AMERİKA TÜRK BASININDA MALATYA VE KAYISISI
Göknur AKÇADAĞ* (www.turkishny.com /www.turkofamerica.com yazarı)
Geçtiğimiz günlerde Amerika'dan akademisyen arkadaşım Rowen Üniversitesinde Finans alanında öğretim üyesi (ABD) olan ve Amerikan Türk Ticaret Odası Başkanlığını yapan Prof. Dr. İhsan Işık Malatya'ya gelerek konuşma yaptı.
İstanbul'da dostlarıyla biraraya gelmesi, tesadüfen de olsa Malatya'ya gelmesi için davet almasına ve birlikte gelmelerine güzel bir vesile yaratmış. Kendisine Malatya ve kayısımız üzerine yazdıkları için teşekkür ediyorum.
Amerika'da bulunduğum yıllardan beri köşe yazarı olduğum Amerika'nın en yaygın takip edilen sitesi turkishny.com'da Malatya üzerine izlenimleri yayınladı. Uzun süre yazılar yazdığım ve fırsat buldukça her zaman yazmayı istediğim Malatyahaber.com aracılığıyla sizlerle bu yazıyı paylaşmak istiyorum. Aynı gün sitede benim de Libya'daki gelişmeler üzerine yaptığım değerlendirme yazımı da ekte veriyorum.
Herkese iyi bayramlar dilerim.
http://www.turkishny.com/authors/prof-dr-ihsan-isik/64396-malatyann-kutsal-kayss.html
http://www.turkishny.com/authors/drgoeknur-akcada/64397-libyada-yeni-surecte-neler-olabilirc.html
* * *
MALATYA'NIN KUTSAL KAYISISI
Prof. Dr. İHSAN IŞIK
Rowan Üniversitesi Öğretim Üyesi, Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Başkanı
Nial Ferguson “Medeniyet: Batı ve Diğerleri” adlı eserinde Batı’nın 500 yıllık yükselişinin altı sırrını ifşa ediyor: Serbest rekabet, modern bilim, hukuk düzeni ve özel mülkiyet, modern tıp, tüketim toplumu ve iş ahlakı. Bu reçeteyi Batı’dan ilk devşiren Japonya oldu. Daha sonra bu reçeteyle Çin, Batı’nın 200 yılda başardığını sadece 30 yıla sığdırıp geçen sene dünya ikinciliğini kaptı. Asya Kaplanları hakeza bu yolla tepelere tırmandı. Türkiye de bir kaç yıldır bu mecraya girdiği için yükseliyor.
• yaz bir akşam aile dostumuz MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan Beye misafir olduk. Ohio mezunu sevgili başkanla adalar manzaralı güzel balkonunda hoş sohbet İstanbul’u teneffüs ederken, birden Anadolu girdi araya. Başkan laf arasında “İhsan Hoca, Malatya’ya Bölge İstişare Toplantısına gidiyoruz. Buyur sen de bizimle gel. Anadolu’nun sıcak insanlarını yakından tanımış olursun. Hem de dostlarımızla bilgi ve tecrübelerini paylaşırsın” şeklinde nazik bir teklifte bulundu. İki gün sonra Paris’te bir konferansım vardı. Bu araya Malatya’yı sıkıştırmak ne kadar doğruydu? Ancak gezinin bir günlük olması ve gidilecek yerin Malatya olması beni sonunda ikna etti. Bir sabah İstanbul’dan uçup saat 9’da Malatya’da olmak ve gün boyunca onlarca aktiviteye katılıp, ertesi günü sabah 10’da evde hanıma “Günaydın” diyebilmek yeni Türkiye’nin nimetlerinden olsa gerek. Eskiden dört gün sürecek bir işi bugün bir günde yapıyor Türkiye. Bu verimlilik ve refah artışında her vatan evladının katkısı büyük. Sanki sihirli bir değnek dokunmuş gibi ülkeye. Adeta ulusal bir seferberlik var. Bu yeniden uyanısa, her vatan köşesi gibi, Malatya da önemli katkılarda bulunuyor. İsterseniz bir günlük Malatya ziyaretine 18 yıllık bir gurbetçi gözüyle beraberce bakalım.
Kayısının hikmetleri
Malatya havaalanına uzunca bir parkuru takip ederek indiğimizde, Malatya MÜSİAD’ın güngörmüş aksiyoner başkanı Namık Şahin kurmaylarıyla kapıdaydı. Bizi gerçekten de Anadolu sıcaklığında karşıladılar. Güne nasıl başlarsanız, öyle bitirirmişsiniz. Güzel bir gün olacağı, ev sahiplerinin güleç yüzlerinden belliydi. Hemen kendimize gelmemiz için, Anemon otelinde ayrılan odalarımıza geçtik. Otelin girişinde, ev sahiplerinden Murat beye oda konusunda takıldım: “Bakalım bize ne kadar değer veriyorsunuz?” Kendisinden “Hocam meraklanma! Hele bir çık!” diye güvenli bir cevap geldi. Gerçekten de Anadolu ortasında tertemiz, yepyeni, geniş ve iç tasarımıyla karakter sahibi, dağ manzaralı lüks bir oda, iyi planlanmış bir program, heyecanlı bir karşılama heyeti, biz uzaktan misafirlere önemli bir başlangıç mesajıydı: “Biz Malatya olarak hazırız, siz İstanbul olarak hazır mısınız?” Öğleden sonraki “istişare toplantısı” öncesi resmi ziyaretlerimizi yaptık. İlk önce Malatya valilik ve belediyesine, sonrada ticaret ve sanayi odasına ziyaretlerde bulunduk. Öğlen namazını ilin Selçuklulardan kalan yegane hatırası Battal Gazi Ulu Cami’de eda ettik. Kültür hazinelerimiz ülke kendine geldikçe bir bir gün yüzüne çıkıyor. Ulu Cami de bunlardan biri. Bu özgün eyvanlı cami yeni elden geçmiş, kültür ve inanç turizmine hazır hale getirilmiş. Ulu Cami bizim Anadolu’ya getirdiğimiz bir göç hatıramız. Geçmişte Anadolu’nun Türkleşmesi yaşanırken, bu gelişme sanat ve mimarı alanında da devam etmiş. Lakin, Battal Gazi Ulu Camii, bu gelişmenin dışında kalarak İran’daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimarı geleneğini Anadolu’da temsil eden tek örnek olarak kalmış.
Ulu bir camide ruhlarımızı temizledikten sonra, şirin bir bağ lokantasında bağdaş kurarak yer sofrası etrafında geçirdiğimiz hoş anlar Malatyalı dostlarla aramızdaki muhabbeti daha bir derinleştirdi. Şehrin enfes tepsi kebabıyla enerji yeniledikten sonra, artık sahne alma zamanı gelmişti. Konferans oteline geçmeden önce programı beraberce gözden geçirdik. Ben bir selamlama konuşması yapmayı beklerken, Başkan Şahin benim ana konuşmacı olarak duyurulduğumu söyleyince sürpriz oldu. Ancak gün öyle güzel başlamıştı ki, strese hacet yoktu. İnsan dostları arasında ancak muhabbet ederdi. Vehbi ve kalbi bir ruh haline büründüm ister istemez. MÜSİAD’ın 2. Bölge İstişare Toplantısı’na MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Nail Opak, Malatya Milletvekillleri Öznur Çalık, Mustafa Şahin, Malatya Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu, İnönü Üniversitesi Rektörü Cemil Çelik, bölge şube başkanları, daire müdürleri, STK temsilcileri ve çok sayıda MÜSİAD üyesinin katılımıyla gerçekleştirildi. Başkan Vardan yaptığı konuşmada “MÜSİAD’ın kurulduğu günden bu yana Anadolu’ya verdiği önemi rapor ve etkinlikleriyle açıkça ortaya koyduğunu belirtti ve bölgesel toplantılar sayesinde iş adamları olarak bölgedeki sorunları gün ışığına çıkarıp, hep birlikte çözüm arayışlarına giriştiklerini vurguladı.”
Batı’nın yükselme sırları
Sonra söz bana gelince, konuşmama Malatya’nın en büyük ekmek kapısı ve o gün her ziyarette doya doya tattığımız ‘kutsal kaysıya’ reveransla başladım: “Aziz Malatyalılar bu topraklar Battal Gazi, Turgut Özal, İsmet İnönü, Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk gibi nice değerleri yetiştirmiş. Amerika’da sadece iki Malatyalı tanıyorum. Birisi başkanı olduğum Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM)’nda İslam ülkeleri devlet ve işadamlarından sorumlu başkan yardımcısı, diğeri de geleceğimizi emanet ettiğimiz Genç ATCOM’da başkan. Bu kayısı da kesinlikle bir keramet var. O yüzden bugün bolca yemeye gayret ettim!” Benden sonra söz alan Malatya milletvekili Öznur Çalık hanımefendi bu latifeye daha güzel bir latifeyle cevap verdi: “Sayın hocam, Malatya’nın kayısısını bir kez yiyen milletvekili, iki kez yiyen bakan, üç kez yiyen başbakan olur derler. Biz üçüncü defa kimseye yedirmiyoruz, zira Başbakanımızdan ziyadesiyle memnunuz!”
Sözlerimde şunları vurguladım: Dünya hızla değişiyor. Türkiye 12 yıl sonra, dünyanın tepesinde olmak istiyor. Bunu kesinlikle yapabiliriz. Başarı kimsenin tekelinde değil. Çünkü Allah çalışana veriyor. Harvard Üniversitesi tarihçisi Nial Ferguson “Medeniyet: Batı ve Diğerleri” adlı eserinde Batı’nın 500 yıllık yükselişinin altı sırrını ifşa ediyor: Serbest rekabet, modern bilim, hukuk düzeni ve özel mülkiyet, modern tıp, tüketim toplumu ve iş ahlakı. Bu reçeteyi Batı’dan ilk devşiren Japonya oldu. 30 yıldır bu reçeteyle dünya ikinciliğini tekellerini aldılar. Daha sonra bu reçeteyle Çin, modern çağın sağladığı hız ve imkanlarla, Batı’nın 200 yılda başardığını sadece 30 yıla sığdırıp, geçen sene dünya ikinciliğini kaptı. Asya kaplanları hakeza bu yolla tepelere tırmandı. Türkiye bir kaç yıldır bu mecraya girdiği için yükseliyor. Küresel kriz de bize yaradı. Batı durağanlaşır hatta gerilerken, biz hızla ilerliyoruz. Batı’yla aramızdaki makas gittikçe daralıyor. Onun için, şu an direksiyondakilerin dediği gibi, durmak yok, yola devam!” Bu sözlerden sonra, tek tek Türkiye’nin bu 6 noktada aldığı mesafeleri anlattık.
Malatya Rambo’yu keşfetti
Makro tahlillerden sonra söz dönüp dolaşıp Malatya’ya ve kayısıya geldi. Malatya’nın Allah vergisi mucizevi yemişi Türkiye’nin ihracat macerasında ilk günlerden beri önemli bir kalem. Bugün dünyada yaş kayısı üretiminin yaklaşık yüzde 50’sı, kuru kayısı üretiminin ise yaklaşık yüzde 80’i Malatya’da gerçekleştirilmektedir. Kayısı ‘kutsaldır’ ama çarpmaz. Ona dokunmaya ve işlemeye başlamak şart. Yaratan bunu yaş hammadde olarak vermekte, Malatyalı biraz kafayı çalıştırıp onu kurutunca daha fazla para kazanmaktadır. Ancak, kayısının daha da işlenip katma değerinin mutlaka artırılması gerekir. TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş, MÜSİAD Teknoloji Komisyonu seminerinde bahsetmişti. Yaban mersinini bilirsiniz. Böğürtlen gibi bir meyvedir, Türkiye’de en çok Karadeniz bölgesinde yetişir. Kilo başına ham fiyatı 20 TL civarındadır. İşlenip, antioksidan vitamin hapına çevrilince kilo başına 1,000 TL’ye, kolesterol ilacına dönüştürülünce kilosu 1,300 TL’ye çıkıyor. Kayısının da bir sürü dönüşümü bilimsel olarak çalışılmalı, ticari katma değeri artırılmalıdır. Bunun için Malatya’nın yıllardır bağrında beslediği İnönü Üniversitesi’yle güçlü bir işbirliğine ihtiyacı var. Üniversite bünyesinde kesinlikle kayısı laboratuarları kurulmalı, sanayiye destek verilmelidir. İstişare toplantısına katılan Rektör Çelik’in rivayetine göre, üniversite karaciğer naklinde Ortadoğu’da birinci, dünyada ikinciymiş. Malatya kesinlikle, dünya çapında bir üniversiteye sahip olmadıkça, layık olduğu yere varamaz. Yıllarca Amerika’ya, Avrupa’ya kaybettiğimiz beyinlerin arkasından ağıt yaktık. Ya Malatya’dan İstanbul ve Ankara’ya göçen beyinlere ne demeli? En değerli varlıklarını başka şehirlere kaptırarak Malatya nasıl başa güreşecek? Malatya’nın okuttuğu kendi oğulları ve kızları geri dönmezse, başkasından nasıl medet bekleyecek?
Malatya bir iç muhasebe yapmalı ve kendi değerlerinden bir marka çıkarılmalı. Malatyalı olmak ayrıcalıklı olmalı. Battal Gazi gibi bir kahramana sahip olup da Malatya nasıl dünya markası olmaz? Amerika Ramboyu daha yeni keşfederken, Malatya ta 12 asır önce keşfetmiş. Hem de imanlısını ve faziletlisini! Dahası, kayısıdan Malatya niye bir maskot çıkarmıyor? Mesela bir çizgi kahraman. Temel Reisi hatırlarsınız, nami diğer Popeyes. Büyük güçlere karşı zorlanınca bir kutu ıspanak yiyerek Süpermen kesilen Reis. Kayısı yiyince mübarekleşen, mukavemetleşen bir kahraman icat etmek çok mu zor? Oskar adayı “Chocolat / Çikolata” adlı film gibi Malatya arka planlı neden bir romantik kayısı filmi çekilmesin? Gönüllerde iz bırakabilirse böyle bir kayısı filmi, o zaman işte Malatya Peru’dan da Tayland’dan da turist çeker. Mardin’de çekilen dizilerin bu şehre katkısını düşünün? Yüksek düzeyde tanıtım için çok iyi edebiyatçılara, sinemacılar, pazarlamacılara ihtiyaç var. Güzel çalışılmış bir kayısı maskotuyla, tişörtler, bardaklar, kalemler, etiketler, vs. Malatya’nın imajını her yere taşır [Bu noktaları konferansta belirttikten bir müddet sonra, TOKİ’nin Malatya’ya kayısı şeklinde bir stat yapacağı haberini okuyunca, nasıl sevindim bilemezsiniz]. Dışarıya gelen kuru kaysılarda hiç bir marka göremiyoruz. Yarın başka ülkeler kendi kayısı markalarını yaratmadan biz özgün kayısı markamızı oluşturmalı, elimizdeki nimeti kaptırmamalıyız.
Malatya işi başından aşkın Ankara’dan medet bekleyerek bir arpa boyu yol alamaz. Malatya gelişmenin bir ekip işi olduğunu bilecek, tüm öz değerlerini seferber edecek. Yerel yönetimi, üniversitesi ve iş adamlarıyla iş birliğini hızlandıracak. Malatya, mutlaka yurt dışındaki ve büyük şehirlerdeki diasporasını harekete geçirmeli, şehrin plan ve projelerine onları ne yapıp edip ortak etmeli. Nitekim orada duyduğuma göre, İstanbul’daki Malatyalılar tekstil sektöründe çok aktifmişler. Üretim İstanbul ve çevresinde pahalı hale gelince, bir kısmı memleketine yatırım yapmaya başlamış. Malatya tarihinden de ilham alabilir. Malatya, tarihte Müslümanlar için Anadolu’nun kapısı olmuş. İslam orduları Malatya üzerinden Anadolu’ya girmiş. Malatya neden şimdi ters kapı olmasın, Türkiye’nin İslam alemine giriş noktası? Herkes Batı’ya odaklanırken, Doğuya kim uzmanlaşacak? Gece Vuslat TV’yle söyleşiden önce, Malatya’nın İrem Bağları Yeşilyurt bölgesinde diğer gizli hazinesi kirazlarının tadına bakarken, gürül gürül dağlardan sökün eden kutsi suyun sadasını dinlerken, Malatya’da 24 altın saat gözümün önünden geçti. Ecnebiler “don’t work hard, work smart/ çok çalışma, kurnaz çalış” derler. Biz hem çok hem stratejik çalışacağız. Herkese çalıştığı kadarı varsa, Allah, bize niye vermesin?
isik@rowan.edu