Orhan ALKAYA
oalkaya44@hotmail.com
Gerçektende kayısı üretimi ve fiyatları açısından ilginç gelişmeler ve sürprizlerle dolu bir yıl yaşadık. Henüz başında olduğumuz 2022 yılında da bu ilginç ve sıradışı gelişmelerin farklı boyuTLar kazanarak devam edeceğini söyleyebiliriz.
Ülkemiz ekonomisinin liberal (serbest piyasa) yapısı gereği tarım ürünlerininde, özellikle hasat zamanı “bol“olduğu gerekçesi ile çiftçinin elinden ucuza alınan ürünlerin fiyatı, kısa bir süre sonra bu kez ürün “kıt” olduğu için hızla yükselmeye başlar. Bu yı lda kayısı fiyatları açısından bu gelenek bozulmadı . 27-30 TL den başlayan fiyatlar, ihtiyacı nedeni ile ürününü satmak zorunda kalan küçük ve orta sınıf üreticiler ürünlerini sattıktan sonra bir anda yüksekmeye başladı.
Aslında 2021 yılı tahmini rekoltenin 85 bin ton kuru kayısı civarında açıklanmasından sonra yeni sezonda fiyatların artacağı gün gibi aşikar idi .Zaten bir önceki yıldan devreden kayısı miktarı yok denecek kadar azdı. Hasat zamanının başlaması ile birlikte, özellikle düşük rakımlı bölgelerde (Baskil, Kale, Doğanyol) gibi bölgelerde yapılan hasatlarda üreticinin beklentilerinin altında ağaçlardan kayısı inmesi ve kuru kayısı randımanın düşük (dört kg yaş kayısıdan 1 kg kuru kayısı değilde beş kg kayısıdan 1 kg kuru kayısı alınması) gerçekleşmesi ile birlikte rekoltenin en az 15 bin ton düşük gerçekleşeği ortaya çıkmıştı.
Yine yaş olarak ihraç edilen kayısı miktarı ve artan günkurusu üretimi nedeni ile en az beş bin ton bir azalma daha olacağı görüldü. Bu durum sahada olan üretici ve alıcıların hasatın ilk on gününde görebilecekleri bir gerçek olmasına rağmen üretici zorunluluktan dolayı ürününü 27 -30 TL bandından satmaya başladı. Ancak kısa bir süre sonra kayısı fiyatları 50 TL seviyesini geçerek hızla yükselmeye başladı. Ne yazık ki üreticinin büyük bir kısmı ürününü elden çıkarmıştı.
Dolar kurunun yükelmesi ile birlikte hızla artan kayısı fiyatları (2014 yılı hariç) uzun zamandır arzu edilen bir seviyeye çıkması sektörün tüm bileşenlerini oldukça sevindirdi. Aslında uzun yıllardır olması gereken seviye doğal afetler sebebi ile olsa da yakalanmıştı . Yıl sonu geldiğinde ihraç edilen ürün miktarı 50 bin ton civarına, fiyat ise 75 80 TL veya 6 dolar seviyesine çıkmıştı. Bu oldukça güzel rakamlara biraz daha yakından bakınca olayın başka bir boyutu ortaya çıkıyordu. Yaklaşık 50 bin ton olan yeni sezon ihracatın ortalam fiyatı 4.25 dolar idi. Yani şimdiye kadar satılan kayısı içeride 6 dolar seviyesinde gerçekleşen hammadde fiyatının yaklaşık 1.75 dolar altında kalıyordı. Malatya çok daha yüksek gelir beklerken ihracat geliri içeride oluşan fiyatların gerisinde kalmıştı. Çünkü bu yılın ürünü daha hasat zamanı gelmeden ürün daha ağaçta çağala iken 3.25 veya 3.5 dolar seviyesinden satışlar yapılmıştı.
7 bin ile 10 bin ton arasında olduğu tahmin edilen bu miktarın ilimiz için ciddi bir kayıp olduğu ortadadır.Nitekim Ağustos (3.36), Eylül (3.86), Ekim (4.24) dolar yurtdışı satış ortalamalarına bakıldığında bu durum ortaya çıkmaktadır.
Daha çok rakamlar verebiliriz. Ancak olaya geniş açıdan bakacak olursak bu veriler yeterlidir . Şu ana kadar ihraç edilen kayısı miktarına bakınca ürünün büyük bir kısmının yaklaşık üçte ikisinin satıldığı ve geride kalan altı ay için fazla bir miktar kalmadığını söyleyebiliriz.
Yukarıda saydığımız gerçekler ışığında geçen yılın bir değerlendirmesini yapmamız gerekirse ortaya şu sonuçları çıkarabiliriz:
1) Malatya ve civarında; kayısı potansiyelinin ancak yarısı kadar gerçekleşen rekolte nedeni ile 2021 yılı sezon başında 25 TL civarında olan fiyatlar yılsonunda 100 TL sınırına dayanmıştır. Bu yaklaşık % 400 fiyat artışı demektir. Ancak bu artıştan en büyük payı kayısı üreticisinin alması gerekirken, en düşük geliri alan kesim olmuştur. Çünkü her yıl olduğu gibi bu yılda hasat sonu ürününü 27- 30 TL cıvarında satmak zorunda kalmıştır. Aslında görünen köy kılavuz istemiyordu. Ancak üreticiye kılavuz olacak kurum ya da kuruluşlar -ki bunların arasında geçen yıl aldığı 3 bin ton kayısı ile kayısı piyasalarına ayar verdiğini iddia eden TMO- süreci bu yıl tribünden seyretmeyi tercih ediyordu.
Fiyatlar 30 TL den 40 TL ulaşıp daha da yukarı tırmanmaya başladığında üretcinin elindeki ürünün önemli bir kısmı, belkide yüzde altmış veya yetmişi satılmış idi . Dolar kurunun artışı ile birlikte hızla ve beklenmedik bir şekilde yetmişli seksenli rakamlara geldiğinde sadece ihtiyacı olmayan küçük bir üretici kitlesinin dışında köylünün elinde çok bir kayısı kalmamıştı. Yıllardan beri süren düzen değişmemiş “bol olduğu için" üreticiden ucuza alınan kayısı el değiştirdikten sonra bu kez az olduğu için yüzde 150- 200 civarında artmıştı.
Oysa sezon başında TMO tarafından 50 TL bandında açıklanacak bir taban fiyat ile birlikte en az 10 bin ton bir ürün alınabilse patlama eğilimi taşıyan fiyatlara erken doğum yaptırılacak ve fiyatlar sezon başında olması gereken değeri bulacak ve üreticinin yararlanması sağlanacaktı. Bunun yanında sürekli tekrarladığımız hasat zamanı üreticiye düşük faizli kredilerlele dayanma gücü ve süresi verilerek bu ucuz satışların önüne geçilebilinirdi.
2) Olaya ihracat ve ihracatçı açısından bakarsak, geçen yıllara göre oluşan yüksek fiyata rağmen sezon öncesi ucuz fiyatla yapılan bağlantılar nedeni ile düşük bir ortalama fiyat ile satışlar yapılmıştır. Dışarıya ucuza sattığını içeride daha pahalı olarak satın almak zorunda kalan ihracatçı için ciddi bir kazanç kaybı ortaya çıkmıştır. Böylece dış satımda güncel fiyatlar ancak önemli miktarda bir ürün ucuza satıldıktan sonra yakalanabilmiştir.
Bu durumda Malatya'ya girmesi gereken esas kazanç yine alıcı firmaların veya ülkelerin hesabına yazılmıştır. Kısacası uzun zamandır böylesi fiyatlLara hasret kamış Malatya kayısı sektörünün üreticisinden, iharcatçısına kadar tüm bileşenleri bu fırsatları yeteri kadar değerlendirememiştir.
Peki bu sürecin kazananı yok mudur? Tabiki vardır. O da stok yapan kesimdir. Sezon başında üreticiden alınan ürünleri satmadan, stoklayan bir kesim, olağanüstü kazançlar elde etmiştir. Üretimden istihdama ve vergiye kadar hiçbir sürece katkısı olmayan kesim sadece depolayarak kazanca ortak olmuş ve buradan elde edilen rant ise ülke ve Malatya ekonomisine, üretim ,istihdam ve ticaret açısında bir katkı sağlamamaktadır. Aksine daha kazançlı başka bir rant alanı gördüğü anda o alana kaymakta ve üretim dışı kalmaktadır.
Sonuçta tamamen doğal ve ekolojik nedenlerle oluşan afetler sonucu ürün yokluğu ile geçmiş yıllara göre oluşan yüksek fiyatlardan ülke ve ilimiz ekonomisi gerektiği kazancı sağlayamamıştır. Çünkü 1 Ocak 2022 itibarı ile geçen yılın ihracat fiyatı ortalaması 4.23 dolar olarak gerçekleşti. Umarız kalan ürünün güncel fiyatlarla ihracından dolayı bu ortalama daha yukarı çıkar ve ülke ekonomisinin kazancı daha da yükselir. .
Diğer yandan unutulmaması gereken bir gerçekte , mevcut potansiyalin yarısı kadar gerçekleşen rekolte nedeni ile milyonlarca ağacın bakım ilaçlama gübreleme sulama ve enerji maliyetleri 2021 yılının toplam kazancını azaltacağıdır. Bu nedenle “aman bolluk olmasın ürün az olsun ki para etsin” düşüncesi pek gerçekçi bir düşünce değildir. Belki ürünü olanların cebine bir miktar kazanç girecektir. Fakat ülke ve toplum olarak zararlı çıkılacaktır. Çünkü kaybolan ürün maliyetleri ve kaybedilen üretim, istihdam ve vergi kayıpları herkesin cebinden çıkacaktır.
Öyle ise ortak hedef, ürünün bol olması sonucunda, doğru bir üretim, satış ve pazarlama politikaları sayesinde başta üreticiler olmak üzere sektörün ve toplumun tüm bileşenlerinin kazanması olmalıdır.