SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"KKTC, En Az Rum Devleti Kadar Egemen ve Meşrudur"

A- A+ PAYLAŞ

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nda, "KKTC, en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemen ve meşrudur. Egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye dayalı çözüm şekli, Adamıza ve bölgemize istikrarı getirecektir." dedi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "Kıbrıs Türk halkını aydınlığa, özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'nın 48. yıl dönümünü bu yıl yine büyük bir coşku ve heyecanla idrak etmenin mutluluğu ve onurunu yaşıyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı dolayısıyla düzenlenen törene katıldı.

Lefkoşa'daki Fazıl Küçük Bulvarı'nda düzenlenen törene, Tatar'ın yanı sıra Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, KKTC Başbakanı Ünal Üstel, TBMM Başkanvekili Celal Adan, Bakanlar, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Türkiye ve KKTC'den milletvekilleri ile siyasi parti temsilcileri, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, KKTC'nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sezai Öztürk, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Zorlu Topaloğlu'nun yanı sıra askeri erkan, diğer yetkililer ve vatandaşlar katıldı.

Cumhurbaşkanı Tatar'ın tören birliklerini denetlemesiyle başlayan tören, Yavuz Çıkarma plajı ve Anamur'dan getirilen KKTC ve Türkiye bayraklarının Tatar'a sunulmasıyla devam etti. Daha sonra Tatar ile Oktay arasında mesaj teatisi yapıldı.

Tatar, burada yaptığı konuşmada, "Kıbrıs Türk halkını aydınlığa, özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'nın 48. yıl dönümünü bu yıl yine büyük bir coşku ve heyecanla idrak etmenin mutluluğu ve onurunu yaşıyoruz." dedi.

20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kendi yurdunda sonsuza dek var ve hür olma mücadelesini kazanan Kıbrıs Türkü'nün, ana vatan Türkiye ile omuz omuza, her türlü zorluğa göğüs gerebileceğinin en asil ispatı olduğuna değinen Tatar, çağdaş değerler üzerine, büyük mücadele ve zorlukla inşa ettikleri KKTC'nin Türk milleti için gurur kaynağı olduğuna vurgu yaptı.

Tatar, Barış Harekatı'nın yıl dönümünde, Kıbrıs Türklerinin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi lideri Dr. Fazıl Küçük'ü, KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı, dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit ile Yardımcısı Necmettin Erbakan'ı rahmet ve minnetle andı.

Kıbrıs'ta 1955'te devreye konulan EOKA terör örgütünün hedefinin, Türk halkını yok ederek Kıbrıs'ı bir Elen Ada’sı yapmak olduğunu anımsatan Tatar, Kıbrıs Türk halkının, kendi bağrından doğan Türk Mukavemet Teşkilatı öncülüğünde buna karşı destansı bir direniş göstererek, 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eşit kurucu ortağı olmayı başardığını söyledi.

"Halkımız 11 yıl boyunca en zor ve en ağır koşullar altında yaşadı"
Tatar, dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda Kıbrıs Türk halkına tanınan bütün hakların ayaklar altında çiğnendiğini, 21 Aralık 1963 günü de tarihe "Kanlı Noel" olarak geçerken, acımasız Rum saldırılarının başladığına değindi.

Cumhurbaşkanı Tatar, "Halkımız 11 yıl boyunca en zor ve en ağır koşullar altında göçmen çadırlarında yaşamış, utanç barikatlarında işkencelere tabi tutularak, açlığa ve yoksulluğa itilmiş ama tüm bu acılara rağmen ana vatan Türkiye Cumhuriyeti'nden hiç umudunu kesmemiş, ana vatanı Türkiye’nin büyük desteğiyle direnmiş, boyun eğmemiş, esir olmamış, başı dik, alnı açık bir şekilde mücadele ederek, Türklüğün onur ve şerefini ayaklar altında çiğnetmemişti. Can ve kan pahasına bayraklarımız gönderden inmedi, ezan sesi susmadı. Kıbrıs'ta Türk milletinin şanlı tarihine yakışır şekilde bir destan yazılıyordu." dedi.

Yunanistan'daki askeri cunta yönetimi ile EOKA milislerinin, 15 Temmuz 1974'te gerçekleştirdiği faşist darbe ile "Kıbrıs Elen Cumhuriyeti'ni" ilan ettiğini söyleyen Tatar, bunun ana hedefinin yine Kıbrıs Türklerini yok edip, Kıbrıs'ı Yunanistan'a ilhak etmek olduğunu kaydetti.

Tatar, şöyle devam etti:

"Bu büyük tehlikeye karşı Ankara bu kez kararlıydı. Ana vatan Türkiye uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974 sabahı Barış Harekatı’nı başlatmıştı. 20 Temmuz sabahı Girne sahillerinde özgürlük güneşi doğarken, Türk askeri Kıbrıs’a ayak basıyor, Mücahitler ile kucaklaşıyordu. Yıllarca gözünü hiç Toroslardan ayırmayan Kıbrıs Türkü, o cumartesi sabahı Beşparmak semalarında paraşütlerle inen Mehmetçikleri gördüğünde sevinç gözyaşlarını tutamamıştı. 96 yıllık hasret son bulmuştu. Aynen Erenköy Destanı'nda olduğu gibi halk sevinçten birbirine sarılmış, 'Geldiler, geldiler' sesleri meydanları çınlatıyordu. Bugün KKTC'de egemen, özgür ve korkusuz olarak yaşıyorsak bunu halkımızın büyük fedakarlığına, direnişine, aziz şehitlerimize, kahraman Mücahit ile Mehmetçiklerimize ve ana vatan Türkiye'ye borçluyuz. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anarken, gazilerimizi de saygıyla selamlıyorum."

Kıbrıs meselesinin hala devam etmesinin ana nedenlerinden birinin de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 4 Mart 1964 tarihinde aldığı 186 sayılı hukuka aykırı kararla bir Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni "Kıbrıs'ın tek meşru hükümeti" olarak benimsemesi olduğunu anımsatan Tatar, Rum tarafı bu haksız ve siyasi karardan güç alırken, uzlaşmazlığını sürdürdüğünü ve zamana oynadığını ifade etti.

Tatar, çözümün önündeki bir diğer engelin de Avrupa Birliği'nin tek yanlı tutumu ve tavrı olduğuna dikkati çekerek, Rum tarafının bundan güç ve cesaret alarak uzlaşmaz tutumunu sürdürmeye devam ettiğini belirtti.

Başbakanlığı döneminde, kapalı Maraş'la ilgili 2020'de uluslararası hukuk ve insan hakları dikkate alınarak büyük bir açılım başlattıklarını hatırlatan Tatar, buna göre, kapalı Maraş'ta kamuya ait bazı bölgeler ile sahilin halkın kullanımına açıldığını anımsattı.

"Rum tarafının hakimiyetçi zihniyetine karşı seyirci kalacak değiliz"
Tatar, "20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'nın 47. yıl dönümünde de kapalı Maraş açılımının ikinci aşamasına geçilmiştir. Bu çerçevede kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bölge, askeri bölge statüsünden çıkarılarak, iade talebiyle başvuran hak sahiplerine Taşınmaz Mal Komisyonunun bu yönde karar üretilmesine olanak sağlanmıştır." dedi.

Doğu Akdeniz, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoruyla Rum devletine dönüştüren Rum tarafının malı olmadığına da vurgu yapan Tatar, Rum tarafının Doğu Akdeniz'de kıyısı bile bulunmayan bazı ülkelerle doğal gaz arama ve sondaj faaliyetlerini sürdürdüğünü ifade etti.

Tatar, "Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip olan anavatan Türkiye ile KKTC'yi dışlamaya, denklem dışına itmeye ve doğal kaynaklara tek başına sahip çıkmaya çalışmaktadır. Rum tarafı, Ada'yı çevreleyen denizlerde hidrokarbon kaynaklarının eşit hak sahibi olarak iki tarafın katılımıyla oluşturulacak bir komite üzerinden birlikte keşif ve değerlendirilmesi tekliflerimize yanıt bile vermemiştir. Rum tarafının hakimiyetçi zihniyetine karşı seyirci kalacak değiliz." dedi.

Kıbrıs konusuyla ilgili olarak 1977'de başlayan müzakere süreçlerinin Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumuyla çökerken, yeni bir dönemin başladığını söyledi.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde egemen iki ayrı devletin varlığına ve iş birliğine dayalı çözüm şeklini gündeme getirerek, yeni vizyonu paylaştığını anımsatan Tatar, "Cumhurbaşkanı seçilmemle halkımız da bu yeni vizyona büyük destek vermiştir. Bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi ana vatan Türkiye tarafından da desteklenen yeni siyasetimiz, Kıbrıs'ın ve bölgenin yararına olan tek çözüm şekli olup, huzur ve istikrar bu şekilde sağlanabilecektir." diye konuştu.

Tatar, bu vizyonunu BM Genel Sekreteri'nin davetiyle geçen yıl Cenevre’de gerçekleşen gayri resmi 5+BM toplantısında da BM'ye sunduğunu hatırlatarak, bunun yeni bir dönemin başlangıcı oluğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar, "Rum tarafı bu çözüm önerimize olumlu yanıt vereceği yerde, gerginliği tırmandırıcı tek yanlı faaliyetlere ve silahlanmaya devam etmiştir. İşte bu noktada, başta BM ve AB olmak üzere, diğer ülkelerden beklentimiz müktesep eşitliğimizin gereği olarak Rum tarafını uyarmaları ve egemen eşitliğimiz ile eşit uluslararası statümüzü teyide zorlamalarıdır. Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs’ta müzakere yolu ile adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmadan yanayız. Bunun için mevcut iki tarafın egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabul edilmesi gerekmektedir." dedi.

"KKTC, en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemen ve meşrudur"
Rum tarafına 1 ve 8 Temmuz'da olmak üzere BM aracılığıyla, hidrokarbon, elektrik, yenilenebilir enerji, su, Kıbrıs Adası'nın mayınlardan temizlenmesi ve düzensiz göçle mücadele konularında 6 yeni iş birliği önerileri sunduğunu belirten Tatar, Rum tarafından henüz bu iş birliği önerilerine dair bir yanıt alınamadığını ifade etti.

Tatar, "KKTC, en az Kıbrıs Rum devleti kadar egemen ve meşrudur. Egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye dayalı çözüm şekli, Adamıza ve bölgemize iş birliği, refah ve istikrarı getirecektir." dedi.

20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı kutlayan Tatar, Türkiye ile şanlı Türk Silahlı Kuvvetlerine, halkının şükran duygularını iletti.

Tatar, şehitleri rahmet ve minnetle anarken, gazileri ve kahraman Türk halkını saygıyla selamladı.

Tören, halk dansı gösterileri ve resmi geçit töreninin ardından son buldu.

Türk Hava Kuvvetlerinin akrobasi timi Türk Yıldızları, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları çerçevesinde gösteri düzenledi.

Lefkoşa, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız