SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Malatya Okur-Yazar Olmayan Müteahhitlerin Binalarıyla Dolu"

0
Güncellendi - 2020-02-28 07:48:08
A- A+ PAYLAŞ

MALATYA FAY ÜÇGENİNDE.. PEKİ NE YAPMALI?.. İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve TMMOB Malatya İnşaat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Vehbi Aluçlu, inşaat sektörünün ve kentsel planlamanın, depremin Malatya ve Türkiye’nin bir gerçeği olduğu bilinci ile yeniden planlanması gerektiğini belirterek, “Kentsel dönüşümü, rantsal dönüşüme dönüştürmeden hasarlı binalarımızı, hasarlı olmayıp da muhtemel bir depreme dayanıklı olmayacak binaları tespit edip bir an önce yıkıp, yerine dönüşümü de sağlayabilecek, yani aynı zamanda hem kentsel dönüşüm hem de binaların tasarımsal dönüşümünü gerçekleştirecek bir yeniden yapılanma programı hayata geçirmek zorundayız” dedi.

Malatya depremsellik gerçeği ile bu kadar sıkı bir ilişki içindeyken ve son on yıllarda muhtemel depremlerin yaratabileceği riskler ve tehlikeler konusunda boş geçirilmiş iken, Malatya – Deprem ilişkisinde gelecek nasıl kurgulanmalı, Malatya’nın kentsel dönüşümü ve 24 Ocak’ta yaşanan hasar sonrası yeniden yapılanma konusunda nasıl bir yol haritası izlenmeliydi?

Tüm bunları, İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Malatya İnşaat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Vehbi Aluçlu ile konuştuk.

“Deprem - Malatya – Gelecek Planlaması” üçgeninde, Malatya yerel yöneticilerinin deprem konusundaki çalışmalarına güçlü bir ışık tutacak nitelikteki bu söyleşide, sadece depremsellik değil, müteahhitlik ve inşaat sektöründeki başıboşluğun yarattığı tehlikeleri ve alınması gereken önlemleri de anlattı Vehbi Aluçlu…

"Malatya fay üçgeninde.."

Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Malatya İnşaat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Vehbi Aluçlu, Doğu Anadolu Fayı (DAF)’nın artık uyandığını ve harekete geçtiğini belirterek, Malatya’nın kentsel planlamasının bundan böyle DAF’ın güncel durumuna göre yapılması gerektiğini söyledi: “Doğu Anadolu fayı şimdiye kadar suskundu ama arık uyandı ve harekete geçti. Bu hareket devam ederek gidecek. Doğu Anadolu Fayı, Bingöl Karlıova’dan başlıyor, Bingöl, Palu, Sivrice, Doğanyol, Sincik, Gölbaşı, Türkoğlu’na kadar devam ediyor. Biz Malatya olarak bir üçgenin içerisindeyiz. Nasıl bir üçgen? Yukarıda Kuzey Anadolu Fayı var, hemen güneyimizde Doğu Anadolu Fayı var, hemen Batı’da da Sürgü’den başlayan Doğanşehir, Yazıhan, Hekimhan, Tunceli’nin Ovacık fayı ile birleşen Malatya fayımız var. Üç tane fayın içerisindeyiz. Bu faylar hareket ediyor. Doğu Anadolu Fayı yılda 1 cm hareket ediyor, Kuzey Anadolu fayı ise 2.5 cm hareket ediyor. Yani artık bu demektir ki depremler oluyor, olmaya devam edecek. Sivrice’den sonra Doğanyol, Doğanyol’dan sonra Pütürge, Sincik, Gölbaşı, Türkoğlu diye devam edecek gidecek. Burada biz artık deprem olacağını biliyoruz. Bilmediğimiz ne var? Bir tek şey var. Sadece depremin ne zaman olacağını bilmiyoruz. Nerde olacağını biliyoruz. Aşağı yukarı artık hangi büyüklükte olacağını da biliyoruz ama ne zaman olacağını bilmiyoruz”.

“Hastalık belli, artık çözümü bulmamız gerekiyor”

Vehbi Aluçlu, hastalığın, yani depremin varlığının tüm boyutları ile artık ortada olduğunu, hastalığın adının bilindiğini, ama asıl olanın hastalığın tedavisi konusunda bilimsel, akılcı ve insani yaşam kalitesini önceleyen şehircilik ilkelerine uygun bir kentsel planlamayı hayata geçirmek olduğunu vurguladı: “Şimdi bizim burada artık yapmamız gereken, hastalık belli, çözümü bulmamız gerekiyor. Çözümü de düz mantıkla düşünürsek, çözüm 2000 yılından önce yapılmış yapı stokumuzun elden geçirilmesi ve dönüştürülmesi gerekiyor. Deprem öldürmez, insanı, çürük binalar öldürüyor”.

“Malatya, okuma yazması olmayan, bakkallıktan gelen müteahhitlerin yaptığı binalarla dolu”

Malatya’nın, okuma yazması olmayan, bakkallıktan gelen müteahhitlerin inşa ettiği binalardan oluşan müthiş özensiz ve sağlıksız yapı stokuna sahip olduğunu belirten Vehbi Aluçlu, bu durumun depremlerde ölümlere davetiye çıkaran en önemli unsur olduğunu belirtti: “Mühendislik hizmeti almadan yapılmış, projesine uygun olarak tasarlanmamış, yerinde uygulamasına göre çözümler üretilmiş, mühendis olmayan, bakkallıktan dahi gelen veya okuma yazması olmayan kişilerin müteahhit olmasından kaynaklı olarak yap stokumuz 1970’den 2000 yılına kadar müthiş bir özensizlikle yapıldı. Mühendislik hizmeti hiç yok. Beton kalitemiz son derece düşük, ustaların kontrolünde istenildiği kadar su veya çimento katılıyordu. Normalde 6 büyüklüğündeki bir depremde betonarme binaların hiçbir şekilde zarar görmemesi gerekiyor ama baktığımızda 6 büyüklüğündeki bir depremde betonarme binalarımız yıkılmaya başlıyor. Ya da ağır hasarlar alıyor”.

Peki ne yapmalı?:

Vehbi Aluçlu söyleşimizde, sadece sorunu ortaya koymakla yetinmedi, hastalığın tedavisi için çözüm önerisi paketi de sundu. Aluçlu’ya göre, kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme meydan vermeyecek hassasiyette yapılması hayati önem taşıyor: “Peki hastalık belli ise ne yapmamız gerekiyor? Doğru tedavi uygulamamız gerekiyor. Çözümü artık konuşup onu hayata geçirmemiz gerekiyor. Peki çözüm nedir? Kentsel dönüşümü, rantsal dönüşüme dönüştürmeden hasarlı binalarımızı, hasarlı olmayıp da olası muhtemel bir depreme dayanıklı olmayacak binaları tespit edip bir an önce yıkıp yerine dönüşümü de sağlayabilecek, yani aynı zamanda hem kentsel dönüşüm olacak hem de binaların tasarımsal dönüşümünü yapacağız. Yani sadece yıkılan binanın yerine yeni bina yapmaktansa onları içerisinde otoparkları olan, siteler şekline dönüştürmemiz gerekiyor. Burada çok iyi bir planlama yapmamız gerekiyor. Uzmanların önerileriyle, planlamanın iyi yapılması, hem deprem dönüşümünü sağlayacak hem de kentin dönüşümünü sağlayacak. Kentin dönüşümü, deprem dönüşümünden de önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Şimdi siz burada yapılan çalışmaları sadece deprem dönüşümü yaparak yapamazsınız, kentsel dönüşümle birlikte şehrin de dönüşümünü sağlayabilirsiniz. Hastalık belli, çözüm belli. Sadece burada yapılması gereken yerel idarelerin, hatta kanun yapıcıların müteahhitliği herkese yaptırmamayı bir kural olarak getirerek işe başlaması. Yapılan inşaatların kontrol mekanizmasının iyi çalışması gerekiyor. Kontrol mekanizması çalışırsa yapılan binalar da bu kadar düşük büyüklükteki depremlerle karşımıza çıkmaz”

“İnşaat denetiminde, kontrol edilen, kontrol edenin ücretini ödüyorsa, orada sağlıklı bir denetimden söz edilebilir mi?”

Depremlerin yıkıcı etkisinin kalitesiz malzeme ve nitelikli mühendislik hizmeti almayan, doğru ve disiplinli bir denetime tabi tutulmayan yapılar nedeniyle büyüdüğünü ifade eden Vehbi Aluçlu, kısa süre öncesine kadar, yapı denetim şirketleri ile müteahhitler arasındaki ilişkinin sağlıklı denetime izin vermediğini belirtti. Aluçlu, bu durumun nedenlerini açıklarken şu bilgileri aktardı: “Bakın bina yeni bile yapılmış olsa, eğer bir işi iyi yapmamışsanız burada sorun çıkar. İşini iyi yapmayan insanlar da maalesef bizde her zaman mevcut. Kontrol mekanizması iyi çalışmıyor. Daha düne kadar müteahhit firma, kendisini kontrol edecek firmanın patronu konumundaydı. Yakın zamanda yeni kanun çıktı ve bu kanundan sonra artık patron konumundan çıkardılar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapı denetim firmalarını sıraya koydu. Gelen inşaat, bu sıraya göre yapı denetim firmalarına veriliyor. Önceden böyle değildi. Yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu kararıyla patron-işçi, veya patron-kontrol mekanizmasını devre dışı bıraktı. Bu çok önemli bir adımdı. Eskiden nasıldı? Ben diyelim ki müteahhit firmayım, siz de yapı denetim firmasısınız. Sizinle anlaşıyorduk, bu benim inşaatımı kontrol edin diyorduk. Paranızı ben ödüyorsam siz beni ne kadar kontrol edebilirsiniz? Kontrol mekanizması bu nedenle düzgün çalışmıyordu. Ama şimdi artık bu durum ortadan kalktı. Yani belki ufak tefek şeyleri hatırlatıyorsunuz ama esas büyük ve önemli noktaları kaçırıyorsunuz. Paranızı ben veriyorsam beni ne kadar kontrol edebilirsiniz? Neyse ki bu durum değişti. Sıraya koydular, gelen inşaat sırayla yapı denetim firmalarına veriliyor. Bu önemli bir adım”.

“Malatya’da yapı stokunun yüzde 65’i eski. Esas mesele yapı stokunun dönüştürülmesidir”

Vehbi Aluçlu, Malatya’nın kent yöneticilerinin gelecek planlaması yaparken esas olarak üzerinde durması gereken konunun yapı stokunun dönüştürülmesi olduğunu söyledi: “Şimdi gelelim esas sorunumuza, bizim esas sorunumuz yapı stokunun dönüştürülmesi. Yapı stokunu dönüştürürken müteahhitlik yapan kişilerin eğitim seviyesinin düşük olması bu sistemde artık engellenmek zorunda. Her önüne gelene müteahhitlik izin yetkisi verilmemeli. Müteahhitliğin belli bir şartları olması gerekiyor. Müteahhitlik yapabilmenin artık belli şartlar karşılığında belgelendirilmesi gerekiyor. Yanında mühendisler çalıştırması gerekiyor, belki o mühendisleri kontrol eden başka mühendisler olması gerekiyor. Yani kentsel dönüşüm yaparken kentin dönüşümünü de yaparsak bir taşla iki, hatta üç kuş vurabiliriz. Yani herkese inşaat yapma izni verilmemeli. Bunun sınırları kanunlarla belirlenmeli. Malatya’da eski yapı stoku yüzde 65 civarında. Depreme dayanıksız yapı stokumuz mevcut. Elazığ depremi kısa sürdü. 22 saniyelik bir depremdi. Allah muhafaza, 32 saniye 42 saniye gibi daha uzun sürseydi bizim şu anda binlerce can kaybımız olabilirdi. Yüzlerce binamız daha yıkılabilirdi. Biz depremin ardından Sivrice’ye, Doğanyol’a gittik. Pütürge’ye gittik, gezdik. Yıkımları seyrettik. Kepçeler daha böyle ucunu binaya değdirir değdirmez bina dökülüyor. Un-ufak oluyor; kurabiye gibi dağılıyor. Betonun yapısı o kadar kötü ki, ele alınacak durumda değil. Büyüklük olarak daha büyük bir deprem olsaydı, süresi de 30 saniyeden fazla olsaydı her anlamda kaybımız çok yüksek olurdu. Şimdi burada asıl sorun belli. Doktora gidiyorsunuz, doktor ayağınızın kırıldığını söylüyor, siz başka bir meslek erbabına gidiyorsunuz ayağınız kırıldığı halde kolunuzu bağlıyorlar. Bizim Türkiye’deki mantık bu şekilde çalışıyor. Esas sorunu tespit eden kişi kim? İnşaat mühendisleri. Malatya’da deprem sempozyumu düzenleniyor, İnşaat Mühendisleri Odası davet edilmiyor. Bu mantıkla bir yere varamayız. Kervanı yolda dizmeyeceğiz. Biz önce kanunlarımızı düzenleyeceğiz, kervan o kanunlara göre hareket ederek bir yere varacaksa varacak. Burada devletin mutlaka devrede olması gerekiyor. Devlet olmadan olmaz; çünkü biz büyük bir dönüşüm sağlayacağız. Devletin burada olması bir yana bir de kanunların çok uygulanabilir ve cezai müeyyidelerinin çok caydırıcı olması gerekiyor. Aynı zamanda rantı da engellemek zorundasınız. Rantsal dönüşüme izin vermeyeceksiniz”.

“Deprem olmadan bir şey yapmıyoruz”

Türkiye’nin önemli sorunlarından birinin deprem ve depremin yıkıcılığı yaşanmadan harekete geçilmemesi olduğunun altını çizen Vehbi Aluçlu, bu atalet durumunu nasıl aşarız sorusuna şöyle cevap verdi: “Önemli sorunlardan biri de şu: Biz deprem olmadan bir şey yapmıyoruz. Deprem olduktan sonra herkes seferber oluyor, bir kargaşa doğuyor. Şimdi burada 6 tane bina yıkıldı. 600 tane bina yıkıldığını düşünürseniz, kurtarmaya gelenlerin gelemeyeceği şartların oluşabilme ihtimallerini de göz önünde bulunduracaksınız. Çünkü belki kendisi de enkazın altında kalacak, ya da binalar çökünce yollar kapanacak, elektriklerin, doğalgaz ve suyun kesilmesi, kanalizasyonun patlaması durumunda ne yapacağız? Bütün bunların önceden hesaplanması gerekiyor. Bazı durumlarda sensörler koyarak deprem olduğu anda doğalgazı bütün şehirde kesecek şekilde sensör yerleştirmemiz gerekiyor. Aynı şekilde elektriği de kesecek bir tertibatın olması gerekiyor. Bunları sağladıktan sonra her mahallenin, her sokağın toplanma alanlarının halka duyurulmuş olması gerekiyor. Ama bizde şöyle yanlış bir mantık var. Toplanma alanı yapılsa dahi adam olası bir hırsızlığa karşı evinin yanında ayrılmak istemiyor. Mahalle ve sokaklarda güvenliği sağlamak gerekiyor. Tabi bunun için de insanları yönlendireceğiniz deprem parkları oluşturulmalı. Deprem parkında yaşam standartlarını kaybetmiş insanların gelip orada eski yaşam standartlarının asgari ölçüde karşılayabileceği şartlar oluşturmalı. Yemek pişirilecek, belki ulaşım çökmüş olacak, dolayısıyla çökmüş alt yapı ihtimaline karşı şebekeden bağımsız olarak su kaynağı olacak. Güneş enerjisinden elektrik üreteceğiniz bir sistem olacak. İnsanlar oraya geldiğinde yaşamını devam ettirebilecek azami şartlara sahip olacak. Her yere deprem parkı yapamazsınız ama şehrin muhtelif yerlerine bu ölçülerde bazı deprem parkları kurmak zorundayız.

“Deprem toplanma alanları muhtarlara bildirilmeli”

Deprem toplanma alanlarının, deprem sonrası sosyal hayatın devam ettirilmesi bakımından büyük önem taşıdığına dikkat çeken Vehbi Aluçlu, deprem toplanma alanları konusunda bugüne değin yapılan yanlışları ve çözüm önerisini ise şu sözlerle ifade etti: “Bir kere deprem toplanma alanları mahalle muhtarlarına bildirilmeli. 6.8’lik deprem olduktan sonra sosyal medya üzerinden ağırlıklı olarak okul bahçelerinin olduğu bir toplanma alanları yayınlandı. Ama esasında mahalle muhtarlarına bildirilmesi ve muhtarların da mahallesindeki vatandaşlara bilgi vermesi gerekiyor”.

“Bilim insanları dinlenmelidir”

İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Malatya İnşaat Mühendisleri Odası Başkan Yardımcısı Vehbi Aluçlu, söyleşinin son bölümünde deprem ve bilimselliğe önem veren kentsel politikalar arasındaki ilişkinin önemine vurgu yaptı:

“Bunların haricinde bilim insanlarına önem vereceğiz. Bilim insanları çözüm önerileri üreteceklerdir. Bunlara kulak asmamız gerekiyor. Yani artık depremle uğraşmayı bırakalım, binalarla uğraşalım. Hastalık belli. Deprem seni öldürmüyor, bina seni öldürüyor. Adam 9.3 büyüklüğündeki depremde kamerayla binaların salınımını çekiyor. Çünkü biliyor ki binası sağlam. Demek ki deprem öldürmüyor, bina öldürüyor dolayısıyla bizim bir an önce acilen, doğru planlama ile kentsel dönüşümü yapmamız gerekiyor. Yapılarda sismik izolatörlerin mutlaka kullanılması gerekiyor. Enerjiyi sönümleyen sismik izolatörler var. Bunlar eskiden çok pahalı bir sistemdi ama Ankara’da bunu üreten bir firma var. Türkiye’de talep bulamadığı için bunu dışarıya satıyorlar. Son zamanlarda bizim Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ile Elâzığ Şehir hastanesinde kullanıldı. Bu depremin enerjisini yutuyor. Çünkü salınımı, enerji olarak yukarılara hissettirmiyor. Bu artık çok da eskisi kadar pahalı bir sistem değil. Türkiye’de üreten firma var, onu teşvik edip birkaç firmaya daha yaptırılması sağlanabilir. Biz hastalığın adını biliyoruz, çözümle uğraşmıyoruz adıyla uğraşıyoruz”.

Neden hem Pütürge hem Kale açıklaması yapıldı?

Geçtiğimiz Salı günkü depremin merkez üssü konusunda neden iki farklı açıklama yapıldığı yönündeki soruya Vehbi Aluçlu, teknik bilgiler aktararak verdi: “Depremin merkez üssü ile ilgili olarak şöyle bir durum var. Kale de derseniz doğru, Pütürge de derseniz doğru. Çünkü, Pütürge segmenti var. Kırılacak bir bölge. Ama fay Kale’ye daha yakın geçiyor. Fakat kırıldığı zaman her ikisini de etkisi altında bırakıyor. Segment olarak Pütürge segmenti ama fayın uzaklığı Pütürge’den ziyade Kale’ye yakın. Ulusal verilere baktım Kale ve 5.0 büyüklüğünde diyor”.

Aluçlu son olarak, deprem anında evde yapılması gerekenleri anlattı:

“Deprem anından öncelikli şey, eğer evde sağlam bir eşyanız varsa, onun yanında konumlanmak gerekiyor. Çamaşır makinesi olabilir, yatağınız olabilir, üstüne bir şey düştüğünde yıkılmayacak eşyanız varsa cenin pozisyonunda durmak. Çünkü üzerine kolon düştüğünde orada bir üçgen boşluk oluşuyor. İşte o boşlukta kalabilirsek kurtarılma şansımız olabilir”.

Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

29 yorum yapılmış

  • Mimar (4 yıl önce)
    Mesele okur yazarlık da değil çok bilmiş zengin doktorlar, alakasız öğretmenler kimin cebinde para varsa o müteahhit Bu ülkede herkes mimar inşaat mühendisi sonra sonuç ortada Ağzınıza sağlık hocam
    0
    0
    Yanıtla
  • Gündüzbeyli (4 yıl önce)
    Yüzde kırkı insaat ruhsatlı Malatya evleri düşünüldüğünde isabetli bir başlık olmuş. Tabiki burada en büyük kabahat bu mutehitlere inşaat izni veren belediyenin. Adam yaptığı hiçbir binayı teslim edemediği halde Malatya nin her köşesinde inşaatı yükseliyor. tamamlanmamış binaya elektirik şu gaz ve tapu vereceksin, sonra vatandaşa bitmemiş evi niye aldın diye hesap soracaksin. Ne hoş dünya.
    0
    0
    Yanıtla
  • Vaizin Oğlu (4 yıl önce)
    Evet aynen öyle bende sonuna kadar katılıyorum. Bırakın okuma yazmayı doğru dürüst konuşmayı bilmeyen ama gerek babadan dededen kalan miras parasıyla gerekse kayısı bahçesini sattığı parayla sözüm ona müteahhitlik yapan Allah'ın cahili nice insan var maalesef...
    0
    0
    Yanıtla
  • Ali (4 yıl önce)
    Meslek örgütleri yasanın batı ülkeleri ile uyumlu olmasının; bizdeki gibi sadece meslek sahiplerinin çıkarlarını değil toplumun çıkarlarını da gözeten şekilde düzenlenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum
    0
    0
    Yanıtla
  • Vatandaş (4 yıl önce)
    Malatyadaki bu tür mütehitleri en iyi kendileri bilir ve bu tarz mütehitlerin önünü açanda belediyedir milleti kandırıp ömür boyu biriktirdikleri paraları gasp ediyorlar ve kimsede bu duruma ses çıkarmıyor
    0
    0
    Yanıtla
  • Kerim dayı (4 yıl önce)
    Çooook haklısınız. İlkokul mezunu iki kelimeyi konuşmayı bilmeyen sonradan görme mütahit le dolu. Onlara mütahit dahi denmez. 200 bin TL. Ye mal ettikleri daireyi 500 bin TL ye satan aç gözlüler.
    0
    0
    Yanıtla
  • kadir (4 yıl önce)
    çekirdekten yetişen ustaların yaptığı zevksiz içi dışı cafcaflı kötü görünümlü binalar sadece para kazanma hırsıyla yapldığıbelli çirkinlik abideleri
    0
    0
    Yanıtla
  • Mehmet (4 yıl önce)
    Başkan bey demiş ki Malatya Okur-Yazar Olmayan Müteahhitlerin Binalarıyla Dolu bence çok doğru demiş ancak unutmasın ki O okur yazar olmayan müteahhitlerin yaptığı binaları da Başkanlığını yaptığı kuruluşa kayıtlı OKUMUŞ MÜHENDİSLER denetledi ruhsat verdi. Hiç kimse suçsuz değil...
    0
    0
    Yanıtla
  • Malatyalı (4 yıl önce)
    İnşşaatları yarım bırakan kaçan mütahitleri ve inşaat firmalarınıda söylesenız keşke...fahri kayahanda ev aldım parasını ödedim kuruş borcum kalmadı mütahit 24 daireyi bitirmeden kaçti , biz magdurlar içinde birşey yapın burdan seslenıyorum
    0
    0
    Yanıtla
  • Malatya (4 yıl önce)
    Ne duruyoruz o zaman. Gereken yapılsın. Haberi okuyup diğer habere geçmeyelim. Çünkü zaman yok gibi bir sonraki haber hepimiz olabiliriz.
    0
    0
    Yanıtla
  • Kemal (4 yıl önce)
    Nedense Müteahhit denince aklıma hep sahtekarlar geliyor.
    0
    0
    Yanıtla
  • murat (4 yıl önce)
    Bizim bina yapanlar altında arabalarla hava atıyorlar.
    0
    0
    Yanıtla
  • hanifi (4 yıl önce)
    İyi güzel yenilesinler binaları da nasıl alacağız en kötü daire 300 bin olmuş fahrikayanda 600 den asagı daire yok yeni yapılan
    0
    0
    Yanıtla
  • fth (4 yıl önce)
    Bu başlığı şöyle düzeltelim " Malatya Okur-Yazar Olmayan Müteahhitlerin Yaptığı Binalarla Dolu”
    0
    0
    Yanıtla
  • Şaban (4 yıl önce)
    Okuma yazma bilenler sanki okuyup yazıyor mu? Kişi başı kaç kitap okuyoruz? En son ne zaman bir kitap bitirdik?
    0
    0
    Yanıtla
  • Kırkdört (4 yıl önce)
    Depremin üzerinden 1 aydan fazla olmuş. Üniversite yetkilileri, sayın Mehmet Önal Hoca ortalıkta yok. Çıkıp bir açıklama yapmamış. Sizin şu söylediklerinizi ben bile söyleyebilirim, zor değil. Hala elinizde 1905 şiro depremi kayıtları yok. Nasıl oldu, ne kadar alan kırıldı, hangi segmentte oldu. Bunlarla ilgili konuşun.Malatya'nın zemin etüd haritanız var mı. Çürük binalar tespit edilirken sizden yetkililer de yardımcı oluyor mu v.s...
    0
    0
    Yanıtla
  • Aydin (4 yıl önce)
    Hoca haklida ;sanki ali ağaoğlu yüksek mimar.
    0
    0
    Yanıtla
  • Hoca (4 yıl önce)
    İyi de deprem olalı 1 ayı geçti. Mehmet Önal Hocadan ses yok. İlk gün çıkıp konuşması gerekirdi. Siz de dahil.Ayrıca felaket tellalerinden hiç farkınız yok. Şu yaptığınız açıklamaları ben dahil, herkes yapabilir. Elinizde Malatyanın zemin etüd sonuçları bile yok adam gibi. Geçmiş depremlerin kaydı, sonuçları yok galiba arşivlerde. 1905 Şiro depremi kayıtları yok ortada..
    0
    0
    Yanıtla
  • vatandaş (4 yıl önce)
    Sayın Hocamıza Hadi haklısın dediikkk... Peki 62 kpss puanıyla yada hiç puan alamamış hasbel kadar okulu bitirmiş birilerinin torpili birilerinin yakını birilerinin eşi vs. diye Belediyelerde istihdam edilen ve okur yazar olmayan dediğiniz Müteahhitler geldiklerinde posta koyup, Yıllarca Mühendislik yapmış tecrübeli bilgili işinde uzman kişilere ahkam kesen kişilerle incelenecek proje ve Mahalle Minibüs muavinleri tarzında alınan yapı denetim elemanlarının kontrol ettikleri binaların ne derece sağlam olacağının hesabını BUYURUN SİZLER Yapın sayın hocam..
    0
    0
    Yanıtla
  • Kpss ile öğretmen alınır mühendis adamı KPSS ile ölçemezsiniz kpss ile girip işi bilemeyen çok var aslında tam tersi
    0
    0
    Yanıtla
  • Fırat (4 yıl önce)
    İnşaat denetiminde, kontrol edilen, kontrol edenin ücretini ödüyorsa, orada sağlıklı bir denetimden söz edilebilir mi?” işte tüm mesele tam olrak burda.
    0
    0
    Yanıtla
  • Birisi (4 yıl önce)
    Egitimsiz kişilerle (müteahit) guya egitimli mühendis mimar vs ile bir de rantçı kisiliksizler birleşince boyle binalar yapılıp boyle şehir ortaya çıkıyor.
    0
    0
    Yanıtla
  • TUNCAY (4 yıl önce)
    Hocam ağzına sağlık, her şeyi çok güzel anlatmışsın. Bıktık iş bilmeyen müteahhitlerden, siyasilerden, yöneticilerden. Artık her konuda bilim adamlarına ve bu tür işlerin uzmanına bırakmak gerekir. Maalesef Malatyayı bugün inceleseniz birçok kurumun başındaki yöneticilerin yaptığı iş ile alakası yok veya o bölümden mezun olsa bile mesleğini bilmeyen, yenilikleri takip etmeyen, siyasilerle poz verme çabasına girmiş bir sürü insan var. Önüne gelen , biraz parası olan müteahhitlik yapıyor, bunlar hızlıca denetime tabi tutulup, gerekirse sınava tabi tutulup, kriterlere uymayanların belgeleri, izinleri derhal iptal edilmelidir.
    0
    0
    Yanıtla
  • hasan kaçan (4 yıl önce)
    süper başlık ve çok çok haklısınız.
    0
    0
    Yanıtla
  • Mustafa (4 yıl önce)
    Hocam sizler dinlenseydiniz zaten vaziyetler bu olmazdı..denetim yokk mutahhitliğin ölçütü sermaye..
    0
    0
    Yanıtla
  • Hasan balcı (4 yıl önce)
    Berber,mobilyacı,kaysici mütahit oldu
    0
    0
    Yanıtla
  • Çetin (4 yıl önce)
    Senin hesabına hoca en iyi binayı sen yaparsın oysa okur yazar olmayan müteahhitler hep çekirdekten yetişme ustalar statik hesabını yanlış yapanlarda 10 netle senin fakülteni kazanıp senin yetiştirdiklerin
    0
    0
    Yanıtla
  • Bu cevap da guzel
    0
    0
    Yanıtla
  • Herşeyi Ben Bilirim (4 yıl önce)Çetin isimli kullanıcı yorumuna
    kitaba değil paraya saygı duyduğumuz için böyle düşünmen de biz suçluyuz sen değil.Şimdi 10 mühendisi cebinden de çıkartırsın ama 10 netle kazanıp senin yanında çalışanları.
    0
    0
    Yanıtla