"KAYISIDA MONİLYA DIŞINDA..".. Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Gündüz, koronavirüs sürecinde yaşananların, tarımın, toprağın ve tarımsal üretimin yaşamsal önemini bir kez daha ortaya koyduğunu belirterek, “Koronavirüs (Covid-19) salgın döneminde tüm dünyada ekonominin diğer sektörleri ekonomik enfarktüs geçirirken, insan beslenmesinin ve birçok endüstrinin ana kaynağı olan tarım sektörü, münhasır özellikleri nedeniyle süreçten en az etkilenecek sektör olduğunu göstermiştir” dedi.
Koronavirüs krizinin, Malatya’nın şehir ekonomisinin en önemli girdi kalemlerinin başında gelen kayısıcılık sektörünü güncel verilere göre olumsuz etkilemediğinin görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Orhan Gündüz, “Kuru kayısı ticaretinde Covid-19 sonrası bir değişim oldu mu sorusunun cevabı, hayır. Açıklanan dış ticaret verilerine bakıldığında Malatya 2019 yılında 100 bin ton ihracata karşılık 252 milyon dolar döviz girdisi sağlanmış ve 2020 yılında da yine 95 bin ton civarında ihracata karşılık 250 milyon dolarlık döviz kazandıracağını öngörüyoruz” bilgisini verdi.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Gündüz, koronavirüs krizi sürecinde ve kriz sonrası Türkiye tarımı, Malatya tarımı ve Malatya kayısıcılığının gelecek projeksiyonuna ilişkin soruları cevaplandırdı.
“Malatya tarımsal potansiyelini değerlendiremiyor”
Malatya’nın tarımsal yapısı hakkında bilgi veren ve analiz yapan Prof. Dr. Orhan Gündüz, Malatya’nın tarımsal potansiyelini değerlendiremeyen bir yapıya sahip olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Gündüz, Malatya’nın toplam 280 bin hektar araziye sahip olduğunu, bu arazinin % 30’unda kayısı dikili olduğunu, ancak kayısı dikili arazi büyüklüğü kadar da Malatya’da nadasa bırakılan arazi bulunduğunu vurgulayarak, “Nadasa bırakılan arazi miktarı aşırı yüksek. Bu anlamda Malatya’nın tarımsal üretim potansiyelini değerlendiremediği aşikârdır” diye konuştu.
Malatya’nın hayvancılık faaliyetleri bakımından bugünkünden çok daha ileri bir noktada olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Orhan Gündüz, Malatya’daki küçük ve büyükbaş hayvan varlığının yeterli düzeyde olmadığını kaydetti. Prof. Gündüz’ün verdiği bilgiye göre Malatya’da güncel durumda 358 binden fazla küçükbaş, 180 bin büyükbaş hayvan varlığı bulunuyor. Prof. Gündüz, hayvancılıktaki bu varlığın Malatya’nın kapasitesinin altında olduğunu, küçükbaşta 700 bin büyükbaşta ise 250 bin hayvan varlığına ulaşılması için çalışılması gerektiğini vurguladı.
Malatya’da önemli büyüklükte bir arazinin ‘nadasa bırakma’ etiketiyle işlenmemesinin, tarım arazilerini atıl bırakılması anlamına geldiğini vurgulayarak, bu durumun değiştirilmesi için çiftçiyi özendirici ve motive edici uygulamalar yapılmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Orhan Gündüz’le yaptığımız söyleşide öne çıkan başlıklar şöyle:
Tarım sektörü, münhasır özellikleri nedeniyle koronavirüs salgınından kaynaklı kriz sürecinden en az etkilenecek sektör olduğunu göstermiştir
Yeni Koronavirüs (Covid-19) salgın döneminde tüm dünyada ekonominin diğer sektörleri ekonomik enfarktüs geçirirken, insan beslenmesinin ve birçok endüstrinin ana kaynağı olan
Tarım sektörü, münhasır özellikleri nedeniyle süreçten en az etkilenecek sektör olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla bütün dünya, cari durumda tarım ve gıdanın önemini algılamış gibi gözüküyor. Ancak, sürecin sonunda bu algı devam eder mi? O konuda emin değilim. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür; yani insan yaşadıklarını, geçmişi unutmaya eğilimlidir. İnsanlık, çevreyi ve tarımı yine öncelikleri arasına almaktan vazgeçebilir bu nedenle. Ancak bu büyük hata olur insanlığın geleceği adına. Umarım böyle olmaz ve kriz zamanlarında önemi anlaşılan tarım ve gıda güvenliği her zaman için hak ettiği karşılığı bulur hayatımızda.
Tarımın bu krizden en az etkilenecek sektör olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü öncelikle, insanoğlu yaşamını devam ettirebilmek için fizyolojik ihtiyaçlarını (beslenme) mecburen karşılayacak ve bu ihtiyaç ancak tarımsal üretimle karşılanabilir. Yine insanlık kendisi ve yakın çevresi için de olsa otokonomasyona (öz tüketim) yönelik üretim yapmak zorundadır. Bir diğer sebep, tarımsal üretimin an girdisi olan bitki ve hayvan materyalinin canlı olduğunu unutmayalım. Nasıl ki bizler yaşamımızı sürdürmek istiyorsak onlar da yaşamlarını devam ettirmek istiyorlar. Bizim gıda olarak tükettiğimiz şeyler, onların doğal yaşam evresi içerisinde ortaya çıkardıkları unsurlar. Eğer bu ürünleri üretmezler ise o canlıların ölümü yaklaşıyor demektir. Örneğin, hiç bakım olmasa dahi kayısı ağacı eninde sonunda az ya da çok meyve üretecektir. Buğday tohumunu araziye attığınızda geri dönüşü yoktur, bir süre sonra artık buğday başakları oluşacaktır. Bir ineğe süt verme! denebilir mi? İşte bu özellikleri tarımsal üretimin her koşulda sürdürüleceğini göstermektedir. Dolayısıyla tarımda kepenk indirmek mümkün değildir. Gıda güncesi ve güvenilir gıda için ise tarım sektörüne ayrı ihtimam gösterilmelidir.
Türkiye’nin gıda stoklarının, süreci yönetmek için yeterli olduğunun anlaşılmasından bir süre sonra marketlere hücum durdu
Hatırlar iseniz ilk vakaların görüldüğü günlerde, insanlar market raflarında ya da diğer alış veriş yerlerinde önce gıda reyonlarına hücum ettiler. Bu durumu da doğal insan davranışı olarak kabul etmek gerekiyor. Olağan dışı şartlarda insanlar her zaman gıda stokuna yönelik davranışlar içerisine girmiştir. Türkiye zengin tarım potansiyelinin avantajını bu dönemde yaşamış ülkelerden birisidir. Türkiye’nin gıda stoklarının, süreci yönetmek için yeterli olduğunun anlaşılmasından bir süre sonra, böylesi bir sorunla karşılaşılmamış tam aksine panik oluşturma gayretlerinin beyhude olduğu da görülmüştür. İşte bu nedenle tarım sektörünün ekonominin sigortası olduğu bilinciyle kırsal kesimde yaşayarak bizi doyuran çiftçilerimize ve emeklerine çok daha fazla saygı göstermeliyiz.
Malatya’nın, tarımsal üretim potansiyelini değerlendiremediği aşikâr, nadasa bırakılan arazi miktarı aşırı yüksek.
Aslında bu sorunun uzun bir cevabı var. Malatya, tarımsal üretim çeşitliliği yüksek bir coğrafya. Bitkisel ve hayvansal üretimin birçok faaliyeti rahatlıkla yapılabiliyor. Resmi istatistiklere göre Malatya’nın toplam tarım arazisi 280 bin hektar. Bunun 84 bin hektarında kayısı dikili. Toplam arazinin %30’una denk geliyor bu rakam. Malatya’da kayısı arazisi varlığı kadar arazinin de nadasa bırakıldığı görülüyor. 358 binden fazla küçükbaş, 180 bin büyükbaş hayvan varlığı var. Bu anlamda Malatya’nın tarımsal üretim potansiyelini değerlendiremediği aşikar. Malatya 700 bin küçükbaş, 250 bin büyükbaş hayvan varlığına sahip bir il olmalıdır. Nadasa bırakılan arazi miktarı aşırı yüksek. Ya resmi rakamlar da bir hata var ya da çiftçilerin beklentileri karşılanmadığı için üretimden vazgeçme noktasına gelmişler. Bu veri nadası değil, arazinin atıl bırakıldığını gösteriyor.
Malatya kayısısı diye ifade ettiğimiz şey, aslında “kuru kayısı”
Söylenecek çok şey var ama Malatya tarımının genel durumundan kayısıya dönecek olursak; Malatya kayısısı diye ifade ettiğimiz şey aslında “kuru kayısı”. Malatya için bu ürün, kendi sektörünü yaratmış durumda. Yıllık yaklaşık 300 milyon dolar civarında ihracat yapılan bir ürün, kuru kayısı. Üretim aşamasında hastalıklar (monilya) dışında süreç işliyor. Monilya hastalığının olumsuz sonuçları olacağını duyuyor, izliyor ve görüyoruz. Rekolteye ne düzeyde yansıyacak bu durum, onu zaman gösterecek.
Her sektör az veya çok mutlak surette bir daralma yaşayacak. Ancak tarım sektörünün, yapısı itibariyle daha az etkileneceğini ifade etmiştim. Bu nedenle tarım ürünleri ticaretinde de etkilenmenin daha düşük düzeylerde olacağını öngörüyoruz.
COVID-19 sonrası kuru kayısı ticaretinde fazla bir değişim olmadı
Covid-19 çıktıktan sonraki 4 aylık süreçte de (1 Ocak-30 Nisan 2020), kuru kayısı ticaretinde fazla bir değişim yaşanmadığı görülüyor. Geçen yılın aynı dönemine göre ihracat miktarında %2 azalma olmuş, buna karşılık döviz girdisi %4 artmış. 2020 yılının ilk dört ayında 33 bin 500 ton kuru kayısı ihraç edilip karşılığında 88 milyon 700 bin dolar gelir elde dilmiş iken geçen yılın aynı döneminde 34 bin 150 ton ihraç karşılığı 85 milyon dolar elde edilmiş.
Nisan ayına ait veriler incelendiğinde kuru kayısı ihracatında geçen yıl Nisan’a göre düşüş görülüyor. Yine Nisan 2020 verilerine bakıldığında 7 bin 122 ton ihracat karşılığında 18 milyon 660 bin dolar getirisi sağlanmış ve geçen yıl nisana göre ihracat miktarın %14, ihracat değerinde %10’luk bir azalış var.
Kuru kayısı ticaretinde Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında yıllara sari düşüşler her zaman göze çarpar. Yeni sezon başlangıcının yaklaşması ve piyasada rekolte ve fiyata yönelik beklentiler bu dönemde ticaretin yavaşlamasına neden olmaktadır. Böyle olunca bizler de her yılın verilerini inceleyerek Türkiye’nin kuru kayısı ihracatının 31 Temmuza kadar 95 veya 96 bin ton kuru kayısı ihraç edileceğini öngörüyoruz. Buna karşılık toplam döviz girdisinin 250 milyon dolara olacağı anlaşılıyor. Bu bilgiler, bize hem tarımın hem de kuru kayısı üretim ve ticaretinin Covid-19’dan az etkileneceğini hatta ekonomik hayatın sürdürülebilirliğine fazlaca katkı sunacağını gösteriyor.
Devletlerde, “tarımda ve gıdada önce benim insanım” mottosu hakim olmaya başladı
Dünya ekonomisinin ve ticaretin önemli düzeyde daralacağı bütün ekonomistler tarafından ortak görüş olarak dillendirilmekte. Özellikle gıda da, kendine yeterlilik kavramı öne çıkarılmış “önce kendi insanım” mottosu bütün ülkelerde hâkim olmaya başlamıştır. Bu durum, tarım ve gıda ürünleri ticaretinde kısıtlamalar nedeniyle bir daralmaya işaret etmektedir. Bakınız, Türkiye’nin ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre %41 azaldı. İthalat da azaldı ama ihracattaki azalma ithalattan fazla olduğundan cari açığın artmasına neden oldu. Ocak-Nisan aylarına ait 4 aylık dönemde toplam ihracatımız, geçen yıl aynı döneme göre %14 azaldı. Buna karşılık toplam tarım ihracatımız, Covid-19 sonrası ilk dört aylık dönemde (Ocak-Nisan), belirli mal kalemlerinde düşük azalışlar olmakla birlikte, geçen yılın aynı dönemine göre %3 artmış durumda. Hatta, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatını oransal olarak en fazla artıran ilk 10 sektörün 9 tanesi tarım ve gıda alanında faaliyet gösteriyor. İşte bu veriler tarımın, niçin ekonominin sigortası gibi gördüğümüzü açıkça ortaya koymakta.
Kuru kayısı, bir tarımsal gıda ürünü olmakla birlikte zorunlu bir temel gıda ürünü olarak değerlendirmek yanlış olur. Ancak sağlığa faydaları göz önüne alındığında, insanların tüketmesi gereken bir gıda olduğu da ortada. Kuru kayısı ticaretinde Covid-19 sonrası bir değişim oldu mu sorusunun cevabı, hayır. Açıklanan dış ticaret verilerine bakıldığında Malatya 2019 yılında 100 bin ton ihracata karşılık 252 milyon dolar döviz girdisi sağlanmış ve 2020 yılında da yine 95 bin ton civarında ihracata karşılık 250 milyon dolarlık döviz kazandıracağını öngörüyoruz. Ağustos 2019’dan 30 Nisan 2020 tarihine kadar geçen 9 ayda 83 bin 500 ton toplam kuru kayısı ihracatından 217 milyon dolar döviz kazanılmış. Bu veriler bir önceki yılın ilk 9 aylık dönemine çok yakın.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com