Eğer bu üniversitenin başarılı olmasını istiyorsanız bu isim Prof Dr Sezai Yılmaz dır. Yok kendi cemaatinizin, tarikatınzın adamı önemli, üniversitenin başarısı önemli değil diyorsanız farklı birini rektör seçersiniz.
    %56
    %44
    Yanıtla
  • Sezai hoca AKP'li değil ki nasıl olsun. İlla o pozisyonu hakedecek bir boyalı badem vardır.
    %69
    %31
    Yanıtla
  • Cem (3 ay önce)
    Ahmet Kızilay'in yaptığı tahribatı kimse düzeltemez.
    %82
    %18
    Yanıtla
  • Ünal (3 ay önce)
    Bilimsel alanda gerilemenin en başlıca nedeni Malatyanin yetiştirdiği değer hocaların bir şekilde üniversitelerimizden ayrılmak durumunda kalması
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Pırasa (3 ay önce)
    Mahir Temurun yazısını yazdığı m.c.k isimli adam en başında tarihçi değildir. Kamu yönetimi mezunudur. 1. sınıf Tarih bölümünü bitiren bir öğrenci kadar tarih bilgisi yoktur. Dediği gibi din eğitimi verip ilahiyatta profesör olacak kadar din bilgisine sahip (!) olduğu halde zehir gibi tarih mezunları varken osmanlıcılık oynayıp oğlunu 32 kişi arasından kadroya almıştır. Rızkı Allahtan dileyin diye yalnız sana kulluk eder ve senden rızık dileriz diye ders anlatırlar fakat öyle yaşamazlar. Şimdi ateistler mi cehenneme gidecek yoksa yüzlerce zehir tarihçinin hakkını yiyip torpille ömür boyu maaş alanlar mı?
    %96
    %4
    Yanıtla
  • Mehmet (3 ay önce)
    Güzel bir tespit. İnönü ve Turgut Özal üniversitesinde eski ve mevcut rektörlerin işe alınan akrabalarını haber yapmak liyakate önem verdirmek lazım. Hakkı ile kazanan akrabalar müstesna. Turgut Özal üniversitesi ile ilgili haber yapmıştınız. Onlar hakkı ile işe alınmış diye savunulmuştu. Bu coğrafya da soy sop mevki makam garip şeyler.
    %92
    %8
    Yanıtla
  • Ahmet Yasin (3 ay önce)
    Kıymetli malatya haber ailesi turgut özal üniversitesini de rektörü değişeceği zaman mı eleştirel olarak gündeme alacaksınız? Öğrenciler olarak ağustos ayının ortasına gelememize rağmen henüz okulumuzun ne zaman açılacağını bilmiyoruz. İnönü haftalar öncesinden açıkladı akademik takvimi. Biz ise hala bekliyoruz. Çok mu zor bir akademik takvim açıklamak. Yoksa okulun ne zaman açılacağına yönelik bir kararda da mı siyasilerden emir bekleniyor? Ya değilse bu zamana kadar basit bir akademik takvim açıklayamamak nasıl bir iş bilmezliktir?
    %74
    %26
    Yanıtla
  • İnsan olmak (3 ay önce)
    Yazınız fevkalade yüzde doksanı Müslüman olan ülkenin bunları yaşaması düşündürücü ve acı. Müslümanlık kimliği sadece artık bir yarar sağlamak için kullanılıyor.
    %96
    %4
    Yanıtla
  • Kime göre %90? Akp sayesinde o %60 Lara indi...
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Makarios (3 ay önce)
    Değişen hiçbir şey olmayacak." Zurna aynı ,çalan değişecek" Bu ülkenin kaderi bu hergelen kendi yakınlarını ihya edecek. Ne Liyakat ne kalite,nede kariyerin önemi yok . Eğitim desen göz önünde. Böyle gelmiş böyle gider. Taaki! gerçek ölenin kendimiz olduğunu uyanana kadar...
    %87
    %13
    Yanıtla
  • Serdar Karatepe (3 ay önce)
    2003 ten beri malatya dan uzakta yaşayan bir malatya sevdalısıyım. Ailem bu süreç içerisinde orada yaşadı her tatilde gelmek için can attığım memleketimin yerinde artık yeller esiyor. Evet deprem bir felaketti ama malatya zaten felaketini aslında yıllardır yaşıyor. Uzun yıllar dışarıda yaşayan kişiler dediklerimi daha iyi anlayacaktır malatya sözde değil özde sahipsizdir eskiden de böyleydi. Dışarıdan daha çok belli oluyor. Bürokrasi de çoğu kişi malatya da alınan kararlarda malatyanın has siyasetçilerinin bazı kararlarına anlam veremezler hep böyleydi çünkü istenen talepler malatya nın menfaatine değil ama kimin menfaatine geliyor? Bu soruyu malatyalılar bir türlü sormadı kendilerine en azından çoğunluğu sormadı. Bu yüzden malatya nın çoğunluğu içinde bulunulan durumdan sorumludur. Hiç kimse birbirine atmayacak topu. Sonuçta sizi yönetenler içinizden sizden siz sesinizi çıkarmadınız bir bildikleri var dediniz. İşte ortada sonuç. Malatya şimdi her yönüyle çok geride buna sebep deprem değil sakın yanlış anlamayın. Depremden yıllar önce bağıra çağıra gelen bu geri gidişe deprem sadece hız kazandırdı. Malatya yerlisini ve kimliğini kaybetti. Bu geri dönülemez bir durumdur. İnsan gider mecbur kalır bazen ama tasını tarağını mülkünü toprağını hepsini satıp bırakıp gidiyorsa orada bir sorgulama gerekir. Kim toprağını atasını dedesini bile isteye bırakır gider. Bu soruyu sormak lazım. Ama artık çok geç olan oldu artık geri dönülemez yolda. Üzgünüm. Not: Depremde anasını malatya da kaybetmiş birisi.
    %94
    %6
    Yanıtla
  • Cahil (3 ay önce)
    BİLİM yanlışı ve torpili kaldıramaz. RABBİM ilmi isteyene veriyor. Bu nedenledir ki birileri çokkk başarılı oluyor. Kronik batışın sebebi TORPİL, yandaşlık, adamcılık, rüşvet, sahte yayın, cemaatcilik, sahte doktora vb pislikleri bu ülkeye yerleştirenlerin temizlenmemesi. Hadi bunların akıl hocaları ve amaçları belli. Peki doğruyu bilmeyenler neden konuşmuyor. Dil eğitimini doğru yapmazsanız, BİLİMİN önüne dili koyarsanız (Oktay Sinanoğlu'nu rahmetle analım) sonuç budur. Olaya bugünden bakarsanız ki zaten hep öyle bakılıyor. Yanlış burada başlıyor. Kanser oldum eyvah neden oldun. Yanlış beslen, vücut için her türlü yanlışı yap geçmişi düşünme, geçmiş diye bir şey yok çöküş geldi mi suçlu aramaya başla. Daha beter olun. Doğruları bilenler konuşsun artık. Birileri Cafer hoca ile gelişmiş ülkelerde üniversite nasıl olur, nasıl yönetilir, bilim nasıl yapılır konuşmuş mu, ulusal basında haber yapılmış mı. Sebep ortada değil mi. İnönü zaten batmış ve bitmiş. Aslında yazı yazmaya dahi değmez. Öğrenciliğim dahil 44 yıldır üniversitede çalışan biri olarak; Ama; karaciğer nakli ile ve inorganik kimya anabilim dalı ile dünya ortalamasına girdiğini kaç kişi biliyor. Biri dünyada birinci diğeri dünyada üçüncü. Gerisi yok. URAP açıkladı biz neredeyiz Fırat nerede diğerleri nerede. İnönü bitmiş bilim bitmiş kimin umurunda. Erden beyin diğer yazısını da okudum. Bu yazılar adalet için birer suç duyurusudur. Değer görür mü bekleyip göreceğiz. Basınında daha çok doğuları yazması gerekmez mi. Geçenlerde durumumla ilgili ulusal basına bir sayfa basın açıklaması yapmak istedim. Bir haber ajansının muhabiri haberi yapacağını ancak üstlerinin bu haberi servis etmeyeceklerini söyledi. Bitmişiz. H indeksim 28 Türkiye'deki bilim insanları içerisinde 2400'cü sıradayım (Türkiyede yaklaşık 190000 öğretim elemenı bulunuyor.) 10000 içeriisnde doçent olan tek kişiyim. Dil puanım 61.25, 65 almayacağım. Öğrenmek isteyene anlatırım. 27 yıl dil yüzünden doçentlik bekledim. Konuyu Uğur Dündar ve Rahmetli Mustafa Kamalak biliyorlar. ÜAK doçentliğimi veriyor, Üniversitem hemen dil barajını 65 yapıyor. h indeksi konuyor zorla kadromu alıyorum. Profesörlüğüme 4 ay kala h indeksi kaldırılıyor tekrar 65 dil barajı geliyor. Bu arada Erden Temur bey yazmıştı 55 dili olan biri Prof. kadrosuna atanmak üzere. Son ilanda 12 kişinin de dil puanının yetersiz olduğu söyleniyor. Beddua etmiyorum. Bu ülke her şeyi karıştırmaya başladı. Hakkımı yiyenleri, hak yiyenleri RABBİME havale ediy
    %57
    %43
    Yanıtla
  • Ferhat (3 ay önce)
    Umut, fakirin ekmeğidir derler. Sözüm ona bir "bilim yuvasının" yöneticisi seçilirken, siyasi STK lardan görüşler Ankara'ya uçuruluyorsa, hala "bizden" muhabbeti yapılıyorsa, vakti zamanında bazı fetö ile adı anılanlar aday olabiliyor ve bahsettiğim bazı STK lar da onları destekliyorsa, adaylar; "benim arkamda şu bakan var" falan diye reklamını yapıyorsa, kimileri, "benim tek derdim hobi bahçelerini dağıtmak" diye vizyonunu ortaya koyuyorsa, adaylardan birisinin medyaya çıkıp ta "arkadaşlar, benim politikam bu, gelince de bunları yapacağım" demiyorsa, -ki uzar gider. Umut edip duralım.
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Abidin (3 ay önce)
    Her yerde ve her zaman aynı yanlış(yandaş ve yakını kayırma)devam ediyor!!! İnananlar gelirse düzelir dedik, daha beter !!! Üniversitelerimizin "bilimsel seviyesi"nden belli değil mi?
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Hakan (3 ay önce)
    Ahmet te olsa Mehmet te olsa aynı hiç bir şey değişmeyecek yine hep aynı olacak akedemisyenlerin varlıklı insanların çocukları alınacak.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 ay önce)
    Rektörlüğü en çok hakeden Prof dr Sezai Yılmaz. Ancak yapmazlar, nedeni arkasında tarikat cemaat yok. Bu yüzden de Bu üniversite başarı elde edemez.
    %49
    %51
    Yanıtla
  • Aynen öyle kendilerinden olmayan hickimseye söz hakkı vermezler. Bakalım hangi torpilliye çıkacak piyango. Elazığ'dan birini getirirlerse de şaşırmam :)
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Malatyam (3 ay önce)
    Bakalım hangi şansli yandaşa hangi daha çok torpil bulana çıkacak piyango
    %91
    %9
    Yanıtla
  • Akademik mağdur (3 ay önce)
    Ahmet Kızılay dönemi İnönü üniversitesi için ciddi bir kayıp dönemidir... Yaptığı liyakatsiz atamalar, torpilli alımlar, iş bilmez elemanlar ile üniversitenin 8 yılını mahvetti... Baska üniversitelerin kapı önüne bile koyup değer vermeyeceği kişilere kadro verip akademik ünvan sağlayan Kızılay güzelim üniversitenin bilimsellikten soyutlanmasının baş mimarıdır !
    %90
    %10
    Yanıtla
  • Liyakat mi? Nasihat mi? (3 ay önce)
    Öncelikle şu konuyu tespit etmek gerekir. Rektörün rektörlüğü hakkı ile yapabilmesi ve öncelikle akademisyenlerin (ve tabi akademik ortamda çalışan diğer kişilerin) yöneticisi olduğunu unutmaması için seçimle gelmesi şart. İçinde bulunduğumuz süreçte böyle bir imkan olmadığından hareketle; madem seçimsiz bir atama yapılacak ise, atamayı teklif edecek ve atamayı imzalayacak olan makamın şu hususlara dikkat etmesi lazım: STK'lar (aslında STK değiller ama bu başka bir tartışma konusu), iş adamları ve siyasetçiler bir aday için devreye sıklıkla giriyorsa o adayı mümkün ise atamamalı. Peki kimi atamalı? Madem seçim yapılmıyor. İlgili üniversitenin akademisyenlerine güvenli (tek oy kullanmayı temin edecek şekilde) bir anket yapılmalı ve ankete en az %75'lik bir katılım sağlanmalı. Hatta ankette gerekçe de yazılması istenmeli. Yoksa en hakkaniyetli aday dahi bu işin içinden çıkamaz. İstediği kadar hakkı olsun, istediği kadar haklı olsun muhakkak referanslar ile atanma yoluna girmiş olacak. O referanslar bir gün kapısını çaldığında nasıl bir cevap vermesini bekleyeceğiz. Ya da ahlaki değerleri önemseyen ve etkili referansları nereden bulacak? Tüm kurumlarda olduğu gibi sosyal medya yöneticiliği yapan ve bunu da görünürlük ve tanıtım faaliyeti olarak değerlendiren rektörlerin akademiye ne faydası olabilir ki? Akademisyenlerden tek beklentisi üniversitenin sıralamasını yükseltmek için abur cubur yayın yapmak olan yöneticilerden ne bekleyebilirsiniz? Hatta sırf göze batmamak için bildiği tüm doğrulardan vazgeçip yalnızca yapılanı onaylayan akademisyenden ne bekleyebilirsiniz? Hatta doğru dürüst yayın yapmadan profesör olup, kendinden sonra gelenler için kriterlerin ağırlaştırılmasını isteyenlerden ne bekleyebilirsiniz? Öncelikle akademisyenlerin üniversiteye aidiyetini artıracak girişimleri yapmak yerine, kendisinin nereye aidiyeti olduğunu ispatlamaya çalışan yöneticilerden ne bekleyebilirsiniz? YÖK'ün bunca işsizliğe rağmen program açıp, kontenjan artırmasına itiraz dahi edemeyen yöneticilerden ne bekleyebilirsiniz? Bünyesinde bunca mühendislik bölümleri bulunmasına rağmen, yazılımlar konusunda şirketlere bağımlı olan üniversitelerden ne bekleyebilirsiniz? Yazılım yapabilen hocalarının öncelikle kendi üniversitesinin yazılımı ile ilgilenmek yerine, şirket kurarak mesaisinin çoğunu hizmet satmaya harcamasına ne diyebilirsiniz? Önceliğiniz kaybedilen aidiyet duygusunu canlandırmak olmalıdır. Bunu da devlet kurumunu, devlet kurumu gibi yönetmekle sağlay
    %82
    %18
    Yanıtla