Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün torunu ve Ankara CHP Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya İl Teşkilatı tarafından düzenlenen "İnönü ve Demokrasi" konulu panele katıldı.
Malatya Belediyesi Konferans Salonu'nda düzenlenen ve büyük ilgi gören panele; İsmet İnönü’nün torunu CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz, Tarihçi-Yazar Sinan Meydan ile partililer katıldı.
"UYDURMA TARİH İÇİN ÇABALIYORLAR.."
Ayşe Gülsün Bilgehan'ın dedesi ile ilgili açıklamalarından sonra sözalan Tarihçi- Yazar Sinan Meydan şöyle konuştu:
"Bakın Türkiye’de tarih üzerinden bir büyük oyun oynanıyor. Tarih ayağını size anlatmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye ediyorlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün şehit kanlarıyla, emperyalistlere karşı, ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm’ diyerek düşmanları Anadolu yaylasına gömerek başlattıkları savaş sonunda kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni bugün tasfiye etmekteler. Amerikan projesi BOP kapsamında Yeni Osmanlıcılık akımı adı altında bu Cumhuriyeti dönüştürecekler. Bir Amerikan rüyası olan, Amerika’nın yenidünya düzeni çerçevesinde İslam dünyasını daha iyi sömürmesini sağlayacak olan bir projeye dönüştürecekler. Önce Türkiye’yi parça parça bölecekler, sonra güya Ortadoğu’daki İslam ülkeleriyle bir araya geleceğiz ve sonra yeniden Büyük Osmanlı’yı kuracağız diye hayaller görüyorlar. Bu çerçevede tarihimizi çarpıtıyorlar. Bu çerçevede Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nü bir bağımsızlık savaşı verdi. Olmaz denileni yaptılar. Yokluk ve yoksulluk içinde kağnı ile kamyonu yendiler. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve İnönü’yü karalamak gerekiyor. Atatürk ve İnönü’ne her gün televizyon ekranlarında hakaret ediliyor, aşağılanıyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek istiyorlarsa, ulus devleti parçalamak istiyorlarsa, önce o devletin kurucularını sizin gözünüzde itibarsızlaştırmak ve sizin gözünüzde küçültmek zorundalar. Bu bir projedir. Uyduruk, kurmaca bir tarih yazıyorlar. Kahramanları hain, hainleri kahraman gösteren bir tarih yazıyorlar. İsmet Paşa’dan başladılar, çünkü Atatürk’e kolay kolay dokunmaya cesaret edemediler, ellerinin yanacaklarını biliyorlardı ama bugün Atatürk’e sıra geldi.
İsmet Paşa’nın bu millet için yaptıkları ortadadır. Onların karalanmasına, gerçeklerin çarpıtılmasına vicdanlı bilim insanı olarak bir tarihçi olarak izin vermeyeceğiz. Televizyon ekranlarında gördüğünüz o kelli felli profesörler aydınlar var ya, söylediklerinin hepsi yalan. Onların ekranlara çıkarmalarının sebebi ise sizlerin kafalarını karıştırmak. Onlar görevlidir, sizin beyninizi yıkmakla görevlidir. İsmet Paşa’nın ve Atatürk’ün hain olduğuna toplumu ikna etmek için varlar. Basınımızda, gazetelerimizde, yalan bir tarih anlatılıyor. Yeni uydurma bir tarih yazmak için çabalıyorlar.
İsmet Paşa ile ilgili ortaya atılan yalanlara belgeleriyle cevap vereceğim.
1917 yılında Suriye’ye götürüyorum sizi. Bakın güncelle bir bağlantı var. Atatürk ve İnönü, 20 Eylül 1917 tarihinde bir rapor yazıyorlar. Bu raporu Dahiliye Naziri Talat ve Başkomutan Vekili Enver Paşalara gönderecekler. Çünkü imparatorluk parçalanmak üzere, ordu perişan, devleti yönetenler acz içinde. İki komutan bunun farkına varıp uzun bir rapor hazırlamışlar.
96 yıl önce, I. Dünya Savaşı sırasında. Bakın neler var raporda:
1 Halk ile yönetim arasındaki bağlar sarsılmıştır. Ülke, genel bir anarşiye sürüklenmektedir
2- Mülki idare tam bir acz içindedir. Savunma kuvveti zayıf ve yetersizdir. Memurlar, rüşvet, yolsuzluk, vurgunculuk yapmaktadır.
3- Yargı işlememektedir.
4- Ekonomi çökmektedir.
5- Yönetim çürümektedir. Bir gün hep birlikte çökme ihtimali vardır. Almanların I. Dünya Savaşı’nı kazanması imkansızdır.
6- ordumuz sefil ve perişandır.
Çözüm olarak da bu raporda şunlar yazıyor.
Beslenmeyi sağlamak, yolsuzlukları en aza indirgemek, ülkeyi sağlam bir hareket üssü haline getirmek.
Bahsedilen insanlar işte böyle insanlar. Türkiye şimdi bir yolsuzluk ve hırsızlık pençesinde, 96 yıl önce de aynıymış. Allah sonumuzu benzetmesin, 96 yıl önce bu raporu hazırlayan Mustafa Kemal ve ona destek veren İsmet İnönü, ülkenin dertlerini saymışlar. Bu dertlerin aynıları bugün de var. Hırsızlıktan yolsuzluktan bahsediyorlar, yargının işlemediğinden bahsediyorlar, ordunun perişan hale geldiğinden bahsediyorlar. Lütfen günümüze şöyle bir bakın. Aynı sorunlarla 2013 yılında da karşı karşıyayız. Atatürk ve İnönü uyardı ama önlem alınmadı. Ne oldu sonra? 1919 yılında bu ülke işgal edildi ve 1923 yılına kadar işgal altında kaldı. Bir ölüm kalım savaşı vermek zorunda kaldık. İnşallah ona benzer günleri yaşamak zorunda kalmayız. Kuru kuruya tarih öğrenmenin anlamı yok. Tarih bugünle ilintilendirildiğinde anlam kazanır.
Tek parti döneminde, Cumhuriyet döneminde bir örnek vermek istiyorum. Atatürk Cumhurbaşkanı, İnönü başbakan. Bugünle benzerlik ve farka bakalım. Yıl 1928. Eski Denizcilik Bakanı Osmaniye Milletvekili İhsan Bey ile Bilecik Milletvekili Fikret Bey, Londra’da havuz yapımı ihalesinde yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle Yüce Divan’a sevkedilir. Milletvekilleri ihale sırasında yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle Yücedivan’a sevkedilip dokunulmazlıkları kaldırılır. Ne diyorlar o döneme? Tek parti dönemiydi, demokrasi yoktu, diktatörlüktü diyorlar.
Buna benzer yüzlerce olay var. İsmet İnönü döneminde birçok milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmış ve yargılanmıştır. Sözde tek parti dönemi ve demokrasi yok.
İnönü Zaferleri yoktur deniliyor. 7-12 Ocak 1921 tarihleri arasında gerçekleşen I. İnönü Zaferi çok önemli bir zaferdir. Çünkü Yunanlılar Anadolu’ya çıktıktan sonra Ankara önlerinde ilerlerken İnönü önlerinde durdurulmuşlardır İsmet Paşa tarafından. O zaferin etkisiyle TBMM çok ciddi moral ve güç kazanmıştır.
O dönemin iki gazetesi var elimizde. Bunlardan birisi Yeni Şark Gazetesi, öyle ahım şahım bir gazete değil ama tarih 1922 tarihli. İsmet Paşa’nın elle çizilmiş bir resmi var. En tepede milli mücadelenin ilk zaferi olarak I. İnönü Zaferi yazılıyor ve İsmet Paşa’nın fotoğrafı var. İşte tarih böyle yazılır, işkembeden atılmaz. Zaferden övgü ile bahsediliyor ve Kahraman İsmet Paşa deniliyor. Zaferin sene-i devriyesi. Bu yalancılara, Cumhuriyet düşmanlarına bu belgeyi televizyonlarda gösterme imkanımız yok. Çünkü onları susturacak bir sürü belge ve bilgilerimiz var. Yanında ise Mustafa Kemal’in fotoğrafı var. Tarihi biz uydurmadık. Bu tarih zaten kanla yazılmış. Biz oturup da bir Kurtuluş Savaşı tarihi yazmamışız.
Çuvalla belge var. Başka zaferlerde kazandık. I. İnönü Zaferi’nden sonra İsmet Paşa ile birlikte II. İnönü Zaferi’ni kazandık. 1921 tarihli Vakit Gazetesi. II. İnönü Savaşı’ndan hemen sonra İnönü’de bozulan Yunan kuvvetleri Bursa’ya doğru firar şeklinde ricat etmektedir yazıyor. Bizim onları nasıl kovaladığımız yazıyor. Gazete’deki İsmet İnönü resminin altında İnönü Galibi Kahraman İsmet Paşa yazıyor. Bunu biz uydurmadık. Yüzlerce belge bilgi var.
Lozan ile birlikte bağımsızlığımız bütün dünyaya kabul ettirdik. Musul ve Kerkük’ü alamadık diyorlar. Yedi düvele karşı yokluk içinde verdiğimiz mücadelede bugünkü Türkiye’yi kazandık.
Cumhuriyet kurulduğunda 28 bin küsür cami vardı. 14 milyon nüfus vardı. 14 bin kadar da okul var. Şimdi bir kere yoksul ve fakir bir cumhuriyet ve dolayısıyla lükse aşırıya kaçmaya o dönemdeki Türkiye’nin mecali yoktu. Ve binaların tasnifine gidilir. Vakıflar bunların ayrımın yapar. Öyle köyler vardır ki Kurtuluş Savaşı’nda nüfus değişmiştir. Bu camilerin bir kısmı da Yunanlılar tarafından yıkılmıştır ve Yunanlılar camilerimizi ahıra çevirmiştir. Yakmıştır. Atatürk 1923’te diyor ki ‘Yunanlılar kaçarken binden fazla camimizi yıkmıştır. Harabeye çevirmişlerdir. Bu camileri gösterişe kaçmadan tamir etmeliyiz.’ Bir yıl içinde fakir cumhuriyet 126 tane tarihi camiyi tamir ediyor. Bazı camiler elden çıkartıldı 1927 yılından itibaren. Ama bu hükümet kararıyla oldu. İsmet Paşa veya Atatürk kendi bireysel kararlarıyla yapmadılar bunu. Neden? Kullanım dışı bırakılan camiler için arşivlerde şöyle yazıyor: Bunların tarihi değeri yoktur, ihtiyaç değildir, bölgede ihtiyacı karşılayacak cami vardır, harabeye dönmüştür, onarılmayacak kadar hasarlıdır’ deniliyor. Bunlar başka amaçlarla kullanılıyor. İşte suiistimaller olmamış mıdır? Olmuştur. Ama camiler ahır yapılmamıştır. Camileri ahır yapan da Yunanlılardır. Şimdi İsmet Paşa döneminde tamir edilen camilerden birkaç isim vermek istiyorum. İsmet Paşa’nın başbakanlığı döneminde yüzlerce cami tamir edilmiştir. Arşivlerden bulduğum belgelere dayanarak bu isimleri paylaşacağım. Sadece 1941 yılında 66 tane cami tamir edilmiştir. Ben 66 caminin kitabımda listesini yayınladım. 1923’te İstanbul Saraçhane’deki Dülgerzade Mescidi, 26 Mart 1923’te Hamidiye Camii’nin tamiri için meclisten karar çıkartılmıştır 12 Şubat 1924 tarihli bir belgeye göre Turgutlu’da Yeni Pazar Camii için bin 500 TL tamir parası ayrılmıştır. 25 Temmuz 1925’te Bitlis’teki bir caminin tamiri için yine meclisten ödenek çıkartılmıştır.
1924-1935 tarihleri arasında tamir edilen camiler. Selimiye, Beyazıt ve Süleymaniye Camileri 20 bin TL harcanarak tamir edilmiş. Sultanahmet Cami 50 bin 500 TL harcanarak tamir edilmiş. İstanbul’da Kandilli Camii inşa edilmiş 17 bin TL’ye. İsmet Paşa, Kandilli’de cami inşa etmiş. Fıstıklı Camisi 17 bin TL’ye inşa edilmiş. İstanbul’da Silivri’de Piri Mehmet Paşa Camii’nin tamiri 5 bin 600 TL. Babaeski Ali Paşa Camii’nin tamiri 10 bin lira harcanmış. Anadolu’da da tamir edilen camiler var. Ankara’da Zincirli Camii 19 bin 400 TL’ye, Lüleburgaz’da Sokullu Camisi 3 bin 500 liraya tamir edilmiş. Beyoğlu’nda Ağa Camisi 22 bin TL’ye tamir edilmiş. Zonguldak’ta Cami-i Kebir 1547 liraya tamir edilmiş. Başbakanlığa bağlı arşivlere girdiğinizde bu bilgileri önünüze koyuyorlar. Ama bu bilgileri görmeyip te İsmet Paşa ‘Cami yıktı, din düşmanı, din kitaplarını yasakladı’ derseniz yapacak bir şeyiniz yok. Ama tarihçiler olarak gerçeği ortaya koyuyoruz. Bu belgeler Başbakana bağlı Cumhuriyet arşivinde duruyor. Bütün bunlar ortadayken günahdır.
İsmet Paşa döneminde din kitapları yasaklandı diye bir iftira daha var. İsmet Paşa döneminde din kitaplarının yasaklandığı doğrudur ama İslam dinine hakaret eden, Peygambere söven, Hz. Muhammed’i karalayan kitapları yasaklamış İsmet Paşa. Kuran’daki meşhur ayetlere benziyor. Namaz’a yaklaşmayın. Ama nasıl yaklaşmayın? İçkili yaklaşmayın diyor. Bunların iftirası da ona benziyor. İsmet Paşa dini kitapları yasaklattı diyor. Doğru yasaklatmış. Kitapları bulup inceledik. Ve ne gördük biliyor musunuz? Peygamberimize, mevlid-i şerife, İslam dinine hakaretler içeren kitaplar yazılmış. Hurafeler yazılmış. İsmet Paşa mecliste bir komisyon kurdurmuş ve incelettikten sonra yasaklamış. Şu soruyu sorabilirsiniz? Kitapları yasaklattı ama onun yerine dini kitaplar yazdırdı mı? İsmet Paşa’nın yazdırdığı dini kitapların da listesini yayınladık. Yıl 1928. Atatürk ve İsmet İnönü birlikte çocuklarımıza doğru din eğitimi vermek için Abdülbaki Gölpınarlı Hocaya bir kitap hazırlatmışlar. Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri. Dinimizi en sade anlatan kitaplardan biridir. İsmet İnönü ve Atatürk 1928’de askerlere okutmak için dinimizi anlatan kitap hazırlatmışlar. Askerimiz de dinsiz diyorlar ya. Askerin Din Dersleri diye kitap hazırlatmışlar. İsmet Paşa, 1940’lı yıllarda Ahmet Hamdi Akseki’ye kitap hazırlatmış. Camilerdeki hocalarımız için hutbeleri düzgün versinler diye Müslümanlığın icaplarını doğru anlatsınlar diye ‘Hutbelerimiz’ isimli bir kitap hazırlatmıştır. Dönemin ünlü din alimi. Yüzlerce örnek var. Atatürk ve İnönü’nün Kuran-ı Kerim başta olmak üzere, Buhari’nin hadisleri ve bu kitaplar da olmak üzere hazırlatıp Türkiye’ye ücretsiz dağıttırdıkları kitap sayısı 352 bin takım. Bunları sizden sakladılar, sizlere anlatmadılar. Çünkü bu toplumun yumuşak karnı din. Bunlara dinsiz demek tabiî ki sizi onlardan uzaklaştıracak. Biz de Atatürk’e İnönü’ye sahip çıkanlara onların bu yönlerini anlatmadık. İsmet İnönü ve Atatürk dini inançlarını asla şov aracı olarak kullanmadılar. Biz bir yılda 126 cami tamir ettik diye şov yapmıyorlar. İsmet Paşa seçim meydanlarında din istismarı içeren konuşmalar yapmıyorlardı. . Ama artık deniz bitti, karaya çıktık, artık bu ülkede satın alınamayan aydınlar var. "
"HER MALATYALI İÇİN ÖVÜNÇ KAYNAĞI.."
Panelde konuşan Milletvekili Ağbaba, şunları söyledi:
"İsmet İnönü, her Malatyalı için övünç kaynağı, gurur kaynağı. Ölümün üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen hala Başbakan hakaret ediyor, değerlerine küfrediyor. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yaptı döneme bakarsak ilk 6 yılı 1939 ile 1945 yıllarına dayanır. 60 milyon kişinin öldüğü ama Türkiye’de bir tek kişinin bile burnunun kanamadığı bir dünya savaşı dönemle yönetmiştir ülkeyi. 1945-1950 arasında tek kişilik dönem ki burada da 1946’da çok partili hayata geçilmiştir. Dolayısıyla İsmet İnönü’nün tek parti dönemi 1939’u da alırsak 8 yıldır. Başbakan Erdoğan ne yazık ki 10 yıldır İsmet İnönü’ne her fırsatta hakaret ediyor, hatta küfrediyor. Başbakan’ın tek amacı İsmet İnönü değil tabi, asıl amacını geçtiğimiz günlerde gördük. Ne dedi Başbakan, iki ayyaş dedi. İki ayyaş kim? Birisi bu ülkeyi emperyalistlere karşı yokluk içinde savaşarak kurtarmış Mustafa Kemal Atatürk, diğer de onun en yakın arkadaşı Lozan’ın, I. Ve II. İnönü Savaşlarının kahramanı İsmet İnönü. Şimdi eğer Suriye’deki gibi bir mezhep savaşı yoksa Türkiye’de, Türkiye bugün eğer bir İran değilse, eğer Türkiye milyonlarca insanın öldürüldüğü Mısır değilse, Türkiye eğer, Mısır, Tunus, Libya değilse Türkiye bunu Mustafa Kemal Atatürk ve ismet İnönü’ye borçludur. Bugün Türkiye’de Dersimli bir ailenin çocuğu gelip ana muhalefet partisinin başına genel başkan oluyorsa, İETT’de çalışan bir işçi gelip Türkiye Cumhuriyeti’ne başbakan olabiliyorsa, o başbakan her konuştuğunda Atatürk ve İnönü’ye karşı selam durmalıdır. Türkiye’de tek partili hayattan çok partili hayata geçişin önünü açan ve demokrasiyi hayata geçiren İsmet İnönü’dür.
Görüyorsunuz son dönemlerde yaşananları. Herkes şaşkınlık içinde. Bu yaşananları bir kenara not edin. Yüz yıl sonra bile yazılıp konuşulacak günlerden geçiyoruz. Bakan çocuklarının evlerinde para sayma makineleri, ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar. Buradan AKP’lilere söylüyorum. B ir kendi çocuklarınıza bakın, bir de İsmet İnönü’nün çocuklarına, torunlarına bakın. İsmet İnönü’nün çocuklarından torunlarından hiç kimsenin kirli bir iş tuttuğunu duydunuz mu? Bu ülkede ülkenin kuruluşunda yer alıp cumhurbaşkanlığı yapacaksınız, hem de Ankara’da sadece bir tane daireniz olacak. Hem İsmet İnönü ile hem onların çocukları ile hem onların torunları ile övünüyoruz. Başbakan bu hırsızlığa ne dedi? Gezi olaylarına benziyor dedi. Gezi olaylarıyla bunu karşılaştırmak mümkün mü? Gezi eylemlerinde Eskişehir’de Başbakan’ın destan yazan polisleri tarafından öldürülen Ali İsmail Korkmazlar vardı, polisin hedef alarak yakın mesafeden vurduğu Ethem Sarısülük vardı. Gezi eylemlerinde hoşgörü, dayanışma, sevgi vardı. Gezi eylemlerinde 85 numara ayakkabı kutuları içinde dolarla yoktu, gezi eylemlerinde para sayma makineleri yoktu. Gezi eylemcileri kirli işlere bulaşmamıştı. Buradan Başbakan ve onun gibi düşünenlerden ricam şu: Gezi eylemlerinde ölen, gaz sıktığınız, plastik mermilerle gözlerini patlattığınız insanların tırnakları bile olamazsınız. Onlar Türkiye’nin aydınlık geleceği, sizler ise kendi geleceğiniz kendi çıkarlarınız için mücadele ettiniz.
“LOZAN'IN KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
CHP Malatya İl Başkanı Enver Kiraz da, Lozan'ın kazanımlarına sahip çıkmaya devam edeceklerini belirterek, “Ölümünün 40’ıncı yılında İsmet Paşa’yı saygıyla anıyoruz. Bu yıl ayrıca İsmet Paşa'nın çok etkin rol aldığı 3 tarihsel olayın da yıldönümü. Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet İnönü ile birlikte ülkemizin yeniden kuruluşunun adı olan cumhuriyetimizin ilan edilişinin 90’ıncı yılı. Demokrasi tarihinde önemli bir adım olan büyük çınar Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunun 90’ıncı yılı. Yine İsmet İnönü’nün eşsiz siyasi ve askeri dehasını yansıtarak dünya tarihine geçtiği Lozan Barış Antlaşması’nın da 90’ıncı yılı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin neferleri olarak daha nice 90’lı yıllarda Lozan’ın kazanımlarına sahip çıkmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
HABER-FOTO: malatyahaber.com- Güler HAZAR, yenimalatya.com.tr