CELAL YALVAÇ'IN "MAZİDEKİ YAŞAM/MALATYA" ŞİİRİ ÜZERİNE HALK KÜLTÜRÜ AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME..
Hüseyin ŞAHİN (*)
Mazideki Yaşam/Malatya şiiri Malatya nın 1940-1955 yılları arasındaki on beş yıllık bir dönemine 1993 yılı penceresinden bir bakışı içerir. Şairi Celal Yalvaç, uzun yıllardır Malatya ve çevresi tarihiyle ilgili çalışmaları sürdürmektedir.
YALVAÇın Malatya halk kültüründen kesitler aktardığı çalışmalarından biri de Mazideki Yaşam/Malatya şiiridir. Kendisinde bulunan metinde 125, ulusal bir yayın olan Malatyanın Sesi Dergisi nin 1995/60.sayısında yer alan metinde ise 101 dörtlükten oluşan, beyitleri kendi arasında kafiyelendirilmiş ve dörtlükler haline getirilmiş olan şiir, sonuna düşülmüş nottan da anlaşıldığına göre 1993 yılında yazılmıştır. YALVAÇ, şiirinde mazi olarak nitelendirdiği geçmişteki zaman diliminde yaşadığı , gözlemlediği Malatyanın ekonomik, sosyal/kültürel yapısını akıcı bir üslupla dile getirir.
Biz bu çalışmamızda bir şiir tahlili yapmaktan ziyade, halk kültürünü yansıtan motifleri değerlendirmek amacındayız. Bunun için de şiir, edebi olarak uyak, durak vb. yönleriyle ele alınmayarak, Halkbilimi bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışıldı.
125 dörtlüğün tümü değerlendirildiğinde halk kültürünün bir çok sahasına dair bilgiler bulmak mümkündür. Dönemin sosyal yaşantısından kesitler, mutfak kültürü, inançlar, ev yaşantısı, çocukluk anıları, çocuk oyunları, araç-gereç adları, yer adları, akrabalık sözcükleri, gezinti yerleri, tarihi yerler; şehirdeki hanlar, adak yerleri, dönemin iz bırakan simaları, bayramlar, yerel söyleyiş biçimleri, giyim-kuşam, dönemde yaygın olan hastalık adları, halk sağaltmacılığına yönelik uygulamalar, dünyayı değerlendirme ve o günkü yaşantıya günümüz penceresinden bakış vb. gibi kapsamlı bir betimleme dikkatimizi çeker.
Şiir değerlendirilirken, önce şairin arşivinde bulunan nüsha ile dergide yayımlanan dörtlükler gözden geçirildi. Yayımlananda 21 dörtlüğün eksik bırakıldığını belirledik.Asıl nüshada belirlenen bu dörtlükleri de değerlendirmemize dahil ederek bütüncül bir yaklaşım sağlanma yoluna gidilmiş oldu.
On dörtlü hece ölçüsü ile yazılmış şiiri, motiflere göre şöyle sınıflandırma gereğini duyduk:
a) Şiire giriş dörtlüğü.
b) İkinci Dünya Savaşı yıllarının etkileri(2,3,4,10,11,12,13,15 .nci dörtlükler.)
c) Hastalıklar, Halk sağaltmacılığına-ilaçlarına yönelik uygulamalar(5,6,18,46,57,58,59,60,
73,74.cü dörtlükler)
d) Ailenin ev içerisindeki günlük yaşantısından kesitler.(7,15.ci dörtlükler.)
e) Giyim-kuşam(8,9.cu dörtlükler.)
f) Aydınlatma araçları (13.cü dörtlük)
g) Malatya mutfak kültürü (14,16,23,72,76,103,108,109,112,114.cü dörtlükler.)
h) Malatyada sosyal hayat(16,17,66,77,80,96,102,108,11,112,115,116,117,118,119,120,
121,122,123,124,125.ci dörtlükler.)
ı) İnanışlar ve uygulamalara yönelik davranış motifleri (19,21,22,38,39,46,47,49,57,58,60,
61,62,109,110.cu dörtlükler.)
i) Çocukluk çağı-Çocuk oyunları(19,20,21,97,98,99,100,101.ci dörtlükler)
j) Yer adları (23,29,30,31,32,33,34,51,55,57,63,64,65,66,87,88,89,90,91,92,93,94,95.ci
dörtlükler)
k) Simalar-Meslek erbapları (24,62,68,69,70,71,72,73,74,76,78,82,83,84,85,86.cı
dörtlükler)
l) Delileri-velileri (25,26,27,28.ci dörtlükler)
m) Ziyaret/Adak yerleri (28,30,34,35,36,37,38,39,44,47,49,58,61.ci dörtlükler)
n) Tarihi Yerler/Hanlar/Hamamlar (34,40,41,42,45,48,50,51,52,53,54,55,65,78,81,90,
92,93.cü dörtlükler)
o) Efsaneler/Destanlar (36,55,56.cı dörtlükler)
ö) Düğünler,Çalgıcılar, Türkü okuyanlar (67,68,69,70,71,113.cü dörtlükler)
p) Yerel Söyleyişler (64,65,86,101,102,104,105.ci dörtlükler)
r) Malatyanın İlçeleri (87,88,89,91,92,94,95.ci dörtlükler)
A) Halk kültürü motifleri yönüyle sınıflandırdığımız dörtlükler incelendiğinde; ilk dörtlükte Malatyanın yeşillikler içinde , cenneti andıran bahçeleri ve suyunun bolluğundan söz edilerek,güzelliği vurgulanmıştır:
Malatya yemyeşildi aratmazdı cenneti
Kolaylıkla çekerdik, bu yüzden her mihneti
Şehrin her tarafında güzel sular çıkardı
Harıklarda suyumuz şarıl şarıl akardı.
B) Şiirin 2,3,4,10,11,12,13 ve 15.ci dörtlüklerinde; İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki ekonomik sıkıntılar konu edilmiş, savaşa fiilen katılınmadığı halde yokluğun-yoksulluğun ileri boyutlara vardığı Malatyada kıtlıkların arttığı ve hatta ölüye Kefen bezi bulmanın bile çok güç olduğundan hareketle ekonomik durumun bir görünümü verilmeye çalışılmıştır.Güçlüklerin neticesinde vergi borçlarının ödenmesi amacıyla evdeki leğen,kazan,teşt,tava ya kadar satılmaya başlandığı, şeker, gaz ve yağın ise yoklar arasında olduğu aktarılır.Sıkıntıların dile getirildiği bir dörtlük şöyledir:
Ganne yakmak için yağ, Çıra için ise gaz,
O günler bulamazdık, karanlık geçerdi yaz.
En büyük suçlardandı, cepteki çakmak taşı
Zehir zıkkım olmuştu, soframızın her aşı.
C) Halk hekimliği/sağaltmacılığına dair uygulamaların anlatıldığı dörtlükler de; bir çok hastalığın etkili olduğunu, özellikle de 1940-1955 yıllarında yaygın olan hastalıkların en başında göz rahatsızlıkları nın olduğuna dikkat çekilmiştir.
Mayıs ayı geldikte ağrırdı gözlerimiz dizesinde, bahar ayları geldiğinde göz rahatsızlıklarının arttığı vurgulanırken, bunun halk sağaltmacılığındaki tedavi yolu da şöyle belirtilir:
Moda tabir edilen ilaç konurdu göze,
Tatlıca bir kızıllık verirdi o da yüze.
Yine, 18.ci dörtlükte verem, tifo ve tifüs gibi salgın hastalıkların bir çok evi/haneyi yıktığı aktarılmaktadır:
Hastalıklar taşırdı, hasret kaldığımız(?) Bit
Ondan kurtulmak için kalmamıştı bir ümit.
Veremle tifo, tifüs yıkardı evimizi,
Celallensek de kimse, dermezdi devimizi.
Cilt hastalıklarında Hoşirik çamuru nun yüze sıvandığını, alerjinin adının yerel söyleyişte dabaz olarak bilindiğini, boğmaca olanların boyunlarına ise su kabağının çekirdeği nin bir ipe dizilerek asıldığını 58, 59 ve 60.cı dörtlüklerdeki dizelerden öğreniyoruz.
Gübürlünün Zeynep le Hamiklinin Adile
Rahmetler diliyoruz, kendileri yad ile.
Methlerini duyardık, o günkü gebe
O ustalık şimdi yok, -Fermanlı Ebe-lerde.
dörtlüğünde, dönemin ebeleri yad edilir.Onların ustalıkları dile getirilir.Daha sonraki 74.cü dörtlükte ise hastalanmalarda iğnelerin gezici igneci Kaya Bey tarafından yapıldığını anlıyoruz.
D) Ev içerisindeki günlük yaşantıdan kesitlerin aktarıldığı 7 ve 15.ci dörtlüklerde, kış günlerinde ısınma sorununun bir çözümünün de yatağa Kürsü kurmak olduğunu ve bu zaman dilimi içerisinde bilmeceler sorularak eğlenildiğini öğreniyoruz.Çalışma hayatıyla ilgili olarak da şehir merkezinde bahçe, bağ işleriyle uğraşanların çoğunlukta olduğu yine dizelerden anlayabiliyoruz.
E) Giyim-kuşama dair motifler şiirin 8 ve 9.cu dörtlüklerinde dile getirilmiştir.Kadın giyim-kuşamında yaşanan değişimler ve bu değişimin karşılaştığı tepkilerin yanında Sümerbank bezi diye adlandırılan pamuklu bezin giyimde kullanılan başlıca malzeme olduğu anlaşılır.Kadın giyiminde o yıllarda kullanılan Çarşaf ın yerini Manto ya bırakmaya başladığını da bu dörtlükten öğreniriz.
F) Şiirin anlattığı zaman diliminde evlerdeki aydınlatma araçları; Ganne"(1) ve Çıra" dır. Ganne yakmak için yağ, çıra yakmak için gaz ın bulunamadığı 13.cü dörtlükte belirtilmektedir.
G) Mutfak Kültürüyle ilgili olarak, şiirin birçok bölümünde dönemin yemek geleneğini anlatan dizelere de rastlarız.Ekmek olarak Somun, Arpa ekmeği, Gilgil(Mısır) Ekmeği nin
tüketildiği sofralarda; Akpınar Meydanında bulunun çeşmenin yanı başındaki tezgahında en güzel kebabı Şevki Dayı yapar, Ramazan ve kış aylarında ise ikinci işi yassı kadayıf yapıp satmasıdır.Yine şiirin dizelerinde gezinirken Ispanaklı Köfte ile Samut(Semizotu) doğranark hazırlananÖfeleme nin sıklıkla öğün karşıladığını, bakır sitillerde yoğurt çalkalandığını; kışa hazırlığın en önemli aşamasının un, bulgur vb.nin yapımı olduğu, bunun nöbetle(sırasıyla) Değirmene Gitme olarak adlandırıldığını öğreniyoruz.Kışın yemeklere koymanın yanı sıra sabahları kahvaltı sofralarına da çıkarılan Kavurma et hazırlığı da güzün son aylarında yapılmaktadır.Günümüzde vazgeçilmez içeceklerimizden olan çay ın ise 1950li yıllarda yeni yeni kullanılmaya başladığı da dizelerde yer almıştır.Mutfak eşyalarından Guşgana(Tencere), Sitil in de dizelerde yerini aldığını görmekteyiz. Ekmek çeşitleri sayılırken mısır (Gilgil)ın Malatyada Peygamber Buğdası olarak adlandırıldığını 23.cü dörtlükten anlarız:
Peygamber Buğdası ydı, Gilgil Mısır- ın adı,
Arpa ekmeği nin de damağımdadır tadı
Gilgil ekmeği yiyip, bir hayli tıkanırdık
Dere Başı na gidip, don gömlek yıkanırdık (2)
H) 1940-1950 yılları arasındaki Malatyada günlük sosyal hayatından kesitlerin aktarıldığı 16, 17, 66, 77, 96, 102, 108, 111, 112,115,116,117,118,119,120,121,122,123,124 ve125.ci dörtlüklerde genişçe bir betimleme yapıldığını gözlüyoruz.Sıtmapınarı semtinin şehrin kalabalık bir alışveriş merkezi görevini gördüğünü; günümüzde Çarmuzu adıyla anılan semtin şehir merkeziyle birleşmiş olduğu düşünülürse , o zaman Çarmuzunun şehir merkezine çok uzak olduğunu, şiirdeki tanımlamaya göre Kaf dağı motifiyle bu benzetme ve betimlemenin 66.cı dörtlükte yer alışı şöyle olmuştur:
Yine oldukça şendi, eski Sıtma Pınarı
Hasta için arasak, orda bulurduk narı
Kaf Dağı kadar bize uzak idi Çarmuzu
İstenirse giderdik gene de kuzu kuzu
Şiirde konu edilen zaman dilimi içerisinde Malatya şehir merkezinde hayvancılığın bir uğraşı alanının olduğunu, genelde bahçeli olan evlerde inek, koyun , keçi gibi hayvanların beslendiğini öğreniriz.Kışa hazırlık ise Değirmene kalkma/gitme ile daha da yoğunlaşır:
Koyunun yoğurdunu, sitilde çalkalardık
Güz geldikte nöbetle değirmene kalkardık
Doldururduk ambara bulgur ile yarmayı
Böylelikle düşlerdik kışı da çıkarmayı.
Sonra, Kavurma yapmak için, keserdik koyunları dizesinde kışlık kavurma et hazırlığı da dile getirilir.
Günlük yaşantıyla ilgili kesitler aktarılırken, konutların bakımı ve hamama gitme günleri de anlatılır. Evler düz damlıdır, yağışlı havalarda damın akmaması için silindirik bir taş olan loğ un damın üzerinde yuvarlanarak zeminin sıkıştırıldığı, kış aylarında yağan karların ise kürenerek damdan aşağı atıldığı , şehrin kanalizasyon şebekesinin olmadığı, evlerde banyo fonksiyonunu Güsulhane denilen yerin gördüğünü ; bunların yanı sıra komşu kadınların belirli günlerde hazırlıklar yaparak topluca Şehir Hamamı na gitme adetlerinin olduğu ; bu gibi toplu olarak gidilen hamama gitmelerden Gelin Hamamı ile Kırk Hamamı nın çok hoş ve eğlenceli olduğu, hamamda evden götürülen yemeklerin yenildiğini, hem de saz- darbuka vb. eşliğinde şarkılar söylenerek eğlenildiği aktarılmaktadır.
Bayram günlerinden söz edilirken , resmi bayramlarda yapılan geçit törenini çok sevilerek seyredildiğini, bunun büyük coşkuya sevince dönüştüğünü (119. Dörtlük) dile getiren şair; Ramazan ve Kurban Bayramlarının coşkusunun da büyük olduğunu dizelerinde anlatır:
Bayram günlerimizin bambaşkacaydı tadı
Söylemeye gerek yok, bayram dı günün adı.
I) Geleneksel inanmalar ve bunlara yönelik uygulamaların anlatıldığı 19,21,22, 38,39,46,47,49,57,58,760,61,62,109 ve 110.cu dörtlükler değerlendirildiğinde çok zengin bir halk kültürü malzemesiyle karşılaşırız.
· Pahallık olur diye Beştaş oynatmazlardı.(3)
· Uyku kaçarsa, gelmesi için koyun sayılırdı
· Hıbılik ten korkunca çıkar damda yatardık.(4)
Yağmur yağmadığı, kuraklık giden günlerde, sırık denilen uzunca bir ağaç sopanın üzerine giysi giydirilir ve çocuklar bunu ev ev dolaştırırlar, evlerden çocukların üzerine su serpilerek ıslatılmaya çalışılır.Böylece de yağmurun yağacağına inanılır.Bu durumun anlatıldığı bir dörtlükte şöyle bir betimleme görülür:
Pöt pöt pötürcek diye, dolaşırdık her evi,
Sırıklarla taşırdık Pötürcek denen devi
Yağmur yağsın isterdik ıslanmak pahasına,
Halen hayranımdır ben, halkımın dehasına.
· Çevrede bulunan Ali baba, Karababa, Sıddı Zeynep, Hersli baba, Kemahlı Sultan, Vaizbaba, Ahmet Duran, Horasan Padişahı, Üçkardeş, Abdülvahap gibi ziyaret ve yatırlara gidilerek(5) dilek dileme, şifa arama gibi taleplerine yönelik umarlara başvurulduğu bir çok dörtlükte anlatılır.
· Konuşması geciken çocuklar Karga Pepe denilen ziyarete götürülerek umar aranır.
· Sıncılananlarla ağrı-sızısı olanlar umar bulmak için Üçkardeş Ziyaretine götürülürmüş.
Karga Pepe önünde çocuktan geçilmezdi
Kahkaha seslerinden sevinen seçilmezdi
Konuşmayan konuşur, böyleydi inancımız
Üçkardeşin taşıyla kesilirdi sancımız.
· Yürümesi geciken çocuklar Hötüm Dede ye, sarılık hastalığı olanlar ise Sarılık Ziyareti ne götürülürmüş.
· Dermeği denilen, vücutta çıkan yaraların, Tecde Semtindeki Dermeği Ocağı na , yine aynı yerdeki Pircevize de çorlu hastaların şifa bulmak amacıyla götürüldüğü anlatılır.
· Dabaz(Alerji) olanların Dabaz Suyu denilen su kaynağında yıkandıklarında, hastalıklarının geçeceğine inanılırmış.Bu yer şimdiki Belediye Binasının arkasındaki Saray Mahallesinde bulunurmuş.
· Yeni doğum yapmış kadına, Al bastığına kanaat getirildiğinde Al Ocağı na, Kırk bastığına inanıldığında ise Kırk Ocağı na gidilirmiş.Bu yerin, şimdiki Hidayet Mahallesinde olduğu söylenilmektedir.
· Boğmaca ya yakalanan çocuğun boynuna su kabağı çekirdeğinden hazırlanmış bir kolye asıldığını öğreniyoruz.
· Nazar değdiğine inanılan kişiler, Cuma günü Keşşaf Hoca adıyla anılan zatın mezarına götürülürmüş.
· Ay ve güneş tutulmasında teneke, kap-kacak vb. ile gürültü çıkarılarak tutulmanın önleneceğine inanılırmış. Bu olay 110.cu dörtlükte şöyle anlatılmaktadır:
Ayın tutulmasıyla, güneşin tutulması
Büyük olay olurdu onların kurtulması
Teneke kab-kacağı ne bulursak çalardık
Kurtarınca onları, çok hülyaya dalardık.
İ) Şiirin 19, 20, 21, 97, 99, 100 ve 101.ci dörtlüklerinde dönemin çocuk oyunları ile çocukların o yıllardaki yaşantılarından bazı kesitler sunulur. Dizelerde yerini alan kimi çocukluk çağı oyunları şunlardır: Beştaş, Yedi tuğla, sayı oyunu (Sigara kutuları kapaklarıyla oynanırmış.), Cıncık Oyunu, Develeme (Topaç), Pötürcek , Hollik, Yassıtaş, Körebe, Sülü deynek,(Yan tuluk, Oşo mini), Naldır Naç, Hombek, Horhop, Süpsüpü Öttürmek.(6)
Bir tümseğin üstüne-Hollik- diker dururduk
Sonra da bu Hollik- i , -Yassı Taş-la vururduk
Gözümüz bağlandıkta, Kör Ebeydi adımız
İyi oyun oynardı, bazen Orta Kadı mız.(7)
Çocukluk çağı yaşantısı ile ilgili başka bir dörtlük:
Süpsüpü yü yapardık sulu söğüt dalından(8)
Bu dalı da alırdık başkasının malından
Hırsızlığa geçerdik komşu bahçeye, bağa
Kızmazlardı, derlerdi: Bırak da yesin çağa (9)
J) Şiir yer adları yönüyle değerlendirildiğinde , çok zengin içerik gösterir:
· Derebaşı denilen yer şehirde, yazın çocukların serinlemek için yıkanmaya gittikleri yerlerdendir.(23.cü dörtlük)
· Venk , şehir merkezinin yakınlarında, bir gezinti yeridir.(29.cu dörtlük)
· Orduzu semtinde bulunan, bu gün de gezi yeri olarak kullanılan yerin , o yıllarda pınar ve çınarları meşhurdur.(30.cu dörtlük)
· Malatyanın su başı olarak bilinen gezi alanlarından sayılan Horata , Çırmıktı(Yeşilyurt) ve Banazı (Konak), o yılların gözde gezi- dinlenme alanlarıdır.Yaylaya ise Yama Dağına ve Sarıçiçek Yaylası na çıkılırmış.(31.ci dörtlük)
· Şiirin 32.ci dörtlüğünde pınarbaşları- su kaynakları olarak ünlenmiş olan Yeşilyurt İlçesi ve Gündüzbey Beldesindeki su başları anlatılır:
Şaban Dede ye gider soğuk sular içerdik
İnek Pınarı ndaysa kendimizden geçerdik
Kündübeg Pınarbaşı , bizlere can katardı
Kapılık ın hayali içimizde yatardı
· Günümüzde su başı- gezi alanı olarak kullanılan Doğanşehirin Takaz da bir dörtlükte anlatılır.(33.cü dörtlük)
· Şimdiki adı Battalgazi, önceki adıyla Eski Malatya olan yere, halk arasında Aşağı Şeher denilmektedir. Adı geçen yerleşim yeri, günümüzdeki Malatya şehir merkezine taşınma yılı olarak bilinen 1839 dan önceki oturulan şehir merkezidir.Tarihi eserler yönüyle arkeolojik sit özelliğini gösterir. (34.cü dörtlük)
· Şiirin 51,55,57,63,64,65,66,87,88,90,91,92,93,94 ve 95.ci dörtlüklerinde yer alan dizelerde ildeki akarsu, bağ-bahçelik yerler, kale-köprü adları, mahalle adları ile beraber ilçe adlarıyla da karşılaşıyoruz; Karahan, Tecde, Çarmuzu, Sıtmapınarı, Kernek mahalleleri; Derme deresi, Tohma Çayı, Fırat Nehri, Aşudu(Günpınar Şelalesi; Viranşehir(Doğanşehir), Akçadağ, Arapgir, Tahir(Arguvan) Hekimhan, Yazıhan, Tepehan, Pereş, Polat, Fethiye gibi kimi ilçe, kasaba ve köylerden de sözedilir.
Günümüzde manilere, türkülere konu olmuş olan Kernek bir dörtlükte şöyle anlatılır:
Hasretimize karşı hasretti bize Kernek
En ufak sevincimiz olurdu düğün, dernek
Allahın lütfu idi, o ne renk, o ne boya
Tefekküre dalıp da bakardık doya doya
K) Şiirde ilin tanınan renkli simalarından ve meslek erbaplarından genişçe söz edildiğini görürüz.O yıllardaki doğum ebeleri, iğneci, hancı, şerbetçi, ekmekçi vb. tiplemeler aktarılırken, müzikle uğraşanlar hakkında da bilgi verilir.Yine döneminin gözde meslekleri arasında olan yemenici, ayakkabıcı ve semerciler de dizelerde şöyle bir anlatımla anılır (75.ci dörtlük):
Yemenide ustaydı, komşumuz Köse Kasım
Çok iyi çalışırdı ayakkabıcı Asım
Semerci Saraç Arif, ustamız sayılırdı
Deli Samed çıraktı, kızınca bayılırdı
68,69,70,71.ci dörtlüklerde ise düğünlerde ve eğlentilerde müzisyenlik yapan çalgıcılar yad edilir; Zurnacı Abuzer, Davulcu Hasan, Dömbelekçi Kör Sait, Kemancı Arekil, Defçi Kör Sıddı Bacı, Dömbelekçi Nuri, Çalgıcı Zöhre(Tef çalır), Kemancı Hasan ile Kalender , özel toplantıların aranılan ismi udi Agop... Yine düğünlerde oyuncu olarak ünlenmiş olan Köçek Mahmut (68.ci dörtlük), sesiyle-besteleriyle yurt çapında da beğeni toplamış olan Malatyalı Fahri(Fahri Kayahan) dan da söz edildiği görülür.(71.ci dörtlük)
72, 73, 74, 75, 76, 78, 79, 82, 83, 84, 85, ve 86. cı dörtlüklerde sayılan bir çok meslek erbabı ve simadan söz edilir; Han işletmecisi Deli Emine, Yemenici Köse Kasım, Ayakkabıcı Asım, Semerci Saraç Arif, Kunduracı Çırağı Deli Samed; evlere tandırda ekmek yapan Ekmekçi Meryem Bacı; doğumlarda ebelik yapan Gübürlünün Zeynep ile Hamiklinin Adile ; evleri dolaşarak hastalara iğne yapan İğneci Kaya Bey; su dağıtımından sorumlu Saka Aboş Dayı, Belediye Hamamında natırlık yapan Zeynep Bacı , sığırlara çobanlık yapan Sığırcı Emine ; bebeklerin belenme sırasında altlarına konulan toprağı mahallelerde dolaşarak satan Öllükçü; Esnaf Çil Mahmut, Tellal Kulaksız Nazım ; Şerbetçi Çoban Dayı ve Biyam Şerbeti satan Biyamcı Recep Dayı... Dörtlükler içerisinde Piri Kızı, Hanım, Horey(10) gibi adlar da geçmektedir.
L) Celal Yalvaç, Mazideki Malatya yı dizeleriyle anlatırken kiminin Deli kimisinin de Veli dediği , şimdi bile adları sohbetler esnasında sürekli anılan birkaç kişilikten daha söz eder.Bunlar Deli Gaffar, Faro, Şorikli Deli Yaşar , İzo, Kız Mahmut, ve Eski Malatyadan da Haceli dir.(25, 26, 27 ve 28.ci dörtlükler) .Şair, bu simaları 27.ci dörtlükte saygıyla yad eyler;
İnsan bazen üzülür, bazan da sabrı taşar
Halen unutulmadı Şorikli Deli Yaşar
İzo ile Kız Mahmut şehre olmuştu nişan
Bugünse delilerin hepsi oldu perişan
M) Şiirin 28, 30, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 44, 47,49,58 ve 61. ci dörtlüklerinde Malatya ve çevresinde bulunan ziyaret, türbe ve adak yerlerinin bir kısmının adları sayılır: Aliseydi, Abdulvahap, Ahmed Duran, Hacı Bayram, Üçler, Beşler, Yediler , Kırklar, Sıddı Zeynep, Tevabil, Emir Ömer, Nefise Hatun, Ali Baba, Kara Baba, Hersli Baba, Kemahlı Sultan, Vaiz Baba(Vaiz Ocağı), Horasan Padişahı, Hötüm Dede, Sarılık Ocağı, Al Ocağı, Kırk Ocağı, Korucuk (Hasan Basri Türbesi)...Bu yatırların halk arasındaki değerlendirilişi bir dörtlükte şöyle açıklanmıştır:
Taşraya ulaşmıştı , Ali Babanın ünü
Kara babanın ise, duymadık güldüğünü
Hersli Baba dan korkar, heyecanlar yaşardık
Kemahlı Sultan daysa, şaşım şaşım şaşardık
N) Dörtlüklerin bir kısmında tarihi yerler ; hanlar, hamamlara dair betimlemeler ve gözlemler yer almıştır. Tarihi yerlerin bir çoğunun Battalgazi İlçesinde olduğu ve bunların bakımsız kaldığı yönündeki izlenimleri dizelerde tüm açıklığıyla görürüz. Şiirin 34, 40, 41, 42, 45, 48, 50, 51, 53, 54, 55, 65, 78, 81, 90, 92, 93. cü ve 95.ci dörtlükleri bu alır: ş bakımdan geniş bilgiler verir.
41.ci dörtlükte tarihi yerlerle ilgili 1940-50li yıllardaki gözlemlerini dizelerde şöyle dile getirmektedir:
Kervansaray harabdı, hazindi pür melali
Yürekler acısıydı, ULU CAMİnin hali
Kapalıydı kapısı Ak Minare, Toptaşın
Yollara döşenmişti, olsaydı mezar taşın
Yukarıda sözünü ettiğimiz tarihi eserler toplam 18 dörtlükte anlatılmıştır. Önceleri yerel söyleyişte Aşşağışeher olarak söylenen ve Eski Malatya olarak adlandırılan, günümüzde de Battalgazi İlçesi olarak anılan yer ile Darende, Hekimhan gibi ilçelerdeki kültür varlıklarıyla ilgili geniş betimlemelere rastlıyoruz. Bunları ad olarak şöyle sıralamak mümkündür: Kırklar, Sıddı Zeynep Türbesi, Emir Ömer Mescidi, Nefise Hatun, Ali Baba, Kara Baba, Vaiz Baba,Ahmed Duran, türbeleri ; Kervansaray,Ulu Cami, Ak Minare, Toptaş Camii, Sütlü Minare, Halfetih Minaresi, Eski Malatya Şehir Suru, Kanlı Kümbet, Karahan Camii; Hekimhan İlçesindeki Taşhan; Malatya şehir merkezinde Şirket Hanı, Afyon Hanı, Çingene Hanı; Yazıhan İlçesinin Fethiye Köyündeki Abdulselam Camii; Darendede Aşudu(Günpınar) Şelalesi, Gevur Hamamı, Zengibar Kalesi, Şeyh Hamid-i Veli Külliyesi, Somuncu Baba; Adıyaman ve Malatya sınırları içinde bulunanNemrut Dağı Tümülüsü; Tohma Çayı üzerinde bulunan ve 1985 yılında Karakaya Barajı suları altında kalan tarihi Kırkgöz Köprüsü , yine Fırat Nehri üzerinde bulunan ve şimdi o da baraj gölü altında kalan Elazığ- Malatya arasındaki ulaşımı sağlayan Kömürhan Köprüsü ile Köşger Baba Höyüğü hakkında bilgiler aktarılır.
O) Efsane ve Destanlar da Yalvaçın Mazideki Yaşamında kendine bir yer bulmuştur:
Köşger baba, Fıratın sağ yanında yatardı
Bitirdiği işini ta şehere atardı
Maşrapasını uzatıp, şehirden su almıştı
Çok uzun boyununsa efsanesi kalmıştı
**
Anlatırlar, dinlerdik Ona köleymiş zaman
Fırat ın suları da vermedi Ona aman
Karakaya Barajı sildi efsanesini
Bundan böyle bizler de duymaz olduk sesini (55 ve 56.cı Dörtlük)
Destan kahramanı Battal Gazide yad edilir, Onun Malatyada bir destan kahramanı olarak yaşatıldığı dile getirilir 36 ve 38. ci dörtlüklerde... gazalarının ise birer tatlı anı olduğu;
Battal Gazimiz ise, şehrimizin şanıydı
Onun gazalarıysa birer -tatlı anı-ydı
Ö) Şiirin 67, 68, 69, 70, 71 ve 113.cü dörtlüklerinde dönemin düğün törenleri, davetleri ve bu eğlentilerde görev alan çalgıcılar, oyuncular yad edilir ve isimleri sayılır; düğünlerde bir bayram havası vardır... Kemancı Arekil ile Defçi Kör Sıddı Bacı baş tacı edilmiştir.Oyuncu olarak da Köçek Mahmut un ünlendiğini öğreniriz. Dizelerde adına rastlanılan diğer düğün çalgıcıları ise Dömbelekçi Nuri, Dömbelekçi Kör Sait, Tef çaldığı belirtilen Çalgıcı Zöhre, çok iyi keman çaldığını anladığımız Hasan ile Kalenderin yanı sıra Udu ile dost meclislerinin değişmez siması ise Udi Agop olmuştur. Mişmiş Geceleri adıyla düzenlenen eğlencelerde çalgı çalarak ün kazanmış olan Zurnacı Abuzer ile Davulcu Hasan ın Darino ve Lorke oyunlarını çok iyi icra ettikleri de dizelerde dile getirilmiştir.(11)
Ünü Malatya sınırlarını aşarak yurt geneline yayılmış olan Tamburi Bestekar Malatyalı Fahri Kayahan üstat da mazideki günlerin dizelere aktarılışında saygıyla yadedilmiştir.(71.ci dörtlük)
P) Yerel Söyleyişler ve adlandırmalar yönüyle de YALVAÇın şiirinin zengin olduğunu gözleriz. 1940-1955 yılları arasındaki Malatya anlatılırken, yerel söyleyiş özellikleri ve adlandırmalar da dizelerde yerini almıştır. Bunlar;
Beysuyu : Şehir içerisinde harıklarda akan suyun kesilerek, daha aşağıdaki bahçelere verilmesi işine denilir.
Tohmada çimmek : Tohma Çayı ve Fırat Nehri Malatya ve Malatyalının yaşamının ayrılmaz parçaları olmuşlardır. Tohma çayında yüzmeye giden çocuk ve gençler, bu durumu açıklarken Tohmaya çimmeye gittik derler.
Dabaz/Dabaz Dökmek :Vücutun bazı bölümlerinde alerjiye bağlı kızarıklıklar bu adla anlatılmaktadır. Dabazı söndürmenin en iyi yolu soğuk suyla yıkanmaktır der yaşlılar.
Köynek ( Gömlek, İçlik,İşlik, Mintan ) , Mişmiş : Kayısı , Fermanlı Ebe (Diplomalı Ebe) , Çağa (Çocuk) , Hersli (Sinirli, Yüzü asık) .
Kağız Anam : Kadınlar arasında birbirlerine bir şey söylerken beni iyice dinle, bana bak anlamında sesleniş biçimi.
Buğday Tepürlemek : Ahşap malzemeden yapılmış olan Tepür/Tepir , bir tepsiye benzer.Buğday yığınını biraraya toplarken ve savurup içindeki ot tohumu-kabuk vs. nin temizlenmesinde de tepürden yararlanılır. Buğdayın bu şekilde temizlenmesine Buğday tepürlemek adı verilir.
Mıymış MıymışBakmak : Gözlerini kısarak tatlı tatlı bakmak...
SONSÖZ
Celal YALVAÇ 1940-1955 yılları arasını kapsayan 0nbeş yıllık bir uzun dönemi kendi bakış ve değerlendirmesiyle bizlere aktarırken, halk kültürünün bir çok alanına dair malzemeyi de dizelerinde sunmaktadır. Yer adları, mahalleler, gezinti yerleri, su başları, tarihi yerler, çocukluk çağı yaşantısı ve oyunları, meslekler, mutfak kültürü, geleneksel ilâçlar-tedaviler, o dönemdeki tanınmış şahsiyetler, giyim-kuşam, geleneksel uygulamalar, düğünler, bayramlar vb. ile ilgili olarak günümüz penceresinden geçmiş yıllara, çocukluğuna-gençliğine uzanarak, geniş bir betimlemeyle sosyal hayattan kesitler aktarmıştır.
Özetle, çalışmamızın girişinde de belirttiğimiz gibi, eseri edebi olarak dil ve üslup yönünden değerlendirmeye kalkışmadık. Sadece eserde geçen folklorik malzemeyi belirlemeye ve konularına göre sınıflandırma yapmaya gayret gösterdik. Bu da kendi çalışma alanımız bakımından gerekliydi.
Bu bakımdan, incelediğimiz kadarıyla, 1940-1955 yılları arasındaki bir zaman diliminden, dönemin sosyal-kültürel hayatından zengin bilgiler aktarması yönüyle; C.YALVAÇın Mazideki Yaşam- Malatya adlı şiiri değerli bir çalışma olarak şiir dünyamızdaki yerini almıştır düşüncesindeyiz.
1936 doğumlu olan Celal YALVAÇ, çok usta bir fotoğraf makinesi onarımcısı olduğu gibi, Malatya ile ilgili tarihi eserler- kitabeler vb. konulardaki çalışmalarıyla da katkılarına devam etmektedir. Öykü yazarı Necati GÜNGÖRün deyimi ile Malatyanın Reşat Ekrem Koçu sudur. Usta bir gözlemci, usta bir anlatıcı ve aktarıcı olarak 1955 yılına kadar olan gözlemlerini dile getirdiği şiirinin devamını da yazmasını umuyoruz. Onun Mazideki Yaşam ı daha yüzlerce dörtlükle sürdüreceğine inanıyoruz.
YALVAÇ, şiirinde gözler önüne serdiği 1940-1955 yılları arasındaki gözlemlerinin sonuna bir de tarih düşmüş . Onu da vererek çalışmamızı noktalayalım:
Bin dokuz yüz doksan üç yılının Mayıs ayı,
Anlatmamı sağladı içimdeki dünyayı.
Yaşadığım zamanın on beş yıllık- dönemi
Anlatınca belirdi, o günlerin önemi.
(1940-1955 yılları)
DİPNOTLAR:
(*)Antropolog
(1) Aydınlatma araçlarından olan Ganne, teneke kutunun uç kısımlarının içe doğru eğilmesi, kenarlarının toplanarak oluşturulan delikten içeriye fitil konulması ile yapılır. Bezir yağı vb. yağlar ise yakıt olarak kullanılır.
(2) Cevheriye ve İzzetiye mahallelerinin Kozkökü Sokağı ile Ferhadiye Mahallesinin Hamikoğlu ve Beydağı
sokaklarının birleştiği Derme Deresinin geçtiği yere Dere başı denilirmiş o yıllarda; buradaki arklardan mahallelere su
dağıtımının yapıldığı da anlatılır
(3) Misket büyüklüğünde beş küçük taşla oynanan çocuk oyunu
(4) Hıbilik: Yaramazlık yapan çocukların korkutulduğu hayali bir yaratığa verilen ad.
(5) Abdulvahap: Malatya ile Elazığı ayıran Fırat Nehrinin kıyısındaki Baskil ilçesine bağlı Kale Köyünde yüksekçe bir dağın yamacında bulunan bir türbedirDiğer anılan ziyaret yerleri ise Battalgazidedir. Vaizbaba ile ilgili olarak şiirde, Korkuyu giderirdi meşhur Vaizbaba mız dizesi , korkudan kurtulmak için gidilen ziyaret yerinin halk arasındaki önemini dile getirir .
(6) Sülü deynek oyunu Düz oyun, Yan tuluk, Bacakarası, Oşo mini/Oşo kulak ismini taşıyan
dört bölümden oluşmuştur.
(7) Oyun kurulurken bir oyuncu artıyorsa, o kişi iki tarafın da oyuncusu sayılır.Buna orta kadı denilir.Oyun sonucunu etkilemez.
(8) Süpsüpü : Yaş söğüt dallarından kesilen çubuklardan bahar aylarında, çubuğun içindeki parça çıkarılarak düdük yapılır. Bu düdüğe verilen addır.
(9) Çağa : Yerel söyleyişte çocuğa verilen addır. Hele çağam yanıma gel gibi.
(10) Horey adı ile anlatılan kadın, Buğday Pazarında bulgur eleyen, buğday tepürleyen, iri yapılı ve oldukça kilolu bir Ermeni kadınıdır.
(11) Yazar, Celal YALVAÇ ile şiir içerisinde geçen, ancak anlayamadığımız, bilgilenmek istediğimiz adlar-kavramlar hakkında yaptığımız sohbette; konuyla ilgili olarak şu yaşanmış öyküyü aktardı: Zurnacı Abuzer ile Davulcu Hasan bir kış günü Dilek Beldesi tarafına düğüne giderler.Oradan dönüşte Kanlı Dere diye bir yerden geçerlerken önlerine 2-3 tane kurt çıkar.İkisi de korkmamak için davul zurnayla lorke oyununu çalmaya başlarlar. Kurtlar davul-zurnanın çıkardığı sesten korkarak kaçarlar.Bu durumu farkeden Abuzer, Hasana der ki: Hasan bak, biz lorke çaldık, kurtlarda darino oynayarak kaçtılar