"MALATYA SİYASİ AÇIDAN GÜÇLÜ BİR KENT".. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye çok önemli bir stratejik dönüşüm yapmak zorunda. Birinci ayağı güçlü bir demokrasiye ihtiyacımız var. İki, üreten Türkiye, demokrasinin olduğu insanlar üretirler. Üçüncü ayağı güçlü bir sosyal devlet. Dördüncüsü ise sürdürebilirlik” dedi.
Kılıçdaroğlu, Anemon Oteli toplantı salonunda sivil toplum kuruluşu, sendika, iş dünyası temsilcileri, muhtarlar ve kanaat önderleriyle bir araya geldi.
Kılıçdaroğlu, Malatya’nın dünya kayısı başkenti değil, kayısının ülkesi olduğunu ifade etti.
Malatya’nın sanayisi, kültürü, türküleri, sporcuları ve yetiştirdiği önemli devlet adamlarının olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Malatya aynı zamanda siyasi açıdan güçlü bir kent. Rahmetli Turgut Özal’a Malatya’ya geldiğinde gösterilen sevgi saygıyı çok iyi biliyorum. Rahmetli İsmet İnönü, devleti ikinci dünya savaşına sokmadı. Soruyorlar, ‘Sen bizi ekmek karnelerine muhtaç ettin’, o da ‘Ben hiçbir çocuğu babasız bırakmadım’ diyor. Şimdi savaş yok ama yine kuyruklar var. Recai Kutan da aynı şekilde değerli bir şahsiyet. İnönü ile çok yakın bir ilişkimiz olmadı ama Turgut beyle çok yakın çalışmamız oldu, gece yarılarına kadar çalışırdı. Devlet planlamadan geliyordu, planlama kökenliydi. Türkiye’nin yetiştirdiği en zeki başbakanlardan biridir. Bir ülkenin hangi sorunu var, nasıl çözülür, en pratik yolları arayan kişidir. Özal’ı, Malatya’da rahmetle anmak da ortak görevimiz” dedi.
Kılıçdaroğlu, kanaat önderlerinin görüşlerinin önemli olduğunu ifade ederek, “Miting yapmıyoruz, daha çok önemli olan kanat önderleri ile bir araya gelmek. ‘Kanaat önderlerine neden bu kadar önem veriyorsunuz?’ diyeceksiniz. Çünkü kanaat önderleri bu memlekete karşı sorumluluğu var ve oturup konuşmamız lazım. Bu açıdan kanaat önderlerinin görüşleri ve birikimleri son derece önemlidir” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN CİDDİ SORUNLARI VAR”
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin ciddi sorunları var. İşsizlik Türkiye’nin en temel sorunlarından birisidir. Neredeyse her evde bir işsiz var. İşsiz sayısı 7 milyonu aştı. En can yakıcı olanı da üniversite mezunlarının işsizliğidir. Hadi ilk, ortaokul mezunu olsa kendisine bir gerekçe bulur ama üniversite mezunlarının yüzde 25-30’u işsizle bu Türkiye’nin genel sorunudur. Hiç kimse ‘işsiz olacağım’ diye üniversite okumaz, daha iyi bir gelecek için üniversiteye gider. İşsizlik, bütün kötülüklerin anası demektir. İşsizliği önleyecek kim, sosyal devlet. Eğer siz işsizliği önleyemiyorsanız, oturup düşünmek gerekiyor. İşsizlik konusunda herkesin duyarlı olması lazım. ‘Her işveren bir işsiz alsa işsizlik çözülür’ diyorlar, yok efendim olmaz bu.”
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN PLANI VAR MI?”
İşsizliği önlemenin dünyada tek bir yolu var, üretmek. Eğer üretirseniz herkesin bir işi olur, üretirseniz herkesin aşı olur. Üretirseniz her evde huzur olur. Üretirsiniz ülkenin beka sorunu olmaz. Üretirseniz Türkiye bölgesinde söz sahibi olur. Fabrikada üretmek lazım, tarımda, kültürde üretmek lazım. Hayatın her alanında üretmek lazım. Osmanlı niye yıkıldı? Üretimden koparıldığı için. Devasa Osmanlı'nın parasını basacak milli bankası yoktu. Üretirseniz herkesin işi, aşı olur. Her evde huzur olur. Türkiye’nin saygınlığı artar, beka sorunu olmaz. Türkiye büyür, dünyada ve bölgede söz sahibi olur. Bütün dünyada kayısı denince akla Malatya geliyorsa, bir marka yaratmışsınız. Fabrikada, tarımda, kültürde, sanatta hayatın her alanında üretmek lazım. Üretirseniz, büyürsünüz.
Osmanlı, 600 yıl yaşayan bir imparatorluk neden battı? Üretimden koparıldığı için battı. Devasa Osmanlı’nın parasını basacak milli bankası yoktu. Osmanlı Bankası yabancılarındı. Bir metre bez üretilemedi. Dünyada bütün devletler 10-20-30 hatta 50 yıllık planlarla yönetirler ama Türkiye'de plan yok. Lafla peynir gemisi yürümez. Dünya o kadar hızlı değişiyor ki o değişime ayak uyduramazsanız geriye düşersiniz. Türkiye'nin üniversiteleri yeterli bilgi üretmiyor. Ne oldu da Türkiye'nin üniversiteleri bilgi üretemez noktaya geldi. Biz 82 milyon aynı bayrak altında, tasada ve kıvançta berabersek biz kardeşiz demektir. Biz kardeşçe yaşamak istiyoruz. Siyaset toplumu ayrıştırmaya başladı. Kavga ediyoruz, siyaset hizmet yarışıdır, biri ben şunu yapacağım der, öbürü de ben şunu yapacağım der. Herkes kendi projelerini ortaya koyar oturur tartışırız. Memleket düzlüğe nasıl çıkar oturur tartışırız. Bu topraklara kavgacı tohum ekmeye Kimsenin hakkı yok. Burası Mevlana'nın toprağı, bu topraklarda kin tutulmaz. Nasıl oldu da toplum böyle bu kadar büyük bir ayrışma içine girdi bunları engellemek zorundayız.
“TARIMDAN, ÜRETİMDEN TÜRKİYE’Yİ KOPARDILAR”
Bizi tarımdan, üretimden kopardılar. Bütün Avrupa'nın derdi 82 milyon Türkiye'nin karnını kim doyuracak? Almanya, Fransa, Hollanda diyor ‘ben doyuracağım.’ Konya'dan küçük Hollanda'nın yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Peki, Türkiye Konya'dan küçük bir devlet 180 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyor. Devasa bir Türkiye Cumhuriyeti devleti mercimek satın alıyor. En son 200 bin ton patates alacağız. Yer mi kalmadı? Hayvancılık konusunda da büyük derdiniz var, orada da ciddi sorunlarımız var. Gerçekten insanın içi acıyor. Sadece 2018'de Yunanistan'dan 115 milyon dolarlık pamuk ithal ettik. Pamuk ekecek yer mi kalmadı Allah aşkına. Yine Yunanistan'dan 2018'de 28 milyon dolarlık buğday ithal ettik. Hani Konya ovası buğday ambarıydı. Aynı şekilde 13 milyon dolarlık tütün ithal ettik. Nerede bu Türk tütünü? Dünyada marka olan Türk tütünü nerede Allah aşkına? ‘Yasaklayın’ dediler tütünü, ‘pamuğu niye ekiyorsunuz?’ dediler. ‘Biz daha ucuza üretiyoruz, size satarız’ dediler. Sıfır gümrükle getiriyorlar neyi patatesi, soğanı, mercimeği, eti, canlı hayvanı, mazotu sıfır gümrük yap, niye yapmıyorsun? Doğal gazı sıfır gümrük yap, gümrüğü sıfır gümrük yap bak kim ucuz üretiyor. Veriyorsun pahalı mazotu, gübreyi, ilacı, suyu, elektriği niye pahalı üretiliyor. Kardeşim zammı yapan sensin bana hesap soruyorsun. Bu ne demektir. Batının egemen güçlerinin taleplerine cevap vermektir. Devletin böyle yönetilmez. Devlet akılla yönetilir.
Londra'daki bir avuç tefeciye Türkiye Cumhuriyeti'nin ne kadar borcu olduğunu biliyor musunuz, 149 milyar dolar. Kim ödüyor bu faizi, biz veriyoruz. 149 milyar doları sanayiye, fabrikaya yatırsaydın insanlar çalışsaydı, yeni Keban Barajı yapsaydık ya da diğer barajları yapsaydık daha iyi olmaz mıydı? 17 yılın sonunda ne oldu? Bizim ödediğimiz vergiler, alınan borçlar nereye gitti? İşsiz sayısı arttı, ‘Türkiye büyüyor diyorlar’, küçüldü. Ben bunu sorguluyorum, sizler de sorgulayın. Ben ülkeme karşı sorumluyum sizler de sorumlusunuz. AK Partili kardeşlerim 17 yıl bir partiyi tek başına iktidar yaptınız hiçbir zaman da sizlere ‘niye bunlara verdiniz?’ diye sormadık ama şimdi oy verirken vicdanlarda bir sorgulama yapmanız gerekiyor. Ankara'ya geldiğinde Keçiören'de mütevazı bir yerde oturuyordun milletvekili lojmanlarına gerek yok ‘milletvekilleri halkın arasında otursun’ dedin. Doğru mu doğru hepimiz destek verdik. Sonra ne oldu nereden çıktı bu saray sevda? Sorulması lazım, vatandaş perişan, mutfaklarda yangın var, insanlar isyan ediyor. Dolayısıyla AK Partili kardeşlerimin de sorgulaması lazım.
Konuşmasında dört stratejik dönüşümden bahseden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: “Ülkücü kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Vatan millet hepimizin ortak değeri ama dünyada hiçbir devlet kendi silah fabrikasını yabancılara satmamıştır. Ben bunu söylüyorum efendim satmadı diyorlar, resmi gazetede özelleştirme kararını gördüğü halde bunu inkar etmek bir siyasetçiye yakışmaz. Sakarya’daki
Bugün ki değeri 20 milyar dolar olan Tank Palet Fabrikasını, fırtına obüslerini yapan bu fabrikayı neden Katar ordusuna satıyorsunuz. Fabrika sattın anladım ama silah fabrikasını yabancı bir orduya satılmasını ben anlayamıyorum. Dolayısıyla bir kişi ben milliyetçiyim diyorsa her şeyden önce kendi ordusuna, güvenlik güçlerine, fabrikasına güvenecek. Katar ordusuna silah fabrikası mı satılır? Dolayısıyla eğer bir kişi ‘ben milliyetçiyim’ diyorsa bunları sorgulamalı. ‘Kapattım’ fabrikayı dese ne yapacaksınız? O fabrikada bizim subaylarımız, askerlerimiz çalışıyor. Düşünebiliyor musunuz bizim ordu, katar ordusunuz emrinde çalışacak. Hangi akıl, mantık, bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bunun vatanseverlikle, milliyetçilikle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Milliyetçilik vatanını bayrağını sevmek demektir. Bizim milliyetçilik anlayışımızı söylüyorum Atatürk milliyetçiliği. Aynı toprakta, bayrağın altında, aynı havayı teneffüs eden 82 milyonun tamamını vatansever olarak kabul ediyoruz.
Türkiye çok önemli bir stratejik dönüşüm yapmak zorunda. Bu stratejik dönüşümün dört tane sac ayağı var. İlk olarak demokrasiye ihtiyacımız var, can ve mal güvenliğine ihtiyacımız var. Adalet ve yargının güçlü olması lazım. İkinci olarak üreten Türkiye. Demokrasinin olduğu yerde insanlar üretir, demokrasinin olduğu yerde yabancılar gelir yatırım yapar. Üçüncü olarak sosyal devlet. Yüzbinlerce çocuk bugün yatağa aç giriyor. Çocuklar bizim çocuğumuz değil mi? Yazık günah, hiçbir çocuğumuzun aç ve açıkta kalmaması lazım. Her çocuğumuza hizmet etmek bizim görevimiz. Onlar bizim evlatlarımız, onların iyi eğitim görmeleri lazım, iyi yetişmeleri lazım. Dördüncü olarak ise sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik olacak. Bunların hepsi sürekli olacak bunlar olmadığı takdirde Türkiye geriye gidecektir. Bunları bir tarafa yazın.”
Güler HAZAR, Ferdi DURDU- Yeni Malatya Gazetesi, malatyahaber.com