Geçtiğimiz Cuma günü, Malatya’da yaklaşık 600 bin nüfusa içme suyu sağlayan Pınarbaşı su kaynağını ve bu suyun toplanarak dağıtımının yapıldığı Kaptaj Tesisleri’nin yok olmasına neden olabilecek, dolayısyla Malatya’yı tarihin en büyük krizi ile karşı karşıya bırakabilecek potansiyeli de içinde barındıran; özel bir şirkete ait Keklicek HES’e su taşıyan kanalın patlamasıyla yaşanan büyük su baskınının, bölgede yarattığı tahribat, ifadenin tam anlamıyla, “Malatya’yı Allah korumuş” dedirten bir manzara bıraktı geride.
Ancak söz konusu vahim olayın geride bıraktığı manzaranın bir başka belki de daha tehlikeli bir boyutunu da, olayın üzerinden bir hafta geçmiş olmasına karşın, Malatya kent yöneticileri, 600 bin insana içme suyu sağlayan, bu açıdan adeta kentin kozmik odası gibi korunması gereken Pınarbaşı su kaynağı ve Kaptaj Tesisleri’nin bir daha böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmaması için atılması gereken çok ciddi adımlar yerine patlayan kanalın onarılmasıyla uğraşıyor. Uzmanlara göre, HES sularının biriktiği havuz patlamış olsaydı, belki de Malatya içmesuyunu kaybedecekti. Kanalın, havuzdan 300 metre yukarıda patlamış olması, içmesuyunun kurtulmasını ve can kaybını önlemiş.
Olayları ve gelişmeleri yerinde takip etmek her zaman için, yaşananların arka planını yakalamak için büyük avantaj sağlar.
Bu nedenle, Çat Barajı’ndan, özel bir şirkete ait Keklicek HES’e su taşıyan, aynı zamanda Çerkez Yazısı’ndaki arazilere sulama suyu ileten, DSİ ve Derme Sulama Birliği’nin sorumluluğundaki kanalın geçtiğimiz Cuma günü patlayarak, Malatya’nın içme suyunun toplandığı Kaptaj Tesisleri’ne girmesi, 600 bin insanın içme suyunu taş, toprak, çamur, ağaç, çalı, çırpı ve mil ile dolduran; ayrıca, kanalın hemen altında yerleşen Kozluk Köyü’ne bağlı Pınarbaşı Küme Evleri’nde yaşayan insanların hayatını tehlikeye atan, bölgedeki bağ ve bahçeleri tahrip eden, onlarca ton meyve ve sebzeyi yok eden su baskınına ilişkin sıcak haberleri okuyucularımıza aktardıktan sonra, bir de geride kalan manzara ve bugüne değin yapılan onarım çalışmalarını yerinde görmek ve sizlere aktarmak için olay bölgesine gittik, dağ tepe demeden adım adım gözlemlerde bulunduk.
Önce biraz konum ve coğrafya bilgisi aktaralım:
Malatya’nın içme suyu kaynağı, Yeşilyurt ilçesine bağlı Kozluk Köyü sınırları içinde yer alan Pınarbaşı adlı küme evlerin bulunduğu yerleşim yerinde bulunuyor; zaten bu yerleşim yeri, adını, içme suyumuzun kaynağından alıyor.
Yeşilyurt ilçe merkezinden Kozluk - Pınarbaşı küme evleri yönüne gittiğinizde ve Pınarbaşı’na yaklaştığınızda, sizi ilk olarak bölgedeki Keklicek Deresi’nden adını alan, özel bir şirkete ait Keklicek HES havuzu ve binası karşılıyor.
Keklicek HES’in 300-500 metre sonrasındaki uzaklıkta ise Malatya içme suyunun toplandığı ve dağıtıldığı mekân olan Kaptaj Tesisleri yer alıyor.
Yani Malatya Kaptaj Tesisleri, başta mekânsal olmak üzere, her bakımdan olağanüstü bir korumaya alınması gerekirken, ensesine bir HES ticarethanesi yerleştirilmiş.
Zaten, bütün sorun da Keklicek HES’in, minimum masrafla (mesela HES’e su taşıyan kanalların bakımının bile yapılmadan) para kazanmasına uygun olarak yürütülen yerleşim kurgusundan kaynaklanıyor.
Konum bilgisine devam edelim: Cuma günü, tam da Pınarbaşı küme evlerinin yerleştiği yere paralel olarak patlayan kanal da Kaptaj Tesisleri, Pınarbaşı Küme Evleri ve Keklicek HES’in yaklaşık 500-600 metre yukarısında, paralel olarak uzuyor.
Topraklar 50 metre havada uçuştu
“Olayın patlak verdiği sabah ben tam da evin önündeydim ve büyük bir gürültü koptu. Topraklar 50 metre havada uçuşuyordu, ben önce heyelan zannettim. Bir an için dağ üstümüze yürüyor zannettik. Daha sonra baktık ki su geliyor ve bir dakika olmadan su, sel oldu yola geçti”
Yukarıdaki sözler, Malatya’yı adeta bir felaketin kıyısına taşıyan su baskınının tam da ortasında kalan, evi ve bahçesi tahrip olan, ailesi ile birlikte su baskınının yarattığı tahribatın, köyde can kaybına yol açmaması için cansiperane mücadele veren Kozluk Köyü sakini Mevlüt Genç’e ait…
Pınarbaşı’nın su baskınına uğrayan, ağaçları kökünden sökülüp derelere ve Kaptaj’a taşınan bahçelerinden birinde bize bir çay ikram ettikten sonra mihmandırımız olarak yollara düşüp, Pınarbaşı’nın yükseklerinde uzayan kanala ulaştırıyor bizi Mevlüt Genç.
Kanala varmadan, kanalın patladığı bölgeden aşağıya akan tonlarca suyun yarattığı çöküntüler, savrulmuş ağaçlar, yüzlerce metreden köye taşınan kocama taşlar, su baskını izlerini gözlemliyoruz. Kanala yaklaştığımızda ise her taraf çamur ve bataklık…
Kanalın tam da patladığı, tonlarca suyun Kaptaj ve Pınarbaşı küme evleri üzerine sel olup aktığı noktaya ulaşıyoruz.
Kanal duvarları artık yok, kocaman bir boşluk…
Yılların birikimi olan bakımsızlıktan, ekonomik ömrünü doldurmuş olmaktan yorulan, ama bu bakımdan hiçbir zaman yöneticilerin dikkatini çekemeyen kanal, incecik bir kağıt gibi tam ortasında adeta 'yırtılmış' ve taşıdığı tonlarca suyu özgür bırakmış.
Şimdi, Çat Barajı’ndan gelen su artık kanalda değil. Kanal boş, Çat Barajı’ndan belirli bir seviyede su, Keklicek Deresi’ne yönlendirilmiş ki, bahçeler sulansın diye ama o su da halen tam bir çamur deryası olarak akıyor…
Çat Barajı'nın suyunu taşıyan kanal kaderine terk edilmiş
Kanalın kopup giden parçalarının geride bıraktığı ve açığa çıkardığı kanal betonu elinizi vurduğunuzda hemen parçalanıyor, kum gibi, hemen toz oluyor, kanalın bedeninde demir olmadığını gözlemliyoruz.
Kanalın patlamasının üzerinden bir hafta geçmiş ama kanalın yanına dizilmiş 3 konteyner dışında bir şey, hareketlilik ya da çalışma göremiyoruz.
1992 yılından bu yana Malatya ovalarına su taşıyan kanalın içinden yürüyoruz, çift taraflı kanal duvarlarının da olduğu yerlerden yürürken de artık bu kanalın tonlarca suyu taşıma kapasitesini yitirdiğini görmek için mühendis ya da yüksek mühendis olmanızı gerektirmeyecek açıklıkta mesajlar veriyor: Duvarlar tel tel dökülüyor, duvarlarda delikler, boşluklar açılmış. Sular sızmaya, gelecek günler için tehlike saçmaya devam ediyor.
Yöre halkı: Yıllardır sızıntı var, yetkililere bildirdik ama dinleyen olmadı
Zaten, köylüler, kanalın çok farklı noktalarında zeminde, yıllardan bu yana var olduğunu söylediği, çıplak gözle dahi çok rahatlıkla tanık olunabilen su sızıntısını yetkili kurumlara defalarca bildirmelerine rağmen hiçbir önlem alınmadığını, kanalın kaderine terk edildiğini söylüyor.
Kanalın kaderine terk edilmesi, Malatya içme suyunun güvenliğinin ve bölgede yaşayan halkın da kaderine terk edildiği anlamına geliyor.
İşte bu noktada, su baskını faciasının tam ortasında kalan ve tüm korkunçluğu ile yaşayan Kozluk - Pınarbaşı sakini Mevlüt Genç'in anlattıklarını dinliyoruz.
Mevlüt Genç, kağıt gibi yırtılan kanalın patlayan bölgesinde konuşurken, olay anını bir kez daha yaşar gibiydi ama en büyük üzüntüsü, kent yöneticilerinin, siyasilerin olaya yeterince ciddiyetle yaklaşmamasıydı:
"Büyük bir gürültü koptu. Topraklar 50 metre havada uçuşuyordu"
"Olayın patlak verdiği sabah ben tam da evin önündeydim ve büyük bir gürültü koptu. Topraklar 50 metre havada uçuşuyordu, ben önce heyelan zannettim. Bir an için dağ üstümüze yürüyor zannettik. Daha sonra baktık ki su geliyor ve bir dakika olmadan yola geçti.
Daha önce bu HES’e ait kanal yapılmış ama kanalda bir gram demir kullanılmamış. Demir bloklar yok.
Bakın en önemlisi bu kanal bugün patladı ama yıllardır bu duvarlarda sızıntı var. Defalarca yetkililere bildirdik, ama ne gelen oldu ne giden. Maalesef hiçbir önlem de alınmadı. Bu kanal yapıldı yapılalı su sızıntısı var. Bu patlama esasında bir ihmaller zincirinin bir araya gelmesiyle oluştu. HES’i işleten firmanın ihmali, Derme Sulama Birliği’nin ihmali ve DSİ’nin denetimsizliği ve kontrolsüzlüğü yüzünden oldu. Derme Sulama Birliği kanala su bırakıldığında gelip kontrol etmiyor. HES’i işleten firma ise tonlarca birikmiş ve kanal kapaklarını kapatmış yosunu temizlemeden veriyorlar.
Merkezinde Kurban Bayramı’nın ilk üç günü su kapalıydı. 4’üncü günü su verdiler kanala. Ama maalesef ki kanalı takip etmemişler, HES firması da temizliğini yapmamış ve biriken su şişmiş ve kanal patladı. Hatta HES’i işleten firmanın bir elemanı da sele kapıldı. Arabasıyla yaklaşık 300 metre sürüklendi. Birisi bahçeye atlayarak kaçtı kurtuldu, diğeri de aşağıya kadar sürüklendikten sonra durdu. Kanala su bıraktılar ama kanalın demir parmaklıkları yosunla tıkandı ve su kanal boyunca şişti sonra da kanal patladı. Yaklaşık 3 dönüm arazi suya gitti. Toprak kalmadı. Aşağıya inen sel kaptajı bastı. Bahçelerimiz tarumar oldu, evlerimiz tahrip oldu. Meyve ağaçları, bostanlarımız yok oldu".
Kanal 300 metre ilerde havuzun bulunduğu yerde patlasaydı, Malatya'nın içme suyu kaynağı ve Kaptaj Tesisleri belki de yok olacaktı
Mevlüt Genç'i dinlerken Malatya'nın büyük bir tehlikeyi çok ucuz atlattığını düşünüyoruz ama sözlerinin son bölümünde ifade ettiği gerçekler, gelecekte muhtemel yeni bir kanal patlamasının bu kadar ucuz atlatılamayacağını gösteriyor.
Çünkü, kanal 300 metre ilerde patlamış olsaydı, patlama tam da Kaptaj Tesisleri ve Pınarbaşı su kaynağının paralelinde gerçekleşmiş olacağı için içme suyu kaynağının kaybolması ya da Kaptaj Tesisleri'nin günlerce hizmet verememesi nedeniyle bir büyük şehrin günlerce belki de aylarca susuz kalmasına yol açabilecekti.
Hayatı Kozluk Pınarbaşı - Kaptaj - Kanal üçgenini oluşturan alanda geçen Mevlüt Genç, bu muhtemel durumu şöyle anlattı:
"Şayet bu su HES’in havuzunun bulunduğu bölgede patlamış olsaydı bugün Malatya’nın içme suyu tarihe karışmış olacaktı. Kaptaj diye bir şey kalmayacaktı. Gerçekten felaket büyük ve ucuz atlatıldı. Bazı vatandaşlar ağaca çıktı".
Bölgedeki HES derhal kapatılmalı
Yöre halkı, Kurban Bayramı’nın ilk 3 günü kanala su verilmediğini, 4’üncü günü su verildiğinde kanal temizlenmediği için yosun ve diğer atıklar nedeniyle yaşanan tıkanma sonucu suyun yukarıda şişerek patladığını anlatıyor. Köylüler “Suyu kanala verdiler. Gittik baktık ki tıkanmış. Yosunlar kapatmış. Ne DSİ, ne Derme Sulama Birliği ne de HES’i işleten firma yetkilileri uğramadı. Bu kadar ciddiyetsizlik olmaz. Kendi elemanları bile neredeyse sele kapılıp gidecekti. Bugün bu olay can kaybı olmadan atlatıldı ancak, HES tehlikesi devam ediyor. Yarın birgün daha büyük bir su patlamasının olmayacağını kimse garanti edemez. Bu kadar nadide ve hayati öneme sahip bir içmesuyunun başına HES yapılması, deyim yerindeyse suyun kaynağına dinamit koymak demektir. Sayın Milletvekillerimiz ve Sayın Valimiz geldi ve buradaki felaketi gördüler. HES faaliyetlerinin durdurulması ve bu kanalların kapatılması Malatya’nın can ve mal güvenliği bakımından elzem bir hale gelmiştir. Ümit ediyoruz ki yetkililer gereğini yapacaktır” ifadeleriyle tehlikenin gelecek günler için de devam ettiğine dikkat çekiyor.
"Selahattin Başkan gelmedi, Kıbrıs'ta siyaset yapıyormuş diye duyduk"
Mevlüt Genç ve yöredeki köylülerle konuştuktan sonra, kanal bölgesinden aşağıya inerken, su baskınının izlerini gözlemlerken bir yandan da diğer köylülerle konuşuyoruz. "Başkan Selahattin Gürkan, Kaptaj Tesisleri'nin ve içme suyunun güvenliğinin korunması konusunda 1 numaralı sorumlu ve yetkili. Selahattin Bey buralara geldi mi, derdinizle, sorunların giderilmesiyle ilgilendi mi?" diye soruyoruz. Köylüler arasında bir genç arkadaş, "Selahattin Bey gelmedi, duyduğumuza göre Kıbrıs'ta politika yapıyormuş" diye cevap veriyor.
İncelemelerimize başladığımız noktaya dönerken, su baskınının Kaptaj çevresinde yarattığı tahribatı, buradaki evlerin bahçelerinin harap halini, 2 metre yükselmiş çamur izlerini görüyoruz ve çamur akan Keklicek deresini bir kez daha izliyoruz.
Memleketin bu kadar sahipsiz, vatandaşın bu kadar yalnız bırakıldığını daha önce hiç tanık olmadığımızı düşünerek kent merkezine dönüyoruz.
Güler HAZAR, malatyahaber.com
FOTO: İstinat duvarının patlaması sonucu kaptajda sel baskınına yol açan HES Kanalı