- Mimarlar Odası toplantısında nihayet Malatya gerçekleri de konuşuldu, kentsel yönetim anlayışına sert eleştiriler yapıldı.
TMMOB Mimarlar Odası 'nın hafta sonunda yapılan genel kurulunda, Malatya’daki kentsel yönetim anlayışına ilişkin sert eleştiriler yapıldı, kentin mimari dokusunun yozlaştırıldığı ve belediye yönetimlerinin ‘liyakat’ esası yerine, ‘siyasi yakınlık ve kan bağı’ üzerinden mimar ve mühendis istihdam ettiği vurgulandı.
Divan Başkanlığı’na Mimarlar Odası Malatya Şubesi Eski Başkanı Abdurrahman Yavuz’un seçildiği genel kurulda, aday olanların adaylık dilekçelerinin alınmasından sonra, Malatya gündemine mimari bakış açısıyla yapılan konuşmalarda, kentsel yönetim anlayışına yönelik konuşmalar yapıldı
Mimarlar Odası Malatya Şubesi’nin eski başkanı sıfatını da taşıyan Mimar Abdurrahman Yavuz, eleştirel tonu bir hayli ağır olan konuşmasında, mimar gözüyle değerlendirildiğinde Malatya’nın büyüdüğüne yönelik söylemlerin gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, “Malatya büyümüyor, irileşiyor, kimliksizleştiriliyor” dedi.
Mimarlar Odası Malatya Şubesi’nin bir diğer eski başkanı Mahmut Yaşaroğlu ise, mimarların mesleki sorumluluklarını yerine getirirken ‘Kimsenin önünde el pençe divan durması’ gerekmediğine dikkat çekti.
Malatya’daki TOKİ yapılaşmasını eleştiren Başkan Adayı Ayşe Şahin Altaş Beydağı bölgesindeki TOKİ yapılaşmasını sert bir dille eleştirdi. Altaş “Beydağı Bölgesi’nde TOKİ tarafından yapılan modern ucubeler var. Ben bunlara modern hapishane de diyorum. Bir şehrin hava sirkülasyonu dağdan ovaya doğru olur” dedi.
“Çevre Düzeni Planı’nın ne olduğunu bilmeyen bir yönetici topluluğu var”
Malatya’nın kentsel değişiminin gelişmeyi anlatmadığını vurgulayan Abdurrahman Yavuz, Malatya’nın belediyeleri eliyle yürütülen birçok projesi ile betonlaşmaya boğulduğunu vurgulayarak, “Belki bunlar bilinçli yapılmıyor ama ortaya çıkan işlerin sonucunda kentin kimliksizleştirildiğini görüyoruz” diye konuştu.
Malatya kent kültürünün geleneksel özgünlüğünün adım adım yok edildiğini ve şehir kimliğini koruyup zenginleştirecek yetkinlik ve bilinçte yönetici yokluğundan yakınan Abdurrahman Yavuz, “Malatya’nın kimliğini yok etmeden bir çevre düzeni planı hazırlansın istemiştik. Ama sonradan bu konuda hiçbir şey bizimle paylaşılmadı. Hatta çevre düzeni planı yapılması gerekirken bununun yapılmasının zorunlu olduğunu bilmeyen, bu planın ne olduğunu bilmeyen yerel yönetici topluluğu vardı. Onlarla işte biz, bu işleri yürütmesi gereken şehir plancılarını tanıştırdık, başlattık ama kaş yapalım derken göz mü çıkardık onu bilemiyorum” diye konuştu.
Mimarlar Odası Malatya Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu’nda Divan Başkanı Abdurrahman Yavuz’un konuşmasında öne çıkan vurgular şöyle:
“Kentsel planlama yapılırken mimarlarla bilgi – fikir alışverişi yapılmıyor
Biz mimarlar, etrafımıza, kentimize bakarken biraz daha farkında olarak bakıyoruz. Ben de bu noktada Malatya’yı mimar gözüyle okuyarak birkaç tespitimi paylaşmak istiyorum. Malatya hala bana göre kimliksiz bir şekilde irileşmeye devam ediyor. Büyümeye değil irileşmeye devam ediyor. Şu anda bütün projelerin başında Belediyede bir arkadaşımız var. Güzel şeyler yapılıyor belki ama böyle ön plana çıkan iş ve işlemlere baktığımız zaman o kimliksizleştirmenin devam ettiğini görüyoruz. Belki bunlar bilinçli yapılmıyor ama ortaya çıkan işlerde kentin kimliksizleştirildiğini görüyoruz. Bir bakıyorsunuz Türkülere konu olmuş Kernek Meyda’nı betona boğulmuş ve nereden geldiği belli olmayan bir yel değirmeni görüyorsunuz. Fahri Kayhan’a baktığınızda, Brezilya’da bir katedralin kopyası bir nikah sarayı yapılıyor. Yani halbuki Malatya’nın kendine özgü kültürel değerleri, sanatsal değerleri potansiyeli olduğu gerçeği var. Yani biz zaten Çevre Düzeni Planı yapılsın derken aslında iyi mi ettik kötü mü ettik bilmiyorum, biz bunu söylerken Malatya’nın potansiyellerinin göz önünde bulundurularak bu çevre düzeni planının yapılmasını arzulamıştık ve bunu önermiştik. Malatya’nın kimliğini yok etmeden bu çevre düzeni planı hazırlansın istemiştik. Ama sonradan bu konuda hiçbir şey bizimle paylaşılmadı. Hatta çevre düzeni planı yapılması gerekirken bununun yapılmasının zorunlu olduğunu bilmeyen, bu planın ne olduğunu bilmeyen yerel yönetici topluluğu vardı. Onlarla işte biz, bu işleri yürütmesi gereken şehir plancılarını tanıştırdık, başlattık ama kaş yapalım derken göz mü çıkardık onu bilemiyorum.
Belediyeler liyakat yerine, siyasi yakınlık veya kan bağı yakınlığı ile personel istihdamı yapıyor
Bizim meslektaşlarımıza, mimar ve mühendislere haksızlık edildiğini de ben gördüm. İşe almalara bakalım önce. Ne yazık ki, baktığım zaman belediyelerde çalışan mimar ve mühendislerin soy isimleri ile meclis üyelerinin soyadlarının aynı olduğunu görüyorum. Acaba ortada onlara özgü bir genetik başarı mı söz konusudur bilemiyorum. Yani çok acıdır ki, böyle bir tablo var. Liyakatten ziyade yöneticilere yakın olmak birinci kriter olmuş. İlçe belediyelerinde yerel yöneticilerin çocukları, yeğenleri, akrabaları falan belediyelerde işe alınıyor. Bu çok acı ve düşündürücü bir olay. Siyasi rüşvet mi var? Bu yapılanların, Malatya’yı her anlamda kimliksizleştirmenin, yapılan iş ve işlemlerin yanlışlığının dile getirilmemesi için verilen bir rüşvet midir? Siyasilerin, yerel yöneticilerin yakınları işe alınarak bu yöneticilere siyasi bir rüşvet mi sağlanıyor. Daha rahat bir şekilde daha rahat hareket edebilmek için mi bunlar yapılıyor diye aklıma sorular geliyor.
Bir yerel belediyenin yöneticisi sadece kendi oğlunu yeterli gördüğünü belirten trajikomik bir açıklama yaptı
Personel alımı bu şekilde iken kalkıp bir başka yerel yönetici de yönettiği belediyenin bünyesinde çalışan mimar ve mühendisleri yetersiz görüyor ve sadece kendi oğlunu bu konuda yeterli görüyor gibi böylesine trajikomik bir açıklamayı da ben hatırlıyorum. Bunlara böyle çok ciddi bir şekilde ses çıkartılması gerekiyor diye düşünüyorum. Personel alımı yaparken ahbap –çavuş ilişkisi ile yapılırsa bundan Malatya kaybeder. Kendi oğlunu işe almak için diğer mimar ve mühendisleri yetersiz görmek gibi bir bahaneyi dile getiriyor. Ben eminim ki o mimar ve mühendis arkadaşların birçoğu oldukça donanımlı meslektaşlarımız.
Kamusal projelerle ilgili Malatya halkına bilgi verilmiyor
Malatya’da kentle ilgili yapılan çalışmaların kamuoyu ile paylaşılmadığını görüyorum. Çünkü bir bakıyorsunuz sonuç olarak sürekli beğenilmeyen, tekrar değiştirilmesi düşünülen bir sürü çalışma ile karşılaşıyoruz. Kanalboyu’nda bir çalışma var. Projenin detayında ne var, ne yok kamuoyuna sağlıklı bilgi akışı sağlanmıyor. Orada ne yapılmaya çalışılıyor? Bilemiyoruz. Sürekli kapkaranlık, beton dökülmüş, ağaçların söküldüğü bir zemin görüyoruz. Orada ne yapılmaya çalışılıyor bilemiyoruz”.
"Mesleğimizi ayaklar altına aldırmadan sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz"
Mimarlar Odası Malatya Şubesi 4. Genel Kurulu kapsamında konuşan bir başka isim Abdurrahman Yavuz’dan sonraki dönemde şube başkanlığını yürüten Mimar Mahmut Yaşaroğlu ise, mimarların yaşadıkları kente karşı sorumluluklarına yönelik bir konuşma yaptı.
“Biz mimarlar olarak, Malatya’yı çocuklarımıza bırakırken sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın huzurunu duymalıyız. Mimarlar Odası olarak kente karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz” diyen Mahmut Yaşaroğlu, mimarların mesleki sorumluluklarını yerine getirirken ‘Kimsenin önünde el pençe divan durması’ gerekmediğine dikkat çekti.
Mimarlık mesleğinin merkezinde insan olduğunu söyleyen Mahmut Yaşaroğlu, “Siyaset dediğiniz, ideoloji dediğiniz şey geçicidir. Ama bizim mesleğimiz, insan için vardır. Bu nedenle siyasi bir takım beklentiler, kaygılar için düşünceler için mesleğimizi ayaklar altına aldırmadan, üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
“TOKİ yapılaşması modern hapishaneler yaratıyor”
Konuşmasında Malatya’daki TOKİ yapılaşmasını eleştiren Ayşe Şahin Altaş da, “Beydağı Bölgesi’nde TOKİ tarafından yapılan modern ucubeler var. Ben bunlara modern hapishane de diyorum. Bir şehrin hava sirkülasyonu dağdan ovaya doğru olur” dedi.
Malatya’da Mimarlar Odası olarak gerçekten kentin yapılaşmasında yaşanan sorunlar karşısında çok ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini söyleyen Altaş konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Örneğin Beydağı Bölgesi’nde TOKİ tarafından yapılan modern ucubeler var. Ben bunlara modern hapishane de diyorum. Bir şehrin hava sirkülasyonu dağdan ovaya doğru olur. Beydağı Bölgesi’ndeki TOKİ yapılaşmasıyla Malatya’nın geleceği, Malatya’nın ekolojik dengesi ediliyor. Oradaki yapılaşmayla Malatya’nın nefesi kesiliyor. Son yıllarda konuyla ilgili uzmanların da belirttiği üzere Malatya’nın iklimi değişiyor ve bundaki en önemli etken bu çirkin yapılaşma. Yaşadığımız kentte mimarideki bu çarpıklıklara karşı daha fazla sorumlu davranmamız gerekiyor”.
“Parkmetre uygulaması yasal değil”
Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü parkmetre uygulamasına da değinen Altaş, bu uygulamanın yasal olmadığını savundu. Altaş, “Vatandaşların kullanımında olan cadde ve sokaklarda parkmetre uygulaması yapıyor. Parkmetre uygulaması asla yasal değil ama biz mimarlar olarak bu durum karşısında üzerimize düşen sorumluk tavrımızı ortaya koyamadık. Parkmetre olayı yasadışı bir olaydır. Belediyenin, kamusal alan olan cadde ve sokaklarda böylesine keyfi bir uygulaması yasal değildir. Biz mimarlar ve mühendisler olarak hiç kimsenin arka bahçesi olmadan gerek kentin yapılaşması gerekse sosyal sorumluluk alanında daha etkili olmalıyız” diye konuştu.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com