3. Turizm Şurası’nın açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Kulliyesinde gerçekleştirildi. Şuranın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim bugünlere kadar getiren turizm politikamızın artık tıkandığı, yeni bir vizyona, yeni yaklaşımlara ihtiyacımızın bulunduğu ortadadır. 2023 hedeflerimiz çerçevesinde turizm sektörü içinde belirlediğimiz bir çıta var. Burada ortaya konacak görüşlerin yapılacak tartışmaların geliştirilecek önerilerin büyüyen ve güçlenen Türkiye’nin çok önemli bir unsuru olarak gördüğümüz turizm sektöründeki hedeflere ulaşmamıza katkı sağlamasını diliyorum" diye konuştu.
Turizmde Türkiye’nin çok zengin bir arşive sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu zengin arşive sahip olmamıza rağmen acaba turizmdeki bir çekim alanı dört dörtlük oluşturamayışımızın eksikleri nelerdir bulup çıkarmamız lazım" ifadelerini kullandı.
"Artık sektörün yaşadığı kötü dönemi geride bırakmaya başladık"
"İnsanların tanıma, dinlenme veya benzeri amaçlarla bir başka yere seyahat etmesi anlamında turizmin insanlığın tarihi kadar eski bir geçmişi olduğunu söylemek mümkündür" diyen Erdoğan, "Bununla birlikte turizmin günümüzdeki anlamıyla bir sektör haline dönüşmesi geçtiğimiz yüzyılda ortaya çıkmıştır. 2'nci Dünya Savaşı sonrasında turizm sektörü çok büyük bir atılım göstermiştir. Bugün artık doğrudan ve dolaylı etkileriyle dünya ekonomisine yaklaşık 7,5 trilyon dolar katkı sağlayan, 300 milyona yakın istihdamı ifade eden bir büyüklüğe ulaşan bir sektörü konuşuyoruz. Bir başka ifadeyle turizm sektörü tüm dünya Gayri Safi Milli Hasılası’nın ve toplam istihdamın yüzde 10’una denk gelen bir büyüklüğe sahip. Önümüzdeki 10 yıl boyunca da turizm sektörünün dünya ortalamasının üzerindeki büyüme eğiliminin süreceği öngörülmektedir. Hele hele hizmet sektörü denildiği zaman turizm bu işte başı çekiyor. Türkiye turizmin neredeyse tüm alanlarını kapsayan ülkelerin başında geliyor. Bununla birlikte turizmin son derece hassas bir sektör olduğunu da unutmuyoruz. Küresel, bölgesel ve ülkelerle ilgili tüm gelişmeler turizm sektörünü derinden etkilemektedir. Bu gerçeği Türkiye olarak son yıllarda çok yakından bizzat yaşamış bir ülkeyiz. Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan gelişmelerle ülkemizdeki terör eylemleri ve darbe girişimi turizmimize çok ciddi bir darbe vurmuştur. 2015 yılında 40 milyona yaklaşan turist sayımız geçtiğimiz yıl 25 milyona kadar gerilemiştir. Bu yılın ilk 8 ayında 22 milyon rakamını yakalayarak 9 aylık rakamın da 26 milyona çıkmış olması bizler için umut vesilesidir. Demek ki olumlu istikamette gelişiyoruz. Artık sektörün yaşadığı kötü dönemi geride bırakmaya başladık. Bu tablo aynı zamanda Türkiye’nin turizm alanında da kendi kendine yetebilen, aldığı yaraları tedavi edebilen, hemen ayağa kalkıp hedeflerine yürümeyi sürdürebilen güçlü bir ülke olduğuna işaret etmektedir. Ancak turizm gelirlerinde hala kat etmemiz gereken çok mesafe olduğunu biliyoruz. Turizmde gelen turist sayısına paralel geliri elde edemiyoruz. Onu da yakalamanın yollarını bu şurada müzakere etmemiz lazım. Turizm gelirlerimizin turist sayısındaki artışa paralel yükselmemesinde sertleşen rekabet şartlarının yanında yaşanan olumsuzlukları telafi etmek için uygulanan düşük fiyat politikasının da etkisi olduğu açıktır. Diğer alanlarda olduğu gibi turizmde de en kötüsünü artık geride bıraktık" açıklamasında bulundu.
"Turizmde artık yükseliş dönemidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ekonomi ve istihdama katkısıyla ülkemiz için vazgeçilmez bir sektör olan turizmde artık yükseliş dönemidir. Devletimiz tüm imkanlarıyla sektörün yanındadır, yanında olmaya da devam edecektir. Türkiye’nin potansiyeli öyle büyüktür ki ihracatta olduğu gibi turizmde de kaybettiğimiz pazarların kat be kat büyükleri hemen bir el uzatımı mesafede bizi beklemektedir. Değişen dünya ile birlikte değişen bir turizm algısı var. İnsanlar artık sadece eğlenmek hoş vakit geçirmek için bir ülkeden diğer bir ülkeye gitmiyorlar. İnsanlar artık lezzetli bir yemeği tatmak kadar o yemeğin nasıl yapıldığını da görmek, tecrübe etmek istiyorlar. İnsanlar iyi bir müzik dinlemek kadar o müziğin nasıl icra edildiğini de görmek, sanatçılarla tanışmak vakit geçirmek kendi sanat anlayışlarına yeni renkler katmak istiyorlar. Bu yüzden turizmi belirli alanlarla kısıtlamak mümkün değildir. Doğa turizmi kadar gastronomi turizmi de adı giderek daha sık anılan ve rağbet gören bir turizm çeşididir. İnanç turizmi, termal turizm, sağlık turizmi gibi yeni alanların süratle geliştiğini görüyoruz. İnsanlar artık sadece dinlenmekle, gezmekle yetinmiyor gittikleri yerlerde hayatın her alanına ulaşmak tanımak tecrübe etmek istiyorlar. İnsanlar hediyelik eşyalar kadar unutulmaz hatıralarda biriktirmeye önem veriyorlar. Bu büyük bir değişimdir. Şayet doğru şekilde değerlendirebilirsek bu yeni turizm anlayışından en karlı çıkacak ülkede biziz. Dünya da başka hangi ülkede ülkemizdeki gibi zengin bir mutfak kültürü tecrübesi elde edilebilir. Başka hangi ülkede bizdeki kadar zengin müzik çeşidiyle folklor kültürüyle karşılaşılabilir. Bizimle aşık atabilecek denizi bir başka, yaylaları, dağları ovaları bir başka hele hele insanı daha bir başka güzelliğe sahip kaç ülke bulunabilir."
"Kapısına gelene öyle ters bakan bir millet değiliz biz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bütün bu paylaşımlar aynı zamanda karşılıklı duyguların düşüncelerin vicdanların da etkileşimini beraberinde getirecektir. Açıkçası insanlığın buna ihtiyacı var. belki o zaman Suriye’de Irak’ta Arakan’da pek çok Afrika ülkesinde yaşanan insanlık dramları karşısında duyarsız kalan dünyanın büyük bölümünün vicdanı harekete geçebilir. Bizim ülkemize gelen her misafirimize bu konuda da gösterebileceğimiz çok örneğimiz var. Kapısını çalan kişiye dinine, kökenine, rengine, dinine, kıyafetine bakmaksızın tanrı misafiri gözüyle bakan bir milletiz biz. Kapısına gelene öyle ters bakan bir millet değiliz biz. Tam aksine kapısını rahatlıkla açabilen bir milletiz. Ülkemize gelen turiste gezdiği çarşıdan, aldığı birkaç parça otantik eşya veya yediği birkaç lokmadan ziyade Türk örfünü, adetini misafirperverliğini sunduk, sunmaya da devam edeceğiz. Turistlere ülkemizin güzellikleri yanında insanımızın gönül zenginliğini, ahlaki olgunluğunu manevi derinliğini gösterdiğimizde sadece para değil, aynı zamanda dost kazanmış oluruz. Yunus Emre’nin şu mesajı bizim turizm anlayışımızın adeta manifestosudur; ‘Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.’ Kimseye kalmayacak şu dünyada gönlünü kazandığımız insanlarla geride bıraktığımız eserlerle gök kubbede hoş bir sada bırakabiliyorsak ne mutlu bize. Bundan daha etkili bir tanıtım, pazarlama düşünemiyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye’nin bir açık hava müzesi olmasıyla övünmek elbette hakkımızdır"
"Türkiye’nin bir açık hava müzesi olmasıyla övünmek elbette hakkımızdır" ifadesini kullanan Erdoğan, "Ama asıl olan bu zenginliği hakkıyla değerlendirmektir. Son yıllarda Anadolu’daki şehirlerimizde bu doğrultuda atılan bazı ümit verici adımlar var. Örneğin, Gaziantep gastronomi alanında UNESCO yaratıcı şehirler ağına katılmıştır. Şanlıurfa’nın müzik alanında yaptığı başvurusu kabul edilmiştir. Pek çok şehrimiz kendileriyle özdeşleşmiş ürünlerine sahip çıkarak coğrafi işaretlerini almaya başlamışlardır. Sahip olduğumuz Malatya kayısısından, Adana kebabına, Isparta halısına kadar gerçekten çok zengin güzelliklere önce sahip çıkıp tescillemeli ardından da tüm insanlığın hizmetine sunmalıyız" dedi.
2018 yılının Truva Yılı ilan edilmesinin eksikliği giderme yolunda atılacak adımlar için bir fırsat, vesile haline dönüşmesini ümit eden Erdoğan, "Aynı şekilde Sivas’taki Divriği Ulu Cami sanat değeriyle öylesine nadide bir eserdir ki inanın başka bir ülkede olsa yılda milyonlarca ziyaretçi çeker. Karadeniz'in yayları yeni yeni keşfedilen turizm değerimizdir. Terör sorunu tamamen sona erdiğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu'muzdaki dağların, ırmakların, vadilerin, her birinin birer turizm yuvası haline geleceğine inanıyorum. Tabiat turizmi konusunda markalaşmaya uygun pek çok değere sahibiz. Anadolu’nun dört bir yanında değerlendirilmeyi bekleyen bunlar gibi nice tarihi kültürel, doğal kıymetlerimiz var. Biz İstanbul gibi mücevher değerinde bir şehrin potansiyelini dahi tam olarak kullanabilmiş değiliz. İstanbul ülkemize gelen turist sayısını, tek başına ağırlayabilecek potansiyele sahip bir şehrimizdir. Bunun yanında İzmir’den Bursa’ya Hatay’dan Erzurum’a kadar hakkıyla değerlendiremediğimiz nice şehrimiz var. İnşallah turizm politikamızı bu yönde geliştireceğiz" şeklinde konuştu.
"Kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamen siyasi ve art niyetli notların artık kimsede ciddiye almıyor"
Son dönemde çıkartılan engellerin geleceği inşa ederken dikkate alınacak birer tecrübe olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Turistlerin beklentileriyle elimizdeki imkanları en ideal şekilde bir araya getirdiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun olmadığına inanıyorum. Müşterisiz iş motorsuz otomobiline benzer. Görüntü tamamdı ama sizi hiçbir yere götüremez. Turizmde de yapmamız gereken elimizdeki üründen önce müşterinin haberdar olmasını sağlamak sonra da bunu en güzel şekilde sunmaktır. Yeter ki şöyle bismillah deyip doğrulalım harekete çalışmaya başlayalım gerisi kolayca gelecektir. Ekonominin diğer alanlarıyla birlikte turizmde de ülkeler arasındaki ilişkilerde gerektiğinde bir silah olarak kullanılabilmektedir. Türkiye son birkaç yıldır güvenlik sorunları yanında ekonomik saldırılara da maruz kalıyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamen siyasi ve art niyetli notların artık kimsede ciddiye almıyor. Yapılan açıklama siyasidir. Onun için biz işimize bakacağız. Yolumuza devam edeceğiz. Türkiye güçlü bir ülke. Güçlenerek de yoluna devam ediyor. Turizm de ülkemize yönelik seyahat uyarıları ciddiyetini kaybetti kaybediyor. Ülkemizi ziyaret eden insanlar burada gördükleri manzara ile kendi devletlerinin uyarılarını yan yana getirdiğinde gerçeği çabucak kavrayıveriyorlar. Bu durum bizim tanıtım çalışmalarımızı hem de fert fert üzerimize düşen sorumlulukları ortadan kaldırmıyor. Yalanların en büyük panzehiri hakikatlerdir. Tüm dünyaya hakikatleri ifade etmenin anlatmanın gayreti içinde olacağız. Ülkemiz dışında yaşayan ve sayıları 6 milyonu aşan vatandaşımızın her birini gönüllü turizm elçileri olarak kabul ediyorum. Yeni dönemde mevcut pazarları geliştirmenin yanında yılda 120 milyon turistin dünyaya dağıldığı Çin başta olmak üzere Hindistan, Malezya, Endonezya, Japonya, Güney Kore, Güney Amerika ülkeleri gibi yeni alanlara ağırlık vermeliyiz. Pazar çeşitliliğini sağladığımızda bölgemizdeki siyasi sorunların turizm sektörüne etkisini asgari düzeye indirebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
"İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin olduğu yeri yıkıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün burada bir müjde vermek istiyorum. Burası malum Ankara’daki bizim yarı opera binası diyebileceğimiz bir kongre merkezimiz 2 bin kişilik. Şimdi İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nin olduğu yeri yıkıyoruz. Oraya daha büyüğünü çok çok farklı, modern bir mimariyle inşallah Pazartesi günü İstanbul’da lansmanını yapacağım. 2019’un sonuna kadar inşallah orada biz bir opera binasını İstanbul'umuza kazandırmış olacağız. Gerçekten proje çok çok güzel ve muhteva itibariyle bugünkü mevcut projeyle mukayese edilemeyecek derecede zengin, birçok ihtiyaca cevap verecek çok amaçlı ve İstanbul’daki bizim turizm faaliyetlerinde de hakikaten Türkiye’nin bu alandaki gücünü ortaya koyabilecek bir imkan ve zemin hazırlıyoruz. 2019 sonuna kadar da inşallah onu bitirecek belki 2019 seçiminden önceye yetiştireceğiz. İstanbul'umuza ülkemize şimdiden hayırlı olsun diyoruz.”
Ankara, iha