İstanbul'da 20 yıl ticaretle uğraşan 3 kardeş, stres, yoğun iş temposu ve sağlık sorunları nedeniyle işlerini bırakıp döndükleri memleketleri Malatya'nın Akçadağ ilçesinde tarım ve hayvancılığın yanı sıra marketçilikle uğraşıyor.
"Taşı toprağı altın" diyerek İstanbul'a göç eden Hamid, Cemal ve Ali Öztürk kardeşler, "Türkiye'nin kalbi" diye anılan şehirde 20 yıl ayakkabı başta olmak üzere farklı sektörlerde ticaret yaparak hayatlarını kazandı.
Büyük şehrin stresi, yoğun iş temposu ve sağlık sorunları nedeniyle sıkıntı yaşayan Öztürk kardeşler, aldıkları kararla 3 yıl önce Malatya'nın Akçadağ ilçesinde bulunan 500 nüfuslu köylerine dönme kararı aldı.
Burada tarım ve hayvancılıkla uğraşmanın yanı sıra market işleten kardeşler, hem rahat ve huzurlu bir hayat yaşarken hem de ekmek paralarını kazanmaya devam ediyor.
Akçadağ'ın kırsal mahallelerinden Esenbey'de büyükbaş hayvan ve kayısı yetiştiriciliğiyle uğraşan Öztürk kardeşler, şehrin stesinden kurtulmak isteyenlere köy yaşamını öneriyor.
Hamid Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul'da ayakkabı işiyle uğraştıklarını ve güzel işler başardıklarını belirtti.
Genç olduğu dönemler şehrin stresini pek anlamadığını ancak her geçen yıl omuzlarına daha fazla yük bindiğini aktaran Öztürk, kalabalık yerlerde trafiğin, güvenliğin sorun olduğunu ve hızlı bir yaşam sürüldüğü için de neredeyse hiç aktivite yapmadıklarını söyledi.
Öztürk, 3 kardeş birbirlerinin sözünden hiç çıkmadıklarını ve aile için en doğru kararı almak için ortak hareket ettiklerini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"16 nüfuslu bir aileyiz ama hiçbirimiz birbirimizin sözünden çıkmadık. Aile için doğru karar ne ise hep onu almaya çalıştık ve hep toplu olarak hareket ettik. Hiçbir zaman münferit düşünmedik. Allah'ın izini ile hep böyle olacaktır. İstanbul'da iş yerlerimiz, mağazalarımız, imalathanelerimiz ne varsa mülkiyetlerimiz hepsini sattık ve 20 yıl sonra Malatya'nın Akçadağ ilçesinin Esenbey Mahallesi'ne yerleştik. Burada ne yaparız ne ederiz diye düşünürken kayısıcılık yapmaya karar verdik."
Öztürk, verdikleri karardan dolayı çok mutlu olduklarını ve mahallelerinde kendilerini daha huzurlu ve güvende hissettiklerini belirterek, gurbete gidenlerin aklında her zaman geri dönüşün olduğunu ifade etti.
- "Keşke daha önce gelseydim"
Hayatının en mutlu günlerini artık memleketinde geçirdiğini anlatan Öztürk, "Benim söyleyeceğim tek şey, insanlar kaliteli bir yaşam yaşamak istiyorlarsa kesinlikle ve kesinlikle köylerine, memleketlerine dönsün. Emin olsunlar ki çok daha güzel bir yaşam onları bekliyor. Az önce oğlumla bahçeye gittim beraber kayısı topladık, hayvanlarımıza baktık, yemini verdik ve güzel bir saat geçirdim. Ben bunu İstanbul'da yaşayamıyordum. Ben çok mutluyum. Çok sabrettiğim o İstanbul'dan geldiğime gerçekten değmiş. Keşke daha önce gelseydim." diye konuştu.
- "İstanbul sadece bir tatil yeridir"
Kardeşlerden Cemal Öztürk ise gurbete gitmesine rağmen bir yanının hep doğduğu topraklarda olduğunu belirtti.
Kendileri için tamamen kaos olan bir ortamdan adeta cennet bahçesine geldiklerini anlatan Öztürk, artık güvenlik, trafik, kalabalık yerler gibi bir dertlerinin kalmadığını ifade etti.
İstanbul'daki tüm mal varlıklarını sattıklarını ve rızıklarını kazanmak için memleketlerinde kolları sıvadıklarını kaydeden Öztürk, tarım ve hayvancılık dışında bir de market açtıklarını söyledi.
Bulundukları yerin orta nokta konumunda olduğu için müşterilerinin her zaman kendilerini tercih ettiğine değinen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim köyümüz orta merkezli bir konumdadır. Ortalama herkes alışverişini bizden yapıyor. Çeşit çok olduğu için talep edilme oranımız da artıyor. Market deyince akla şehirdeki marketler geliyor fakat bizde züccaciye malzemesi, kayısı kolisi, plastik malzemeler, iş ayakkabısı köy de kullanılan bazı malzemeler de bulunmaktadır. Tabiri caizse köy alışveriş merkezi diyebiliriz. Müşteri geldiğinde istediği ürün yoksa not alıp tedarik etmeye çalışıyoruz. Komşu esnafın işlerine engel olmadan çeşitliliğimizi her zaman artırmaya çalışıyoruz."
Öztürk, verdikleri kararı duyanların kendilerine özendiğini ve "biz de bir iş yapabileceğimizi bilsek büyük şehirde bir saniye bile duramayız" dediklerini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"İstanbul'a geçenlerde 10 günlüğüne tatile gittim. 10 günde gezdiğimi 20 yılda gezmemiştim çünkü orada insanların hep işi oluyor, kendilerine ayıracak bir dakikaları bile olmuyor, zaten ayırdığın zaman işlerin aksıyor, zincirleme işlerin bozuluyordu. Bana göre İstanbul sadece bir tatil yeridir ve daha fazlası olmayacaktır."
AA